2 Kasım 2005
FENERBAHÇE, Schalke maçına çıkarken planı nedir? Orta sahayı kalabalık tutup, kontrataklarla gole gitmek. Rakip ne yapacak, topu iyi kullananan Schalke senin üstüne gelecek. Peki, kontratak düşüncesinde Nobre’nin işi var mı? Hayır. Brezilyalı süratli mi? Hayır. Birebirde etkili, rakibi dağıtacak bir adam mı? Hayır. Onun etkili olduğu yer neresi, 18 içi. Peki sen 18 içinde karambole girebiliyor musun? Hayır.
Yavaş futbol
Artı Nobre o kadar moramlsiz ki, Gaziantep maçında tek başına 5 gol kaçırdı. Bu oyuncu ile başlamak zaten hem takıma hem oyuncuya rahatsızlık verici. Demek ki, Fenerbahçe Schalke karşısında maça zaten 1 kişi eksik başlıyor. Rakip ceza alanına top nadir gidiyor, giden de zaten hemen geri geliyor.
Kuranyi’nin golüne bakın. Luciano’nun arkasından kafaya çıkıyor adam ve gol atıyor. Luciano ve F.Bahçe savunması buna nasıl müsade eder? F.Bahçe Türk futbolundaki yavaşlığı sergiledi. Topa müdahalede geç kaldı. Faullere bakın, hep geç kalınmış hamlelerin ve pozisyon hatalarının sonucu. Şimdi bu yanlışlıkları düzeltecek, oyuncuları hazırlayacak olan antrenör. Bunu futbolcu durup dururken elde etmez, antrenör onları hazırlar.
Mücadele yetmedi
Fenerbahçe sahada önce 10, sonra 9 kişi kaldı. Şöyle bir bakın değişen bir şey var mıydı oyununda. 9 kişi kaldığında daha iyi oynamaya başladılar. Normalde de F.Bahçe futbolu 4-5 kişi eksik oynuyor. Bütün umut Anelka’ya bağlandı. Fransız futbolcu 3-4 kişiyi geçecek de, gol atacak. Ama o toplar da Anelka’ya atılmadı. Şöyle onu aradan kaçırarak meşin yuvarlakla buluşturacak paslar atılsa belki olacak, ama o da yok. Anelka kenarlarda buluştuğu toplarla bir şeyler yapmaya çalıştı. Schalkeliler de kurnaz, şarjları da belli belirsiz yaptı, futbolcuları iyi kontrol etti.
Daum sıradan antrenörlerin yapacağı işleri yapamadı dün gece. Schalke maçının skoru yanlış takım kurma ve tecrübesizliğin neticesidir. Antrenörün de tecrübesizliğinin. Mücadele olarak F.Bahçeli futbolcuların hakkını yememek lazım, bu konuda ellerinden geleni yaptılar. Hem de 9 kişi kalmalarına rağmen.
Yazının Devamını Oku 27 Ekim 2005
FENERBAHÇE, çok parlak bir futbol oynamıyor, ama bilinçli bir oyun sergiliyor. Enteresan da bir takım. Bir bakıyorsun topu kullanamıyor, dan-dun ileri vuruyor. Bir bakıyorsun topu çok iyi kullanıyor, oyunun tek hakimi. Mükemmel bir paslaşma ve kontrataklar var. Oyun tarzını bir standarta oturtamadı. Mehmet Yozgatlı maşallah mükemmel bir çizgi yakaladı. Toplara da harika vuruyor.
Fenerbahçe’nin büyük ve önemli silahları var. Anelka hücumda büyük güç. Topu Anelka’ya
70. dakikadan sonra geçirmeye başladılar ki, o zaman da F.Bahçe’nin üstünlüğü ortaya çıktı. Tuncay bir sürü gol kaçırdı. Tabii şanssızlığı da var. Bütün F.Bahçeli futbolcuların iyi bilmesi lazım ki, sağ bek de, sol bek de, orta saha oyuncuları da, Anelka’yı, Tuncay’ı kaçırmaları lazım. Başka takımların böyle hızlı ve güçlü silahları olmuyor. Onlar bu takım için büyük şans.
Alex varla yok arası, aynı. Ama iki top atıyor, bir bakıyorsun F.Bahçeli rakip kaleciyle karşı karşıya. Yalnız Brezilyalı ikili mücadeleye girmiyor, girmek istemiyor. Yalnız, istediğinde de çabuklaşıyor. Aurelio orta sahada müthiş çalışkandı. Kemal ile birlikte oynadılar. Orta saha 3 değil, 2 kişiydi. Ama Kemal tam bir orta saha oyuncusu olduğu için Aurelio’ya daha çok yardım etti. Uzun süredir oynamamasına rağmen Kemal’i çok iyi buldum.
