Çocuklar için çalan tehlike çanları!

“Çocuklarınızın fiziksel olarak evde olması, güvende oldukları anlamına gelmez.”

Haberin Devamı

Çocuklar için çalan tehlike çanları

Bu sözün sahibi Orhan Toker ile tanışmayı çok istedim, sağ olsun beni kırmadı ve televizyon programıma da konuk oldu. Onunla tanıştığımdan beri çocuk sahibi olan tüm arkadaşlarıma, sosyal medyada çocuklarının fotoğraflarını paylaşmamalarını söyleyip duruyorum. Eğer illa ki paylaşacaklarsa da çocukların fotoğraf karesinde tek olmamaları gerektiğini hatırlatıyorum. Çocukların fotoğraflarının çalınmasından tutun, çocuk kaçırmalara kadar giden öyle hikâyeler var ki bence her anne ve baba, Instagram’da Dijital Baba Orhan Toker hesabına bir göz atsın.

Çocuklar için çalan tehlike çanları

Haberin Devamı

EN ÇOK ‘YANMAYACAKLARINI DÜŞÜNENLER’ YANACAK

Biliyorum... Sanki bugün biraz felaket tellalı gibi depresif başlıklar atıyorum ama inanın olayın vahameti beni çok etkiledi. “Benim çocuğum yapmaz” diyen, sosyal medyadaki tehlikelerden onları haberdar etmeyen, çocukları ile kaliteli vakit geçirmeyen ve en önemlisi onlarla bağ kurmayan her veli tam da şu anda çok ağır bedeller ödüyor. Sosyal medya üzerinden fotoğrafları alınıp çıplak bir vücut ile photoshop’lanıp eskort sitelerine konulan gencecik evlatlarımız, kızlarımız perişan. Ve ailesi ile gerçek bağ kuramamış çocuklar korkudan ya da sizin yokluğunuzdan, gelip size başına gelenleri anlatamıyorsa sonradan işin içinden çıkamayabiliyorlar ve kâbus devam ediyor. Araştırmacı-Yazar Orhan Toker’e göre böyle bir şantaj ile karşılaşan çocuk eğer anne ya da babasına gidebilip başına geleni anlatabiliyorsa, sorunu beraberce çözebiliyorlar.

ÇOCUKLARDAKİ AGRESYONUN SEBEBİ HAYALKIRIKLIĞI

Sosyal medyayı, oyunları, dizileri ya da filmleri suçlamak kolay tabii. Ya da ‘pandemi oldu, evlere kapandılar, agresif oldular’ demek de kolay. Orhan Toker’e göre çocukların bu kadar agresif olmalarındaki temel sebep anne ve babalarının onlara yaşattığı hayalkırıklıklarıymış. Çok düşündürdü bu beni ve çok katıldım bu görüşüne. Ama tabii ki oyunların payını da es geçemeyiz. Bakın Orhan bey bu konuda ne diyor:
“Çocuklar 8 yaşına gelmeden gerçeklik algılarını tam olarak kazanamazlar. Beyinlerinin rekabetle başa çıkma bölümü ise en erken 13 yaşında gelişir. Buna 9 yaşından önce aşırı korkuyla karşı karşıya kalmamaları gerektiğini de eklersek bazı türdeki oyunları asla oynamamalılar.”

* * *

Haberin Devamı

Orhan Toker, bu oyunları şöyle sıralıyor:

* Poppy Playtime, Dondurmacı Rod, Hello Neighbour, FNAF, Scary Neighbor, Kazım Usta, Granny 3, Şeytan Bakıcı gibi korku oyunları. Brawl Stars, Brawlhalla, Fall Guys, Multi Versus, Kart Rider Rush, Amongus, Blast Out, Diablotical, Battle Bay gibi aşırı rekabetçi arena oyunları.
* GTA 5, CS:GO, Zula, Valorant, Argo, Call of Duty, Red Dead Redemption, God of War, Mass Effect, The Last of Us gibi şiddet, madde kullanımı, argo, cinsellik içeren oyunlar.

