Dolunay Kadıoğlu

Gel, hiç acımayacak!

5 Ekim 2012
Anlatılanlara kulak asmayın...

İlk gece korkusu özellikle bizim ülkemizde yeni evlenecek çiftlerin kafalarını uzunca bir süre meşgul eder. Evlendiğimiz kişi aşık olduğumuz biri de olsa ilk kez yaşanacak cinsel ilişki hafif kaygı ve korku oluşturur. Peki, neden?

Bu korkunun nedenleri arasında hiç bilmemek, deneyimlememiş olmak, çevrenin bu konuya yaklaşımı, yanlış bilgilendirmesi sayılabilir. İlk geceyle ilgili pek çok yanlış bilgi ve inanç vardır. Bunlardan en çok “kanama olacak” ve “acıyacak” düşünceleri kafaları kurcalar ve korkunun oluşmasına neden olur. İlk geceyle ilgili duyduğumuz öyküler, arkadaşlarımızın anlattıkları ya da yakınlarımızın evlenmeden önce bize söyledikleri kaygıların oluşmasına etken oluşturabilir. Ya da “her şey değişecek” gibi abartılı sonuç beklentileri çok gereksizdir.

İlk geceyle ilgili yaşanan olumsuz deneyimlerin altında; yanlış bilgiler, cinsellikle ilgili bir eğitimin alınmamış olması, karşılıklı cinsel iletişim ile ilgili eksiklik, cinsiyetçi yetiştirilme gibi nedenlerin varlığı bilinir.

Yetersiz bir ön sevişme ile ereksiyon gerçekleştikten sonra ilişki denenir. Kadının vajina kaslarının rahat olduğu durumlarda ilişki gerçekleşir ancak kadının canı acıyabilir belki biraz kan gelir. Oysaki cinselliğin doğasında kan ve acı yoktur. Bunların yaşanmasına cinsel bilgi, tutum ve davranış eksikliği, fiziksel ve duygusal hazırlıkların yeterince yapılmaması durumu neden olur.

Eğer ilk cinsel birleşmede, iki taraf da rahatsa, iyi bir ön sevişme yapılıyorsa, pelvik kaslar rahatsa kanamaya pek rastlanmaz, bazen birazcık kahverengi ya da pembe lekelenme görülebilir. Cinsellik karşılıklı sevgi, hoşgörü ve her iki tarafın da isteklerini düşünerek yaşandığında-organik herhangi bir şey yoksa- acı hissetmek söz konusu bile değildir.

İlk kez yaşanacak cinsel ilişkide kaygı düzeyini kontrol etmek önemlidir. İlk geceye gereğinden çok önem vermek, abartmak ve endişelenmek olumsuz sonuçlara neden olabilir. Örneğin; Kadınlarda vajinismus, ağrılı cinsel ilişki, erkeklerde ereksiyon sorunları gibi.

Her iki taraf için de önemli olan ilk birliktelik, karşılıklı, sevgi ve hoşgörüyle rahatça yaşanabilir. İletişimi doğru kurmak, kendimizi karşı tarafa doğru ifade edebilmek ve dinleyebilmek, kaygılarımızı, meraklarımızı paylaşabilmek, birbirimizi keşfederken sabırlı ve sakin olmak bu süreçte çiftlere yardımcı olur.

İlk gece korkusunu ortadan kaldırmak için evlenmeden önce ilk geceyle ilgili bilimsel destek alabileceğiniz uzmanlara başvurmak ve bilimsel kaynaklardan bilgi almak önerilir. Doğru bilgi bizi rahatlatırken, abartılı ve yanlış bilgi bizi tedirgin eder.

Yazının Devamını Oku

Pornografi

1 Ekim 2012
Çok önemli bir konu olduğunu düşündüğüm ve sık soru gelen bir konu olduğu için Pornografiden bahsetmek istiyorum bu hafta.

Çok önemli bir konu olduğunu düşündüğüm ve sık soru gelen bir konu olduğu için Pornografiden bahsetmek istiyorum bu hafta.

Pornografi ya da porno; cinsel isteği tetiklemek ve tahrik etmek amacıyla insan vücudunu veya cinselliğin mahremini sergilemektir.