Hızlı oynamalı
F.Bahçe çabuk oynadığı zaman, topları nereye atması gerektiğini gördüğünde, oyuncular dağınık oynamadığında, birden bire çok farklı bir takım oluyor. Birinci devre tek pozisyon var diyelim, ikinci yarıda 7-8 tane. İkinci golü belki şansa buldular, ama ondan sonra birden bire mükemmelleştiler. Anelka’nın attığı topu her futbolcu atamaz. Auta gidecek topu, yumuşakça basket atar gibi içeri bıraktı. Zannedildiği gibi boş kaleye atılan bir gol değil. Ne var ki, F.Bahçe’nin defansı araya atılan toplarda seyrediyor. Umut’a araya atılan topta yine çaresiz kaldı. Hiçbir zaman bu tip toplar için önlem alamıyor. Defansta iyi zıplayan, hava topuna iyi çıkan oyuncu yok. Luciano ileride kafaya çıkıyor da kendi defansında bunu yapamıyor.
Şunun altını çizmek lazım... Ankaragücü çok değişmiş. İkili mücadeleye giren, sert oynayan, mücadele eden, çok adamla hücum eden, topu iyi kullanan oyuncuları olan bir takım olmuş. F.Bahçe’ye karşı oynadıkları futbolu diğer takımlara karşı da oynarlarsa yukarılara çıkarlar.
F.Bahçe’nin kazanması güzel. Kazandıkça morali yükselecek, oyuncuların kendilerine güveni perçinlenecek. Yalnız ben onların ilk 60 dakika oynadıkları oyundan zevk aldıklarına inanmıyorum. F.Bahçe biraz hızlı oynarsa, kendi düzenini sahaya oturtursa keyif veren bir futbol sergiliyor.
Yazının Devamını Oku 25 Ekim 2005
F.Bahçe orta sahada 3 kişi oynuyor görünüyor, ama 3 kişi yok. Öncelikle doğru dürüst sistem içinde oynamıyor. Herkes kendi kafasına göre oynuyor ve disiplin yok. Böyle kafasına göre oynayan oyuncularla, F.Bahçe Almanya’daki maçı kazanamaz. * Fenerbahçe’nin orta sahasında hala problem olduğunu söylüyorsunuz, bu sorun nasıl aşılır?
Bu sorun biraz da antrenörden kaynaklanıyor. O mevkideki oyuncuların tipik orta saha oyuncuları olması lazım. 8 milyon Euro verilmiş bir oyuncu (Appiah) alınmış niçin, orta sahayı güçlendirsin diye. Tamam gol atıyor, ama dönen topları alacak, akın başlatacak adam lazım. Hep ileride gider, geri dönemezsen, karşı taraf istediği gibi top oynar.
F.Bahçe’nin kalesinde yaşadığı tehlikelerin nedenleri arasında bazı şeyler sayılabilir. Luicano, Önder, kaleci Volkan arasında uyumsuzluk olabilir, ama rakip atağa ilk müdahale edecek olan orta saha.
İkili mücadeleye girmiyorlar
Bir tane ikili mücadeleye girmiyor, orta saha. Bekliyor ki, rakip top kaybetsin, ben alayım oynayayım. Böyle futbol yok. Malatya, maçın ikinci yarısı Schalke gibi oynadı. Defans yapmayı da bilmiyor, Fenerbahçe. Her topu dan-dun geri çevirdi.
Orta sahada 3 kişi oynuyor görünüyor, ama 3 kişi yok. Sol açıkta Appiah, Aurelio bir tarafa gidiyor, bir tarafa Mehmet. Peki orta sahada kim bulunacak? Bu 3 nedenden kaynaklanıyor. Birincisi, F.Bahçe doğru dürüst sistem içinde oynamıyor. İkincisi, herkes kendi kafasına göre oynuyor. Üçüncüsü ise disiplin yok.
Bilinçli oynayacaksın
Bu maçları kazanabilir F.Bahe, silahların var. Duran toptan olur, kişisel beceriyle olur, maçı alır götürür, ama Avrupa’da bir şey yapmak istiyorsan, büyük takımlara karşı bilinçli oynayacaksın. Schalke maçını ele alın, devamlı üstüne geldi, kimin organizasyonunda Lincoln. Daum ne yaptı, seyretti. Bir adam versene üstüne gelemesin, takımı atağa kaldırıp, oyun organize edemesin. Ama nerede, adam istediği gibi oynadı, üstüne iki de gol attı.
