Bülent Katarcı

Kanser tedavisinde doğru beslenme

28 Ekim 2018
KANSERDEN korunmak için sağlıklı beslenmenin önemi günümüzde artık herkes tarafından iyi biliniyor.

 

Bunun yanı sıra kanser tedavisi görmekte olan bir hasta için de iyi ve doğru beslenme oldukça önemli, hatta tedavinin bir parçası olarak kabul edilebilir. Kanser tedavisi sırasında yeterli ve dengeli beslenen bir hasta kendisini daha iyi hisseder ve bu sayede tedaviye daha iyi uyum gösterir. Hastada tedaviye bağlı oluşabilecek yan etkiler daha hızlı ortadan kaldırılabilir ve tedavi nedeniyle artan enfeksiyon riski azaltılabilir. Kanser hastalarında doğru ve sağlıklı beslenme, bağışıklık sistemini destekler ve bu sayede kanser hücreleriyle daha kolay savaşılabilmesini sağlar.
Özel durumlar dışında tüm kanser hastalarının sağlıklı beslenmesi için öneriler sunan Ege Özel Onkoloji Radyoterapi Merkezi doktorlarından radyasyon onkolojisi uzmanı Dr. İlker Karadoğan, kanser tedavisi ve doğru beslenme konusunda şu bilgileri verdi:

VÜCUDU GÜÇLENDİRİYOR

“Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkileri nedeniyle hastalarda halsizlik ve yorgunluk görülebiliyor. Bu dönemde doğru beslenme kurallarına uymak ve bazı gıdaları diyetten çıkararak bazılarına ağırlık vermek hem ilaç yan etkilerinin hem de diğer şikayetlerin azaltılmasında etkili oluyor.
Sağlıklı beslenme, hastalıklardan korunmanın yanı sıra iyileşme döneminde de vücudun savunma mekanizmalarını güçlendiriyor. Tedavisinde yan etkilerle karşılaşılan kanserle de doğru beslenme desteği sayesinde daha kolay mücadele edilebiliyor.
Kanser tedavisi sırasında hastaların beslenmesi, hastalığın yerine ve çeşidine, aynı zamanda tedaviye bağlı oluşabilecek yan etkilere göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle hasta için uygun beslenme şeklinin, tedaviyi uygulayan hekim tarafından belirlenmesi daha doğrudur.”

NELERİ NASIL YİYELİM?

Yazının Devamını Oku

Sağlık Turizminde İzmir’in fırsatları

21 Ekim 2018
GÜNÜMÜZDE “süresi belli olmayacak şekilde yaşadığın yerden başka bir yere sağlık için seyahat etmeye” sağlık turizmi adı veriliyor.

Hem yurt içi hem de yurt dışında yapılabilen sağlık turizminin pek çok çeşidi bulunuyor. Hem sağlığınız hem de tatil ihtiyacınız için oldukça tatmin edici olan sağlık turizmi, bu amaç için kurulmuş özel hastanelerde yapılıyor. Yılda ortalama 30 milyon kişinin sağlık turizminden faydalandığı hesaplanıyor. Dünyada sağlık turizmi harcamalarının ise yaklaşık 500 milyar doları bulduğu ifade ediliyor. Bu rakamın 2023’te 1 trilyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
İşte bu kadar büyük öneme sahip bu sektörü ve İzmir’in yerini Medical Park İzmir Hastanesi Genel Müdürü Veysi Kubba’dan dinledik.


ÇOK İYİ BİR NOKTADAYIZ
“İzmir’de çok iyi hekimler var. İyi altyapı da yavaş yavaş oluşuyor. Ama bu potansiyel yeterince değerlendirilebiliyor mu? İzmir’e yurtdışından direkt uçak seferleri yapılmıyor. Bu coğrafyada Ortadoğu, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Orta Asya’yı ele aldığımızda 1 saat uzaklıkta 1.5 milyar insan yaşıyor. Bu insanların 200 milyonu her yıl sağlıkları için çözüm arıyor, bir ülkeden diğerine gidiyor. İzmir, sağlıkta iyi bir noktada. Gelecekte daha iyi yerlere gelecek. Hekim kalitesi itibarıyla İzmir, İstanbul’dan sonra üst noktada bir kent. Verilen kaliteli hizmet İzmir’e genel fayda sağlıyor. Ama sağlık turizmi konusunda Turizm Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ayrı ayrı çalışmalar yapıyor.”


KİŞİ BAŞI 10 BİN DOLAR

Yazının Devamını Oku

Kalbimiz ağır işçi

14 Ekim 2018
Vücudumuzun en önemli organlarından biri kalbimiz. Aslında vücudun bütün organlarının görevleri ve özellikleri farklı. Bu nedenle her biri ayrı önemli. Fakat toplum tarafından en çok bilinen ve değer gören iki organdan biri kalbimiz, diğeri beynimiz.

