20 Nisan 2005
UNIVERSIADE 2005 için hazırlanan Halkapınar ve Karşıyaka Spor Salonları’na döşenecek parke konusunda akıl almayacak bir facia yaşanıyor. 40 yıl dayanacak parke yerine 3 yıl dayanacak parke döşeniyor. Hatadan dönülmesi için Devlet Bakanımız Mehmet Ali Şahin konuya el atmalı.
TÜRKİYE, son yıllarda önemli organizasyonlara ev sahipliği yaptı ve yapacak. 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası Finalleri hem derece, hem de organizasyon yönünden spor dünyasının büyük beğenisini kazanmıştı. 11-21 Ağustos tarihleri arasında da İzmir, 23. Dünya Üniversiteler Yaz Spor Oyunları’na (UNIVERSIADE 2005) ev sahipliği yapacak. İlk defa basketbolda rekor sayıda 32 takım katılacak. Bu ülkeler arasında yine ilk kez Peru ile Haiti de yer alıyor. 2010 yılında ise, Dünya Basketbol Şampiyonası Finalleri ülkemizde düzenlenecek.
İzmir’de inceleme yaptık
Geçtiğimiz hafta Universiade 2005’e katılacak basketbol bayan ve erkek takımlarımızın kura çekimi için İzmir’e gitmiştim. Kentte bulunduğum süre için organizasyonun yapılacağı tesisleri görme imkanı buldum. Basketbol maçlarının gerçekleştirileceği ve Erkek Milli Takımımız’ın grup müsabakalarını oynayacağı Atatürk Spor Salonu gayet mükemmel, şimdiden oyunlara hazır. Bayanlarımızın oynayacağı Fuar Celal Atik Spor Salonu ise baştan aşağı yenileniyor. Soyunma odalarındaki birkaç eksiklik dışında salon hazır gibi.
Ömrü sadece üç sene
Finallerin yapılacağı Halkapınar Spor Salonu’nun inşaatı hızla sürüyor. 9 bin kişilik salonun çatısının demir konstrüksiyonlarının yarısı takılmış, yarısı da yerde boyanıyor. Zemin çalışmalarına ise henüz başlanmamış. Zeminin neyle kaplanacağını sorduğumda, yetkililerden ‘Birinci sınıf kayın lamine parke’ cevabını aldım ve beynimden vurulmuşa döndüm. Bu parkeler FIBA onaylı olmasına karşın, üst düzey basketbol oynamaya elverişli olmadığı gibi, ömrünün de sadece üç sene olduğunu gayet iyi biliyorum.
Maliyetleri çok yakın
Kısa bir araştırmadan sonra ‘Birinci sınıf kayın lamine parke’ ile ‘Masif ahşap parke’nin maliyetlerini ve niteliklerini öğrendim. Halkapınar’a döşenecek 4 bin 600 metrekare genişliğindeki lamine parkenin toplam maliyeti 300 bin dolar, dayanma süresi de ortalama 3 yıl. Dünya ve Avrupa şampiyonaları gibi üst düzey basketbol maçlarının oynandığı masif ahşap parkenin maliyeti ise 100 bin dolar daha fazla ve dayanma süresi de, şimdi sıkı durun tam 40 yıl. Ne demek istediğimi sanıyorum bu rakamlar bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Bir de buna Karşıyaka’da yapılacak 5 bin kişilik salona döşenecek bin 880 metrekarelik kısmı da eklersek, ortaya çıkan faciayı varın siz hesap edin.
Federasyon uyardı
Bu yazdığımız olayı farkeden Basketbol Federasyonu, 7 Nisan’da Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Tesisler Daire Başkanı Serdar Atalay’a bir yazı yazarak, gereken bütün uyarıları yaptı. Yine öğrendiğim kadarıyla teşkilat bu konuyu hassasiyetle inceledi ve gerekeni yapmak üzere de harekete geçti. Ancak, inşaatı yapan firma, ‘Sizin istediğiniz değişikliği yaparsak, salon gereken zamanda teslim edilemez’ deyince, mecuburen ihale şartlarına dönmek zorunda kaldılar. (Bu konuyu da araştırdım; her iki zemin döşemesi de aynı zamanda bitiyormuş.)
İnce araştırma
Müteahhit belli ki, bu konuda çok ince bir araştırma yapmış! FIBA’nın lamine parke ile ahşap parkeyi aynı kefeye koyup, onay verdiğini görmüş ve spor anlayışına sığmayacak bir uygulamaya gitmiş.
Konuyu FIBA yetkilileriyle de görüştüm, parke olayından kendilerinin de rahatsız olduğunu belirttiler ve haziran ayında Washington’da yapacakları toplantıda, bu yanlışlığı düzelteceklerini söylediler.