F.Bahçe sabırlı mı, sabırlı. Dejenere mi oynuyor, hayır. Ama sıkıştığında dan-dun ileri vuruyor. Çünkü orta sahada topu vereceği adam yok.
Önünde şimdi bir Schalke maçı daha var. Böyle kafasına göre oynayan oyuncularla o maçı kazanamaz.
Galatasaray önce kendini sorgulamalı
* F.Bahçe ile G.Saray arasındaki zirve yarışında hangi takım daha avantajlı?
G.Saray da F.Bahçe de iyi takım. Sinirlerine hakim olan, etrafla uğraşmayan, yalnız futbol oynamayı düşünen takım bu yarışta öne çıkacak. Bunu hangisi uygularsa, o kazanır. İki takımın da silahları gayet iyi. Ama en ufak şeyde polemik yaratırlarsa, kendi kendilerinin sinirlerini bozacaklar. Bu da takımın üzerine yansıyacak.
Şimdi yarışı etkileyecek bu durum G.Saray’da biraz daha fazla, Fenerbahçe’de az gözüküyor. G.Saray her dakika hakemle uğraşıyor. Hakem bir şey yapmış veya yapmamış, lüzumu yok bunların.
Bir sürü gol kaçırıp hakemle uğraşmanın manası yok. Sonra ne oluyor, Hasan Şaş her televizyon kanalına bağlanıyor. Futbolcunun konuşacağı yer sahadır. Hakemle bu kadar çok diyaloğa girerse, o da sinirlenir. Neticede hakem de insan, o da büyük takımların maçlarını rahat yönetmiyor.
Hakem hatalı mı değil mi, ona Merkez Hakem Komitesi karar verecek. Herkes hakem üzerine konuşursa lig çorbaya döner. İlk defa böyle bir olay G.Saray’ın başına gelmiyor. G.Saray, bir sürü gol kaçırıp berabere kalıyor. Önce şunu düşünecek, ‘Bu golleri niye kaçırıyorum? Neden organize oynayamıyorum?’ diye kendini sorgulayacak.
Bu yarışı etkileyecek bir faktör de sakatlık ve ceza. Daha önümüzde uzun bir maraton var. Cezalı ve sakat oyuncular olabilir, bu da yarışın seyrinde çok şeyi değiştirir.
Volkan güven kazanmış
* Volkan ile Rüştü arasında kalede bir kıyaslama yaparsanız sonuç ne çıkar?
Kaleci seçimi antrenörün bileceği iş. Volkan, Schalke maçındaki hatasından sonra biraz tedbirini almış. O maçtaki çok büyük hataydı, ama şanssızlık ve yerin azizliğine de uğramıştı.
Volkan Malatya’da ise 2-3 kurtarış yaptı, mükemmeldi. Sonra fizik olarak da güçlü olduğu için sahayı kapatıyor. Kendine güveni de gelmiş.
Beşiktaş’a kim gelse farketmez
* Şu anki teknik direktör boşluğu Beşiktaş’a ne kaybettirdi? Yeni teknik adam siyah beyazlılara nasıl bir hava getirir?
Beşiktaş’ın durumu çok zor. Oyuncuların psikolojisi bozulmuş. Futbol oynama itimatları kaybolmuş. Hangi antrenör gelse bir anda toparlayamaz, bu zamanla olacak bir şey. Futbolcuların birbiriyle kaynaşmasıyla, seyircinin futbolcuları teşvikiyle aşılır bu sıkıntı. Bugün takımın başında Mehmet Ekşi veya başkası olmuş, farketmez. Bütün iş futbolcuların elinde.
Ama bu antrenör sorununu da bir an önce çözmeleri lazım. Antrenör bazı şeyleri değiştirir takımda, ama dediğim gibi bütün iş futbolcunun elinde. Yoksa antrenör, disiplini kurar, futbolcularını iyileştirir, maça hazırlar, ama bunun dışında yapacağı bir şey yok.
Teşvik etmeliler
Futbolcunun taraftar baskısından korkmasını da normal karşılamak gerek. Seyircinin futbolcuyu teşvik etmesi lazım. Kötü oynayan oyuncuların, iyi netice alınmadığında devamlı üstüne gelirsen, o zaman futbolcu normalde yapacağını daha kötü yapmaya başlıyor.
Seyirci tabii ki takımın durumundan rahatsız oluyor, ama futbolculara yönelik tezahüratına da dikkat etmek zorunda. Çünkü oynayacak olan onlar. Seyircinin desteği futbolcuya moral verir.
