Dolunay Kadıoğlu

Gebelikte cinsellik

10 Nisan 2013
Gebelik döneminde kadındaki fizyolojik ve duygusal değişiklikler bazen de erkekdeki duygusal değişimler çiftin cinsel yaşamını ister istemez etkiler.

Gebelik döneminde kadındaki fizyolojik ve duygusal değişiklikler bazen de erkekdeki duygusal değişimler çiftin cinsel yaşamını ister istemez etkiler.

Gebeliğin başladığı ilk 3 ay içinde cinsel ilişkiye girmek düşük riskini ortadan kaldırmak için genellikle doktor tarafından yasaklanır. İlk üç ay gebelik belirtilerinin de yoğun yaşandığı cinsel keyfin doğal olarak ertelendiği aylardır. Bu aylarda çoğunlukla cinsel istekte azalma görülür çok az oranda kadında cinsel istekte artış gözlenir.

Cinsellik gebeliğin ilk üç ayı haricinde gebeliğin son ayına kadar anne adayının rahat ettiği pozisyonlarda yaşanabilir. Toplumda bilinenin aksine, gebelikte eşinizle tensel ve cinsel temasınızı korumanız hem sizler için hem de bebeğiniz için sağlıklıdır.

İlerleyen gebelik aylarında kadının şefkat görme ve sevilme ihtiyacında belirgin bir artış olur. Gebelik ilerledikçe çiftin farketmesi gereken en önemli şeylerden bir tanesi, cinselliğin sadece penis ve vajina birleşmesi olmadığı, cinsel keyfin birleşme olmadan da yaşanabileceğidir.

Masaj, mastürbasyon, karşılıklı mastürbasyon, oral seks gibi seçeneklerle çift karşılıklı doyuma ulaşılabilir.

Gebelik ilerledikçe kadınların tensel temas ihtiyaçları ağırlıklı olarak ortaya çıkar. Cinsel istekten ziyade şefkat, ilgi, sevgi görmek gibi ihtiyaçlar ön plandadır. Erkekler bunu cinsel istek gibi algılayabilir; oysaki çoğu kadın bu dönemde cinselliği kendi istediklerinde yaşamayı dilerler, buna saygı gösterilmesi önemlidir.

Gebelikte cinselliğin bebeğe zarar vereceği yanılgısı toplumda yaygın olsa da bilimsel bilgiler bunun tam tersini göstermektedir. Gebelikte eşinizle tensel ve cinsel temasınızı korumanız hem siz hem de bebeğiniz için sağlıklıdır. Dikkat edilmesi gereken şey ise, cinsel ilişkinin anne adayının istediği pozisyonlarda ve anne adayını ilişkiye zorlamadan yaşanmasıdır.

Gebelik gibi lohusalık dönemi de hassasiyet gerektiren bir dönemdir. Erkeklerin eşlerinden gebe kalmadan önceki cinsel isteğini ya da ilişki sıklığını beklemeleri ya da “eşim neden beni istemiyor” demeleri, gebeleri ve gebelik dönemi tam anlamamak demektir. Karşılıklı hoşgörü ve anlayış bu dönemin geçmesinde çifte yardımcı olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Vajinismusu öğrenerek aşın!

14 Mart 2013
Vajinismus ile ilgili sık sorulan sorular ve cevapları...

Psikolojik Danışman ve Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu, ülkemizde çok sık rastlanan, çiftleri çaresizmiş gibi hissettiren ve çözüm yollarını denerken mağdur edebilen vajinismus problemi ilgili sık sorulan sorularıdan bazılarını ve cevaplarını bizimle paylaşıyor.

3 ay önce evlendim ve hala cinsel ilişkiye izin vermiyorum, galiba vajinismusum. Üniversite mezunuyum, rahat bir ailem var, bunun başıma geldiğine inanamıyorum. Anlam veremiyorum bir türlü, nedeni ne olabilir?

Vajinismus üniversite mezunlarında ilkokul ve lise mezunlarına kıyasla daha sık gördüğümüz bir cinsel işlev bozukluğu. Tıp fakülteleri de dahil üniversitelerin eğitim programında cinsel eğitim yok. Rahat bir ailede büyüseniz bile aile ortamında tam ve doğru bir cinsel eğitim çoğunlukla mümkün olamıyor.

