Yönetim Oğuz’u takımın başına getirerek doğru mu yaptı?
Oğuz Çetin zorla teknik direktör yapılmak istendi ve buraya getirildi. Mustafa Denizli'den önce yardımcı antrenör olarak takıma geldi. Anladığım kadarıyla kendisine de bir takım garantiler verilmiş. Çünkü TV'de konuşurken ‘‘Ben F.Bahçe'nin başına gelmek için geldim. Bunun için kendimi hazırlıyorum’’ diyor. Bu, ‘‘Onlar gittiğinde takımın başına geleceğim’’ demektir.
Oğuz'un F.Bahçe'ye kadar teknik direktörlük, anternörlük deneyimi yok. Ama tabii ki F.Bahçe'de oynadığı dönemlerde takım kaptanı olarak bazı bilgilere de sahipti. Denizli geldi, Lorant geldi hep ikinci planda kaldı.
Burada yönetimi tutumundan dolayı şuçluyorum. Şöyle ki, ona bu kadar önem veriyor ve ilerisi için kurtarıcı olarak görüyorsa, Denizli ve Lorant'la konuşurken onu da bunun içine dahil etmeliydi. Ayrı ayrı, Oğuz'un haberi olmayan işler gerçekleşmeyecekti.
Bugün yönetimin takımın başına Oğuz'u getirmesi doğru mu? Yüzde yüz doğru. Başka bir antrenör getirmeye kalksalar, iki sezon da Lorant anlayamadı, o anlayana kadar lig bitecekti. F.Bahçe istediği sonuçları alamayacak ve yine rahatsız olacaktı. İşin şu kısmını ise anlayamıyorum... Bu oyuncuların kapasitesi ve bilgisi göreve gelen teknik adama verildi mi? Oğuz, teknik adama bunu vermedi mi? Yoksa bir antrenör, başına geçtiğinde takımı tanıyan Türk çalıştırıcının sözlerini kabul etmez mi? Oğuz şimdi antrenör oldu. Gelecek kapasitesini gösterecek, takımı toparlayacak.
Lorant döneminde sorun neydi, Oğuz bunların üstesinden gelebilecek mi?
F.Bahçe haketmediği sonuçlar aldı. Neden, takımı iyi kuramamaktan, forma verirken taraflı davranmaktan. Takım içinde ikilikten, bu hafta iyi oynadınsa önümüzdeki hafta yoksun, sloganı çıktı. Aslında bu Lorant'a karşı bir tepkiydi. Lorant'ın fikirleriyle alay edilmeye başlandı.
Dikkat ederseniz, Lorant devamlı diyalog kuracağı bir adam seçmeye çalıştı. Oğuz'u istemediği için başka antrenör diye bağırdı. Önce İlyas'ı istedi, arkasından Engin Fırat'ı. Sonunda Engin getirildi. Yani teknik direktör ile yardımcı antrenörü diyalog kuramadı. Bunu yönetimin sağlaması gerekirdi. Bu konu beni çok rahatsız etti.
Sonuçlardan öte asıl hasar, takım içindeki tutumlardan dolayı arkadaşlığın, beraberliğin bozulması. Bu da sahada gözüküyor, birbiriyle tartışan adamlar... Sinir içinde bırakılan bir Ortega.
Şimdi bu yaraları sarmak Oğuz için çok önemli. Burada ortaya birşey daha çıkıyor. Herkesin bildiği bundan önce istediği gibi at koşturan sporcular, Oğuz'un takımında da böyle at koşturabilecekler mi? ‘‘Oğuz onlarla beraber. Onlarla birlikte antrenörü baltalıyor’’ deniyor, o zaman bu doruğa ulaşacak.
Takım nasıl sahaya çıkacak, Oğuz kendi ağırlığını takım üzerinde kuracak mı? Bundan önce yaparım, antrenör kabul eder etmez diyebilirdi, şimdi Oğuz'u hem riskli hem de büyük görevler bekliyor. Denizli ve Lorant'ın eleştirildiği konularda doğruyu yapmalı, kulübün gitişatından büyük ders çıkarmalı, aynı hatalara düşmemeli. Bu takımı toparlaması lazım, bundan önce de arkadaşlığı kurmalı. Futbolcular kendi alıştıkları ve randıman verecekleri mevkiilerde oynatılırsa, çift kaymaklı ekmek kadayıfı olur. F.Bahçe'de bundan sonra da devam edecek antrenör ortaya çıkar ve bu sorun ortadan kalkar. Takım içinden gelen birine teslim edilmiş olur, kimsenin gözü arkada kalmaz. Gelen yabancının kaprisleri de sineye çekilmez.
Oğuz Çetin-Sadettin Saran ikili faydalı olur mu?
Sadettin Saran F.Bahçe'yi seven, yardımlarda bulunan, elinden geldiği kadar oyuncu ve antrenörle temas kuran, bu işi bilen bir adam. Böyle bir adamın bulunması takımın lehine. Ama F.Bahçe Saran'ı nasıl kullandı, bundan önce neden bu işin başına getirmedi, bu soru işareti...