Yazının Devamını Oku 24 Ekim 2005
FENERBAHÇE dün akşam kazandı, gayet güzel, ama problem yine var. Orta saha sancılı. Orta saha oyuncuları hiçbir ikili mücadeleye girmiyor . Tek düşünceleri var, ileri gideyim, gol atayım. O zaman da 3-0 yenik durumdaki Malatyaspor topu Fenerbahçe’den daha iyi kullanıyor. F.Bahçe’de gözüken problem bu şu anda.
Appiah niye alındı, orta sahada mücadele edecek oyuncu olsun diye. 8 milyon Euro verildi. O nerede, sol açıkta. Tabii bu alışkanlık da üstüne oturdu. Şimdi aklında sürekli ileri gitmek var ve hiçbir ikili mücadeleyi kazanamıyor. Juventus’ta öyle değildi ki Appiah. Biraz da Türkiye’nin havasına uymuş. Tuncay, Appiah’dan daha fazla geriye yardım ediyor. Aurelio daha kendini toparlamış değil.
Geriye de dönmeliler
Orta sahanın yanında bir de defansın çok büyük pozisyon hataları var. Dün geceye baktığımızda maçın skoru F.Bahçe lehine 3-0 ve net. Ancak Malatyaspor’un da 3 tane net pozisyonu vardı. Aurelio’nun geçen sene kestiği topu, dün 3 tane orta saha oyuncusu kesemedi. Mehmet Yozgatlı gayet iyi oynadı. Ama en başta görevi orta sahaya yardım etmek, ikili mücadeleye girip top kazanmak.
Malatya maçının ikinci devresi F.Bahçe’nin Schalke karşılaşmasının ikinci yarısı gibiydi. F.Bahçe savunması sıkışınca dan-dun ileri vuruyor. Malatyaspor da bu topları alıp oyuna sokuyor. Bu oyun tarzı F.Bahçe’nin üzerine oturursa, çok büyük problemler yaşanır, çok acı çektirir. F.Bahçe’nin Milan ve PSV maçları gibi karşılaşmalarda iyi oynamasının nedeni, orta sahasının hem mücadeleci oyunu, hem topu kazanması hem de oyunu kurmasıydı. Şimdi top da kazanamıyor, oyunu da kuramıyor. Schalke hafta içindeki maçta topu daha iyi kullanıyordu, Malatyaspor dün F.Bahçe karşısında onlar kadar becerikli değildi.
Altını çiziyorum Fenerbahçeli futbolcular mücadeleye girmiyor. Top mücadele etmeden kazanılmaz, bu oyun tarzı çok başı ağrıtır. Christoph Daum’un müdahale etmesi lazım. İleriye gitmek güzel, oyunu da zenginleştiriyor, ama geriye dönüş o kadar önemsenmiyor ve o zaman rakip topla istediği gibi oynuyor.
Volkan, Schalke maçında yaptığı hatanın moral bozukluğunu üstünden atmış göründü. F.Bahçe gayet disiplinli oynuyor. Ama ileri şişirilen toplarla iyi futbol oynaması mümkün değil. Artı bir de F.Bahçeli futbolcular şunu öğrenecek, ileri doğru top atarsa, Anelka’ya ve onun önüne atacak.
Yazının Devamını Oku 20 Ekim 2005
ANORMAL bir maç vardı dün gece Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda. Fenerbahçe beklenen oyunu oynamadı. Güzel bir kafa golü attı, öne geçti. Nobre iki tane yüzde yüz gollük pozisyonları değerlendiremedi. Brezilyalı’nın kaleci ile karşı karşıya iki metreden kaçırdığı goller akıl alacak gibi değil. Buna bir de ikinci yarıda Fenerbahçe’nin dan-dun ileri doldur-boşalt vuruşları eklenince, istenmedik ve beklenmedik bir futbol ortaya çıktı.
Schalke topu iyi kullanan, sahayı iyi parselleyen bir takım. Oyunu da istediği gibi yönlendirdi. F.Bahçe’nin orta sahası kayboldu. Zaten ikili mücadeleye de girmediler. Appiah’a bakıyorsun, bir sağ açıkta, bir sol açıkta. F.Bahçe onu orta saha için almadı mı, ne yapıyor? Selçuk yavaş kaldı. Aurelio kötüydü, ikili mücadeleleri kazanamadı. Tabii bunlara en büyük sürpriz Volkan’ın yaptığı hata eklendi. Akıl alacak gibi değil, ben buna ancak büyük şanssızlık diyebilirim. Hiçbir kaleci böyle bir hata yapamaz, hele böyle bir maçta. Neyse ki, Nobre’nin önünde kalan bir top gol oldu. Daha sonra Appiah’ın attığı gol var.