 


En çalışkan ve nazik organımız kalbimizin ‘ağır işçi’ olduğunu belirten Kent Sağlık Grubu kardiyoloji uzmanlarından Doç. Dr. Cevad Şeküri, “Ona iyi bakmamız gerek” dedi. Doç. Dr. Şeküri, kalbimizin tüm yaşam boyunca durmadan çalışmak ve temiz kanı vücudumuza pompalamak zorunda olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:

KORONER DAMARLAR

“Kalbimiz günde ortalama 100 bin kez atarak yaklaşık 350 su damacanası kadar kanı pompalıyor. Gündüz ortalama 75 bin, gece ise 25 bin civarında kalp vurusu oluşuyor. Tüm hayat boyunca 3-3.5 milyar vurunun üzerinde atarak ufak bir göl kadar kan pompalıyor. Bu kadar çalışan organımıza mutlaka iyi bakmamız, onu iyi korumamız gerekiyor. Kalbimizin bu görevi sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için kalp kasını besleyen ve yeterli oksijeni sunan sağlıklı ve açık koroner damarlara ihtiyacı var. Ortalama 3 milimetre olan koroner damarlarımızı daraltan, tıkayan ve pıhtılaştıran en önemli risk faktörlerinin başında hipertansiyon, diyabet, aşırı kolesterol yüksekliği, hareketsiz yaşam, kilo fazlalığı, genetik yatkınlık, sigara ve tütün mamülleri tüketimi geliyor.”

KALBİNİ TANI VE KORU

Dünyada kalp damar hastalıklarının en önemli ölüm sebebi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Şeküri, bu yıl 29 Eylül Dünya Kalp Farkındalık Günü’nün temasının ‘benim kalbim, senin kalbin, hepimizin kalbi’ olarak belirlendiğini söyledi. Şeküri, “Bu günün amacı, insanlarda kalp hastalıkları ve bu hastalıklardan korunma farkındalığı yaratmak. Mesaj ‘Kalbini Tanı ve Koru’... Ani ölümlerin çoğu kalp damarının tıkanmasına bağlı gerçekleşen kalp krizleri sonucu oluşuyor. Dünyada yılda 17 milyon, ülkemizde ise 250 binin üzerinde insan kalp damar hastalığı nedeniyle kaybediliyor. Kalp damar hastalıklarından korunmanın en önemli ve kolay yolu ise ona yakalanmamaya çalışmak” dedi ve önerilerini şöyle sıraladı:

NE YİYELİM, NE YAPALIM?

Yazının Devamını Oku

Hastalıktan değil geç kalmaktan kork

7 Ekim 2018
TÜRKİYE’de her 10 kadından birini etkileyen meme kanseri, kadın kanserleri arasında en sık görülen tür.

 

 

Meme kanserinin görülme oranı, yaşla birlikte artıyor. Bu nedenle 40 yaş sonrası kadınların düzenli muayene ve mamografi yaptırmaları çok önemli. Erken tanısı konmuş meme kanseri tamamen tedavi edilebilen bir hastalıktır. Kadınların her ay kendi kendilerine yapacağı kontrol, meme kanserinin erken teşhisine olanak tanımaktadır.

Ege Üniversitesi  Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşenur Oktay, erken tanı ve tedavi ile ilgili bilgi verdi.

 

TARAMA YÖNTEMLERİ ÖNEMLİ

Meme kanseri meme hücrelerinde başlayan kanser türüdür. Erken tanıda tarama yöntemleri büyük önem taşır.Etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış tek tarama yöntemi mamografidir. Bu yöntemle, memede oluşan bir kitle elle hissedilebilecek boyuta gelmeden ve diğer dokulara yayılmadan önce, erken evrede yakalanabilmektedir. Mamografi meme kanserinden ölümleri en az yüzde 25-30 azaltıyor. Tarama programını düzenli uygulayan İngiltere, İsveç ve Amerika gibi ülkelerin istatistiklerinde meme kanserinden ölümlerin 1990’lı yıllardan itibaren düştüğü bir gerçektir. Ülkemizde de yaygınlaşması için Sağlık Bakanlığı ve diğer ilgili kurumlar çalışmaktadır. 

 

Yazının Devamını Oku

Obezitede Avrupa şampiyonuyuz

30 Eylül 2018
DÜNYADA obezite 1975’ten bu yana üç kat arttı. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre obezite artık sadece Amerika gibi yüksek gelirli ülkelerin sorunu değil. Yoksul ya da gelişmekte olan ülkelerde de obezite oranı hızla artıyor.