Kanımca Halkapınar ve Karşıyaka spor salonlarındaki bu yanlışlığın, dolayısıyla devletin zarara girmesini önlemenin bir tek çaresi kalıyor; o da, Sayın Spordan Sorumlu Devlet Bakanımız Mehmet Ali Şahin ile Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay’ın bu konuyla özel olarak ilgilenmesi.
Yazının Devamını Oku 9 Nisan 2005
<B>EFES </B>Pilsen inanılmaz gergin bir ortamda muhteşem bir galibiyet elde etti. Atina’daki ilk maçtaki olaylar tüm Türkiye’yi germişti. İnanılmaz bir kalabalıktan 10 bin kişi içeri girmişti, 5 bin kişi dışarıda kalmıştı. Maçın ilk iki periyodunda Efes Pilsenli oyuncuların stresleri yüzlerinden okunuyordu ve bu sahaya da yansıdı. Bu periyotlarda Prkacin ile oyuna ağırlığını koymaya çalışan lacivert beyazlılara, oyuna kenardan giren Femerling ve Lakovic karşılık verince, Panathinaikos ilk yarıyı 6 sayı önde bitirdi.
Ancak üçüncü periyotta sahada muhteşem bir Solomon vardı. Hücumda ve savunmada inanılmaz bir performans ortaya koyan bu oyuncu, takımı da ateşledi. Ve maçın ibresini Efes Pilsen lehine çevirdi. Son periyotta Ender’in kritik iki üçlüğü de maçı kopardı.
Tebrik ediyorum
Dünkü galibiyet Efes Pilsen’i, Atina’ya taşıdı. Antrenör Oktay Mahmuti dahil tüm ekip, Panathinaikos’u yenmek için ellerinden gelen her çabayı sarfettiler, tebrik etmek lazım.
Bu galibiyeti getiren muhteşem seyirciyi hiçbir şekilde unutamam. Ancak ULEB organizasyonunun Atina’daki olaylara müsaade etmesi, dünkü maçta seyircimize de aynı şekilde göz yummasını gerektirdi.
Her iki maçta, sahadaki gerilimin oyuncular dışındaki seyircilere yansıması çok tehlikeli. Atina’daki maçta nelerin olacağını artık kestirmek dahi istemiyorum. İnşallah sağ duyu galip gelir, hiçbir olay yaşanmaz. Ancak bu konuda hiç umudum yok. Atina’daki çıkacak her olayın sorumlusunu da dirayetsizliği nedeniyle ULEB olarak görüyorum ve onları kınıyorum. Efes Pilsen’e, Panathinaikos önündeki üçüncü maçta bol şanslar..
Yazının Devamını Oku 31 Mart 2005
<B>EFES </B>Pilsen varolma maçında Yunan rakibi AEK'yi 69-62 yenmeyi başardı. 10 bini aşkın muhteşem bir seyirci önünde güzel bir atmosferde lacivert beyazlılar, istedikleri farkı elde edecek (18 sayı) oyunu ortaya koyamadılar. Kaybettikleri anda Avrupa'ya veda edecek olan Efes Pilsenli oyuncuları stres basmıştı. Savunma ve hücumda istedikleri seviyeye bir türlü çıkamadılar. İki kez 13 sayılık farkı yakalasalar da AEK, oyundan hiç kopmayarak farkın daha da açılmasını önledi.
Kecman'ı niye aldılar?
Efes Pilsen'de Ender, Domercant ve Ermal, maçı kazandıran oyunculardı. Solomon bu karşılaşmada sanki sahada yoktu. Ondaki düşüşü ve Kecman'ın bu takımda ne işi var çok merak ediyorum. Oyuna her zaman girip, toparlayan Alper'in sakatlığı da lacivert beyazlıların aleyhine oldu. Fark elde etmek için biraz da hakemlerin iyi niyetli olması gerekirdi. Ama ben gördüm ki, bu hakem üçlüsü, Efes Pilsen'in 13 sayılık farkı elde ettiği iki anda da lacivert beyazlı oyuncuların emeğini çaldı.
Önemli bir adım
Efes Pilsen'in birinciliğinin elden gitmesinde suç belki de Atina'da son saniyede kaybedilen ilk maçtı. O yenilgiyle temsilcimiz, o gün birincilik şansını yitirmişti. Ancak dün ne olursa olsun maçı kazanarak çeyrek finale çıkmayı başardılar. Eski oyunlarını oynamasalar da bu Türk basketbolu için önemli bir adım.
