2 Aralık 2005
BASKETBOLLA ilgilenmeye başladığım gün karşımda Osman ağabey vardı. 20 yıl basketbol oynadım ve her saniyesini onunla paylaştım. 19 senedir menajerlik yapıyorum. Menajerlik hayatımda yaptığım tüm işleri onunla sporculuk hayatımda yaşadığım günlerde öğrendiğim idari konulara borçluyum. Ve benim jenerasyonum onun sayesinde basketbol da önemli mevkilere geldi Osman ağabeyin basketbola verdiği hizmetlerin onu bir kez daha yücelttiğini söyleyebilirim.
Osman ağabeyi kaybedeli bir yıla yakın süre geçti. Basketbol Federasyonu ve ailesi onun adını ölümsüzleştirmek için bir projeyi hayata geçirdi. Bu projeye göre ülke çapında basketbol için topluma faydalı olmuş kişiyi, basketbola hizmet vermiş değerlerin oluşturacağı jüri belirleyecek. Bu kişi (OSMAN SOLAKOĞLU BASKETBOLLA TOPLUMA HİZMET ÖDÜLÜ adı altında) bir ödülle onurlandırılacak. Bu ödülü kazanacak kişide aranacak vasıflar arasında şampiyon olmak, maç kazanmak veya kaybetmek gibi kriterler en son aranacak noktalar olacak.
Gençler tanıyacak
Mühim olan basketbol vasıtasıyla topluma en yararlı hizmet veren çocukların, gençlerin eğitimine ve gelişmesine basketbol vasıtasıyla maddi katkıda bulunmak. Böyle bir ödülü vermeye karar veren Türkiye Basketbol Federasyonu, eşi Sadiye Solakoğlu ve oğlu Kemal Solakoğlu’nu Osman ağabeyin adını ölümsüzleştirmek adına ayakta alkışlıyorum. Tüm basketbol camiasının da Türkiye çapındaki bu projeye destek vermesini diliyorum.
İnanıyorum ki her yıl düzenlenecek bu ödül töreni Osman Solakoğlu’nun bugüne kadar basketbola verdiği hizmetleri bizlere hatırlatacak ve onu tanımayan genç nesillere tanıtacak.
31 Aralık 2005 tarihine kadar sürecek başvurular için ilk senesi olması nedeniyle basınımızın ve camiamızın itina ile bu projeye sahip çıkması Türk basketbolü adına büyük önem taşıyor. Bu yarışma ile tüm bilgiler Türkiye Basketbol Federasyonu’nda Emin Balcı’dan alınacağı gibi:
www.tbf@org.tr,
www.tbl@org.tr,
www basketbolseverler@com.tr,
www. ankarabasket.org.tr, www.basketbolhaber.com,
www.bbhgd.org
sitelerinden ulaşılabilir.
Yazının Devamını Oku 14 Ekim 2005
BASKETBOLDA en büyük kupa Ülker’in oldu. Bu sezon nerdeyse takımı tamamen yenileyen turuncu yeşiller, Efes Pilsen karşısında neredeyse tüm periyotlarda üstün bir oyun sergiledi. Maça hızlı başlayan Efes, arayı açar gibi olduysa da Mirsad’ın inanılmaz direncine yeni oyuncuları Jeff de katılınca, ilk periyot 22-20 Efes’in oldu. İkinci periyotta Ülker’in genç yabancılarından Pasalic ve oyuna yeni giren Cüneyt, müthiş bir performans ortaya koydular. Yine yeni transferlerden Ömer Onan da katkı verince, Kerem Gönlüm ve Domercant’in çabalarına rağmen bu periyot 27-17, devre de 47-40 Ülker’in lehine geçildi. İkinci çeyrekte dikkati çeken en önemli olay Domercant’in Ülkerli Jeff’e hiç sayı şansı vermeyişiydi.
Mirsad faktörü
Herkes üçüncü periyotta Efes Pilsen’in oyuna ağırlığını koyacağını tahmin ederken Ülker, savunma ve hücumda makine gibi oynayan rakibinin farkı kapamasını engelledi ve bu periyodu da 18-16 üstün geçti. Son bölümde Mirsad’ın (18 sayı, 15 ribaund) inançlı oyunuyla Efes Pilsen’e pota dibinde şans vermeyişi, Ömer Onan’ın savunma ve hızlı hücumdaki başarısı Jeff’in de ayak uyduruşuyla Ülker bu büyük kupaya uzandı. Bu arada genç Oğuz Savaş’ın 7 sayı, 9 ribaundluk performansı hem Ülker hem de Milli Takım için ümit doluydu.