Pornografi; filmler, çizimler, resimler, müzik aracılığıyla piyasaya sunulmaktadır.

Piyasa ne demektir? Piyasayı oluşturan yaş grubu nedir? Bu piyasa kaç milyon/milyar/trilyonluk’dur? Amaçları nedir? İşe yaralar mı yoksa bizi kandırıp paramızı, duygumu muzu mu alırlar? Pornografik filmlerde gördüklerimiz gerçek midir? Yoksa bu porno denilen şey belgesel midir?

Aslına bakarsanız sorular daha artabilir, ama bir yerden cevaplamaya başlamak lazım.

Şu bilgiyi vermekle başlamak isterim: Pornografik tüm ürünlerin satışı 18 yaş altına yasaktır yasak olmasına da çoğunluğun bu malzemelerle tanışma yaşı 18 yaşın epey altındadır. Hele çocuk pornosu-akıllara zarar- satışı dahi yasaktır.

Porno; yetişkin fantezi aracıdır. Yetişkin ne demektir? Doğru ile yanlışı, gerçek ile abartıyı ayırt edebilmek demektir.

Pornografide gördüğümüz penis boyları ve ereksiyon süreleri normal değildir. İlişki süreleri, kadınların çıkardıkları sesler, vajina genişlikleri abartılıdır.

Yazının Devamını Oku

Kadınların orgazm olamama nedenleri

30 Eylül 2012
Orgazmın önündeki engeller nelerdir?

Orgazm sorunlarının Türkiye’de çok sık karşılaşılan bir cinsel işlev bozukluğu olduğunu söyleyen Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu, orgazm olamama nedenlerini anlattı.

[video=hurriyetaile_video/orgazmproblemleri.flv]

Yazının Devamını Oku

Erkekler sonuç, kadınlar süreç odaklı!

24 Eylül 2012
Orgazm sorunlarının kökeninde abartılı beklentiler var.

“Kadın orgazmı; bazı kadınlar için hayal, bazı kadınlar için zar zor olan, bazı kadınlar için kaf dağının ardında, bazıları için mecburen taklidi yapılan cinsel rahatlamanın ismidir” diyen Psikolojik Danışman ve Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu, kadın orgazmı hakkında merak edilenleri anlattı.

Orgazm olmak kolay

Aslına bakarsanız orgazm olmak kolay, kadın bedeni fizyolojik olarak buna uygun tasarlanmış ve de erkeğe göre kat be kat daha fazla keyif alabiliyor. Zor olan ne derseniz; kadının kendini, bedenini keşfetmesi, sorular sorması, cinselliği yaşama hakkına sahip çıkması ve bunu talep etmesi, uyumlu bir ilişki… İşte zor olan bunlar. Orgazm sorunlarının kökeninde çoğunlukla abartılı beklentiler, yanlış bilgiler, cinsel eşle ilgili iletişim sorunu ya da erken boşalma sorunu yatabilir.

Bazen erkekler eşlerinin orgazm olmasını, onun da bu duyguyu yaşaması adına ya da eşini orgazma ulaştırarak erkekliğini kanıtlayabilmek adına çok isterler. Ve bu durumu çoğunlukla “Eşimin orgazm sorunu var, o orgazm olamıyor” şeklinde aktarırlar.

Belli bir düzeye kadar uyarılan kadınlarda bakılması gereken çok önemli birkaç nokta var: Eşiyle iletişim düzeyi, talep ve isteklerini net olarak ifade edip edemediği, ön sevişme süresinin yeterli olup olmadığı, konsantrasyon sorunun olup olmadığı, psikiyatrik bir sorunun olup olmadığı ve erkekte erken boşalma sorunu olup olmadığıdır.

Kadın ve erkek orgazmı birbirinden biraz farklıdır

Çoğunlukla kadının orgazm olabilmesi için ön sevişme süresinin yeterince uzun ve doyurucu olması gerekir. Eğer bu yapılamıyorsa cinsel birleşmede ereksiyon kontrolünün erkekte olması ve önce kadının sonra erkeğin orgazm olması, kadının vajinal orgazmı için önemlidir. İki tarafında fizyolojik ve psikolojik olarak birbirlerini iyi tanımaları karşılaştıkları sorunları aşmalarına yardım edecektir.