Oğuz ve Saran iyi bir ikili olmak zorunda. Ama en önemlisi Oğuz'un iyi olması. Saran bir yerde ona bağlı. Transferde başkanın da onayıyla onun istediği transferleri yapar, ama istek, bilgi ve görüş Oğuz'dan gelir.
‘Böyle adilik olmaz’ diyen Başkan Yıldırım kimi kastediyor?
F.Bahçe caimasında başkana büyük tepki var. Nedeni, doğru dürüst bir futbol takımı sahaya çıkamadı. Seyirciyi heyecanladırıp coşturacak takımı kuramadı. Camia iftihar edecek şampiyonluk yaşatacak takım istiyor. Kulüpte bunu bahane edip eleştiriyi ileri boyuta getirenler var. Ama bu önceden de vardı. Başkan bunu biliyordu. Başkan bunların üstünde durmayacak olgunluğa erişmeli. Yönetim de, Lorant'tan futbolcu seçimine kadar yanlış yapmadı mı?
Başkan Lorant'ın arkasındayım dedi, neden arkasında? Başarısızlığın mı arkasında? Tepki biraz da bundan. Burası F.Bahçe kulübü, 35 antrenör gelir, başarılı olamaz gider. Müesseseleşiyorum diye, basına inat olsun diye Lorant’ı göndermeyeceksin. Böyle skandal yok. Basın F.Bahçe’nin kötülüğünü istemiyor ki, bu adamla gitmez diyor.
Lorant derbi mi kaybetti?
l G.Saray iki derbiyi kaybetti. Bu sarı kırmızılı takımı ve Fatih Terim'i nasıl etkileyecek?
İki derbiyi kaybetmek hiç önemli değil, önemli olan sezon şampiyon bitirmek. Lorant olayı enteresan, hiç derbi kaybetmedi ama F.Bahçe üçüncü sırada. Türkiye Kupası'nda 2. Lig'den bir takıma, Konya'ya elendi. Derbi kaybetmedi, Diyarbakır'da kritik maçta net skorla ezilerek yenildi.
Tabii Türkiye'nin kuralları çok farklı. Bizde ‘‘Derbi kaybetmiyor’’ diye garip bir etiket var. Derbileri kaybetme de diğer maçlar ne olursa olsun. Biz hala kim derbileri ne kadar kazanmış onunla uğraşıyoruz. Aslında derbi kaybet de, şampiyon ol.
Basın ve seyircinin üzerinde durduğu maçlarda alınan yenilgiler takımı sarsar. Ama şampiyonu bu maçlar belirlemiyor. Deplasman ve sahandaki diğer maçlardaki puanlarla hedefe ulaşıyorsun.
Şimdi ne olur, bu yenilgi Terim'i sinirlendirir daha çok işine sarılır. Zaten o tarzda bir adam Terim. Kendini kulübe adamış. Daha sakin olur, strese girmez, oyuncularını strese sokmaz. Çünkü gördüğüm, derbide hepsi anormal itiraz etti. Bu G.Saray'a önümüzdeki günlerde çok pahalıya malolur.
Terim şimdi futbolcularına daha çok sevgi aşılar. Çünkü Emre'li, Okan'lı, Hagi'li, Popescu'lu takımı yok elinde. Zannetmiyorum, ama hala öyle düşünüyorsa hayal kuruyor demektir. Her maçta hakeme gitmenin anlamı yok, çünkü değişen bir şey de yok. Terim, oyuncularıyla kenetlenip, sakin bir şekilde bunu aşmalı. En önemli şey 3 puan ve yol daha çok uzun.
Beşiktaş topu yere indirmeli
Beşiktaş'ın Dinamo Kiev karşısındaki tur şansını nasıl görüyorsunuz ve nasıl oynamalı?
Lucescu aptal değil, nasıl oynayacağını yüzde yüz biliyor. Derbilerde, Şampiyonlar Ligi'nde her karşılaşmanın ayrı bir oyun düzeni vardır. Eğer G.Saray maçındaki gibi 70 dakika dan-dun vurarak oynarlarsa, tur şansı çok azdır. Öncelikle G.Saray maçındaki o top havadan inmeli. Derbide havadan her topu G.Saray aldı. Haa, G.Saray fazla pozisyon üretemedi, ama bu demek değil ki Dinamo Kiev üretemeyecek. Ukrayna takımının çok yetenekli ve çabuk oyuncuları var. Bu tip maçlarda kaleci de çok önemli. Kaleci, hatalı, riskli hareketler yapmayacak.
Eğer, Beşiktaş sahada mücadele eder ve defans dan-dun vurmayıp topu yere indirerek kullanırsa, ilk maç 3-1 olmasına rağmen Beşiktaş yüzde 70 turu geçer diyorum. Olaki, defans G.Saray maçındaki gibi topu rastgele yere vurursa tur için büyük şans gerekir.