Benim yaşımdakiler, yani 50’leri geçmiş olanlar mahalle kültürüyle yetiştik.
O günleri unutmamız mümkün değil.
Bugün belki büyüyen şehir ortamında bunu bulmak mümkün değil ama en azından bozmadan ve iyileştirerek şehirlerimizi değiştirmenin yollarını aramalıyız.
Birkaç yıldır konuttaki fiyat artışları dikkat çekiyor.
Rakamlar, ortalamalar dikkat çekici...
Fonda sevdiğim bir müzik, iyi demlenmiş bir çay varsa aynı odada saatlerce kalabilirim.
Okurken de, yazarken de bu ritüeli değiştirmem.
Geçen gün Rize’de, Rize’nin çay tarlalarında, çayın başkentinde, Karadeniz’e tepeden bakan bir yerde yine uzun bir çay sohbeti yaptık.
Ama öncesinde bir tarlada kendi ellerimle çay topladım.
Makas olmadan, dikkat ederek, çayı harmonisini bozmadan, bize çayı öğreten ustaların dediklerine sadık kalarak torbayı doldurdum.
En sevdiğim ritüellerden birinde, doğayla baş baya kalarak çay toplamak bana bir terapi gibi geldi.
Bana gelince bu disiplini hiç bozmadım.
Yürüyüşlerimi hiç bırakmadım. Hatta her yıl üzerine koydum. Her gün değil belki ama en az üç gün 15 kilometreleri de geçen etaplar yaptım.
Diğer günlerde de 10 bin adımı hedeflerimi hep tutturdum.
Yemeğe gelince inanın yiyen değil hep tadan oldum.
Mümkünse iki öğünle sınırladım. Son lokmamı geç saatlere bırakmamaya çalıştım.
Tabii benim gibi gece mesaisi de olan bir işte çalışınca buna uymak zor ama yine de kilo kontrolü yapmaya çalıştım.
“Düşünün ki; nerdeyse yarım asır boyunca birbiri ardına büyük savaşlarla ve isyanlarla uğraşmış, dış güçlerin sömürülerine maruz kalmış, siyasi ve ekonomik olarak köşeye sıkıştırılmış, en nihayetinde de işgal edilerek parçalanmış bir imparatorluktan, sadece 4 yıl gibi bir sürede modern ve laik hukuk devletine haiz bir Cumhuriyet yaratıyorsunuz. Bu Cumhuriyeti de, o zamanın dünyasında lider sayılan ülkelerde bile göremiyorsunuz. Cumhuriyeti, modernleşme devrimleri ve ekonomik sosyal kalkınma ile taçlandırıyorsunuz. Ve hasta adam denilirken, artık bulunduğu coğrafyaya rol model olan bir ülke yaratıyorsunuz. İşte bugün, 98. yılına erişmenin haklı gururunu yaşadığımız Cumhuriyetimizi, dünya tarihinin eşsiz zaferlerinden biri olarak görmemiz tam olarak da bu destansı kazanımları sayesindedir...”
Bazen çok karamsar yorumlar okuyor, dinliyorum.
Oysa Cumhuriyet’in kurulduğu dönemin şartları ağır olmasına rağmen kısa sürede örnek gösterilecek bir başarı hikayesi ortaya çıktı.
Yorgancılar’ın şu sözlerine de aynen katılıyorum.
“Sözün özü; ülkemiz içinden geçtiği zorlu dönemdeki reçetesini yine kendi özünde, kurtuluş ve kuruluş ruhunda taşıyor. Yeter ki; birlik ve beraberlik içinde bu ruha ebediyen sahip çıkabilelim.”
Tam da bugünün, dünya gerçeklerini anlatan bir temaydı.
Giderek gıdayı, iklim krizini konuştuğumuz bir dönemde önemli konulara dikkat çekildi.
Bir kere organizasyonu yapanlara teşekkür etmek gerekir.
Hem İzmir’in gastronomi kültürüne önemli katkılar yapıyorlar, hem de toplumsal farkındalığın artmasına neden oluyorlar.
Üstelik giderek lokal olmaktan çıkıp uluslararası bir platforma taşıyorlar.
Ülkelerin, kentlerin tanıtımında gastronomiyi önemsiyorum.
O isimlerden biri de Yenal Gökyıldırım...
Eylül 2015’te MediaMarkt Türkiye’nin İcra Kurulu Başkanı oldu. Sonra Yunanistan, ardından Polonya derken Belçika, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya, Lüksemburg, Portekiz’in tamamı Gökyıldırım’a bağlandı.
Artık şirketin global Yönetim Kurulu’nda COO pozisyonunda. Bütün ülkeler artık ona bağlı...
MediaMarkt dev bir perakende zinciri, 1200’den fazla mağazaya sahip.
Ve her ülkede perakendenin kurallarını koyan bir marka.
O yüzden Yenal Gökyıldırım’ın bu görevini Türkiye açısından da çok önemsiyorum.
O yüzden çevreye duyarlı insanlar bir proje masanın üzerine geldiğinde hemen bir rezerv koyuyorlar.
Ama teknoloji çok değişti, Türkiye de bu değişime ayak uydurdu.
Çevreyle, doğayla barışık sanayinin olabileceğini kanıtlayan çok sayıda örnek var artık...
Ben doğru projelere her zaman destek verdim.
Gazeteci olarak dünyadaki iyi örnekleri gidip gördüm.
Örneğin, Almanya’da nehir kenarı, şehrin neredeyse içinde termik santraller gördüm.
Örneğin, kentin arıtmasını yapan tesislerin şehrin ortasında, deniz kenarında olduğunu gördüm.
Bodrum Cup gibi organizasyonların etkisi elbette vardır ama konuştuğum turizmciler bu kış da doluluğun devam edeceğini söyledi.
Zaten pandemide en fazla rağbet gören yerlerden biriydi Muğla bölgesi...
Salgın etkisinin biraz olsun azalmış olması elbette sevindirici.
Aşılarla birlikte insanların biraz rahatladığını görüyorum.
Nitekim Bodrum sahilinde biraz yürüdüm; geçen yılın o tedirginliği yoktu.