Oyun kurucu farkı
Maçın geneline baktığımızda Efes Pilsen’in oyun kurucuları Popovic ve Ender’in 5 sayılık performansına karşın Ülker’de Stefanov ve Cüneyt’in 19 sayısı, Mirsad’ın müthiş oyunu yanı sıra yeni takım olmalarına karşın savunmada ve hücumda gösterdikleri başarılı performans, büyük kupanın Ülker’e gidişinin öyküsüydü. Lacivert beyazlı takımda Kaya’nın 18 sayı, 9 ribaundluk çabası ise Efes’in kupaya uzanmasına yetmedi.
Yazının Devamını Oku 9 Ağustos 2005
Tanjeviç ve Nihat İziç ile koordineli çalışmaya giren Orhun Ene ile Levent Topsakal alt yapıda müthiş bir patlama yaşattı. Levent'in Yıldız Milli Takımı'nın Avrupa şampiyonluğu 2010 Dünya Şampiyonası programının doğru temeller üzerinde olduğunun kanıtı. HİÇBİR başarı tesadüf değildir. Nihat İziç’le başlayan alt yapı fırtınası, ülkemize 4 tane Avrupa ikinciliği ve gençlerde Uluslararası Albert Schweitzer Turnuvası şampiyonluğu getirmişti. 29 Ekim 2003’te Orhun Ene, Levent Topsakal, Yıldız ve Yıldız B Takım antrenörlüğüne getirildi. Böylece Yıldız Milli Takım'la elde ettiğimiz Avrupa şampiyonluğunun temeli de atılmış oldu.
Yıldız statüsünde basketbol oynamış olan Orhun Ene, 1988-89 doğumlulardan kurulu takımın başına, Levent Topsakal da 1990 doğumlulardan kurulu takımın başına getirildi. Orhun ve Levent’in antrenörlük deneyimi olmadığı gerekçesiyle yükselen çatlak seslere karşın, bu ikili müthiş bir çalışma temposu içine girdi. Orhun Ene ve Levent Topsakal tüm Türkiye’yi tarayarak 1988-89-90 doğumlu oyuncuları tespit ederek planlarını yaptılar.
İyi hazırlandık
Nihat İziç ve A Milli Takım'ın başına getirdiğimiz Bogdan Tanjeviç ile koordineli bir çalışmaya giren bu ikili, ilk meyvesini 2004’de Yunanistan'da yapılan Avrupa Yıldızlar Şampiyonası'nda Orhun Ene’nin antrenörlüğünü yaptığı Yıldız Milli Takımımız üçüncülük elde ederek verdi.
Yine bildiğimiz gibi 2005 Gençler Avrupa Şampiyonası'nda Nihat İziç’le elde ettiğimiz Avrupa ikinciliği alt yapıların ne kadar sağlam temellerle yürüdüğümüzü bize gösterdi. Bu yıl kendi çalıştırdığı oyuncularla Yıldız Milli Takımını İspanya’daki Avrupa Şampiyonası'na hazırlama görevi Levent Topsakal’a gelmişti. Geçen yıl Avrupa üçüncüsü olan takımdan Can Özcan, Doğuş Balbay’ın yanında Gökber Gen, Şahin Ekmen, Eyüp Aydoğan, Birkan Batuk, Orhan Demir, İbrahim Yıldırım, Erdinç Balto, Teoman Örge, Alican Güney ve Andrei Çatali Sırbu ile yola çıkan Levent Topsakal’ın ilk ciddi turnuvası Sakarya’da düzenlenen Hikmet Erdem Turnuvası'ydı. İtalya, Bulgaristan ve Sırbistan&Karadağ ile oynayan takımımız bu üç rakibini de yenerek şampiyon oldu. İstanbul’da İsrail’le 3 karşılaşma yapan takımımız, finalde karşılaştığı Fransa ile Fransa'da özel maçlar oynayarak Avrupa Şampiyonası için iyi bir hazırlık dönemi geçirdi.
İspanya’da Avrupa Şampiyonası'nda zorlu gruba düşen ekibimiz sırasıyla Belçika, Slovenya ve Ukrayna’yı yenerek 1. oldu. 2. Grup'ta İtalya, Fransa’yı deviren yıldız millilerimiz, grup birinciliğini garantiledikleri için Hırvatistan’la oynanan maçta Doğuş, Can ve Birkan’ın sakatlıklarından dolayı oynatmayıp ilk yenilgilerini aldılar. Yarı finalde ev sahibi İspanya’yı yenerek büyük bir başarı elde eden takımımız, finalde Fransa önünde zorlanmasına karşı bu karşılaşmayı da kazanarak 25 yıl aradan sonra ikinci kez Avrupa şampiyonluğuna ulaştı.
