Paylaş
Ama değil.
Bu rakamların tamamı geçmişte çok tartışılan kanun maddeleridir.
KOMÜNİZM VE İRTİCA SAVANLAR
TCK’nın 141 ve 142. maddeleri 1951 yılından 1991 yılına dek Türkiye’yi komünizmden korumuştur!
141. maddede “proletarya sınıfı”nın (işçilerin) diğer sosyal sınıflar üzerine tahakkümünü tesis etmeyi hedefleyen kişi ve örgütleri cezalandırıyordu.
142. maddede ise 141’deki suçun propagandasını yapmayı.
1983’ten itibaren yine 1991’e dek yürürlükte olan TCK 163 ise ülkeyi irticadan koruyordu!
Bu maddeye göre laikliğe aykırı olarak, devletin düzenini dini esas ve inançlara uydurmak isteyen kişiler ve örgütler ile bunların propagandasını yapanlar cezalandırıyordu.
Merhum Turgut Özal, Sovyetler’in dağıldığı, komünizm tehlikesinin geçtiği 1991 yılında, 141 ve 142’yi TCK’dan çıkarttırdı. Fırsat bu fırsat, şeriat propagandası suçlamasıyla birçok muhafazakârın başını yakan 163. madde de aynı pakette kaldırıldı.
Bu adım, “devrim” gibi yansıtıldı ve 12 Eylül’de yurtdışına kaçmış birçok ünlü sima Türkiye’ye dönme şansı buldu.
BÖLÜCÜLÜKTEN KORUYAN MADDE
Komünizm tehlikesi geçmiş ama 1980’lerin sonunda PKK ile birlikte “bölücülük” tehlikesi peydahlanmıştı. O nedenle 141 ve 142’nin kaldırıldığı gün, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kabul edildi. Söz konusu kanun, terör örgütüne üyeliği cezalandırıyordu. TMK’nın çok tartışılan 8. maddesi ise terör örgütü propagandası yapanların cezalandırılmasını öngörüyordu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye aleyhine en çok kestiği ceza, düşünce özgürlüğü ihlalleriyle ilgiliydi ve TMK 8. maddesinin uygulanmasından kaynaklanıyordu. 12 yıl 3 ay 7 gün yürürlükte kalan bu madde, Avrupa Birliği’ne uyum çabaları çerçevesinde değiştirildi.
Bu adım da AK Parti’nin “sessiz devrim” adımlarından biri olarak gösterildi.
DEVLETİ AŞAĞILANMAKTAN KURTARAN MADDE
TCK’nın 301. maddesi, “Milleti, devleti, TBMM’yi, hükümeti, yargı organlarını, devlet büyüklerini alenen aşağılama” suçunu düzenliyordu ve düşünce özgürlüğü önündeki yeni bariyer olmuştu.
AK Parti hükümeti AB uyum çabaları çerçevesinde bu maddeyle ilgili soruşturma izni şartı getirdi ve kararı da Adalet Bakanı’na bıraktı. Bu da önemli bir değişiklikti ve “devrim” olarak yansıtıldı.
TCK 220 DEVREDE
2010 yılından itibaren Türkiye ile AB arasında soğuk rüzgârlar esmeye başladı ve TCK ve TMK’da geçmişte “devrim” diye yapılan değişikliklerden vazgeçilmeye başlandı. “Hükümete karşı suçlar”ı düzenleyen TCK 312 ve “örgüt üyesi olmadan, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmadan örgüte yardım etme” suçunu düzenleyen TCK’nın 220. maddesi hayatımıza girdi.
Gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler, tweet atan şarkıcılar, “örgüte üye olmadan yardım eden kişiler” olarak suçlanmaya başlandılar.
CUMHURİYET DAVASI
Geride bıraktığımız dört gün boyunca Cumhuriyet davasının duruşmalarını izlerken, Türkiye’de demokrasi ve düşünce özgürlüğünün önündeki badireler geldi aklıma.
Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Musa Kart ve Güray Öz’ün de aralarında bulunduğu gazetecilerin durumu, geçmişte TCK 141, 142, TMK 8, TCK 312, 301 çerçevesinde yargılanan gazetecilerin, aydınların, siyasetçilerin durumundan pek de farklı değildi.
Geçmişte, (hem de çoğu AK Parti döneminde) düşünce özgürlüğüne pranga vuran ceza maddeleri bir bir kaldırıldığında veya yumuşatıldığında hep “devrim” olarak yansıtıldı.
TCK 220’nin miadı da eninde sonunda dolacak ve biz Google’da “düşünce suçluları” diye aradığımızda, karşımıza Fikret Başkaya, Hrant Dink gibi TCK 301, TMK 8 sanıklarıyla birlikte Ahmet Şık ve Kadri Gürsel gibi gazetecilerin isimlerini bulacağız.
Paylaş