Şuursuz futbol
Fenerbahçe dan-dun topu rastgele ileri vurarak oynayamaz. Sen bunu Türkiye Ligi’nde Ç.Rize’ye karşı oynayamıyorsun, Schalke karşısında Şampiyonlar Ligi’nde nasıl oynayacaksın. F.Bahçeli futbolcular ayağına geleni ileri vurdu, Schalke’li futbolcular da kendilerini yormadan bu topları aldı.
F.Bahçe’den oyuna hakim, topa hakim, topu kullanan bir görüntüde olmasını bekliyordum. Ama hayır, topu Schalke kullandı. Anelka’ya bir tane uzun top atılmadı. Fenerbahçeli futbolcular rastgele ileri atmaktan, topu nereye vurduğunun da farkında değil. Bu kadar şuursuz futbol oynayacağını hiç tahmin etmiyordum. Alex ritminde değildi. Fenerbahçe’nin yenilmemesi büyük şans. Bu kadar kötü oynayınca 1 puana da sevinmek lazım.
Hakem kötüydü
F.Bahçe sahada Schalke’nin topu kullanması, oyunu yönlendirmesi için elinden geleni yaptı. Sarı lacivertli futbolcular topu durdurdu, rakibe verdi. Topu kaptırmak için neredeyse gayret sarfetti. Schalke öyle sert bir takım falan değil, ancak sahada F.Bahçe’den daha iyi pozisyon aldı. Topu nereye atacağını biliyor, bir düzen içinde ve rahat oynuyor. Çok garipti, F.Bahçe gibi bir takım son maçlarda sergilediği güzel oyunlar varken, bu kadar kötü oynayabilir mi, akıl mantık almıyor.
Seyirci hakemi protesto etti. Etmekte de haklı. Böyle bir hakemi nereden bulmuşlar. Lüksemburg’un futbolu ne ki, hakemi ne olacak.
Yazının Devamını Oku 18 Ekim 2005
Beşiktaş ve Galatasaray taraftarı yanlış bir güç gösterisi yapıyor. Seyircinin baskısıyla futbolcu ve antrenör psikolojik olarak çöker. Futbolcu seyircisine güvenerek, sahaya rahat çıkmalı, korkarak değil. * G.Saray’da taraftar yönetimi sezon başından beri protesto ediyor, aynı şeyi önceki akşam Beşiktaş taraftarı da yaptı. Taraftar ne istiyor? Bu istenmedik olayların önüne nasıl geçilir?
Taraftar yanlış bir güç gösterisi yapıyor. Taraftar sevgilisi olduğu takım için o stada gidiyor, bunun için para ödüyor ve takımını teşvik edip ateşlemesi lazım, farklı şeyler yapıyor. Sonuçta ortaya bir güç gösterisi çıkıyor.
Evet, G.Saray yönetiminin yanlışları oldu. Çıkıp, ‘Bizim mali durumumuz bu. Futbolcu alamayız. Takımımız da iyi, böyle devam edeceğiz. Destek istiyoruz’ diyebilirlerdi. Ama yönetim bunu yapmadı, ‘Şunu alacağız. Bunu getireceğiz’ söylemleriyle ortaya çıktı. G.Saray’ın rakibi F.Bahçe dünyanın en iyi futbolcularını alıp getiriyor. Tabii G.Saray taraftarı bundan rahatsız oluyor, ‘Benim yönetimim neden bunu yapmıyor’ diyor. Olmayınca da çileden çıkıyor.
Korkarak çıkmamalı
Gelelim Beşiktaş cephesine... Takım kötü oynar. Antrenör hata yapabilir. İdareci de öyle. Ama seyirci çıkıp buna aşırı tepki gösterirse, o zaman idareciler bir yana, futbolcu ve antrenör psikolojik olarak çöker. En tehlikelisi de bu.
Beşiktaş taraftarı tabii takımının böyle olmasını istemiyor, alışmadığı bir durum. Ama düşünecek, bunun ucunun futbolcuya gideceğini, onun randımanını en az % 75 düşüreceğini hesaplayacak. Taraftar böyle yaparsa futbolcu sahaya tedirgin, korkuyla çıkacak. ‘Ne zaman protesto edileceğim’ diye bekleyecek ve böyle bir baskı altında da futbol oynanmaz. Takımın durumu kötü olabilir, ama taraftarın davranışını kabul etmiyorum. Futbolcu seyircisine güvenerek, sahaya rahat çıkmalı, korkarak değil.
Şimdi bunları yapan Türkiye’nin iki büyük kulübünün seyircileri. Bütün iyi şeyleri yaşamışlar, neden hoş görülü olamıyorlar, bunu anlamıyorum. Evet, bir kriz geçiriyorlar. Ama bu kriz döneminde onlara alkışla moral vermeleri, destek olmaları gerek. Protestolar, otobüse tekme atmalar, bunlar olgun Beşiktaş seyircisine yakışmıyor ve zararı çok büyük oluyor.