Sözsüz toplumsal kurallarımız var. ‘Kızım ben sana güveniyorum, kızım kendini koru, erkeklere dikkat et..vb’. Bu kurallar bilinçaltına çocukken ya da ergenlik döneminde yerleşiyor. Çoğu zaman fark etmiyoruz bile... Vajinismusun kökeninde cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular, abartılı ve gerçek dışı düşünceler yatıyor.

Vajinismus sorununu yaşayan kadın vajeni çok küçük ve dar, penisi ise vajene giremeyecek kadar büyük olarak algılıyor. Bu nedenle de yaşayacağı cinsel ilişkide çok acı çekeceğini ve kan kaybedeceğine inanıyor. Çok ender olarak kadınlar ben aslında hiç korkmuyorum ama yapamıyorum der.

Vajinismusun neden psikolojik olduğunu anlamıyorum, vajinayla ilgili bir sorunun neden jinekologlar tedavi edemiyor?

    

Vajinismus, vajen girişindeki kasların istem dışı kasılması ve kadının hiçbir şekilde girişe izin verememesi durumudur. Kadın, vajendeki kasılmalar üzerinde kontrol sağlayamaz, bu nedenle psikolojik bir durumdur. Yani kontrol dışı/bilinç dışı bir davranışa sahiptir ve bu davranışı yeni bir davranışla yer değiştirmek gerekir: Kaslarını kontrol ederek, rahat bırakabilmek....Bunu yapabilmek aslında kişinin kendi duvarlarını yıkması, kendi cinselliği ile barışması, vajinasını fark ederek kabul etmesi de demektir. Vajinismus; penise dair bir korkudur, cinsel ilişkiye girme korkusu yani fobidir. Fobilerin kalıcı çözümleri için psikoloji alt yapısı olan ve cinsel terapi deneyimi olan uzmanlara başvurmak gerekir. Jinekologlar vajinanın, rahimin, yumurtalıkların organik ve fizyolojik, cerrahi süreçlerinde uzmandırlar ancak vajinismus psikolojik bir sorundur. Jinekologların bu tip durumlarda tıp etiğine uygun davranmaları hasta mağduriyetini önlemek için çok ama çok önemlidir.

Yazının Devamını Oku

Cinsel fantezilerinizi gizlemeyin!

11 Mart 2013
Fantezi yapmak ilişkiye neler kazandırır? Ne zaman tehlikeli hale gelir?

Günümüzde cinsellik konusunda önemli gelişmeler yaşanmasına rağmen yine de çok az sayıda insan cinsellik hakkında doğru ve yeterli bilgiye sahip. Cinsellik hakkında rahat bir şekilde konuşulamadığından dolayı bu konu hala bir tabu olmaya devam etmekte, bilgi eksikliği ve cinsel mitler nedeniyle birçok insan cinselliği dilediği gibi yaşayamamaktadır. En kafa karıştırıcı cinsel mitlerden biri olan cinsel fanteziler hakkında bilinmesi gerekenleri Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu anlatıyor.

Kişinin, cinsellikle ilgili doğru olduğunu düşündüğü, çoğu zaman abartılı, yanlı ve bilimsel değeri bulunmayan inanç ve yargılar cinsel mitler olarak tanımlanmaktadır.

Cinsel mitler, toplumda yaygın olarak kabul görmekte, kişide “gerçek” erkeğin ya da kadının nasıl düşünmesi ve davranması gerektiğiyle ilgili bir kalıp oluşturmaktadır. Cinsel yaşamda yaşanan sorunların çoğunlukla temelinde bu yanlış bilgi ve inançlar yani cinsel mitler yatar.
Cinsel mitlerden en kafa karıştırıcı olanlardan biri cinsel fanteziyle ilgili olanıdır. “Sevişme esnasında fantezi kurmak yanlıştır, “Fantezileri olan erkekler eşcinsel olmaya eğilimlidirler” gibi birtakım cinsel mitler çiftler arasında tartışmalara neden olmaktadır.

İnsanların kendilerini rahat hissettikleri cinsel davranış biçimleri birbirinden çok farklı olduğu gibi fantezileri de bir diğerinden farklı olabilir. Peki, bu durumda cinsel anlamda neyin normal neyin anormal olduğunu nasıl söyleyeceğiz, normali ya da anormali nasıl saptayacağız? Kriterlerimiz ne olacak?