Doğru yoldayız
Bu başarının en büyük mimarı Levent Topsakal’dır. Yardımcıları Ufuk Pek, Ömer Büyükaycan ve idareci Timuçin Gencer, Levent’le birlikte şampiyonluğu bize yaşatan diğer isimler. 2003 yılında kurulan bu ekibi kondisyon olarak hazırlayan Doç.Dr. Emre Erol’a da büyük bir parantez açmak gerekir. Gerek Orhun Ene, gerekse Levent Topsakal’ın başında bulunan yıldız milli takımlarımızı planlı ve programlı şekilde hazırlayan Doç.Dr. Emre Erol’a da ayrı bir teşekkür.
Yıldız Milli Takımımız'ın başında kafile başkanı olan Necip Kapanlı da eski bir FIBA hakemi olması dolayısıyla, turnuva boyunca milli takımımızın hakemlerle olan ilişkilerindeki rolü yadsınamaz. Sonuçta Tanjevic’in 2010 yılında ülkemizde yapılacak Dünya Şampiyonası için planladığı altyapı programı Nihat İziç, Orhun Ene’den ve sonra Levent Topsakal’ın Yıldız Milli Takımımızla Avrupa Şampiyonluğu elde ettirmesi doğru yolda olduğumuzu gösterdi.
Yazının Devamını Oku 26 Temmuz 2005
Bir oyuncunun yıldız statüsüne erişebilmesi için genç takımlarda aldığı şansı A takımlarında devam etmesi kuralını biliriz. Ama bu gençlerimizin senelerdir A takımlarında oynatılmama hastalığı dayanılmaz bir konuma geldi. BUNDAN 4 yıl önceye gidelim. Nihat İziç, alt yapının başına getirildiğinde geleceğin planları yapılmıştı. İziç, bugünün 1987 jenerasyonunu eline aldı, 2010 Dünya Şampiyonası için hazırlamaya başladı.
Bu dört yıl içinde yıldızlarda 1 Avrupa ikinciliği ve 2 defa da gençler de gümüş madalyanın sahibi olurken, uluslararası Albert Schweitzer Turnuvası’nda ilk kez altın madalya kazandık.
Büyük aşama kaydettik
Sırbistan&Karadağ’da yapılan son şampiyonada takımımız finalde evsahibi ekibe boyun eğerken, kaçan altın madalyaya kahrolurken, Avrupa basketbolunun iddialı takımı İtalya’nın üçüncü olduğunda gösterdiği sevinç gösterisi Türk basketbolunun gençler seviyesinde Avrupa’da geldiği noktayı açık ve net olarak gösteren önemli bir faktördü. Ancak gözlemlediğim en önemli konu bu gençlerin A takıma çıkma aşamasına geldiği anda kendi yaşıtlarına sağladıkları üstünlüğü bir anda kaybetmelerine neden olan facia. Ve ben bundan söz etmek istiyorum.
Bu genç oyuncularımız A takıma çıktıklarında, hedefleri yüksek olan Efes Pilsen ve Ülker gibi takımlarımızda dakika alamamaya başlıyor. Bir oyuncunun yıldız statüsüne erişebilmesi için genç takımlarda aldığı şansı A takımlarında devam etmesi kuralını hepimiz biliriz.
Ama senelerdir yaşadığımız bu gençlerimizin A Takımları’nda oynatılmama hastalığı artık dayanılmaz bir konuma geldi.
Geçen yıl Bogdan Tanjevic’in şans verdiği Cenk Akyol (115 kez milli), Fatih Solak ve Semih Erdem’e bakalım. Cenk, sakatlığını da katarsak ortalama Efes Pilsen de 6.54 dakika oynadı. Fatih, Ülker’de istediği şansı hiçbir zaman bulamadı.(9.02 dakika). Semih de oynamama kaygısıyla kendisini Avrupa’ya attı.