Dünya Sağlık Örgütü tarafından açıklanan son verilere göre yüzde 32’lik oran ile Avrupa’da birinci, dünyada ise dördüncü sıradayız.
Peki nasıl bu hale geldik?
Birinci sebep, eskiden beslenme alışkanlığımız içinde hiç olmayan fast-food, pizza, cips, kola, hazır şekerli içecekler, abur cubur gibi gıdaların bir şekilde sıradan günlük tükettiğimiz ürünler haline gelmiş olması. Özellikle çocuk yaşta alışılan bu gıdalar, içerdikleri katkı maddeleri dolayısıyla yüksek bağımlılık yaptıklarından, geleceğimizin sağlıklı nesilleri için en büyük tehditlerin başında geliyor.
İkincisi, ekmek gibi en temel gıdadan tutun aklınıza gelecek her türlü besinde doğal olana artık ulaşamıyoruz. Doğal ürünlerin kıymeti her geçen gün daha çok anlaşılsa da alınacak çok yolumuz olduğu kesin.
Üçüncüsü ise hareket etmiyor olmamız. Sosyo-kültürel düzey ve yaş gözetmeksizin spor yapma alışkanlığımız neredeyse yok. Hızlı kent yaşamında çoğu insan zamansızlıktan yakınırken, istatistiki veriler her 10 dakikada bir cep telefonuna bakabilecek vaktimiz olduğunu gösteriyor.

 

Peki biz obezite ile mücadelenin neresindeyiz?

Yazının Devamını Oku

Kalbimiz bizim için atıyor

16 Eylül 2018
TÜRKİYE’de hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin yüzde 45’ine kalp ve damarların sebep olduğunu biliyoruz.

Bu, her 3 kişiden birinin kalp - damar hastası olduğu anlamına geliyor. Kalp atımlarının sıklaşması ya da kalbin doğal ritminin bozulması sık görülen sağlık sorunlarından biri. Arka planda bir sağlık probleminin olduğunu düşünerek kalp çarpıntısının her türlüsünü ciddiye almak gerekiyor. Özellikle de tansiyon yüksekliği, kolesterol, trigliserid dengesizliği, kalp yetmezliği, nefes darlığı, şeker hastalığı gibi bir problem varsa dikkatimizi daha da yoğunlaştıralım.
Aile Hekimliği Uzmanı ve Herkes İçin Acil Sağlık Derneği Başkanı Dr. Ülkümen Rodoplu, “Türkiye’de yapılan sağlık araştırmalarında her 3 kişiden birinde hipertansiyon hastalığı olduğu ortaya çıktı. Bunun yanında hipertansiyon hastası her 3 kişiden ikisi hastalığının farkında değil. Bu durum hastalık kontrol altında tutulmadığı için büyük ölüm riskidir. ABD’de nüfusun yüzde 29’u, Avrupa’da yüzde 44’ü, Türkiye’de ise yüzde 31.8’i hipertansiyon hastası. Tansiyon hastaları mutlaka düzenli olarak kontrol altında olmalıdır. Ancak her 5 hastadan dördünde kan basıncı kontrolü yeterli değil. Her 3 tansiyon hastasından birinde ise geç tanı ve yetersiz tedavi söz konusudur” diyor.

BELİRTİLERİ NELER
Göğüste sıkıştırıcı veya baskı tarzında ağrı, dolgunluk hissi en sık rastlanan yakınma. Bu, başlangıçta gelip geçici olabilir. Bu ağrı eğer 15 dakikadan uzun sürüyorsa kalp krizi akla gelmelidir. Kısa süren ağrılar spazm ile ilgili olabilir. Kalp krizinin öncüsü niteliğindedir ve “nasıl olsa geçer” diye vakit geçirilmemelidir. Göğüs ağrısı omuza, kollara, sırta, çeneye, mideye yayılabilir. Sersemlik hissi, terleme, bulantı-kusma, nefes darlığı, çarpıntı, soğuk terleme veya baş dönmesi de göğüs ağrısına eşlik edebilir veya tek başına ilk belirti olabilir.

İLK YARDIMDA YAPILACAKLAR
* 112 Acil ambulansı arayın. Mecbur kalmadıkça böyle bir hastayı kendi aracınızla Acil Servis’e götürmeyi düşünmeyin.
* Kanın damar içinde pıhtılaşmasını geciktirmek için 300 mg midede çözünen aspirinlerden 1 adet çiğneyin, bütün olarak içmeyin.

Yazının Devamını Oku

Tip 2 Diyabet hızla yayılıyor

2 Eylül 2018
ŞEKER hastalığının orta ve ileri yaşlarda sık görülen tipi olan insüline bağımlı olmayan diyabet (Tip 2 Diyabet) bütün dünyada büyük bir hızla yayılıyor. Özellikle kilo fazlalığı ve şişmanlığın büyük bir salgın gibi yayılması bu tip diyabet ile karşılaşma olasılığını artırıyor.


‘Tip 2 şeker hastalığının ameliyatla çözümü’ konusunda bilgi veren Özel Tınaztepe Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Mehmet Deniz, bu konuda sorularımızı yanıtladı;
* Bu ameliyat için kimler uygun aday?
Vücudunda insülin rezervi henüz tükenmemiş ve yeterli seviyede olan hastalar, uygun tedaviye rağmen kan şekeri kontrol altına alınamamış olanlar, göz, kalp, damar sistemi, böbrek, sinir ve ayak gibi organ hasarı başlamış, obezite nedenli tip 2 diyabete yakalanmış hastalar metabolik cerrahiden fayda görür.
* Ameliyata uygun olduğunuzu nasıl anlarsınız?
Metabolik cerrahiden fayda görüp göremeyeceğinizi anlamak için başvuru sonrasında birçok test yapılır. Bu testlerin amacı; vücut insülin rezervinizi anlamak, altta yatan hormonal bozukluğunuz varsa saptamak, şeker hastalığının kalıtsal seyreden ara formları ile tip 2 diyabetli hastaları ayırmak, karaciğer, böbrek, göz gibi organlara varsa yaptığı tahribat düzeyini belirlemek, ameliyat öncesi düzeltilmesi gereken vitamin mineral hormon eksikliği gibi tedavi edilebilir durumları belirlemek, kan şekeriniz ileri derecede yüksek ya da düzensiz ise öncelikle tedavi ile normale yakın düzeylere getirmek. Ameliyat olmaya engel bir hastalığınız olup olmadığını saptamak, karın içi organları ve özellikle sindirim sistemini kontrol etmek. Eğer bu ayrıntılı test aşaması sonucu metabolik cerrahiye uygun olduğunuz düşünülürse ameliyat planı yapılır.
* Peki ameliyat nasıl yapılıyor?

Yazının Devamını Oku

Triaj’ı hekimle uygulayan tek hastane

19 Ağustos 2018
TÜRKİYE’nin önemli sağlık merkezlerinden olan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi yılda 200 bin hastaya sağlık hizmeti veriyor. Acil Servisi ise hastaların triaj ekibi tarafından karşılandığı Türkiye’deki tek acil servis. Hastaların acil servise alınma süreleri ise 5 dakikanın altında.


Ülkenin her yerinden hasta sevki aldıklarını belirten Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Acil servisimiz 2005’ten bu yana alanında Türkiye’nin en önemli merkezlerinden biri haline geldi. Hastanemizin öncelikli bölümlerinden birisi olarak görüyoruz” diye konuştu.

3’LÜ TRİAJ SİSTEMİ
Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Selahattin Kıyan hastaların acil servis içine ortalama alınma sürelerinin 5 dakikanın altında olduğunu ifade ederek “Kalabalık saatlerde hayatı tehdit edici yakınması olmayan hastalar için bu süre uzayabiliyor. Acil Servis’e başvuran hastalarımızı bir hekim, hemşire ve hasta taşıma personelinden oluşan triaj ekibi tarafından karşılanıyor. Servisimizde Sağlık Bakanlığı’nın uyguladığı 3’lü triaj sistemi geçerli. Hastalarımız triaj sonucu belirlenen kodlara göre tedavi alıyorlar” dedi.
Yoğun bakım gerektiren kırmızı triaj kodlu hastalar ve 112 vasıtası gelen hastaların hızla resüsitasyon odasına alındığını belirten Prof. Dr. Kıyan, “Bu hastalarımız öğretim üyesi veya acil tıp uzmanı gözetiminde acil tıp asistanları tarafından değerlendirilip tedavileri yapılıyor. Yakın takip ve tedavi gerektirenler ile kalp hastalığı, solunum sıkıntısı, çoklu travma, inme, beyin kanaması gibi yakınmaları olanlar monitörlü alanda değerlendirilirken, yakın takip gerektirmeyen hastalar ise bakı ve hızlı bakı alanlarında tedavi ediliyor” diye konuştu.

KLİNİK KADAR AKADEMİK
Anabilim Dalı bünyesinde düzenli olarak eğitimsel programlar gerçekleştirdiklerini ifade eden Prof. Dr. Kıyan, “Akademisyenlerimiz klinik çalışmalarının yanında yılda yaklaşık 5 uzmanlık tezi hazırlıyorlar. Tıbbi dergilerde yayınlanmak üzere araştırma projeleri ve makaleler yazıyorlar. Çeşitli yurt içi ve yurt dışı sempozyum ve kongrelerde sözel ve poster bildiriler düzenli olarak sunuluyor” dedi.

Yazının Devamını Oku