‘Normallik’ kültür ve toplum tarafından empoze edilen bir kavramdır ve toplumdan topluma, dönemden döneme değişebiliyor. Neye, kime hangi döneme göre normal?

Aslında bu konuda sorulacak en temel sorular şunlar olmalıdır: Yapılan keyifli bir eylem mi? Bundan birlikte keyif alıyorlar mı? Birbirlerinin kişisel özgürlüğüne saygı duyuyorlar mı?

Kişinin aklından geçenler sevişme konsantrasyonunu bozmuyorsa, paylaşılmak istenilen fantezi cinsel eşe de çekici geliyorsa ve onaylanıyorsa ortada bir sorun yoktur. Ancak bir kişinin kurduğu fanteziye diğeri istemeye istemeye eşlik ediyorsa ve zorlanıyorsa burada bir sorun vardır. Yani cinsellik esnasında kullanılacak fanteziyi, normalleri ve anormalleri çiftler belirler. Çift tarafından uygun görülen her fantezi kullanılabilir.

Yazının Devamını Oku

Koruyucu meleğim

20 Şubat 2013
Elin adamı gidiyooo fezaya, biz KONDOM’u taktıramadık Rıza’ya!

Kitaplığımda elime geçen bir broşürle yıllar önceye gittim…Bir varmış bir yokmuş….

Yıl 2000… Dünya yeni bin yıla büyük beklentiler ve heyecanla girerken, Hacettepe Üniversitesi AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi , Türk Eczacıları Birliği işbirliği ile toplumda cinsellikle ilgili farkındalık oluşturmak, gençleri ve halkı eğitmek için Cinsel Sağlık Eğitim ve Danışma Merkezi'ni hizmete açar. Ülkede devrim niteliğinde bir adımdır bu!

Merkez herhangi bir ücret almadan eğitim, danışmanlık çalışmalarını yürütmektedir. Merkezin çalışmalarını yürütmekten sorumlu genç bir uzmanı, gönüllü gençlerden ve üniversite öğretim üyelerinden oluşan kocaman bir ekibi vardır. Merkez toplam 7 yıl açık kalır ve bu yıllar içinde de binlerce gence, aileye, bireye, HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar, cinsel sağlık, korunma…vb konularında ulaşır ve bilgilendirme yapar.

Bu merkezde gönüllü çalışan gençler bir gün derler ki: bir broşür hazırlasak, bu broşür o kadar farklı olsa ki gençler hem gülse, hem düşünse, hem de bilinçlense... Ve çalışırlar, çalışırlar… Çalışırken hem çok eğlenirler hem de çok düşünürler… Ortaya çıkarttıkları ürün o yıllarda çok popüler olur, sloganlarını Beyazıt Öztürk tarafından kullanılır hatta BBC de haber olur… Broşürde sloganlar aracığıyla mesajlar verilmekte ve bilgilendirme yapılmaktadır. İşte o broşürden alıntılar… Bakalım kaç kişi hatırlayacak!

Broşürün en önemli özelliği kondomdan farklı karekterler yaratmak fikriydi. Örneğin cinsel ilişkideki koruyuculuğunu ‘Melek’ karekteri sembolize ediyordu ve bu yüzden bröşürün başlığı ‘Koruyucu meleğim olmadan asla’ idi.

Doktor Kondom, Dansöz Kondom, Kareteci Kondom, Aşık Kondomlar, Bilge Kondom, hele o Rıza yok mu o Rıza !

Yazının Devamını Oku

Sert mi yumuşak mı?

6 Şubat 2013
Cinsel işlev bozuklukları çoğunlukla psikolojik nedenlere bağlı.

Cinsel işlev bozukluklarından erkeklerin yaşadığı en önemli sorun sertleşme sorunudur. Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu, sertleşme sorunu hakkında bilgiler verdi.

Kişi ereksiyonu ya hiç sağlayamaz ya da ilişkiye girebilecek kadar sürdüremez. Erişkin erkeklerin %20’sinde görülebilmektedir. Erkeklerin %75’i yaşamının herhangi bir döneminde kısa süreli olarak ereksiyonu sağlama ve devam ettirme ile ilgili sıkıntı yaşadığını dile getirmektedirler.

Sertleşme sorunları bazen evliliğin ilk gecesinden ortaya çıkabilirken bazen de ilerleyen süreçte görülebilmektedir. İlk gecede erkek kaynaklı yaşanan cinsel sorunlar erkek ve kadın üzerinde ağır duygusal hasarlara yol açabilmektedir.