Trabzon’u değil kimi olsa sarsardı
* Vahid Halilhodziç, Trabzonspor’u kısa sürede toparlayıp yeniden şampiyonluk yarışının içine sokabilir mi?
Trabzonspor’un kısa sürede toparlanıp, yarışın içine girmesi çok zor. Yeni gelmiş bir antrenör var. Samsun maçına baktığınızda verilen penaltı, penaltı değil. Tabii o penaltı çok şey farkettirdi. Samsun da çok iyi oynuyordu. Hakemler büyük takımların maçlarını korku içinde yönetiyor. Basın çok eleştirecek, seyirci protesto edecek diye korkuyorlar. Normalde hakem o penaltıyı vermez. İsmet Arzuman bu kez hata yaptı.Trabzonspor’un en büyük golcüsü Fatih sakatlıktan ameliyat olmuş, Gökdeniz gibi bir yıldız bahis şikesi olayından ceza almış. Hüseyin orta sahanın dinamosu, menisküs, öyle oynuyor. Szymkowiak ayağı kırık, yok. Bu takım sendeler tabii. 4 eksik çok önemli, böyle bir durum her takımı sarsar. ‘Sahaya 11 kişi çıkıyoruz’ deniyor, tamam sen 11 kişiyi bul çık. O zaman neden yabancı, yıldız alıyorsun.
Alex koşarsa Fener kazanır
* A.Gücü karşısındaki Fenerbahçe’nin görüntüsü tatmin edici miydi? Yarın akşam Schalke karşısında nasıl bir Fenerbahçe bekliyorsunuz? Fenerbahçe’nin avantajları ve dezavantajları neler?
A.Gücü karşısında ilk yarıda, oyunu kenarlara taşıması, yardımlaşması, kademe anlayışı, en önemlisi de topu kullanması yönünden seyrettiğim F.Bahçe’den büyük keyif aldım. Gol yese de istifini bozmayan, oyun tarzını aynen sürdüren, kendine güveni olan bir takım hüviyetindeydiler. Bir sürü de gol kaçırdılar. Appiah 2 metreden direğe vurdu. Nobre, Alex goller kaçırdı. Yani pozisyon üretildi. Ama bana göre en önemilisi top F.Bahçe’de kaldı. İlk gol Luciano’nun verkaçlarla ceza alanına girmesi, hazırlanış, uyum, anlaşma bakımından keyif veren mükemmellikteydi. Penaltı pozisyonu mu? Penaltıydı. Tartışmaya gerek yok.
Topu kullanmalı
Ama ikinci devre takım % 80 değişti, F.Bahçe oyundan düştü. Takım ikili mücadeleye girmiyordu. Herkes durarak oynuyordu. Bu neden kaynaklanır, fizik kondisyonun iyi olmamasından. Deniliyor ki, ‘Schalke maçı düşünüldü.’ Futbolcu sahada o maçı oynar. Burada yorgunluk, bezginlik, konsantre eksikliği ön plana çıkıyor. ‘Nasılsa biz bu maçı alırız, kendimizi yormayalım’ da denebilir. Tahmin ediyorum, ikinci devreki oyunun nedeni bu.
F.Bahçe önemli maçları çok iyi oynuyor. Milan maçını, PSV maçını iyi oynadı. Mükemmel oyunlardan sonra bir saçmalıyor, bu da gerçek. Top F.Bahçe’de kalırsa iyi şeyler yapar. Süratli Anelka, gibi bir adamı var. Nobre canına dişine takıyor, ama F.Bahçe’nin oyuncusu değil. Alex’in biraz daha koşması, oyun yönetimini eline alması lazım. Patron rolüne girmiş, ama az koştuğu, az hareket ettiği için bu görevi tam yerine getiremiyor. F.Bahçe’nin, topu kullandığı, iyi dolaştırdığı müddetçe (geriye vermemek şartıyla), Schalke karşısında iyi oynayacağını ve iyi netice alacağını tahmin ediyorum.
İkisi de yarıştan koptu
* G.Saray ile Fenerbahçe zirvede ilk iki sırayı paylaşıyor. Şampiyonluk yarışı bu iki takım arasında geçecek diyebilir miyiz? Bu yarışı ne etkiler?