Gençlere kulak verin
Genç Milli Takımımız’ın yıldız seviyesindeki oyun kurucusu Mehmet Yağmur (74 kez milli) ise 2 senedir K.Yaka takımında kenarda çürüyor ( 5.03 dakika). Yine Avrupa ikincisi olan takımımızın temel direği Oğuz (113 kez milli), Ülker’de oynamak için çırpınıyor. Eğer bu oyuncularımız liglerde en az 15-20 dakika süre almazsa şu anda Avrupa’da üstün oldukları yaşıtlarının çok gerisinde kalacak. Alt yapıda yapılan yatırımlarımız bir anda bir bir yok olacak.
2010’da ülkemize aldığımız Dünya Şampiyonası’nda 2001’de olduğu gibi final oynamak istiyorsak bu gençlerimizin sesine kulak vermek lazım. Takımlarımızın idarecilerinin ve antrenörlerinin sağ duyulu yaklaşıp, kariyer korkusu olmadan bu oyuncularımıza şans vermesi ve destek olması gerekir.
Tüm kalbimle inanıyorum ki; bu gençler kendilerine şans tanındığı taktirde Türk basketbolunu alt yapıda olduğu gibi A Takım seviyesinde de başarıdan başarıya koşturacaktır.
Yazının Devamını Oku 10 Temmuz 2005
Oyunlara katılan ülkelerin birçok branşta gerçek takımlarını getirmemesi, getirenlerin de rakiplerinin güçsüzlüğü karşısında elde ettikleri başarıları değerlendirme aşamasında sıkıntı yaşadıklarını gözlemledim.İspanya’da gerçekleştirilen 2005 Akdeniz Oyunları, takımların köyde konaklamasında tesislerin yetersizliği, beslenme sorunları, ulaşımda koordinasyonsuzluk, güvenlik tedbirlerinin laubaliliği ve maçların yapıldığı salonların köyden uzak oluşu herkesi çileden çıkaran konulardı.
Bu olumsuz şartlar, başarısızlıkta bir sebep olarak görülebilir. Ancak, her takımın bu olumsuzluklarla müsabakalara çıkması başarısızlığı mazeret olmaktan çıkardı.
Kızlarımız hazır
Yukarıda saydığım olumsuzluklara karşın elde edilen başarılara ulaşılmasını da takdirle karşıladığımı belirtmem gerekiyor.
2005 Akdeniz Oyunları'na katılan bayan ve erkek takımlarımızın ortaya koyduğu performansa baktığımızda, 2005 Avrupa Şampiyonası'na hazırlanan her iki ekibimizden, bayan takımımızın Fransa, İspanya, Yunanistan ve Hırvatistan galibiyetleri ile elde ettiği şampiyonluk, onların hem basketbol, hem de moral açısından hazır olduklarını gösterdi.
Cem Akdağ’ın başında bulunduğu teknik ekip, sitemi mükemmel oturtmuş. Bayanlarımız 40 dakika boyunca iyi savunma yapıyor, oyunun temposunu devamlı arttırıyor, oyun disiplinini bozmadan rakiplerini bunaltıp galibiyete ulaşıyorlar. Tabii ki, 40 dakika boyunca yüksek tempoda oynamak çok zor. Cem Akdağ, 12 oyuncusuna da şans vererek, onları sahada dinç tutuyor ve rakiplerine üstünlük sağlıyor. Bu arada en önemli hadise; oyuncuların bu sistemi benimsemiş olmaları ve oyuna giren çıkan kim olursa olsun oynadığı dakikaya bakmadan arkadaşlarını teşvik etmesi.
Menajer Mihriban Oğuz’un da takımın idari tüm sorunlarını çözmesi bu başarının ayrı bir anahtarı. Bu arada Türk vatandaşı olarak oynayan, pota dibinde büyük bir eksiğimizi kapatan Amerikalı oyuncu Korel’in takıma kazandırılmasında büyük pay sahibi olan bayan takımlarının koordinatörü Füzen Sönmez'i kutlamak gerekir. Ben şahsen bayan basketbolundan sorumlu Julide Sonat’ın bu oturmuş ekibiyle 2005 Avrupa Şampiyonası'nda iyi bir derece alacağına yürekten inanıyorum.
Hedef Dünya Şampiyonası
Erkek takımımıza gelince... Akdeniz Oyunları'na tam kadro gidip, 2005 Avrupa Şampiyonası öncesi bir prova yapmak isteyen Tanjeviç, Kerem Gönlüm ve Mirsad Türkcan’ın sakatlığı, İbrahim Kutluay’ın maçlarının bitmemiş olması nedeniyle NBA oyuncuları Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur’u da kadroya almayarak gençlerden kurulu bir ekiple oyunlara gitmek zorunda kaldı. Burada esas sorun geçen sene A Milli Takım’a monte ettiği Cenk Akyol, Semih Erden ve Fatih Solak’ın bu kadroda olmayışı idi. Cenk’in Genç Milli Takım'da, Semih Erden’in Ümit Milli Takım'da olması, Fatih Solak’ın da sakatlığı Tanjevic’in şansızlığıydı.