Kadınlar dokunmaktan hoşlanırlar ve dokunulmaya erkeklere göre daha önem verirler. Aslında dokunulmaktan erkekler de hoşlanır ama bu pek alıştıkları bir şey değildir. Ön sevişme süresinin uzunluğu ise ne yazık ki pek çok erkeği sıkabilir ya da pek çok erkeğe gereksiz görünebilir. Çoğunlukla, erkekler sonuç, kadınlar süreç odaklıdır!

Yazının Devamını Oku

Yaşlı adamın taciz rezaleti böyle ortaya çıktı!

20 Eylül 2012
Çocuğunuzu cinsel istismardan korumak için uzmanından öneriler...

9 yaşındaki N.V.’nin, ailece yanında çalıştıkları Arnavutköy’de çiftlik sahibi olan H.C.A. (72)’nın, tacizine uğradığı ortaya çıktı.

Hürriyet’in haberine göre, Arnavutköy’de 9 yaşında olan N.V.’nin yaşadığı taciz dehşeti ilginç bir şekilde ortaya çıktı. Küçük kız ve annesi bir akşam evde bir dizinin tanıtım görüntülerindeki tecavüz sahnesini izlerken, 9 yaşındaki N.V., ağlamaya başladı ve koşarak odadan çıktı. Olay üzerine şüphelenen anne yaşadıklarını anlatması konusunda kızını sıkıştırdığında, kızının, yanında çalıştıkları çiftlik sahibi H.C.A.’nın cinsel istismarına uğradığını öğrendi.

Bu olay üzerine N.V.’nin annesi S.T.’nin başvurusu sonucu, Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı, çiftlik sahibi hakkında, çocuğa basit cinsel nitelikli istismar suçundan soruşturma başlattı. Soruşturma sonucunda H.C.A. hakkında yakalama kararı çıkartıldı.

Savcılığın talebi üzerine, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı Anabilim Dalı Başkanlığı’nın muayenesi sonucu, 9 yaşındaki N.V.’nin olay sonrası ruh sağlığının ciddi derecede bozuk olduğu ortaya çıktı.

Son günlerde çocuklara yönelik cinsel istismar haberlerine medyada rastlıyoruz. Bu olaylar üzerine biz de Psikolojik Danışman ve Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu’na, cinsel istismardan korunmak için ebeveynlerin çocuklarına öğretmesi gerekenleri sorduk.

Kadıoğlu, cinsel istismardan korumak için çocuklara öğretilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:

Yazının Devamını Oku

Külkedisi

20 Eylül 2012
Ve külkedisi kaçarken, pabucu ayağından fırladı. Ertesi gün Prens ayağı bu pabuca sığacak genç kız aramaya koyuldu.

“....ve külkedisi kaçarken, pabucu ayağından fırladı. Ertesi gün Prens ayağı bu pabuca sığacak genç kız aramaya koyuldu. Ülkenin tüm kızları, Prens tarafından beğenilmek için ayaklarını daha ufak hale nasıl getirebileceklerinin çabasına giriştiler.

İşte o gün bugündür kadınlar, ayaklarını, erkekler tarafından belirlenmiş kalıplara sıkıştırmaya çalışır, böyle yaparak erkeğin 'Prensesi' olacağını düşler dururlar. Zaman geçtikçe topallamasının, ayaklarının sızlamasının, kendini depresif hissetmesinin sebeplerini sürekli kendi eksiklerinde arayarak... Pabuç'un kendisine ne denli uygun olup olmadığını hiç sorgulamadan....

Erkeklerse ellerindeki 'ayakkabıya' (veya düşlerindeki kadını) 'ayağını' (kendini) sıkıştıracak kadını arar; 'ayağı sıkışmış bir kadının ne denli gerçek, ne kadar huzurlu, mutlu olup, mutlu edebileceğini bile düşünmeden ....

Ve birlikte yalınayak yaşayabilmenin özgür keyfinden habersizce...”

