Öğrenmek, hepimizin gün içinde farkında olmadan yaptığı bir eylem. Merak ederiz, öğreniriz... Severiz, öğreniriz... Denemek isteriz, öğreniriz... Bilmiyoruzdur, öğrenmek isteriz.
Farkında olmadan yaptığımız bu eylemi, bir de farkında olarak yaparsak, daha mutlu, daha başarılı, daha sağlıklı olmamız mümkün olur.
Öğrendiğimiz bilgileri kullanabilmek, aklımızda tutabilmek, farklı alanlarda kullanabilmek için öğrenmeyi öğrenmek önemlidir. Kendinizi tanımak, güçlü ve zayıf yönlerinizi bilmek, güçlü yönlerinize odaklanmak, güçsüz yönlerinizi güçlendirmek hayatınızı kolaylaştırır.
SON ZAMANLARDA DUYDUĞUM EN GÜZEL KAVRAM
Bu söylemi, AyThink Gelişim’in kurucusu ve eğitmen-yazar Aykut Açkalmaz ile Psikolojik Danışman - Eğitim ve Kariyer Danışmanı Yasin İkizoğlu’ndan ilk duyduğumda çok etkilenmiştim. Danışmanlığını yaptığım öğrencilerimde artık ben de “onların öncelikle öğrenmeyi öğrenmelerini” istiyorum ve bu konuda Aykut ve Yasin hocadan aldıkları destek ile harikalar yaratıyoruz.
Çocuklarımız kendi başlarına ders çalışıp, ödevlerini kendileri yapıp, yeni bilgileri nasıl öğrenirler ve hafızalarına kayıt ederler? Çünkü bunları çözdükleri zaman çok daha başarılı oluyorlar.
Biliyorum ki AyThink sadece çocuklara değil, yetişkinlere de çeşitli eğitimler sunuyor ve bizlerin de yaptığımız işlerde başarılı olmamızı, potansiyelimizi arttırarak daha mutlu bireyler olmamızı hedefliyor. Kendilerine son zamanlarda merak ettiklerimi sordum:
4 Haziran LGS Sınavı öncesi, tüm öğrenci ve velilerin kafasından geçtiğini tahmin ettiğim soruları, Yasin İkizoğlu’na sordum.
Yasin İkizoğlu
Yurt dışı eğitim danışmanlığını yaptığım öğrencilerimde adeta harikalar yarattığı için bu soruları sormak için onu seçtim.
* İyi bir lise iyi bir üniversite mi demektir?
Lise yılları, gencin kişiliğini ve yetişkin olduğunda kullanacağı becerileri somut hale dönüştürdüğü bir dönemdir. İyi bir lise o kadar önemli bir yer tutar ki, hatta üniversiteden mezun olursunuz ama sizi tanımlayan kavramlar, değerler lisede oluşmuştur. O nedenle birçok başarılı insana ‘nereden mezunsun’ diye sorulduğunda, önce lisesini hatta sadece lisesini söyleyebilir.
Lise demek vizyon oluşumu demek, dünya vatandaşı olabilecek misin demek, yerel düşünüp global bir insan olacak mısın demek, transfer edilebilir beceriler kazanacak mısın demek. Belki de bu soru listesinin en sonunda ‘hangi üniversiteye gideceksin’ sorusu gelir?
* En yüksek puanla alan lise en iyi lise midir?
Benim de davetli olduğum etkinlikte hem Türkiye’nin en iyi eğitim danışmanları ile hem de yurt dışından okullarını tanıtmak için gelen temsilcilerle tanışma fırsatım oldu.
Türkiye’nin seçkin yurt dışı eğitim danışmanlıklarının katılımı ile gerçekleşen etkinlikte, Amerika Birleşik Devletleri’nden Hebron Academy ile St. Andrew’s Sewanee liseleri, İsviçre’den ise International School of Schaffhausen katıldı.
* * *
Günümüzde, yurt dışında lise eğitimine olan ilgi giderek artmaktadır. Birçok veli, çocuklarının akademik eğitimlerini desteklemek ve sonrasında gidecekleri lisans eğitimlerinin kalitesini artırmak amacıyla çocuklarını yurt dışında lise eğitimine gönderme eğilimindedir. Yurt dışında lise eğitimine olan ilginin artmasında, uluslararası eğitim kurumlarının sunduğu kaliteli eğitim programları, modern eğitim yöntemleri, yüksek akademik standartlar ve farklı kültürlerle tanışma fırsatı gibi faktörler etkili olmaktadır. Aynı zamanda, yurt dışında lise eğitimi alan öğrencilerin; yabancı dil becerilerini geliştirme, kültürel ve sosyal deneyimler yaşama, küresel vizyon ve bağımsızlık kazanma gibi avantajları da bulunmaktadır.