G.Saray ve F.Bahçe rakiplerinden kopmuş gidiyor. Bu yarışı, ikilinin diğer takımlarla olduğu kadar kendi aralarında yapacağı maçlar da belirleyecek. Şimdi şöyle bir baktığımızda bu iki takımı şampiyonluk yarışında rahatsız edecek Trabzonspor ve Beşiktaş geride. Kayseri ve Erciyesspor’un iyi takımları var, mükemmel oynuyorlar. Sivasspor da öyle. Ama bu takımlar onları ne kadar tehdit eder, ne kadar şu anda bulundukları konumda kalır, onu bilemiyorum. Sürekli bu iki takımla mücadele edecek, her sezona şampiyonluk parolasıyla giren Beşiktaş ve Trabzonspor, bu sezon o başarıyı gösteremiyor. Bu yüzden de F.Bahçe ve G.Saray yarışta rahat gözüküyor.
Yalnız, lig maratonu çok şeyi değiştirebilir. Birincisi, 3 puanlık bir sistem var. İkincisi sakatlıklar. Üçüncüsü de hakem hataları olabilir ve yarışın seyri değişebilir. Bunlar olmayacak şeyler değil. Türkiye’de dış faktörler şampiyonluklarda etkili oluyor. Hakemler üzerinde konuşmak istemiyorum. Hakemler bu sezon ellerinden geldiğince iyi idare ediyor, ama bir dönem şampiyonluğun tayininde etkili oldular.
Yazının Devamını Oku 16 Ekim 2005
ANKARAGÜCÜ maçı kolay gibi görünüyordu ama Fenerbahçe bir hayli zorlandı. Zorlanması da bir ölçüde doğaldı. Zira, ilk 11’den tam altı futbolcu (Volkan, Serkan, Ümit Özat, Selçuk, Appiah ve Alex) günlerdir milli takımlarındaydı. Hepsi de yorgundu. Bu yorgunluk özellikle ikinci yarıda kendini gösterdi. Öyle anlar oldu ki, Fenerbahçeli futbolcular tamamen oyundan düştü.
Oysa ki, oyuncuların diri olduğu ilk devrede müthiş bir Fenerbahçe seyrettik. Yardımlaşma, oyun disiplini ve taktik varyasyonlar mükemmel düzeydeydi. Hiçbir fuzuli hareket yoktu. Fakat takım ikinci yarıda yorulunca işler değişti. O, rakibini ezen, topu iyi kullanan ve oyunu istediği gibi yönlendiren takım gitti, hata üstüne hata yapan bir takım geldi.
Rakip için vitrin maçı
Zaten enerjik bir takım olan Ankaragücü de Fenerbahçe’nin bu durumundan faydalanıp, birbiri ardına akınlar geliştirdi. Başkent ekibinin bu kadar etkili olmasının bir diğer sebebi de, bu maçın onlar için ‘vitrin maçı’ olmasıydı. Bütün futbolcuları normalin çok üstünde performans gösterdi.
Fenerbahçe’nin bir diğer problemi gol pozisyonlarındaki beceriksizliği. Biraz da şanssızlığın etkisiyle, akıl almaz goller kaçıyor. Hele hele Nobre’nin ikinci yarıda kaleye iki metreden kaçırdığı bir gol fırsatı var ki, akıllara zarar. Sarı lacivertliler son vuruşları iyi yapabilseydi, Ankaragücü daha ilk yarıda teslim bayrağını çekerdi.
Atılan şut sayısının fazlalığı (Fenerbahçe 19, Ankaragücü 12) dünkü karşılaşmanın iyi taraflarından biriydi. Maçın skoruna tesir eden isimlerden biri de hakem Erol Ersoy’du. Anelka’ya yapılanın dışında iki penaltı daha vardı ama Ersoy bunları vermedi. Erol Ersoy’un biraz daha dikkat etmesi lazımdı.
Yazının Devamını Oku 11 Ekim 2005
17 yaşında milli olan ilk futbolcu Nuri değil. Almanya maçında son 5 dakika görev alan ve güzel bir gol atan Nuri için yazılan yazılar bana biraz abartılı geldi. Olduğundan fazla gösterirsek çocuğa zarar veririz. * Son 5 dakikada girdiği oyunda şık bir gol atan Nuri Şahin’in performansını nasıl buldunuz? Basında bu kadar çok yer alması sizce doğru mu?
17 yaşında milli olan ilk futbolcu Nuri Şahin değil. Ben de o yaşta milli oldum. Emre Belözoğlu da aynı yaşta ay yıldızlı formayı giydi. Şu bir gerçek ki, Nuri iyi bir kumaş ve ileride çok daha iyi olacak. Maça ailesi de geldi. Bu, güzel bir olay. Herkes gibi benim de gözlerim yaşardı.