Şimdi rakip TAU Ceramica. 3 maçlık seride 2 maç rakip sahada oynanacak. Efes Pilsen'in bir an önce hücum ve savunmasındaki sürekliliğini tekrar elde etmesi gerekiyor. Yoksa Final Four'a gitmemiz hayal olur.
Yazının Devamını Oku 30 Mart 2005
<B>SON</B> günlerde basketbolda yaşananlar spor kamuoyunun ilk maddesi oldu. Avrupa kupalarında Beşiktaş-F.Bahçe serisi ve G.Saray kız takımının küme düşmesi. Bu konularla ilgili bir çok mail aldım. Bunlardan bir tanesi, Beşiktaşlı bir kardeşimindi. F.Bahçe-Beşiktaş serisinin üçüncü maçından bahseden mailinde sarı lacivertli taraftarların yaptıkları kötü tezahürat ve başkan Aziz Yıldırım’ın siyah beyazlı taraftarlara karşı gösterdiği tavırdan rahatsız olmuş.
Müdahale etmediler
Ama bu arkadaşıma ben de şunları sormak isterim; Akatlar’da oynanan maçta da Beşiktaş seyircisinin gerek F.Bahçeli oyunculara, gerekse Aziz Yıldırım’a çok kötü tezahüratları vardı. Bu iki maçta da Demirören ve Yıldırım tüm gayretleri ile seyircileri susturmaya çalıştı. Ben şahsen basketbol sahalarında da bu tür davranışların karşısındayım. Ama şunu belirtmekte yarar görüyorum. Futboldaki kötü tezahüratları önlemeye çalışanlar salonlardaki kötü tezahüratlara ve olumsuz olaylara hiçbir şekilde müdahale dahi etme lütfunda bulunmuyor. Sonuç olarak ne Fener’in, ne de Beşiktaş’ın maç kazanması için kötü tezahürata ihtiyacı yok, ayrıca ikisinin de kötü tezahürattan dolayı birbirlerini suçlamaya hakları yok. Ben de basketbol adına kazananın daha iyisini yapması için eleştirileri yazmaya devam edeceğim.
Görev iş adamlarında
İkinci mail G.Saraylı bir kardeşimden. Bayan takımının küme düşmesinin sorumluluğunun benim yazdığımın aksine Özhan Canaydın da olduğunu söylüyor. Ama ben eminim ki, kardeşim kulübün yaşadığı problemleri detaylı bilmiyor. Normal olarak bir başkanın futbola olduğu gibi tüm branşlara eşit bir şekilde bakması ve sponsor bulması gerekir. Ancak, G.Saray’ın borcu 100 milyon doları geçmiş. 100. yılını kutlamaya hazırlanıyor. Ana hedefleri futbolda birincilik. Bu borç batağındaki kulübün başkanı, öncelikle futbolun problemlerini çözmesi gerekir. Benim yazımdaki formül, yönetim dışındaki zengin G.Saraylı işadamlarının diğer branşlara sponsor olma cesaretini göstermeleri. Dolayısı ile yönetim bu konularla başa çıkamadığı için ortaya bir tek seçenek çıkıyor, oda zengin G.Saraylı işadamlarının diğer branşlara sponsor olması. Yani kulübe kötü gününde sahip çıkmak gerekiyor. Bayan takımının küme düşmesi inşallah ders niteliğinde olur. Bu kötü gidiş diğer branşlara sıçramaz.
Yazının Devamını Oku 28 Mart 2005
<B>AVRUPA</B> Kupası'nda moralli Ülker, Efes Pilsen karşısında son periyotta teslim oldu. Turuncu yeşillilerin koçu Ergin Ataman, son haftalardaki başarılı 5'i Tutku, Strombergas, Zkuauskas, Praskevicius ve Serkan'la ilk periyotta rakibinin üzerine kabus gibi çöktü. Strombergas ve Praskevicius'un arka arkaya attığı sayılarla ilk periyodu 19-16 önde geçen Ülker oldu. Efes Pilsen coachu Oktay Mahmuti ise oyunu Serkan'ın skorerliğini bozma üzerine kurmuştu. Bu oyuncunun sağ tarafını kapatan ve sürekli ikili sıkıştırmalarla Serkan'ı oyundan düşürmeyi planlayan bu oyun tarzı karşılaşmanın tamamında başarılı oldu. İkinci çeyrekte Ender'in sayıları, sert savunma ve Ermal'in istekli oyunu bu periyodu 20-16 lacivert beyazlılara getirdi.