Ereksiyonu oluşturmada ve devamda yaşanan güçlüklerle ilgili olarak organik nedenlerin yani fizyolojik kökenli bir sorunun olup olmadığının çok iyi araştırılması daha sonra psikolojik etkenlerin incelenmesi önerilir. Bazen her ikiside ereksiyon üzerinde olumsuz etkiye yol açabilir.

Ereksiyon sorunlarına neden olan psikolojik nedenler arasında; hayatı boyunca hiç masturbasyon yapmamak, bunun günah ve suç olduğuna inanmak, çok ağır psikolojik rahatsızlıklar, takıntılar, baskıcı ve dini etkinin çok hissedildiği aile ortamında yetişmek, stres, tesadüfi başarısızlık gibi nedenler sayılabilir.

Sertleşme sorunu öz güveni zedeliyor

Sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin çoğu bunun hayatlarında başlarına gelen en önemli sağlık sorunu olarak değerlendirirler. Öz güvenleri zedelenir. Kendine ve pek çok şeye kızarlar. Diğer kimlikleri de bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Ereksiyon sorunlarında eşler arasında sorunlar yaşanabilmektedir. Evliliği ve ilişkiyi korumak için uzmanlardan destek alınması çiftin birbirlerine yardım etmesi önemlidir.

Sertleşme sorunlarında fiziksel yani organik nedenlerin iyi değerlendirilmesi gerekir. Yaşanan bazı uzun süreli hastalıklar ve bunların tedavisinde kullanılan ilaçlar ereksiyon sorununu ortaya çıkarabilir. Bu hastalıklar, ilaçlar ve maddeler kısaca şöyledir; şeker hastalığı ve ilaçları, antidepresanlar, psikiyatrik ve türevi ilaçlar, hormonal ilaçlar, varikosel gibi damar hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları ve ilaçları, tansiyon düşürücü ilaçlar, migren ilaçları, uyarıcı ilaçlar, kolesterol ilaçları, kilo kaybettirici ilaçlar, sigara, alkol, kokain, esrar gibi maddeler ve uyuşturucular.

Yazının Devamını Oku

Kör vicdan

31 Ocak 2013
Aslında hepimizde doğumla getirdiğimiz, göğsümüze ekili bir tohumdur vicdan. Ailemizden, öğretmenlerimizden, toplumdan, dinden öğrendiklerimizle, tohum yeşerir ve büyür.

"Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm: Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım."

Mahatma Gandi

Son yıllarda, adalet, eğitim, sağlık sisteminde olanlara, ülkemizde yaşananlara ve verilen tepkilere, tepkisizliklere, yorumlara baktığımda vicdanımıza ne oldu diye düşünmeden, sorgulamadan duramıyorum. Çevremde gözlemlediklerimden kısa kısa örnekleri ve düşüncelerimi paylaşmak istedim. Eğrisi doğrusu şahsımındır.

* Sosyal medya (ağ) denen ‘canavağda’ canavağa üye olanlar tarafından paylaşılan bazı yorumlar, beğeniler, paylaşımlar hayli canımı ve vicdanımı sıkar hale geldi. Örneğin: Kendilerince sevilmeyen hatta nefret edilen kişilerin başına ya da onların yakınlarının başına bir şey geldiğinde (ölüm, hastalık…gibi), sevinme, bayram havası estirme durumu. Aslına bakarsanız bu sosyal canavağlar hepimizin içindeki canavarı ortaya çıkardı galiba. Bilgisayar başında kendi düşüncelerimiz zannettiğimiz metinler yazmak kolaydır ancak aynı yorumları kişilerin yüzüne söylemek zordur. Hatta çoğu zaman imkansızdır.

* Gazetelerde özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik akıl almaz şiddeti / tecavüzleri /vahşeti okudukça, duydukça insan nereye doğru gidiyor demeden edemiyorum.

* İş yerlerindeki yönetim kadroları değiştikçe işini iyi yapsın ya da yapmasın çalışanların toplu işten çıkarılmaları hangi vicdana sığıyor merak ediyorum. Ya da 15-20 yıl kurumuna emek vermiş çalışanların kanuni haklarını vermeden işten çıkarmak ya da katakulliye getirmeye, çok ağır sözleşmelere imza attırmaya çalışmak hangi kurumsal vicdanda yer bulur, bilemiyorum.