* * *
Türkiye’de de yurt dışında lise eğitimine olan ilgi son yıllarda artmaktadır. Veliler, çocuklarının daha küçük yaşta yurt dışında eğitime başlamasını tercih etmektedir. Bu eğilimin en önemli nedeni, çocukların akademik eğitimlerini destekleyerek, ileri seviyede yabancı dil becerileri kazanmalarını sağlamak ve daha rekabetçi bir şekilde üniversiteye yerleşmelerini sağlamaktır. Türk öğrencilerin yurt dışında lise eğitimi tercih ettikleri ülkeler arasında başta Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce eğitim veren ülkeler yer almaktadır. Bu ülkelerdeki eğitim kurumları, geniş eğitim programları, yüksek akademik standartlar, modern eğitim yöntemleri ve kültürel çeşitlilik gibi faktörlerle Türk öğrencilerin tercihlerini etkilemektedir.
* * *
Yurt dışında eğitimin her alanına dokunan Global Leaders, bu kez yurt dışında lise eğitimini odağına alıyor. Son dönemde üniversitelerin dışında yurt dışında liselere de çok talep var ve her ne kadar pandemiden sonra artık tüm görüşmeler, toplantılar online yapılsa da ben hala yüz yüze görüşmelerin kıymetinden yanayım. Bu yüzden de bu tür etkinlikleri çok önemsiyorum. Aşağıda belirteceğim tarihlerde ben de Türkiye’de olacağım için orada bulunacağım. Sabırsızlanıyorum. İngiltere, Amerika, Kanada, İsviçre’deki yatılı liselerin temsilcileri ile velileri bir araya getirmek için düzenlenen bu etkinlik, 29 Nisan 2023 Cumartesi günü saat 15.00 ile 19.00 arasında Zekeriyaköy’de gerçekleşecek. Etkinlik detaylarını vermeden önce özellikle İngiltere’de lise eğitimi ile ilgili genel bir bilgi verip, sonra da etkinliğe katılacak olan okullar ile ilgili detay bilgi paylaşacağım.
İNGİLTERE’DE LİSE EĞİTİMİ
İngiltere’de zorunlu eğitim 5-16 yaşları arasındadır. Zorunlu eğitim süresi ise 11 yıl olarak devam eder. 9-10-11. sınıflar GCSE denilen lise yıllarıdır. Lise eğitimi devlet okullarında veya eğitim ücreti verecekleri bağımsız özel okullarda alınabilir. Bağımsız okulların özellikle tavsiye edilmesinin nedeni, öğrencilerin öz güven kazanması, hayata bakış açısı ve sorumluluk alabilme yetisidir. İngiltere eğitim sistemi, 8. sınıfa kadar orta öğretim, 9. sınıftan itibaren 11. sınıfa kadar da lise tamamlama yılı olarak geçer. Lisede öğrenciler, ilk üç senenin müfredatını tamamladıktan sonra tüm 11. sınıfların katıldığı lise bitirme sınavı olan GCSE sınavlarına girmektedir. Sonuçlara göre General Certificate of Secondary Education (GCSE) sınavları için hangi konuya çalışacaklarını seçerler ve son iki yılı seçtikleri konulara göre eğitim alarak tamamlarlar. GCSE, ulusal bir sınavdır ve 16 yaşında alınır. Genellikle altı konu seçilir. Çoğunlukla matematik, İngilizce, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, tarih ve Fransızca seçilmektedir. Konular okuldan okula değişebilmektedir. GCSE sınavlarında başarı elde eden öğrenciler ‘Sixth form eğitimi’ denilen A-level hazırlığa devam ederler. GCSE sınavları, Türkiye’deki benzer sınavlar gibi aynı günde tüm öğrenciler tarafından alınır. Etkinliğe katılacak okullar ile ilgili detay bilgileri yazımın devamında bulabilirsiniz.
MILL HILL SCHOOL-LONDRA: Londra kuzeyinde 150 hektarlık alanda çok güzel bir kampüs içinde hizmet veren okul, akademik sıralamada çok iyi bir yerdedir. Mill Hill School, kampüs içinde tüm hizmetlerini mükemmel bir şekilde organize eder. Okulun spor, sanat alanında birçok sosyal kulübü bulunmaktadır. Londra şehir merkezine sadece 45 dakika mesafededir. Okul aynı zamanda Londra Stanstead Havalimanı’na sadece 30 dakika mesafedir.