Keşke bu turnuvaya B Milli Takım adı altında Tanjevic dışında bir antrenörle gitseydik. 2005 Akdeniz Oyunları'nda elde edilen 4'üncülük Avrupa Şampiyonası için bir kıstas olamaz. Tam takım olarak 29 Temmuz’da çalışmalara başlayacak A Milli Takımımız'ın esas hedefi, 2005 Avrupa Şampiyonası'nda Dünya Şampiyonası'na gidebilecek dereceyi elde edebilmek.
Oyunlar süresince GSGMüdürü Mehmet Atalay'ın her branşa verdiği destek gibi basketbol takımlarımızın da yanında olması hem moral hem de güç kaynağı oldu.
Yazının Devamını Oku 4 Mayıs 2005
<B>FİNALİN </B>adı Ülker-Karşıyaka. İlk maçta Ülker, Tuborg’u yenerken, zorlandı. Bir gün önce Efes Pilsen’i deviren Tuborg, ilk iki periyotta <B>Cizmic’</B>in attığı sayılarla Ülker’i zorladı. İlk periyodu 17-14 Ülker önde geçerken, ikinci periyotta Cizmic’in ilk iki periyottaki 20 sayısı, bu periyodu 25-17 devreyi de 39-34 Tuborg’un önde kapamasını sağladı. Üçüncü periyotta Kerem Gönlüm ve Stombergas oyuna ağırlığını koyunca, turuncu yeşilliler bu çeyreği 27-16 önde bitirdi. Son periyotta Sanders, Tuborg’u ayakta tutmak isterken Stombergas, attığı 21 sayı ve aldığı 6 ribaundla Ülker’i finalist yapan oyuncu oldu.
Lloreda canlandırdı
İkinci maçta Pınar Karşıyaka, Beşiktaş önünde galibiyet aradı. İlk iki periyotta pota altını Lloreda ve Hollman’la, Beşiktaş’a kapatan yeşil kırmızılılar, Hollman’ın sayılarıyla da devreyi 36-30 önde kapadı. Beşiktaş ise, üçüncü periyotta üçlük atışlarda düşük yüzde yanı sıra topu bir türlü pota dibine indirememenin dezavantajıyla, rakiplerini yakalama şansını bulamadı. Lloreda’nın 4 faul alması, El Amin’in de her zaman olduğu gibi oyuna tüm ağırlığını koyması karşılaşmanın son dakikalarında başa baş bir mücadeleye sahne oldu.
Muratcan yıldızlaştı
Ancak maçın son dakikalarında Lloreda’nın tekrar oyuna girmesiyle canlanan Karşıyaka, El Amin’in 19 sayı ve 5 asistine rağmen sahadan üstün ayrılmayı bildi. Beşiktaş’ı yenen yeşil kırmızılılar, finale adlarını yazdırırken, önceki maçta olduğu gibi bu karşılaşmada da maçı Karşıyaka’ya kazandıran oyuncu, 14 sayı, 10 ribaundla oynayan Muratcan’dı.
Beşiktaş’ın maçı kaybetmesine neden olan istatistik ise 45-38’lik ribaund üstünlüğünün rakibinin lehine olması ve pota dibinden oynayamayışlarıydı.
Yazının Devamını Oku 3 Mayıs 2005
<B>BURSA,</B> basketbolu çok özlemiş. Salonu tıklım tıklım dolduran Bursalı basketbolseverler, zevkli, heyecanlı, 4 maç izledi. İlk maç Ülker-İTÜ arasındaydı ancak İTÜ yabancılarını gönderdiği için Ülker adeta antrenman yaptı. Salondan 104-57 galip ayrılan turuncu yeşillilerin, bugünkü rakibi Tuborg oldu. İkinci maç ise, Beşiktaş-T.Telekom arasında geçti.
İlk periyodu 18-18 berabere biten karşılaşmada El Amin’in erken 3 faul almasını, Ankara ekibi avantaj olarak kullanamadı. El Amin’in yerine giren genç Murat Yolcu, Telekom’un Beşiktaş’ı yakalamasına izin vermedi. İ Bu karşılaşmada her zaman olduğu gibi El Amin (16), Varda (16) ve Haluk (13) göze batan oyunculardı. Beşiktaş’ın bugünkü rakibi ise, Karşıyaka.
