Ama seçim sonuçları partide bir travma yaratmıştı.
Mayıs seçimlerindeki yenilginin faturasını Kılıçdaroğlu’na kesileceği netti.
Kurultay’da da son kez aday olduğu mesajı veren Kemal Kılıçdaroğlu’nun hesabı tutmadı.
Bu arada Özel’in başarısı Parti Meclisi’nde de kendini gösterdi.
Kurultayda PM’nin 52 üyesi çarşaf listeden, 8’i ise Bilim Yönetim Kurul Platformu kontenjanından Özgür Özel’in belirlediği 12 aday arasından seçildi.
İstanbul Milletvekili ve eski MYK üyesi Oğuz Kaan Salıcı da “denge denetleme” adı altında karşı liste çıkardı.
Ünlü yazar Paulo Coelho’nun güzel bir sözü var.
Der ki; “Hayat aslında iki şeydir. İyi tesadüfler ve kötü tesadüfler...”
Keşke hayat bize hep iyilerini karşımıza çıkarsa…
Geçenlerde Ege’nin kuzeyinde, Yeşilyurt Köyü’ndeydim.
Çanakkale’den Antalya’ya kadar uzanan Batı Anadolu’nun o büyüleyici coğrafyasına aşığım.
Kendimle kalmak istediğim bir günde Hürriyet yazarı Ebru Erke ve Posta yazarı Şirin Sever aradı. Food and Travel’in Gastro Weekend etkinliğine 2023’de Asya’nın en iyi şefi seçilen ThiTid Tassanakajohn katılacaktı. Ve Uzakdoğu’nun en önde gelen markalarından Kia da geceye katkı verenler arasındaydı.
Ebru ve Şirin; “Kendimizi Nadas’a bırakalım...” dedi.
Vize almak geçmişte de zordu ama en azından eğitim alan bu öğrenciler için özel bir kolaylık sağlanıyordu.
Şimdi burada da zorluklar yaşanıyor. Bana gelen mesajlardan anlıyorum ki, çoğu öğrenci aynı durumda...
Avrupa Birliği kendi içinde de Schengen meselesini tartışıyor. 1985’te ortaya çıkan ve blok büyüdükçe genişlemeye devam eden anlaşma tartışılır hale geldi. Hatta anlaşmada üye devletlere geçici olarak sınır kontrollerini yeniden uygulamaya izin veren bir madde bile yeniden gündemde...
Ancak eğitimi ayrı bir yere koymak gerekmez mi? Üniversiteler bu öğrencileri almış; kabul etmiş ve üzerinden yıllar, aylar geçmiş. Şimdi bu gençlere “Artık okuyamazsınız” mı demek istiyorlar? Bu Avrupa’nın savunduğu değerlere ters değil mi? Schengen bölgesinde eğitim alan öğrenciler için vizeler kısa süreli olmamalı. Hatta üniversite dönemleriyle ya da eğitim süreciyle birlikte otomatik uzatılmalı.
Fransız futbolu sonucu değil
Bu iki ikonik ve turistik bölgenin rehbere dahil olması, Türkiye’nin zengin ve heyecan verici bir gastronomi destinasyonu olduğunu da kanıtlıyor.
Michelin Rehberi Uluslararası Direktörü Gwendal Poullennec bu özel gece öncesi konuştu ve şöyle dedi; “Geçen yıl İstanbul’a yaptıkları ilk ziyaretlerden sonra müfettişlerimiz, yol haritalarına İzmir ve Bodrum’u dahil etmekten oldukça memnunlar. Bu iki lokasyon sadece kültürel ve turistik açıdan unutulmaz ve benzersiz deneyimler sunmakla kalmıyor, aynı zamanda keşfedilmeyi hak eden bir mutfak kültürüne de sahip. İzmir ve çevresi, yöresel kültürü ön plana çıkaran ve çoğu genç şefin üst düzey gastronomik yeteneklerini sergileyebildiği heyecan verici restoranlara sahipken Bodrum, geleneksel ve ulaşımı kolay olacak şekilde şehir merkezinde yer alan restoranların yanında lüks tatil köylerindeki inovatif konseptler sunan restoranlarıyla da parlıyor. Bu iki yeni bölgeyi Michelin Rehberi ailesine dahil ederek, Türkiye’nin asla kaçırılmaması gereken bir gastronomi destinasyonu olduğu mesajını dünyaya yaymayı gönülden arzuluyoruz.”
Bir restoranın, bir işletmenin iyi olduğunu kanıtlamak için elbette Michelin yıldızına ihtiyacı yok.
En azından benim için öyle...
Ama bu listeyi takip eden milyonlar olduğunu da unutmamak gerekir.
İzmir ve Bodrum gastronomide yeni bir döneme giriyor.
Bunu biz değil; dünyanın her yerinde yapılan anketler söylüyor.
Liderler aldıkları kararların kamuoyunda nasıl algılandığını herhalde takip ediyorlardır.
Etmiyorlarsa da; yakında bu kamuoyu baskısı hepsinin önüne gelecek ve gelecek planlarını ona göre yapmak zorunda kalacaklar.
Türk kamuoyuna bakalım önce...
Anketler göre toplumun yüzde 34.5’i hükümetin tarafsız kalmasını isterken, yüzde 26.4’ü arabuluculuk yapmasından yana olduğunu ifade ediyor.
Annemin babası, dedem Niyazi Paydar’dan Atatürk’ü, Cumhuriyet’i, Anadolu’yu dinlemeye bayılırdım.
Bıkmadan, usanmadan bizlere anlatırdı.
O çocuk günlerimde bana masal gibi gelirdi.
Oysa bir masal değil, kahramanlık öykülerinin en sahicisiydi.
Yokluklarla, zorluklarla mücadele etmiş bir nesildi.
Üstte yok, başta yoktu belki ama Anadolu’nun gerçek sahipleri olduklarını unutmadan, umut içinde yaşayan insanlardı onlar...
Atatürk’ü fiziken görmüş ama daha çok yaptıklarını özümsemiş, içselleştirmiş, fikirlerini hayata geçirmiş bireylerdi.
Aslında bu konu yıllar önce de gündeme gelmişti.
Türkiye organize sanayi bölgeleriyle başarılı oldu.
OSB sayısı neredeyse 400’e geldi ve çoğunda yer kalmadı.
Dünyanın birçok yerinde benzer bölgelere gittim, inanın çoğunluğa dünya standartlarında tesislere sahip...
Buraları artık Türk sanayisinin, ihracatın ve istihdamın lokomotifi konumunda.
OSB’lerde 70 binin üzerinde fabrika var.
Ölen ve yaralananların çoğu çocuk ve kadın; bu insanlara karşı mı bir koalisyon yapacaksınız?
Resmi televizyon kanalları pek göstermiyor ama sosyal medya aracılığıyla Gazze’den gelen görüntüler korkunç ve maalesef devletler bu durumu izliyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile ortak basın toplantısını dikkatle izledim.
Önemli bir mesaj veriyor.
“Ya büyük bir savaş ya büyük bir barış” diyor. Ve ekliyor.
“Tam manasıyla bir dönüm noktasındayız. İçinde bulunduğumuz konjonktürden ya daha büyük bir savaşa ya da daha büyük bir barışa gideceğiz. Görüştüğüm tüm muhataplarım kamuoyu önünde söylemeseler bile bu tespiti paylaşıyor...”