* * *

Olayın vahametini daha iyi anlamanız için aşağıdaki hikâyeyi lütfen okuyunuz. Orhan Bey’in Instagram hesabından alıntıdır:
“Antalya’da bir ortaokulda, 6. sınıf öğrencisi bir oğlan, elinde koca bir bıçakla tuvalete saklanıyor ve teneffüsü bekliyor. Amacı ilk gelen arkadaşı, sonra da kendini öldürmek! Neyse ki teneffüse az bir süre kala fark edilip yakalanarak elinden bıçak alınıyor.”
Gelin şimdi idari sorgusunda neler söylediğine bakalım:
“CS:GO ve benzeri toplu öldürme oyunları oynuyorum. Öldürmek bana çok zevkli ve heyecanlı geliyor. Ailem benimle ilgilenmiyor ve beni anlamıyor.”

* * *

Haberin Devamı

“Peki en sonunda kendi canına da kıyacak olman kötü değil mi?” diye sormuş rehber öğretmen.
Şu yanıtı vermiş:
“Sonuçta ölecek olmam iyi bir şey değil mi? Hem siz hem de ben kurtulmuş oluruz.”
Et yerken eti bir vücut olarak gördüğünü ve bol bol bıçaklamak istediğini de anlatmış. Bu çocuk 12 yaşında!

 

UTANIN...

Bu haftaki yazımı çocukların hislerini anlamaya çalışarak, onların gözünden yetişkinleri yazan Orhan Toker’in satırları ile bitiriyorum. İçinizi biraz sıktıysam özür dilerim ama gerçekler bunlar, gidişat iyi değil ve acil önlem alınması gerekiyor.
O yazı şöyle:
“Daha doğmadan, öğrendiğiniz cinsiyetime gösterişli partiler düzdünüz. Daha annemin karnından çıkmadan suratımı mıncıklayıp, gözüme flaşlar patlattınız. ‘40’ımı, 60’ımı 90’ımı kutlayacağız’ diye çırılçıplak bedenimi sergilediniz. Mahrem vücudumu ‘bebek masajı’ diye başkalarına ellettirip, fotoğraf ve video’larımı paylaştınız. Çok sürmedi, benden sıkıldınız. Sizi ne kadar sıktığımı, nefes almak gerektiğini önemle vurgulayan paylaşımlar yaptınız. Daha size ihtiyacım varken gönderdiğiniz okul da farklı değildi. İlgi beklediğimiz herkes o cam yuvarlağı olan akıllı dikdörtgenleri (telefonları) yüzümüze tuttu, sonra bir şeyler yazdı üzerine... Sonra gerçek okul başladı; kurslar, dershaneler, sınavlar hepsi bizden önemliydi. Hepsi de bizi değil fotoğraflarımızı önemsedi. Komik video’larımızı çektiler, üzüntülü videolarımızı da, karşımızda garip garip danslar yaptılar. Mayolarımızla da fotoğraflarımızı çektiler. Onlar için fotoğraflar çekip üzerine bir şeyler yazmak daha önemliydi. Uyardılar; bu paylaşımlar çocuk gelişimi için iyi değil dediler. Bu paylaşımlar kötü niyetli kişilerce kullanılıyor dediler. Hiçbiri umursamadı. Sonra başımıza bir felaket geldi, deprem! Yaşama tutunacak hiçbir şeyi kalmamış arkadaşıma ‘kendini nasıl hissediyorsun’ diye kamera tuttular. O yetmedi, bu görüntüleri hayatı öğrenelim diye bizlere de izlettiler. Ölümden korkmamız normalmiş, kaygılarımız normalmiş. Onların biz çocukları istismar etmedeki bu sınır tanımazlıkları normalmiş. Bizim size ihtiyacımız var! Bizim güvenli kucaklara ihtiyacımız var. Bizim huzur veren ninnilere ihtiyacımız var. Bizim yaşam sevincine, dünyamızın güzelliğine ihtiyacımız var. Bizi kimse ile paylaşmayın! Bizi korkularınıza ortak etmeyin! Bizi paylaşmayı bırakın artık! Yeter artık!

* * *

Haberin Devamı

Sevgili Orhan Toker’e çocukları korumak için verdiği tüm emekler için teşekkür ederiz.

GÜNÜN SÖZÜ:

“Eğitimin ilk ve en iyi merkezi evdir”
(Samuel Smiles)

EĞİTİMDEN, BİLİMDEN, BAŞÖĞRETMEN’İN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.

Yazarın Tüm Yazıları