Efes şaşırttı
Günün sürprizini Tuborg, Efes Pilsen’i yenerek yaptı. Avrupa kupalarından elenen Efes, maça iyi başladı. İlk periyodu 22-17, ikinci periyodu 22-13, devreyi de 44-30 önde geçtiğinde herkes, lacivert beyazlıların bu maçı da farklı kazanacağını bekliyordu. Ancak 3. periyotta fark bir ara 19 sayıya çıkmasına karşın Tuborg, müthiş bir mücadele ortaya koydu. 3. periyodu 25-13, 4. periyodu 25-11 maçı da 78-68 kazanarak, yarı finalist oldu. Tuborg takımında Barış Özcan, attığı 20 sayı ve savunmadaki oyunuyla Domercant’i sahadan sildi. Czmic (20), Hakan (14) ve Sanders (15 sayı 14 ribaund galibiyeti getiren oyuncular oldu. Efes’te ise, oyuna ağırlığını koyacak tek bir oyuncu çıkmazken, tüm maç boyunca suratlarının asık olması da dikkat çekti.
Son maçta basketbol ziyafeti vardı. P.Karşıyaka, Fenerbahçe’yi uzatmada 87-85 yenerken, haklı bir galibiyet elde etti. İlk iki periyotta, rakibini çok iyi analiz etmiş olan Ahmet Kandemir, savunmada Mrsic’i bloke ederken, F.Bahçe’nin adam adama ve alan savunmasını da parçaladı. Devreyi 47-32 önde bitiren kırmızı yeşilliler, ikinci ve üçüncü periyotta adeta durdular. Aydın Örs’ün alan savunmasına bir türlü hücum edemeyen ve antrenör Kandemir’in de gereksiz bir şekilde 2 teknik faul alıp, oyundan diskalifiye oluşu Karşıyaka’yı aşağıya doğru çekti. Mrsic’in arka arkaya sayıları (33) gelince maçın ibresi bir an için F.Bahçe’ye döndü. Ancak uzatma devresinde Muratcan, oyuna ağırlığını koydu ve takımını galibiyete götürdü.
Yazının Devamını Oku 28 Nisan 2005
<B>BÜTÇESİ </B>8 milyon dolar olan BC Kiev, mütevazı bütçeli F.Bahçe’yi yenerken zorlanmadı. Bu karşılaşmada rakip takımın, <B>Mrsiç’</B>i durduracağını tahmin ediyordum ve öyle de oldu. Ancak, bütün bir sezon takımın dinamosu olan Salyers’ın bu kadar kötü oyun sergileyeceğini, aklımın ucundan bile geçirmemiştim.
Fenerbahçe, adam adama savunma ile başladığı karşılaşmada, 15-4 gibi farklı bir skorla geriye düştü. Bu andan itibaren alan savunmasına ve tam saha baskısına dönmesine rağmen, rakibini hiçbir periyotta yakalayamadı. Arka arkaya basketler üretemeyen Fenerbahçe takımında bir tek Ömer Onan, 25 sayılık bir performans ortaya koydu. O da galibiyet için yeterli olmadı.
Kiev takımında ise, pota dibinde Nikola, savunmada takımını dimdik ayakta tutarken, Chikakin (17 sayı), Greer (16 sayı) ve Norris (16 sayı) Ukranya ekibine maçı kazandıran oyuncular oldu.
Gereksiz fauller
Son periyotta birara Fenerbahçe rakibini yakalar gibi olduysa da Ömer Onan’ın 5 faul alması, Rasim Başak’ın gereksiz sportmenlik dışı, arkasından da aldığı teknik faulü maçın kaderini çizdi. Sonuçta Kiev takımı Fenerbahçe’yi yenerken, en büyük faktör kenardan gelen oyuncularının 21 sayılık katkıları idi.
Fenerbahçe’deki duruma baktığımızda kenardan gelen oyunculardan ancak 10 sayı bulabildi. Zaten kupa şampiyonluğu için oynayan takımların muhakkak ilk 5’teki oyuncularının dışında diğer oyuncularının da yardımı gerekir. Yani kadrolarının derin olması lazım. Bu durumda Kiev’e kaybeden Fenerbahçe, bugün üçüncülük maçını St Petersburg’a yenilen Khimki ile oynayacak.
Yazının Devamını Oku