QUEEN ETHELBURGA’S COLLEGE: İngiltere’de en iyi yatılı okul sıralamasında ilk üçte olan Queen Ethelburga’s, York da bulunmaktadır. 220 hektarlık alanda öğrencilerin ihtiyacı olabilecek her şeyi bünyesinde sunmaktadır. Kampüs içinde öğrenciye sürekli İngilizce destek verecek bir dil binası bulunmaktadır. Yurt ve okul olarak son derece modern imkânlar sunan okulumuz akademik başarı konusunda İngiltere’de ilk üç arasında yer alır. Öğrencilerini dünyanın en iyi üniversitelerine yerleştirme konusunda öne çıkmıştır.
OXFORD INTERNATIONAL COLLEGE-OXFORD: İngiltere’de Oxford şehrinde yer alan okulumuz 15-18 yaş arası öğrenciler için A-Level GCSE eğitim verir. Sunmuş olduğu butik eğitim ile dünyanın en iyi üniversitelerini hedefleyen öğrenciler tarafından tercih edilmektedir.
D’OVERBROECK’S-OXFORD:
Aynı şekilde düğünü derneği cenazeyi olabilecek en dramatik hale getiren bu coğrafyada, boşanmaların da olabilecek en dramatik hale getirilmesine tabii ki şaşırmıyorum. 2000 yılında Türkiye’nin en iyi kolejlerinden birisinde çalışırken, 24 kişilik sınıfımda 18 çocuğun ailesi boşanmıştı. 2023 yılında oranı tahmin edebiliyorum. O yıllarda küçük hallerini gözlemledim, şimdi de onların lise son ya da üniversite yıllarını izleyen bir Eğitim Danışmanı olarak size gözlemlerimi aktarayım izninizle.
BOŞANMIŞ EBEVEYNLERDE GÖZLEMLEDİĞİM DAVRANIŞLAR
1. İstisnasız her biriniz boşanmayı çok trajik bir olay gibi algılıyorsunuz. Dolayısıyla çocuklar da sizin durumu algılayışınızı kopyalıyor ve sizin depresyonunuzun adeta bir uzantısını yaşıyor. Yapmayın.
2.Çocuklar, hele ki ergenler, pinpon topu gibi ebeveynleri arasında kullanıldığını hissettiklerinde, onlar da sizi kullanmaya başlıyorlar. Yapmayın.
3. Birbirinizi zamanında seçmiş ve uzunca yıllar beraber olduğunuz yıllarınızı tamamen unutup insani özelliklerinizi hiçe sayıp sadece iyi eş olup olmamanız ile birbirinizi değerlendiriyorsunuz. Yapmayın.
4. Boşanan kadın ve erkektir. Anne ve baba boşanmaz. O kimlikten sıyrılamazsınız. Anne-baba kalmak zorundasınız ve bunu unutuyorsunuz. Yapmayın.
Çocukların özellikle annelerinin duygularını kopyaladığını söylüyorsa eğer tüm pedagoglar, psikologlar, acaba sınav kaygısı ile ilgili de şunu söyleyebilir miyiz? Acaba bu çocuklar aslında ‘anne ve baba’larının mı kaygılarını taşıyor ya da ebeveynlerinin kendilerine aşıladığı yetersizlik duygusu mu bu kaygıyı yarattı? Tüm kariyerim boyunca gerek yönettiğim kolej veli toplantılarında gerekse şu anda danışmanlığını yaptığım öğrenci ailelerimde bazen bu kulaklarım öyle acımasız eleştiriler duyuyor ki düşünüyorum bu çocuklar bu kadar yetersizlik ile suçlanırken nasıl başarılı olacaklar? Gelin biraz sınav kaygısı nedir inceleyelim, böylece bunun sadece bir şımarıklık değil de gerçek bir sorun olduğunu ve üzerinde çalışılması gerektiğini anlamış olalım.
SINAV KAYGISI NEDİR?
Sınav kaygısı; öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanır.
Sınav kaygısı olan kişinin aklından geçen düşünceler;
1. “Sınava hazır değilim”
2. “Bu bilgiler çok gereksiz ve saçma. Nerede ve ne zaman kullanacağım ki?”
İlk dilini öğrenen bebekler için hiçbir dil diğerinden daha zor değildir. Bebeklerin hepsi, ilk dillerini yaklaşık olarak aynı zaman diliminde öğrenirler. Bunun nedeni, dil öğrenmenin yürümeyi öğrenmek gibi tüm bebekler için doğal olmasıdır.
Bir bebeğin beyni, etraflarında konuşulan herhangi bir insan dilini öğrenmeye hazır olarak dünyaya gelir. Beyin, belirli sesler gibi dilin belirli özelliklerine uyum sağlasa da herhangi bir dile maruz kaldığında aynı uyarıyı alır. Bazı dillerin sizi daha zeki yaptığına dair bir kanıt yok.