Ancak, annesi ve babası ile çıkan fotoğrafları ve yazılan yazılar bana biraz abartılı geliyor. Gazetelerde biraz fazlaca yer aldığı görüşündeyim. Saçma sapan haberlerle, onu olduğundan fazla gösterirsek çocuğa zarar veririz. Benim de en büyük korkum bu.
Şımartmadan kazanmalıyız
Bir gazete Rooney’e benzetmiş. O da ‘Benim adım Rooney değil, Nuri’ diyor. Doğru söylemiş. Gerçi Almanya’ya gidecek ve orada disipline girecek. Bu da benim için en büyük teselli. Türk basınına bu konuda büyük iş düşüyor. Henüz yolun başında olan Nuri gibi gençleri şımartmadan kazanmalıyız. Nuri yıldızlığa aday bir futbolcu ama henüz yıldız değil. Fatih Terim, Almanya maçında ona son 5 dakika görev verdi. Girer girmez de golünü attı. Herkese kolay gelebilir ama attığı gol, kolay değil, aksine zor bir gol.
Rakip fark etmez
* A Milli Takım’ın Almanya maçındaki görüntüsünü nasıl buldunuz? Arnavutluk’u yenip play-off’a kalırsak, sizce 2006 vizesini alabilir miyiz?
MİLLİ Takımımız, Almanya maçındaki gibi oynarsa, değil Arnavutluk’u, her takımı yener. Çünkü böyle bir potansiyele sahip. Bizim için tehlikeli maçlar sahamızda oynadıklarımız. Arnavutluk’la deplasmanda oynayacağız. Buna rağmen onları öyle ya da böyle yeneriz. Zaten A Milli Takımımız, Almanya karşısındaki futbolunu oynamak ve kendisi için önemli olan maçları kazanmak mecburiyetinde.
Yabancısı değiliz
Ay yıldızlı takımın kadrosunda iyi oyuncular var. Fatih Terim de iyi bir organizatör. Oyunculara şahsiyetlerini tekrar kazandırdı. Millilerimiz gayet şahsiyetli ve göze hoş gelen bir futbol oynuyor. Evvela Arnavutluk’u yenip, play-off’a kalalım, ondan sonra konuşalım. Play-off oynamak bizim kaderimiz oldu. Avusturya’yı yenerek 2002 Dünya Kupası’na gitmiştik. Letonya’ya da baraj maçlarında kaybetmiştik. Yani bu işin tecrübelisiyiz.
Oraya gelelim de hangi takım çıkarsa çıksın fark etmez. Almanya’da yapılacak finallere gitmek istiyorsak, önce Arnavutluk’u, ardından da play-off’ta karşımıza çıkacak takımı yenmekten başka çaremiz yok. Fatih Terim ve oyuncular yarınki maça bu bilinçle çıkacaktır. Galibiyetten başka bir sonuç düşünmüyorum.
Gürsoy’un konuşma hastalığı tuttu
* Ergun Gürsoy’un, ‘F.Bahçe bizi her alanda geçti’ sözleri G.Saray’da büyük tepki gördü. Gürsoy’un bu sözleri için neler söyleyeceksiniz?
Ergun Gürsoy yine konuşma hastalığına tutuldu. Fenerbahçe ile Galatasaray rekabet halinde olduğu için, Galatasaray yönetimindeki bir idarecinin bu sözleri söylemesi, sarı kırmızılıları rahatsız etti. Bazı şeyler, gerçek de olsa söylenmez. Kaldı ki, Ergun Gürsoy, böyle konuşmaya mecbur değil. Bu sözlerle bir huzursuzluk ortamı yarattı. Hiçbir idarecinin bu tür tartışmalara yol açmaya hakkı yok.
Alex Real’e gider mi
Koşmadan olmaz
* Alex, yeniden Real Madrid’in gündeminde. Resmi bir teklif gelirse sizce gitmeli mi?
Alex’in R.Madrid’e ya da başka bir kulübe gidip gitmeyeceğine Fenerbahçe yönetimi karar verir. F.Bahçe iyi organize olmuş bir kulüp. Alex’i gönderecekse yerine konulacak oyuncu ile temasları olur. Tabii, R.Madrid resmi bir teklifle gelir, Alex de gitmek isterse bu transfer gerçekleşebilir.
Ancak, iş gitmekle bitmiyor. Real Madrid’in ismi büyük. Alex, bu büyük ismin cazibesine kapılabilir. Ancak o, koşmadan oynayan bir futbolcu. F.Bahçe’deki bu rahat ortamı Real Madrid’de bulamayabilir. Yani yapılacak transferde şartları da göz önünde bulundurmak gerekir.
Yazının Devamını Oku