* Doğaya, hayvanlara yaptığımız işkenceler, saçma sapan nedenlerle yanan tarihi binalar, ormanlar hangi aklın sonucudur?

* Herkesin bir fiyatı var mıdır gerçekten yoksa bu hayatta parayla satın alınamayacak değerler, insanlar var mıdır? Paranın her şeyi satın alacağı yalanına bizi kim inandırdı? Ya da kendimizi adadığımız misyonlar/görevler için söylediğimiz yalanların, insanları kayırmanın vebali kimedir?

Yazının Devamını Oku

Cinselliğin temel taşları

16 Ocak 2013
Cinsellikle ilgili sıkıntılı duygular yaşamamız, utanılacak bir durummuş gibi algılamamızın temel nedeni; doğduğumuz andan itibaren ailemiz ve yaşadığımız toplum tarafından bilinçaltımıza kaydedilen cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular, abartılı s

Cinsellik ne zaman ayıp oldu? Normalliğini ne oldu da kaybetti? Bundan kimler ne kazandı? Neden sıkılır olduk bu konulardan? Soruların peşine düşelim ve cevaplara bakalım birlikte.

Cinsellikle ilgili sıkıntılı duygular yaşamamız, utanılacak bir durummuş gibi algılamamızın temel nedeni; doğduğumuz andan itibaren ailemiz ve yaşadığımız toplum tarafından bilinçaltımıza kaydedilen cinsellikle ilgili yanlış bilgiler, korkular, abartılı söylenceler, günahlar ve yasaklardır. Cinsellikle ilgili konuşmanın, davranışlarımızın yani iletişimdeki sorunların kökeni çok eskiye dayanır ve bulaşıcıdır. Cinsellikten konuşurken rahatsız olan bir kişi bu durumu karşısındakine de yansıtır. Bunun tam tersi de doğrudur, yani sizin rahatlığınız karşınızdakine ulaşır ve istenilen iletişim şekli budur. Cinselliği konuşmayı reddetmek, yok saymak, cinsellikle ilgili bilgilerdeki yetersizlik, ön yargılar, cinsellikten konuşurken kelime seçmek, ses tonunu ve yüzünün ifadesini değiştirmek, kızarmak etkili iletişim kurmayı güçleştiren unsurlardır. Bu durumun oluşmasının ana nedeni ise cinsellikle ilgili konuşmanın normal olmadığı düşünce ve inancıdır. Cinsellikle ilgili pek çok olay sorun odaklıdır, cinsellik dendiğinde bile çoğu bireyin aklına soruna ait düşünceler, yaşantılar, ayıplar ve yasaklar gelir. Cinselliğin normal olmadığı fikri de bu düşüncelerden kaynaklanır. Cinsellik büyük bir sorun, tabu mu acaba? Tabu olduğuna inanıldığı sürece tabu olmaya devam edecektir. Toplumsal olguları oluşturan tek şey; onlara yüklediğimiz değer ve inançlardır. Bunlar değiştiğinde her şey değişir.

Cinsellikte doğru ve rahat iletişim kurabilmek için kişide cinsel gelişimin temel taşlarının yerine oturmuş olması gerekir. Bu da kendi cinselliği ile barışık, benlik duygusu gelişmiş, empati kurabilen, sevgi temelli yetişmiş, ailesi tarafından dokunma duygusu doyarak büyümüş, güvenmeyi öğrenmiş, toplumsal becerilerin nasıl gelişeceğini bilen, kendi duygularını tartabilen, güç kontrolü olan ve kendini, bedenini, cinselliğini keşfetmeye izin veren bir birey demektir.

Cinsellikte doğru ve rahat iletişim kurmak için yukarıdaki cinsellikle ilgili değerleri, gerçekleri ve cinsel mitleri, doğrularını öğrenmek, bilgileri özümsemek, içselleştirmek, daha sonra sözlü ve sözsüz davranış olarak yansıtmaktır.

Üreme sağlığı ve cinsel sağlık konusunda doğru bilgilerimizi arttırdıkça, kendi cinselliğimizle barıştığımızda, cinsellikle ilgili iletişim kurmak çok daha kolay olacaktır. Bu bilgileri zamanında alan çocuklar, kendisini koruyabilen, haklarını bilen, dıştan gelen cinsel taciz tehditlerinde kendini koruyabilen bireyler olarak yetişirler ki aslında tüm anne-babaların istediği de budur.