Aslında bebekler, düzenli olarak duyarlarsa iki (veya daha fazla) dili birlikte bile öğrenebilirler. Diller Portekizce ve İspanyolca gibi benzer veya İngilizce ve Çince gibi çok farklı olabilir. Bebeğin beyni bunları aynı anda öğrenebilir. Ancak, zaten bir dil konuşuyorsanız ve ikinci bir dil öğreniyorsanız bu durum değişir. Hali hazırda bildiğinizden çok farklı bir dil, ana dilinize oldukça benzeyen bir dilden daha zor görünecektir. Başka bir dili “daha kolay” veya “daha zor” yapan şey, dilin kendisi değil, esasen ana dilinizden farkıdır.
Ne kadar çok dil bilirseniz, diğer dilleri öğrenmek o kadar kolay olur. Aynı anda iki dil öğrenen bebekler, büyüdüklerinde üçüncü veya dördüncü bir dili daha kolay öğrenirler. İki dilli beyinleri, dillerin nasıl farklı olabileceği konusunda zaten bir şeyler anlıyor.
BİR LİSANI ANLAMAK VE KONUŞMAK DOĞAL GELİŞEBİLİR FAKAT OKUMAK VE YAZMAK İÇİN DOĞAL SÜREÇ YETMEZ
Bir lisanı biliyorum diyebilmeniz için her bir dil becerisini gerçekleştiriyor olmanız şarttır. Okuma, yazma, konuşma ve dinleme olarak bu becerileri sıralayabiliriz. Bir dili anlamak ve konuşmak doğal olarak gelirken, okumayı ve yazmayı öğrenmek bambaşka bir süreçtir bunun için eğitim gerekir. Okumak, beynin otomatik olarak geliştirdiği bir şey değildir. Aslında öğrenilmesi gerekiyor. Ve farklı diller farklı şekillerde yazıldığı için, bazı dillerin okumayı öğrenmenin diğerlerinden daha kolay olduğu aşikâr.
Bu sözün sahibi Orhan Toker ile tanışmayı çok istedim, sağ olsun beni kırmadı ve televizyon programıma da konuk oldu. Onunla tanıştığımdan beri çocuk sahibi olan tüm arkadaşlarıma, sosyal medyada çocuklarının fotoğraflarını paylaşmamalarını söyleyip duruyorum. Eğer illa ki paylaşacaklarsa da çocukların fotoğraf karesinde tek olmamaları gerektiğini hatırlatıyorum. Çocukların fotoğraflarının çalınmasından tutun, çocuk kaçırmalara kadar giden öyle hikâyeler var ki bence her anne ve baba, Instagram’da Dijital Baba Orhan Toker hesabına bir göz atsın.
EN ÇOK ‘YANMAYACAKLARINI DÜŞÜNENLER’ YANACAK
Biliyorum... Sanki bugün biraz felaket tellalı gibi depresif başlıklar atıyorum ama inanın olayın vahameti beni çok etkiledi. “Benim çocuğum yapmaz” diyen, sosyal medyadaki tehlikelerden onları haberdar etmeyen, çocukları ile kaliteli vakit geçirmeyen ve en önemlisi onlarla bağ kurmayan her veli tam da şu anda çok ağır bedeller ödüyor. Sosyal medya üzerinden fotoğrafları alınıp çıplak bir vücut ile photoshop’lanıp eskort sitelerine konulan gencecik evlatlarımız, kızlarımız perişan. Ve ailesi ile gerçek bağ kuramamış çocuklar korkudan ya da sizin yokluğunuzdan, gelip size başına gelenleri anlatamıyorsa sonradan işin içinden çıkamayabiliyorlar ve kâbus devam ediyor. Araştırmacı-Yazar Orhan Toker’e göre böyle bir şantaj ile karşılaşan çocuk eğer anne ya da babasına gidebilip başına geleni anlatabiliyorsa, sorunu beraberce çözebiliyorlar.
ÇOCUKLARDAKİ AGRESYONUN SEBEBİ HAYALKIRIKLIĞI
Sosyal medyayı, oyunları, dizileri ya da filmleri suçlamak kolay tabii. Ya da ‘pandemi oldu, evlere kapandılar, agresif oldular’ demek de kolay. Orhan Toker’e göre çocukların bu kadar agresif olmalarındaki temel sebep anne ve babalarının onlara yaşattığı hayalkırıklıklarıymış. Çok düşündürdü bu beni ve çok katıldım bu görüşüne. Ama tabii ki oyunların payını da es geçemeyiz. Bakın Orhan bey bu konuda ne diyor: