Burcu Sancar Çapa

#KadınOlmasa hayat olmaz

8 Mart 2019
Kadın, bizi dünyaya getiren annemiz, ilk oyunlarımızı beraber oynadığımız kız kardeşimiz, hayat arkadaşı eşimiz, çocuklarımızın annesi, öğretmenimiz, doktorumuz, iyi ki varlar dediğimiz arkadaşlarımız, dostlarımız…

Bugün Dünya Kadınlar Günü… Kadın, bizi dünyaya getiren annemiz, ilk oyunlarımızı beraber oynadığımız kız kardeşimiz, hayat arkadaşı eşimiz, çocuklarımızın annesi, öğretmenimiz, doktorumuz, iyi ki varlar dediğimiz arkadaşlarımız, dostlarımız… #KadınOlmasa, annemiz, kız kardeşimiz, hayat arkadaşımız, dostlarımız olmaz, aslında hayat olmaz…

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadın olmasa hayatın olmayacağını, kadınların hayatımızdaki önemini hatırlayıp, ‘iyi ki varlar’ diyebilmenin yanı sıra kadınların yaşadıkları çok ciddi toplumsal sorunlara dikkat çekmek için kutladığımız bir gün.

Maalesef tüm dünyada ve ülkemizde kadınlar, pek çok toplumsal sorun yaşıyorlar. Kadir Has Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, kadınların en büyük toplumsal sorunu şiddet. Aile ve Sosyal Çalışmalar Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi’nin beraber yürüttüğü bir araştırmada ülkemizdeki kadınların en az üçte birinin fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kaldığı tespit edilmiş. Ülkemizdeki kadınların yaşadığı diğer problemler de ekonomik eşitsizlik, eğitim fırsatlarından yararlanamama, taciz, aile ve toplum baskısı…
Hepimiz kadınlara yönelik şiddet ve kötü muamelelere karşıyız ve ortak temennimiz her kadının ve her kız çocuğunun – nerede yaşarsa yaşasın – tam potansiyelini, hayallerini, isteklerini gerçekleştirebilmesi ve bunun için gerekli olan bilgi, beceri ve fırsatlara, eğitim olanaklarına güvenli bir şekilde ulaşabilmesi.

Peki, bu dileğimizin gerçekleşebilmesi için bizim yapabileceğimiz neler var?

Öncelikle ülkemizdeki cinsiyet rollerini ve bu rollerin nasıl geliştiğini anlamamız lazım. Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın (AÇEV) 2017 senesinde yayınladığı bir araştırmada katılımcıların büyük bir bölümü, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve bu eşitliğin gündelik yaşamda uygulanabilirliğini benimsemediklerini söylemişler. Hatta bir katılımcı, kadın-erkek rolleri hakkında şunları söylemiş:

‘Normalde lider kimdir, erkektir. Eşitlik diye bir şey yok. Lider erkektir. Hayvanlara bak, dişi aslan avlıyor, erkek aslan geldi mi çekiliyor, erkek aslan en güzelini yer. Her zaman lider erkektir. Peki, o zaman gelsin mesela, eşitlik varsa, niye kadın dayak yediği zaman polise gidiyor şikayet ediyor? Sen de onu döv, eşitsek. Değil mi? Erkeğin gücü var, kadının yapamadığı bir şey var yani. Gücümüz var, erkek güçlüdür ve liderdir. Eşitlik diye bir şey de yok. ‘

Peki, bu kadar keskin ve sert toplumsal cinsiyet rolleri nasıl gelişir? Toplumsal cinsiyet rolleri de diğer sosyal roller gibi izlenerek, model alınarak ve pekiştirmelerle öğrenilir. Çocuklar ailelerini, yaşadıkları çevreyi gözlemleyerek annenin, babanın nasıl davrandığını, kızlara uygun görülen rolleri, erkeğe uygun görülen rolleri öğrenirler. Bu da onların sosyal gelişimlerinin çok önemli bir parçasıdır. Anne-babanın, erkek çocuğunun saldırgan davranışlarını ‘erkektir, sinirli olur’ diyerek görmezden gelmesi ya da ‘aferin oğluma, arkadaşıyla kavgada döven taraf olmuş’ diyerek ödüllendirmesi, kız çocuğuna ‘kızlar çok konuşmaz, uslu durur, karışmaz’ diyerek kendini ifade etmesini, özgüven gelişimini engellemesi, kız çocuğunun eğitimine önem vermeyip, sadece ev içi sorumluluklara yönlendirmesi, çocukların bu keskin toplumsal cinsiyet rolü algısının temelini oluşturur.

Yazının Devamını Oku

İnatçı çocukla nasıl baş edilir?

4 Mart 2019
Çocuklarda inatlaşma, genellikle doğal bir davranıştır. Özellikle okul öncesi ve ergenlik döneminde inatçılık, gelişimsel bir özellik olarak görülür. İnatlaşma, kişilik gelişiminin bir parçasıdır. Çocuklar aslında bize ‘Ben artık senden ayrı bir bireyim, kendi kararlarım ve tercihlerim var, ben de bağımsız olarak bir şeyler yapmak istiyorum’ mesajını vermeye çalışır.

Gelişimsel sınırlar içerisinde kendi tercihleri konusunda inatlaşan çocuklar, büyüdükleri zaman kullanacakları kendi ayakları üzerinde durma, kararlar alabilme becerilerini öğrenirler. Hatta araştırmalara göre kuralları sorgulayan, inatlaşan çocuklar hem eğitim hem iş hayatında daha başarılı oluyorlar. Üstelik arkadaşları yanlış şeyler yaptığında onları izlemek yerine kendi kararlarını uyguladıkları için kötü arkadaşların daha az etkisinde kalıyorlar.

Fakat gelişimsel dönemde beklenilenden çok daha fazla inat davranışı gösteren, isteklerini sürekli inatlaşma yoluyla ifade eden çocuklar için durum biraz daha farklı olabilir. Çünkü bazen çocuklar sizin sınırlarınızı test etmek amacıyla da inatlaşırlar. Bu inatlaşma krizleri doğru bir şekilde yönetilmez ise maalesef inatlaşma davranışı pekiştirilmiş olur.

Çocukların bu gibi inatlaşma krizleriyle en iyi şekilde baş edebilmeniz için birkaç öneri:

Çocuklar kaç yaşında olursa olsun, hayatlarının belirli bir düzende olması için uyku saati, tehlikeli oyunlar oynamamak gibi tutarlı kuralların konulması gerekir. Kurallar konusunda en önemli nokta koyduğunuz kuralların gerçekten gerekli olduğundan emin olmanız ve bu kuralların gerekçesini kısa ve net olarak çocuğunuza açıklamanızdır. Koyduğunuz kuralları, tutarlı olarak uygulayın. Durum öyle gerektirdi diye asla esnetmeyin. Mesela mağazaya girerken eğer sadece bir oyuncak alma sözü verdiyseniz, o gün çok ısrar etti diye daha fazla almayın. Çünkü bu çocuğunuza yeterince inatlaşırsam istediğim olur mesajını verir ve inatlaşma davranışını pekiştirir.

Çocuğunuz inatlaşmaya başladığı zaman ve sinirliyken onunla tartışmayın. Bağıran bir çocuğa karşılık olarak bağırmak, karışlıklı bağrışma yarışından başka bir işe yaramaz. Sakin kalmak için elinizden geleni yapın. İkiniz de sakinleştikten sonra iletişime geçmek en iyisidir.
Gelişimsel inatlaşma dönemlerinde çocuklar bazen neyi istediğini bile bilmeden inatlaşabilir. Bu tür durumlarda en iyi yöntem çocuğun dikkatini dağıtmaktır. Mesela, çocuğunuz daha önce izin vermediğiniz bir şeyi yapmak istediğinde, sakince ona bunun mümkün olmadığını yeniden hatırlatın ve yapabileceği alternatif bir şeyi önerin ya da gösterin. Eğer çocuk inatlaşmaya devam ederse yapılacak en iyi şey ona sakince yapmak istediğinin mümkün olmadığını ve bunun için üzgün olduğunuzu, onu anladığınızı söylemek ve kararınızın arkasında durmaktır.

Çocuklar her zaman kendilerine ne yapmaları gerektiğinin söylenilmesinden hoşlanmaz. Çocuklarınıza seçenekler sunun. ’Hadi yatağa’ demek yerine, ‘Uykudan önce bu kitabı mı, yoksa şu kitabımı mı okuyalım?’ diye sorun. Çok fazla seçenek sunmak da iyi değildir. Dolaptan kıyafet seçmesini istemek onun kafasını karıştırabilir. Ama eğer ona 2 ya da 3 tercih sunarsanız, bu işinizi kolaylaştırır. Seçenek sunduğunuz zaman çocuğunuz fikirlerine değer verildiğini hisseder ve kendi seçimini yaparak bağımsızlık duygusu yaşar.

Çocuğunuza bir şeyleri zorla yaptırmak yerine onun neden direndiğini anlamaya çalışın. Onun bakış açısından bakmayı deneyin. Çocuğunuzu ne kadar iyi tanırsanız onun inat krizleriyle o kadar iyi baş edersiniz. Ebeveynleri ile daha iyi iletişime sahip çocuklar daha uzlaşmacı olurlar. Çünkü dinlenildiklerini ve anlaşıldıklarını hissederler. Dinlenilen çocuk, sizi dinlemekte daha istekli olur. Çocuğunuza sürekli bir şeyleri zorla yaptırmak onu daha da inatçı yapar ve bu ileride iletişim problemlerine sebep olabilir.

Yazının Devamını Oku

Evde Montessori nasıl uygulanır?

25 Şubat 2019
Montessori yöntemi sadece okullarda kullanılabilen bir eğitim modeli değildir. Montessori’nin temel prensiplerini, çocuğunuz Montessori okuluna gitmese bile evde uygulayabilirsiniz.

PEKİ, BU TEMEL PRENSİPLER NELERDİR?

1. Yavaşlayın ve çocuğunuzu gözlemleyin:

Çocuğunuzun, istediği hızda çevresini incelemesine izin verin. Hareket etmesini, konuşmasını, paylaşmasını, işbirliği yapmasını teşvik edin. Kısaca daha az plan, daha fazla gözlem yapın. İlgili olduğu alanları iyi gözlemleyin. Bu ilgi alanlarını desteklemek için ona nasıl fırsatlar sunabilirim diye düşünün.

2. Varsayımları, önyargıları bir kenara bırakıp çocuğunuzun bakış açısını anlamaya odaklanın:

Montessori çocuk merkezli bir yaklaşıma sahiptir. Ona göre her çocuğa gelişim hızına, ilgi alanlarına göre yaklaşılmalıdır. Bu yüzden çocuğunuzun davranışlarını, iletişim becerilerini, tercih ettiği aktiviteleri, uyku ve beslenme düzenlerini gözlemlemek, onun bakış açısını anlayabilmek çok önemlidir.

3. İletişiminizde saygıyı temel alın:

Çocuğunuzla bir yetişkinle konuşur gibi iletişim kurun. Onu dinleyin. İletişim becerilerinde sizi model aldığını unutmayın.

4. Araştırarak, deneyerek öğrenmesini teşvik edin:

Sorularının cevaplarını kendisinin bulmasına yardım edin. Denemeyi, gerektiğinde deneyler yapmayı, araştırmayı öğretin.

5. Günlük işlere dâhil edin:

Montessori’nin temel prensiplerinden birisi de çocukların, küçük yaşlardan itibaren bağımsız bir şekilde kendi işlerini kendilerinin yapmayı öğrenmeleridir. Bu özgüvenli, bağımsız, problem çözebilen yetişkinler olabilmeleri için büyük önem taşır. Bu yüzden Montessor yönteminde çocuklar erken yaşlardan itibaren ev işlerine gelişim seviyelerine uygun şekilde dâhil edilirler. Sofra kurmaya yardım etme, çamaşır makinası boşaltma, alışveriş listesi hazırlama, basit atıştırmalıklar hazırlama gibi işlerde görev almaktan keyif alırlar.

6. Ödül-ceza yöntemi dışında alternatifler kullanın:

Montessori’de ödül kazanma ya da cezadan kaçınma gibi dış etmenlerle çocuğu motive etme yöntemleri kullanılmaz. Çocuğun anne-babanın rehberliğinde problemlere çözüm üretebilme, öfke anlarında kendini sakinleştirme becerilerini öğrenebilmesi önemlidir.

7. Rehberlik edin:

Montessori’ye göre anne-babalar, çocuklarına rehberlik eden, yardıma ihtiyaç duyduklarında sadece ihtiyaçları olduğu kadar yardım eden yetişkinlerdir. Asla çocuklarını yöneten patronlar ya da onlar ne istersen yapan köleler değillerdir. Montessori’nin temel amacı kendine güvenen, bağımsız, kendini birey olarak gören yetişkinler yetiştirmek olduğu için deneyerek, kimi zaman da hata yaparak doğruyu bulması ve kendini eğitmesi büyük önem taşır.

MONTESSORİ’YE GÖRE EV DÜZENİ NASIL OLMALI?

Evde Montessori yöntemini uygulayabilmek için, ev ortamınızı çocuklarınıza uygun hale getirmemiz ilk adımdır. İşte size birkaç öneri:

1. Çocuklara uygun mobilya ve araç-gereçler: Çocuklara uygun boyutta sandalyeler, masalar, küçük süpürgeler, sulama kovaları gibi çocuk dostu eşyalar edinin.

2. Evinizde çocuğunuzun kendisine uygun malzemelere kolayca erişebilmesi için düzenlemeler yapın: Etkinlik malzemelerine kolayca ulaşabilmesi için alçak raflar, boyuna uygun elbise askıları, oyuncaklarını düzenleyebileceği onun kaldırıp kullanabileceği boyutlarda sepetler gibi düzenlemeler evinizi Montessori’ye göre düzenleyebilmenizi sağlayacaktır.

3. ‘Az çoktur’ prensibini uygulayın: Çok kalabalık, bir sürü materyalin karışık durduğu ortamlar, kesinlikle Montessori’ye uygun değildir. Çocuğunuzun o dönemdeki ilgi alanları, gelişim aşamasına uygun şekilde seçilmiş, az sayıdaki etkinlik malzemelerinin çocuk tarafından ulaşılabilir olması ve ilgi dağıtan materyal kalabalığının olmaması çok önemlidir.

4. Malzemeleri dönem dönem değiştirin: Kullanılmayan, işi biten etkinlik malzemelerini kaldırıp saklamak, yerine o döneme uygun yeni malzemeler yerleştirmek temel prensiptir. Kaldırıp saklanan malzemeler, başka bir etkinlikte ya da başka bir gelişim döneminde tekrar kullanılabilirler.

ÖRNEK MONTESSORİ AKTİVİTELERİ

Montessori aktiviteleri, öz yeterliliği, bağımsızlığı, problem çözme becerilerini, motor gelişimi destekleyen, çocuğun ilgi alanlarına ve gelişim dönemlerine uygun ihtiyaçlarına göre oluşturulmuş etkinliklerdir. Temel aktivite kategorilerini şu şekilde özetleyebiliriz:

1. Müzik ve Hareket Etkinlikleri: Dans etme, şarkı söyleme, müzik aleti çalma, koşma, tırmanma, bisiklete binme gibi etkinliklerdir.

2. Dil Etkinlikleri: Kitaplar, bol diyalog, sohbet, belirli ilgi alanlarına uygun nesnelerle oluşturulmuş etkinlik sepetleri, dil etkinliklerinde kullanılabilir. Örneğin yapraklar, kozalaklar gibi mevsime uygun nesneler, sonbaharla ilgili resimli kartlar ve kitaplarla dolu sonbahar sepeti oluşturulabilir.

3. Sanat Etkinlikleri: Karalama, boyama, resim yapma, kesme, yapıştırma, dikiş, kille yapılan çalışmalar gibi sanat etkinliklerinden oluşur.

4. Günlük Yaşam Etkinlikleri: 

Sofra kurmak, basit yemekler, atıştırmalıklar hazırlamak, çiçekleri sulamak, masayı silmek, yatağını toplamak gibi çocuğun yaşına ve becerilerine uygun olarak düzenlenebilecek günlük hayat etkinliklerini içerir.

5. El-göz Koordinasyonu Etkinlikleri:

Nesneleri uygun şekilde kategorize etme, uygun yerlere yerleştirme, takma-çıkarma, sökme gibi el becerilerini, el göz koordinasyonunu destekleyen etkinliklerdir.

 

1. Yavaşlayın ve çocuğunuzu gözlemleyin:

Çocuğunuzun, istediği hızda çevresini incelemesine izin verin. Hareket etmesini, konuşmasını, paylaşmasını, işbirliği yapmasını teşvik edin. Kısaca daha az plan, daha fazla gözlem yapın. İlgili olduğu alanları iyi gözlemleyin. Bu ilgi alanlarını desteklemek için ona nasıl fırsatlar sunabilirim diye düşünün.

2. Varsayımları, önyargıları bir kenara bırakıp çocuğunuzun bakış açısını anlamaya odaklanın:

Montessori çocuk merkezli bir yaklaşıma sahiptir. Ona göre her çocuğa gelişim hızına, ilgi alanlarına göre yaklaşılmalıdır. Bu yüzden çocuğunuzun davranışlarını, iletişim becerilerini, tercih ettiği aktiviteleri, uyku ve beslenme düzenlerini gözlemlemek, onun bakış açısını anlayabilmek çok önemlidir.

3. İletişiminizde saygıyı temel alın:

Çocuğunuzla bir yetişkinle konuşur gibi iletişim kurun. Onu dinleyin. İletişim becerilerinde sizi model aldığını unutmayın.

Yazının Devamını Oku

Montessori yöntemi nedir?

18 Şubat 2019
Montessori eğitimi nedir? Yaşa göre Montessori etkinlikleri nelerdir? Montessori eğitimi nasıl uygulanır? Evde yapılacak Montessori aktiviteleri nelerdir?

ANNE-BABALAR İÇİN MONTESSORİ REHBERİ

Günümüzde özellikle anaokullarında adını sıklıkla duyduğumuz Montessori yöntemi, alternatif bir eğitim sistemidir. Aslında sadece anaokullarında değil, ilk ve ortaokullarda da kullanılabilmektedir. Üstelik hem okulda hem evde uygulanabildiği için ailelerin de Montessori eğitiminin esaslarını bilmeleri önemlidir.

MONTESSORİ NE DEMEK?

Montessori eğitim sistemi, 20.yüzyılda İtalyan Doktor Maria Montessori tarafından geliştirilmiştir. İtalya’da bu unvanı alan ilk kadın olan Montessori, eğitim alanına yönelerek zihinsel engelli çocuklarla çalışmalar yapmıştır. Çalışmaları sonucunda çocukların tedavisinin tıpta değil, eğitimde olduğuna karar vererek, çocukların doğasına uygun bir eğitim sistemi tasarlamıştır. Bu sisteminin en temel amacı, çocukların kendi öğrenme hızlarında, bireysel ilgi ve becerilerine uygun şekilde eğitim alabilmeleridir.

Günümüzde Montessori’nin gözlemlerine, çalışmalarına dayanarak oluşturduğu bu sistemi kullanan okullara Montessori okulları adı verilmektedir. Montessori okullarında kullanılan temel prensipler ise şöyledir:

1. DENEYİMSEL ÖĞRENME ESASTIR

Maria Montessori çocukların oturup öğretmenlerini dinleyerek değil, hareket edip, uygulayarak, deneyerek daha iyi öğrendiklerini gözlemlemiştir. Bu sebeple Montessori okullarında deneyimle öğrenme esastır. Çocuklar somut nesnelerle oynayarak, deneyerek, bildiklerini uygulayarak öğrenirler.

2. SINIFLARDA KARMA YAŞ GRUPLARI BULUNUR

Montessori sınıfları, farklı yaş ve beceri seviyesindeki çocukları bir araya getirir. Bunun amacı çocukların birbirlerini gözlemleyerek öğrenmesi ve kendini geliştirmesidir. Küçük çocuklar büyükleri gözlemleyerek, onları taklit ederek yeni bilgiler öğrenebilirler. Büyük çocuklar ise küçükleri izleyerek bilgilerini sağlamlaştırabilirler ve küçüklere yardım ederek liderlik becerilerini geliştirebilirler. Karma yaş grupları; 0-3, 3-6, 6-9 gibi yaş gruplarından oluşur. Böylece fazla yaş farkından kaynaklanabilecek olumsuzlukların önüne geçilmiş olur.

4. MÜFREDATI FARKLIDIR

Geleneksel eğitim sisteminde yer alan Matematik, Fen gibi derslerin yanı sıra Montessori’de günlük yaşam becerileri, duyu eğitimi etkinlikleri gibi dersler de bulunmaktadır. Günlük yaşam becerileri etkinlikleri, çocukların gündelik hayatta kullanabilecekleri becerileri edinmesini amaçlamaktadır. Örneğin küçük yaştakiler için ayakkabılarını bağlama, masayı silme gibi becerileri kapsar. Duyu eğitimi ise özellikle küçük yaşlar için çok önemlidir. Çünkü Montessori’ye göre çocuklar duyularıyla öğrenirler. Bu sebeple sınıflarında duyu gelişimi için özel materyaller kullanılır.

5. ÖĞRETMEN REHBER ROLÜNDEDİR

Montessori sınıflarında öğretmenler, rehber rolündedirler. Öğretmenlerin görevi çocukları gözlemlemek, ihtiyaçlarını, ilgi alanlarını anlamak ve onların doğru akademik materyallerle, doğru yöntemlerle, doğru zamanda tanışmasını sağlamaktır.

6. ÖĞRENCİ MERKEZLİDİR

Montessori okulları, öğrenci merkezlidir. Her çocuğun akademik seviyesi ayrı ayrı gözlemlenir ve ölçülür. Böylece her çocuk için ayrı, bireysel özelliklerine ve öğrenme hızına uygun özel müfredat programı oluşturulur. Sınıflarda çocuklar istedikleri yerde oturabilir ve öğretmenin rehberliğinde istediği konuda çalışabilirler. Bu sistemde öğrenciler, ilgi alanlarına göre özgür seçimler yapmaya yönlendirilirler.

7. BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM VARDIR

Montessori’de çocuğun bütün olarak her alandaki, fiziksel, sosyal, kişisel, bilişsel, duygusal eğitimine odaklanılır. Bu sebeple Montessori sınıflarında düz bir çizgi üzerinde yürümeye çalışan küçük bir çocuk, ahşap küplerle sayı sayan bir çocuk ve yoga yapan bir başka bir çocuğu yan yana görebilirsiniz. Montessori’de bütün eğitim alanları eşit derecede önemlidir.

8. ORTAM VE MATERYALLER, ÖZEL OLARAK TASARLANMIŞTIR

Montessori sınıfları, çocukların bağımsız bir şekilde öğrenirken ihtiyaç duyabilecekleri her şeyi içerecek şekilde tasarlanırlar. Bu eğitim sistemine özel koordinasyon aletleri, ahşap küpler, dominolar, ağırlık tüpleri gibi araç gereçler bulunmaktadır. Montessori’de eğitim araç gereçleri, kırtasiye ürünleri ve hatta kuru yapraklar bile olabilir. Önemli olan materyallerin doğru şekilde düzenlemesi ve çocuğun istediği anda ulaşabileceği şekilde yerleştirilmesidir. Sınıflarda çocuklar için geniş hareket alanı bulunur. Çocukların istediği an, istediği etkinliği yapma özgürlüğü ve kendi ihtiyaçlarını kendisinin giderebilme imkânı var.

Montessori okullarındaki her şey, çocukların kendilerini birey olarak görebilmesi, deneyerek, kimi zaman hata yaparak doğruyu bulabilmesi ve kendini eğitmesi üzerine planlamış gibidir. Peki Montessori yöntemi evde nasıl uygulanır? Montessori etkinlikleri nelerdir? Haftaya bu konu hakkında yazacağım. 

Günümüzde özellikle anaokullarında adını sıklıkla duyduğumuz Montessori yöntemi, alternatif bir eğitim sistemidir. Aslında sadece anaokullarında değil, ilk ve ortaokullarda da kullanılabilmektedir. Üstelik hem okulda hem evde uygulanabildiği için ailelerin de Montessori eğitiminin esaslarını bilmeleri önemlidir.

Montessori eğitim sistemi, 20.yüzyılda İtalyan Doktor Maria Montessori tarafından geliştirilmiştir. İtalya’da bu unvanı alan ilk kadın olan Montessori, eğitim alanına yönelerek zihinsel engelli çocuklarla çalışmalar yapmıştır. Çalışmaları sonucunda çocukların tedavisinin tıpta değil, eğitimde olduğuna karar vererek, çocukların doğasına uygun bir eğitim sistemi tasarlamıştır. Bu sisteminin en temel amacı, çocukların kendi öğrenme hızlarında, bireysel ilgi ve becerilerine uygun şekilde eğitim alabilmeleridir.

Günümüzde Montessori’nin gözlemlerine, çalışmalarına dayanarak oluşturduğu bu sistemi kullanan okullara Montessori okulları adı verilmektedir. Montessori okullarında kullanılan temel prensipler ise şöyledir:

Maria Montessori çocukların oturup öğretmenlerini dinleyerek değil, hareket edip, uygulayarak, deneyerek daha iyi öğrendiklerini gözlemlemiştir. Bu sebeple Montessori okullarında deneyimle öğrenme esastır. Çocuklar somut nesnelerle oynayarak, deneyerek, bildiklerini uygulayarak öğrenirler.

Montessori sınıfları, farklı yaş ve beceri seviyesindeki çocukları bir araya getirir. Bunun amacı çocukların birbirlerini gözlemleyerek öğrenmesi ve kendini geliştirmesidir. Küçük çocuklar büyükleri gözlemleyerek, onları taklit ederek yeni bilgiler öğrenebilirler. Büyük çocuklar ise küçükleri izleyerek bilgilerini sağlamlaştırabilirler ve küçüklere yardım ederek liderlik becerilerini geliştirebilirler. Karma yaş grupları; 0-3, 3-6, 6-9 gibi yaş gruplarından oluşur. Böylece fazla yaş farkından kaynaklanabilecek olumsuzlukların önüne geçilmiş olur.

Geleneksel eğitim sisteminde yer alan Matematik, Fen gibi derslerin yanı sıra Montessori’de günlük yaşam becerileri, duyu eğitimi etkinlikleri gibi dersler de bulunmaktadır. Günlük yaşam becerileri etkinlikleri, çocukların gündelik hayatta kullanabilecekleri becerileri edinmesini amaçlamaktadır. Örneğin küçük yaştakiler için ayakkabılarını bağlama, masayı silme gibi becerileri kapsar. Duyu eğitimi ise özellikle küçük yaşlar için çok önemlidir. Çünkü Montessori’ye göre çocuklar duyularıyla öğrenirler. Bu sebeple sınıflarında duyu gelişimi için özel materyaller kullanılır.

Montessori sınıflarında öğretmenler, rehber rolündedirler. Öğretmenlerin görevi çocukları gözlemlemek, ihtiyaçlarını, ilgi alanlarını anlamak ve onların doğru akademik materyallerle, doğru yöntemlerle, doğru zamanda tanışmasını sağlamaktır.

Yazının Devamını Oku

Bebekler neden ağlar? Ağlayan bebek nasıl sakinleştirilir?

12 Şubat 2019
Bebekler doğduklarında tamamen size bağımlıdırlar. Henüz dil gelişimlerini tamamlamadıkları için ağlamak, onların iletişim kurmak, ‘acıktım’, ‘bezim pislendi’, ‘sıkıldım’, ‘burada rahat değilim’ diyebilmek için kullanabildikleri tek yoldur Bazen bebeğinizin hangi ihtiyacı için ağladığını anlamak zordur. Ama büyüdükçe sizinle iletişim kurmak için göz kontağı, sesler çıkarma, gülümseme gibi yeni yollar öğrenecektir.

O zamana kadar, bebeğinizin ağlamasının olası sebepleri ve onu sakinleştirmek için yapabilecekleriniz:

Ağlıyorum, çünkü açım:

Açlık, bebeklerin ağlama sebeplerinin başında gelir. Bebeğiniz ne kadar küçükse, açlık sebebiyle ağlama ihtimali o kadar yüksektir. Bebeklerin mideleri küçük olduğu için, bir anda çok fazla yiyemezler ve çok sık acıkırlar. Bu yüzden özellikle ilk aylarda bebeğinizi ihtiyaç duyduğu kadar sık sık beslemeye dikkat edin.

Ağlıyorum, çünkü gazım var:

Yemekten sonra bebeklerin gaz çıkarabilmek için de yardıma ihtiyaçları vardır. Gazlarını çıkaramamak da ağlamalarına sebep olabilir.
Ağlıyorum, çünkü kucağa alınmak istiyorum:

Yazının Devamını Oku

Daha mutlu ve sağlıklı bir aile ortamı için 5 öneri

5 Şubat 2019
Ailemiz, hepimiz için kıymetlidir. Aile içerisinde mutlu olmak, hayatımızın kalitesini artıran, çocuklarımızı daha iyi yetiştirmemizi, geleceğimize güvenle bakmamamızı sağlayan en önemli faktörlerden birisidir.

Mutlu, huzurlu ve sağlıklı aile ortamında büyüyen çocuklar dış dünyayla daha sağlıklı ilişkiler kurarlar. Bu da onlara daha rahat sosyal iletişim kurmalarında, arkadaşlık ilişkilerinde başarılı olmalarında yardımcı olur. Problem çözme, stresle başa çıkma becerileri gelişir. İleride kendine güvenli, güçlü yetişkinler olmalarını sağlar. Ancak aile içerisinde sağlıklı, pozitif ilişkiler kurmak ve bunu devam ettirebilmek her zaman kolay değildir.

Her ailede sinirlerin gerildiği, yanlış anlamaların olduğu durumlar yaşanır. Bu durumlarla baş edebilmek, mutlu, sağlıklı aile ortamı yaratabilmek ve bunu zor zamanlarda koruyabilmek için 5 temel öneri…

Çoğumuzun ev içinde ve ev dışında sorumluluklarla dolu, yoğun bir hayatı var. Ama yine de ailemizle beraber olduğumuz zamanlarda diğer şeyleri bir süre kenara bırakarak, telefona, televizyona bakmadan sohbet edebilmek, sevgimizi, ilgimizi gösterebilmek çok önemlidir. Bu yüzden fırsat bulduğunuz zamanlarda mutlaka ailece sohbet etmeye özen gösterin.

İş ve ev hayatını mümkün derecede karıştırmayın. Yapmanız gereken bir sürü şey olsa da mutlaka çocuklarınızla ailecek sohbet edecek günlerinin nasıl geçtiğini dinleyecek vakti ayırın.

Çocuklarımız onlara önem verdiğimizi gördüklerinde, bizim için önemli olduklarını ve sevildiklerini hissederler. Bu da ileride hem sizinle hem de arkadaşlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmalarına, kendine güvenli bireyler olmalarına yardımcı olur.

Çocuklar doğru iletişim kurmayı ailelerini gözlemleyerek öğrenir. İyi bir dinleyici olmak, onlara dinlemeyi öğretmek açısından da çok önemlidir. Çocuklarınızı, aile üyelerinizi dinlerken mutlaka duygularını da anlamaya çalışın, duygular hakkında konuşun. Çocuklarınızın neden bazı davranışları gösterdiğini anlamaya çalışırken mutlaka içinde bulundukları ruh hallerini, duygularını da göz önünde bulundurun. Duyguları hakkında konuşmak, çocukların duygularının farkına varmasına ve bunları doğru şekilde ifade edebilmesine yardımcı olur.

Çocuklar pek çok davranışı sizi izleyerek öğrenir. Yaptıklarınızın, söylediklerinizle çeliştiği zamanlarda, genellikle yaptıklarınızı taklit ederler. Mesela çocuğunuza az televizyon izlemesini söyledikten sonra bütün gün elinizde kumandayla oturursanız çocuğunuza çok televizyon izlemenin yanlış bir şey olduğunu öğretemezsiniz.

Beraber eğlenmek, beraber gülmek aile bağlarını güçlendirir. Ailece kutlamalar yapmak, sinema, gezi gibi keyifli aktiviteler düzenlemek, beraber kutu oyunları oynamak ve yaptığınız etkinliklere bol bol eğlence katmak, beraber keyifli vakit geçirmenizi sağlar.

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuzun potansiyel yeteneklerini nasıl keşfedersiniz?

22 Ocak 2019
Her çocuğun kendine özgü yetenekli olduğu alanlar vardır. Çocuklar çok erken yaşlardan itibaren bu alanları alışkanlıkları, ilgileri, tercihleriyle belli ederler. Kimisinin çizim yeteneği, kimisinin görsel hafızası, kimisinin spora yatkınlığı bu konularda potansiyellerinin olduğunu gösterecek şekilde ilgi çekicidir. Peki, çocukların yetenek ve becerileri nasıl keşfedilir? Uzman Psikolog Burcu Sancar Çapa, konuyla ilgili önerilerini sundu.

Anne babalar çocuklarının bu potansiyellerini ne kadar erken fark ederlerse, çocuklar onları geliştirebilmek için o kadar çok imkâna sahip olacaktır. İşte konuyla ilgili anne babalara düşen görevler…

Çocuklarla oyun oynayarak ya da onları oynarken izleyerek onlar hakkında pek çok bilgi edinebilirsiniz. Çocuklar oyun oynarken yaratıcılıklarını, doğal yeteneklerini, güçlü yönlerini özgürce ortaya çıkarırlar. Çocuğunuzun kendisini, çevresini nasıl gördüğünü, tercihlerini, ilgili olduğu konuları oyunlarını izleyerek öğrenebilirseniz.

Kimi çocuk oyunlarında öğretmen rolü, kimisi doktor rolü üstlenerek sevdiği temaları canlandırır. Kimi çocuk ise oyuncaklarıyla değişik figürler ortaya çıkarmaya bayılır. Kimisi mikrofonuyla şarkılar söyler. Kimisinin çizdiği resimlerdeki detaylandırmalar çok özenli ve orijinaldir. Kimisi kendi başına oyuncak arabaları söküp tekrar birleştirmede olağanüstü bir beceri gösterir. Yakından gözlemek, çocuğu izlemek bize bu özelliklerini anlamakta yardımcı olur. Çocuğunuzu izlerken kendinize şu soruları sormak size rehberlik edebilir:

Onu en çok ne mutlu ediyor, ne heyecanlandırıyor? Hangi aktiviteleri, hangi oyuncakları tercih ediyor? Ne ile en çok dikkatini toplayarak vakit geçiriyor? Boş zamanlarında neler yapıyor? Neyle ilgileniyor?

Çocuklar kendi potansiyellerini herkesten iyi bilirler. Onlar ilgilendikleri şeyler hakkında konuşurken onları dinleyin. Sorularını cevaplamaya, cevaplayamıyorsanız da beraber araştırmaya çalışın. Onlara sorular sorarak ilgilendiğinizi belli edin. Desteklendiğini hissetmek çocuğun kendisine güvenmesine ve kendisini daha da geliştirmesine yardımcı olacaktır.

Çocuğunuz için okul aktiviteleri seçerken spor ya da sanat çalışmalarına yönlendirirken ona bolca seçenek sunun. Sizin hiç ilginizi çekmeyen bir şeyi seçse bile onu mutlaka destekleyin ve denemesini sağlayın. Hatta neyi seçeceğine karar vermeden önce farklı aktiviteleri denemesine izin verin. Mutlaka denedikleri arasından 1 ya da 2 tanesine daha fazla çekim duyarak onları seçecektir. Onu zorlamadan, gerçekten ilgisini çeken şeyi bulmasına yardımcı olun, ona rehberlik edin.

Anne babalar, çocuklarının başarılı olmasını sağlamaya çalışırken kimi zaman çocuklarının yaptıklarını sürekli yorumlayarak, değerlendirerek istemeden onların üstüne yük yüklemiş olurlar. Çocuğunuz size çizdiği bir resmi gösterdiği zaman gereğinden fazla yorum yapmak, çocuğunuzun performansı hakkında kaygılanmasına sebep olabilir ve risk alma, denemeler yapma isteğini azaltabilir.

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuz cep telefonu mu istiyor?

15 Ocak 2019
Akıllı telefon, hayatımıza gireli çok uzun zaman olmasa da, kısa sürede günlük hayatımızın vazgeçilmesi zor bir parçası haline geldi. Haberleşme, sosyalleşme, gündemi takip etme gibi faydalarının yanı sıra fazla ve yanlış kullanımının da zararları olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Anne-babalar olarak bizler de kendi cep telefonu kullanımımız konusunda dikkatli olmaya çalışırken, çocuklarımız kendi cep telefonlarını istediğinde buna hazır olup olmadıklarına karar vermekte zorlanmamız son derece normaldir.

Öncelikle anne-babaların bilmesi gereken, çocuklarına cep telefonu almak için herkes için geçerli belirli bir doğru yaş olmadığıdır. Genellikle cep telefonu almak için ortaokul yıllarını beklememiz gerektiği söylense de, aslında cep telefonunun güvenli ve doğru bir şekilde kullanılabilmesi, çocuğun yaşından çok olgunluğuna ve içinde bulunulan şartlara bağlıdır. Bu yüzden anne-babaların cep telefonu alma kararı vermeden önce şu soruları kendilerine sormaları önemlidir:

Anne-babalar ve çocuklar, genellikle farklı sebeplerle cep telefonunun bir ihtiyaç olduğunu düşünürler. Çocuklar, cep telefonu isterken arkadaşlarının kendi telefonları olduğunu, onlarla haberleşmek, bazı uygulamaları kullanabilmek için telefona ihtiyaçları olduklarını söylerler. Aileler ise cep telefonunun çocuklarına kolayca ulaşabilmek, acil durumlarda haberleşmek için iyi bir fikir olduğunu düşünürler.
Eğer çocuğunuz okula giderken toplu taşımayı kullanıyorsa, okul dışında kendi başına katıldığı kurslar varsa haberleşebilmek gerçekten önemlidir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken çocuğunuza cep telefonunu hangi amaçla aldığınızı iyi bir şekilde açıklayıp, eğer arkadaşlarıyla mesajlaşmaları ders çalışmasını, okul hayatını etkilerse kullanımını sınırlayacağınızı baştan anlatmaktır.

Çocuğunuzun eline dünyaya açılan sanal bir pencere vermeden önce mutlaka onu güvenlik konusunda bilgilendirmelisiniz. Yabancılarla şifre paylaşmamak, tanımadığı insanlarla görüşmemek, çok fazla kişisel bilgi veren, uygun olmayan paylaşımlarımdan kaçınmak gibi temel konuları ona anlatın. Mutlaka internet, sosyal medya kullanımı, indirilebilecek uygulama seçimleri konusunda kurallar koyun. Kurallara uymadığında cep telefonu kullanamayacağını açıklayın.

Çocuğunuzun cep telefonunun nasıl, ne zaman, nerede kullanabileceğini bilmesi, okulun cep telefonu konusundaki kurallarına uyması da karar verirken göz önünde tutmanız gereken faktörlerdir. Sürekli eşyalarını kaybeden, ödevini okulda unutan çocuklar, telefonlarını da kaybetmeye meyilli olurlar. Teknolojik bir aletin sorumluluğunu çocuklara vermeden önce mutlaka çocuklarınızı bu konularda bilgilendirin.

Günümüzde cep telefonları, resim paylaşma, canlı yayın yapabilme, video çekme gibi pek çok özellik, pek çok da ilgi çekici uygulama programları ile doludurlar. Bizler ebeveynler olarak ne kadar kontrol etsek de, bazı uygulamaları kaldırsak da, teknoloji dünyasında alabileceğimiz önlemler aslında kısıtlıdır. Bu yüzden gerçekten doğru olan yöntem, çocuklarımıza teknolojiyi doğru kullanmayı öğretebilmektir. Çünkü cep telefonunu her ellerine aldıklarında karşılarına pek çok seçenek çıkacaktır ve önemli olan bizim uygulamaları kontrol etmeye çalışmamızdansa, onların dijital dünyada doğru seçimler yapmayı öğrenebilmeleridir.

Çocuğunuza cep telefonu almadan önce, mutlaka onun ne kadar sorumluluk sahibi olduğunu, kurallara ne kadar uyum sağlayabildiğini göz önünde tutun. Ayrıca sosyal muhakeme ve olgunluk da cep telefonunu güvenli bir şekilde kullanabilmesi için çok büyük önem taşır. Eğer çocuğunuzun yeterince olgun olmadığını düşünüyorsanız, onunla konuşun. Arkadaşlara gönderilen fotoğrafların sonuçlarının neler olabileceğini, paylaşılan özel bilgilerin nasıl kötüye kullanılabileceğini, internette kendisiyle konuşmak isteyebilecek kötü niyetli kişilerin olabileceğini anlamasına yardımcı olun. Oyunların, uygulamaların bağımlılık yapma potansiyellerini, bu yüzden sınırlamalar gelmesi gerektiğini açıklayın. Acil durumlarda, soruları olduğunda size danışmaları gerektiğini anlatın.

Çocuklar her zaman harika seçimler yapamayabilirler, çünkü hala öğreniyorlardır. Doğru seçimler yapmayı ancak sizin rehberliğinizde seçimler yaparak öğrenirler. Eğer çocuklarınıza olan güveniniz, kaygılarınızdan daha fazla ise, onlara dünyaya açılan dijital pencereyi faydalı, ihtiyaçlarına uygun bir şekilde ve sizin rehberliğinizde kullanması için verebilirsiniz. 

Yazının Devamını Oku