Leyla Navaro'nun İki Boy Ufak Pabuç kitabından;

Ne zaman okusam çok etkilenirim Leyla Navaro'nun kitabının bu bölümünden...özellikle de 've birlikte yalınayak yaşayabilmenin özgür keyfinden habersizce' cümlesi insana bir kitap bile yazdırır kanımca...

Masalları çoğu zaman sevsem de bilinçaltımıza ektiği bu cinsiyet ayrımcılığı yapan kalıplarla ilgili sorguluyorum bazen. Toplum düzenini ve kurallarını yerleştirmek için en iyi yol masallar, fıkralar, maniler, hikayeler,...Şimdilerde bu gruba, diziler, filmler, hipnoz makineleri (televizyon, cep telefonaları...) eklendi.

Yazının Devamını Oku

Şimdi okullu olduk!

12 Eylül 2012
Eğitim sistemindeki değişiklik kapsamında 60-66 aylarını doldurmuş çocukların 72 aylıklarla beraber ilkokula başlamaları pek çok veliyi haklı olarak tedirgin etti.

Eğitim sistemindeki değişiklik kapsamında 60-66 aylarını doldurmuş çocukların 72 aylıklarla beraber ilkokula başlamaları pek çok veliyi haklı olarak tedirgin etti. 66 aya kadar olan çocukların okula başlama kararlarını velilerine bırakan Milli Eğitim Bakanlığı, 66 ayı ve sonrasını zorunlu kıldı. Velilerin bir kısmı çocuklarına rapor almaya çalışırken böyle bir şansı ya da düşüncesi olmayanlar kaderlerine razı geldiler. 66 ayla 72 ay arasında sadece bir kaç ay var diyen Milli Eğitim Bakanlığı söz konusu yaş grubunda bir ayın bile çok önemli olduğunun tam farkında değil anladığım kadarıyla!

Uzmanların görüşlerinin hiçe sayılarak başlanan yeni uygulamanın sonuçlarını hep beraber yaşayıp göreceğiz ve ne yazık ki erken yaşta eğitim sistemine dahil olmanın sonuçlarında ortaya çıkabilecek travmaları da yine hep beraber deneyimleyeceğiz.

Hep beraber diyorum çünkü konu o kadar çok kesimi ilgilendiriyor ki;

- Çocuğunun zarar görmesinden endişelenen velileri, akrabaları,

- 60-66-72 aylık tüm çocukları,

- Bu grupdan sorumlu olacak tüm öğretmenleri,

- Okul yöneticilerini,

- Okul servilerini,

Yazının Devamını Oku

ÖFKE denen ATEŞ

5 Eylül 2012
Bilindiğinin tersine öfkemizi ifade etmememiz, içimize atmamız ya da uygun olmayan şekilde dışarı çıkarmamız yani saldırgan ve sözlü ve davranışsal şiddete başvurmak daha büyük sorunlara yol açar.

Öfke, istemediğimiz sonuçlar karşısında verilen son derece doğal ve insani bir tepkidir. İnsanlar istediğimiz şeyleri yapmadığında ya da istediğimiz şeyler istediğimiz zamanda olmadığında, iş yerinde haksızlığa uğradığımızda, haketmediğimize inandığımız davranışlarla karşılaştığımızda, çocuklarımız sözümüzü dinlemediğinde, trafikte, maçta, sokakta, TV izlerken özellikle haberlerde, güçlü öfke hissedebiliriz.

Bilindiğinin tersine öfkemizi ifade etmememiz, içimize atmamız ya da uygun olmayan şekilde dışarı çıkarmamız yani saldırgan ve sözlü ve davranışsal şiddete başvurmak daha büyük sorunlara yol açar. İnsan öfkelenebilen bir varlık, bunu uygun şekilde gerçek adresine iletmek önemli.

Öfke uygun ifade edildiğinde sağlıklı bir duygudur. Aristo'nun dediği gibi; “herhangi bir kimse öfkelenebilir. Bu kolaydır.

Ne var ki;
Doğru İnsana
Doğru Derecede
Doğru Zamanda

Yazının Devamını Oku