Tunçeri kayboldu
Ülker, ikinci yarıya yine fırtına gibi girdi. Farkı 11 sayıya kadar çıkardı, ancak nedense Kerem Tunçeri'nin verimli olamayışı buna karşın Ender Aslan'ın mükemmel oyunu farkı tekrar indirdi ve bu periyot da 22-20 Ülker'in oldu. Son çeyrek ise mükemmel bir mücadele şeklinde geçti. Ender ve Prkacin, yaptıkları savunma ve attıkları sayılarla bu çeyreği 19-16 maçı da 75-72 kazandıran oyuncular oldu. Bu maçın MVP'si Ender'di. Attığı 23 sayı ve 5 asistle tüm basketbolseverlerin beğenisini kazandı. Ancak maçı Efes'e kazandıran faktör Oktay Mahmuti'ydi. Serkan'a yaptığırdığı savunma ve yerinde oyuncu değişiklikleri (Solomon'un yerine Ender'in, Domercant'ın yerine Alper'in, Ermal'in yerine de Prkacin'in girmesi) takımına uygulattığı sert savunma Efes'e galibiyeti getirdi.
Yazının Devamını Oku 27 Mart 2005
GALATASARAY Bayan Basketbol Takımı, dün Fenerbahçe'ye 64-49 yenilerek tarihinde ilk defa küme düştü. 100'üncü yıl kutlamalarına hazırlanan sarı kırmızılı kulüp, futbol takımıyla şampiyonluğu kovalarken, ilk fireyi bayan basketbolunda verdi.Özhan Canaydın, göreve geldiği günden bu yana canıyla, kanıyla kulübü sağlıklı bir yapıya kavuşturmak istedi. Arama-tarama konferansları yaptı. Ancak, sarı kırmızılı kulübün 100 milyon doları bulan borçları, onun sadece futbola yönelmesine sebep oldu. Kulübün ikinci ana branşı olan basketbola nedense, Galatasaraylı işadamları sahip çıkmadı. 2007 yılında 100'üncü yılını kutlayacak olan Fenerbahçe, tüm branşlarına gereken yatırımları bugünden yapıyor. Sarı lacivertliler Celal Aras gibi önemli bir sponsoru basketbol şubesine mali destek olarak alırken, maalesef Galatasaray bunu yapamadı.Bence Galatasaray'ın futbol dışında düştüğü branşlarının içler acısı durumu kesinlikle Özhan Canaydın'ın ayıbı değil. Galatasaray tarihine baktığımızda, Faruk Süren'in yönetim dışında iken basketbolda kız ve erkek takımlarında nasıl başarı yakaladığı ortada. İleriki günlerde erkek takımı da bayan takımıyla aynı kaderi yaşayabilir. Sarı kırmızılı camiada şu anda bunu anlayacak hiç kimse yok. Bu duruma bir son verilmeliDünkü maçta en üzücü durum da Galatasaraylı bayanların Fenerbahçe maçını kazanma gayretlerinin dışında, kulaklarının Burhaniye Belediyesi-BOTAŞ maçının neticesinde olmasıydı. Yani koca Galatasaray'ın kaderi başkasına kalmıştı. Ancak o da gerçekleşmedi ve Burhaniye Belediyesi, BOTAŞ'ı yendi, sarı kırmızılılar da küme düştü. Bundan sonra yapılacak tek şey var. O da basketbol takımına sahip çıkılması. Bakalım, göreceğiz. Hangi Galatasaraylı işadamı bu duruma bir son verecek?
button
Yazının Devamını Oku 25 Mart 2005
<B>FENERBAHÇE-</B>Beşiktaş serisinde bu tura ağırlığını koyan isim sarı lacivertlilerin tecrübeli antrenörü <B>Aydın Örs'</B>tü. Kısıtlı kadrosuyla, Beşiktaş önünde üç maçta da takımına uygulattığı alan savunması, Fenerbahçe'ye başarıyı getirdi diyebilirim.
Beşiktaş'ın sahasındaki karşılaşmada Haluk Yıldırım'ın inanılmaz oyunu ve şutları, seriyi 3. maça taşımıştı, ama dünkü son randevuda ikinci periyottan itibaren Aydın Örs'ün alan savunması siyah beyazlılara kabusu yaşattı. Nerdeyse fark açılana kadar Haluk ve El Amin'le 2 şut sokabilen Beşiktaş, kaderine razı oldu.
Tabii ki, bu maçın yıldızı Mrsic idi. İnanılmaz performansıyla ortaya koyduğu 37 sayı, 4 asist ile bu karşılaşmanın MVP'si oldu. Bu oyuncuya, Ömer Onan (15 sayı) ve Salyers (21 sayı) katkıda bulununca, ortaya 20 sayılık fark çıktı.
