Dedi ki;
“Bilmeden karşı çıkmak doğru değil...”
Projeyle ilgili bazı kesimlerce dava açılacağı yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerine de “Yok biz o noktada değiliz. Bilgi topluyoruz. Daha bilgi edinmeden karşı çıkmak veya taraftar olmak doğru değil bence. Bir değerlendirme yapmak için erken” ifadelerini kullanmış.
***
Soyer ikinci çevre yoluyla ilgili bence erken bir açıklama yapmıştı ama Çeşme projesiyle ilgili son derece isabetli ve yerinde bir yorumda bulundu.
Ben gazetecilik hayatım boyunca hep bu duruşları, tavırları, konuşmaları, yorumları takip ettim.
Tramvay projesiyle başlayan süreci çok olumlu bulduğumu geçen gün yazmıştım.
Ben her alanda, her zaman kullandığımız dilin yumuşak olması gerektiğini düşünüyorum.
O zaman süreçleri yönetmek çok daha kolay oluyor.
Neden yine bu konuya girdim; anlatayım.
İzmir’in bekleyen bazı projeleri var.
Bunların başında Çiğli tramvayı geliyordu.
Hazır bu konu tartışılırken birkaç şey de söylemek isterim. Turizmin vazgeçilmezi olan bu yerleri yönetmek gerçekten zor. Çünkü istenilenleri yapmak için devasa bütçelere ihtiyaç var. Oysa buraları kış nüfusuna göre İller Bankası’ndan destek alıyor, bütçelerini de buna göre yapıyorlar. 50 binlik bir Çeşme’nin yazın 500 binden fazla kişiye hizmet verebilmesi için büyük özveri gerekiyor. Ya da büyükşehirlerin bu yükü üstlenmesi isteniyor. Örneğin Bodrum her kuvvetli yağmurdan sonra berbat oluyor; altyapı kaldırmıyor. Yaz aylarında Bodrum trafiği İstanbul gibi oluyor. Geçen yaz Turgutreis’ten havalimanına bir buçuk saatte gittiğimi biliyorum. Tek bir ana cadde üzerinden Bodrum’un trafiğini yönetmek artık imkansız gibi... Turizm bölgelerine özel bütçeler gerekir, bu şart... İkincisi altyapı sorununu yerel yönetimle hükümetin ortak çözümler üreterek projelendirmesi gerekir. Üçüncüsü her yeri bir Bodrum’a, Kuşadası’na çevirmemek lazım. Çeşme projesine destek olmakla birlikte bölgenin hassasiyetlerini de düşünmemiz gerekiyor. Bugünün dünyası doğallığı arıyor ve buralara gidiyor. “Çeşme Cannes gibi olsun” fikrine o yüzden itirazım yok. Çünkü Cannes korunuyor. Korunduktan sonra elbette iyi şeyler olsun.
İKLİM DEĞİŞTİ
KABUL etsek de etmesek de; bir şeylerin değiştiğini yaşayarak görüyoruz. Kurak kışlar, yazın bile yağan dolular bunun habercileri... Daha fazla şey de olur mu; olabilir.İklim değişikliğiyle ilgili bir şeyler yapmak gerekiyor. Bakın dünyanın en zengin insanı olan Amazon’un kurucusu ve CEO’su Jeff Bezos, iklim değişikliği ile mücadele için 10 milyar dolar bağışlamış. Instagram’da kendisini takip ediyorum. Bezos, “Bezos Dünya Fonu’ kuruyoruz. İklim değişikliği gezegen için en büyük tehdit... Kurduğumuz inisiyatifin bilim insanlarını, aktivistleri, sivil toplum örgütlerini destekleyeceğiz. Dünyayı kurtarabiliriz” diye de bir not düşmüş. Ben de beğen tuşuna bu sefer basmaktan çekinmedim.
Elif ve Adil sayesinde
Özkök gerçekten de herkesin aklındaki soruları tek tek sormuş.
Bakan Ersoy özetle diyor ki...
“Çeşme gibi bir yerin 2.5 aylık turizmi olmaz. Sezonu uzatacağız. Kimseye peşkeş çekilen bir şey yok. Açık, şeffaf bir ihaleyle projeyi başlatacağız. İzmir’i 12 ay turizme açacağız. Hiçbir turizm tesisi denize sıfır olmayacak. Sahile el koymayıp, aksine sahili vatandaşın sahili haline getireceğiz. 20 golf sahası, olimpik sporları içerecek nitelikli spor tesisleri yapacak, macera ve dağ sporlarına ağırlık vereceğiz. Ege’nin en büyük müzesini yapacağız. Yat limanları dışında bireysel yat bağlama yerleri olacak. Agro turizm ve sağlık yatırımlarına çok önem vereceğiz. 100 bin yeni iş kapasitesi yaratılacak.”
Benim bu konu başlıklarının hiçbirine itirazım olamaz, aksine hepsini destekliyorum.
İnanıyorum ki; geniş bir kamuoyu desteği de Bakan Ersoy alacaktır.
Buna hep inandım.
Siyasetçilerin konuşarak, diyalog kurarak politika yapmalarını da hep destekledim.
Ve hatta sivil toplum örgütlerinin de böyle çalışması gerektiğine inandım.
İzmir’de örneğin başkanlar kurulu toplantılarını en başından bu yana destekledim.
Bir kenti yöneten fikir önderleri, milyonları temsil eden kurumların liderlerinin toplanıyor, buluşuyor olmalarını çok anlamlı buldum.
Ve bu insanların bir masa etrafında fikir üretiyor, bunları takip ediyor olmalarını da demokrasimiz adına bir güvenme kabul ettim.
Aslında zaten çok konuşulan bir yer olan Turizm Bakanlığı’nın son projesiyle birlikte daha popüler hale geldi.
Yapısal değişimlere her zaman başlangıçta eleştirel yaklaşılır.
Bazıları “çok iyi olacak” derken; bazıları eski alışkanlıklarından vazgeçemeyerek ağır eleştiriler yapar.
Ben bardağın her zaman dolu tarafına bakanlardanım.
Her zaman eksik, yanlış bir şeyler bulunabilir.
Birkaç gündür yazıyorum, tekrar ediyorum.
Tabii Hürriyet yılları da çok farklıydı.
Kendisiyle güzel işler yaptık.
Ve hep büyük hayaller kurduk.
Şimdilerde en sevdiği uğraşla ilgileniyor; resim yapıyor.
Ama gazete yapmaya da devam ediyor.
Türk turizmi büyüyecek, bütün göstergeler bunu net gösteriyor.
Antalya’ya birkaç kere gelmiş, İstanbul’u tanımış bir turist için alternatifler yaratmak lazım.
Ben hep söylüyorum.
İzmir’i Türkiye’nin yeni destinasyonu yapmamız lazım.
İzmir derken de sadece kent merkezini kast etmiyorum.
Çanakkale’den Antalya’ya kadar uzanan Batı Anadolu’yu söylüyorum.