Cinsellikle ilgili yasakların hiçbir işe yaramadığı, tam tersine merak ve istek uyandırdığı bir gerçektir. Bireylerin kendi cinsellikleriyle barışık, huzurlu ve dengeli olabilmeleri kendilerini istenmeyen gebeliklerden, HIV/AIDS ve CYBİ’lerden koruyabilmeleri için cinsel eğitiminin uygun yaşta, uygun şekilde verilmesi gerekmektedir. Bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmenin en etkili yolu; ne istediğini bilen, “evet” ve “hayır” diyebilen, öz güven sahibi çocuklar yetiştirmekten geçer.

Cinsel eğitimin anne karnında başlaması, doğumla birlikte ailede devam etmesi, okul ve toplumsal süreçlerle de desteklenmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde cinselliği hayatımızda olması gereken yere, dengeli bir şekilde yerleştirebilir ve daha mutlu, sağlıklı bireyler olabiliriz.

Yazının Devamını Oku

Sert mi yumuşak mı?

2 Ocak 2013
Cinsel işlev bozukluklarından erkeklerin yaşadığı en önemli sorun sertleşme sorunudur.

Cinsel işlev bozukluklarından erkeklerin yaşadığı en önemli sorun sertleşme sorunudur.

Erektil fonksiyon bozukluğu yani sertleşme sorunu ereksiyonun oluşmasında ve cinsel aktiviteyi sürdürmede yaşanan güçlüklerdir.

Kişi ereksiyonu ya hiç sağlayamaz ya da ilişkiye girebilecek kadar sürdüremez. Erişkin erkeklerin %20’sinde görülebilmektedir. Erkeklerin %75’i yaşamının herhangi bir döneminde kısa süreli olarak ereksiyonu sağlama ve devam ettirme ile ilgili sıkıntı yaşadığını dile getirmektedirler.

Sertleşme sorunları bazen evliliğin ilk gecesinden ortaya çıkabilirken bazen de ilerleyen süreçte görülebilmektedir. İlk gecede erkek kaynaklı yaşanan cinsel sorunlar erkek ve kadın üzerinde ağır duygusal hasarlara yol açabilmektedir.

Ereksiyonu oluşturmada ve devamda yaşanan güçlüklerle ilgili olarak organik nedenlerin yani fizyolojik kökenli bir sorunun olup olmadığının çok iyi araştırılması daha sonra psikolojik etkenlerin incelenmesi önerilir. Bazen her ikiside ereksiyon üzerinde olumsuz etkiye yol açabilir.

Ereksiyon sorunlarına neden olan psikolojik nedenler arasında; hayatı boyunca hiç masturbasyon yapmamak, bunun günah ve suç olduğuna inanmak, çok ağır psikolojik rahatsızlıklar, takıntılar, baskıcı ve dini etkinin çok hissedildiği aile ortamında yetişmek, stres, tesadüfi başarısızlık gibi nedenler sayılabilir.

Sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin çoğu bunun hayatlarında başlarına gelen en önemli sağlık sorunu olarak değerlendirirler. Öz güvenleri zedelenir. Kendine ve pek çok şeye kızarlar. Diğer kimlikleri de bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Ereksiyon sorunlarında eşler arasında sorunlar yaşanabilmektedir. Evliliği ve ilişkiyi korumak için uzmanlardan destek alınması çiftin birbirlerine yardım etmesi önemlidir.

Sertleşme sorunlarında fiziksel yani organik nedenlerin iyi değerlendirilmesi gerekir. Yaşanan bazı uzun süreli hastalıklar ve bunların tedavisinde kullanılan ilaçlar ereksiyon sorununu ortaya çıkarabilir. Bu hastalıklar, ilaçlar ve maddeler kısaca şöyledir; şeker hastalığı ve ilaçları, antidepresanlar, psikiyatrik ve türevi ilaçlar, hormonal ilaçlar, varikosel gibi damar hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları ve ilaçları, tansiyon düşürücü ilaçlar, migren ilaçları, uyarıcı ilaçlar, kolesterol ilaçları, kilo kaybettirici ilaçlar, sigara, alkol, kokain, esrar gibi maddeler ve uyuşturucular.

Yazının Devamını Oku