Hepsi inanmıştı
Yalnız bu başarı sadece Aydın Örs ve bu oyunculara ait değil. Kaptan Zeki dahil tüm takım maça inanmıştı ve gereken mücadeleyi ortaya koydular. Teknik olarak Aydın Örs'ün tecrübesi büyük bir faktör. Ancak bu başarıda ve sarı lacivertlilerin Final-Four'a kalmasında idari olarak da Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın, yönetim kurulunun ve sponsor Celal Aras'ın rolü büyüktü.
3 maçta görüldü ki, çok stresli ve güç karşılaşmaları, hakemler mükemmel yönetti. Bütün güzelliklerin yanında tek bir çirkinlik vardı. O da gerek Aziz Yıldırım'a, gerekse Yıldırım Demirören'e edilen küfürler. Sevindirici olan ise iki Türk takımından biri olan Fenerbahçe'nin, Final Four'a adını yazdırmasıydı. Gönül ister ki, Fenerbahçe, Final Four'u İstanbul'a alsın ve şampiyon olsun...
Yazının Devamını Oku 16 Mart 2005
<b>FENERBAHÇE,</B> sahasında mutlak galip gelmek istiyordu. Sarı lacivertliler, sakatlıklar dolayısıyla son haftalarda zorlu günler geçirmişti. Kupanın bu ilk ayağında, seyircisinin desteğiyle Beşiktaş önünde galibiyet kovalayan Fenerbahçe, ilk periyotta stresli olmasının faturasını bu bölümü 13-7 geride kapayarak yaşadı. El Amin'in dışardan, Ellis'in içerden iyi oyununa Mrsic ve Harvey'in isabetsiz atışları gelince bu periyot Beşiktaş'ın oldu.
İkinci periyotta oyuna kenardan giren Rasim ve Harvey takımlarını sırtladılar. Aydın Örs, alan savunmasını iyi oturttunca bu periyot 18-12 Fenerbahçe'nin üstünlüğüyle geçildi ve devre de 25-25 berabere bitti.
Üçüncü periyot müthiş bir çekişme içinde geçti. Bekir'in üçlüklerine, pota dibinde Harvey ile Rasim karşılık verdi. Bu periyot da 14-14 sona erdi.
Savunmayı aşamadılar
Son periyot basketbol adına müthişti. Alan savunmasını mükemmel uygulayan F.Bahçe'de Mrsic'in arka arkaya attığı 4'te 4 üçlüğü, Salyers'ın sayıları farkı bir ara 11 sayıya kadar çıkardı. Ancak Salyers ve Rasim'in 5 faul alması Fenerbahçe'nin oyun düzenini bozdu. El Amin, Bekir ve Haluk, isabetli atışlarla farkı kapatırken, yapılan taktik fauller maçı nerdeyse siyah beyazlılara getiriyordu. Ancak Mrsic'in isabetli faul atışları, bu periyodu 31-28 F.Bahçe'ye getirdi. Maçı da sarı lacivertliler, 70-67 kazanarak, seride 1-0 öne geçip, önemli bir avantaj elde etti.
Fenerbahçe'ye maçı kazandıran isim koç Aydın Örs. Lig maçında olduğu gibi mükemmel bir alan savunması yaptıran Aydın hoca, bu maçta oyuncularından isabetli atışları bulunca Fenerbahçe'ye maçı kazandıran isim oldu. Mrsic attığı 23 sayı ve yaptığı 5 asistle oyuna damgasını vuran oyuncuydu.
Salyers'ın 17 sayı, 10 ribaundu, Rasim'in mükemmel mücadelesi, Harvey'in 14 sayı, 8 ribaundu da galibiyeti getiren diğer faktörlerdi.
Beşiktaş açısından maça baktığımda Fenerbahçe'nin yaptığı alan savunması problemini bu karşılaşmada da çözemediklerini gördüm. El Amin'in 20 sayı, 6 asisti, 6 ribaundu Haluk’un 15 sayısı bu maçı kurtarmaya yetmedi. Eğer siyah beyazlılar, bu turu geçmek istiyorlarsa, bu savunmaya karşı mutlaka hücum yollarını bulmaları gerekiyor. Yoksa, dışardan attıkları sayılar ve bu maçta olduğu gibi 39'a 31'lik ribaund üstünlüğü ikinci karşılaşmada, galibiyeti getirmez. Beşiktaş seyircisinin de takımını desteklerken, sahaya yabancı madde atarak takımlarının konsantrasyonlarını bozmamaları lazım. Bu konuya da mutlaka dikkat etmeleri gerekiyor.
Yazının Devamını Oku