Paylaş
Dün öğlen saatlerinde Trabzon’a gitmek için geldiğim Sabiha Gökçen Havalimanı’nda kendimi Trabzon’da gibi hissettim. Karısını, sevgilisini ve çocuğunu alan, havalimanını karnaval yerine çevirmiş. Trabzon’a giden uçaklarda yer bulmak mümkün değil.
Şehri zaten anlatmaya gerek yok, her yer bordo mavi bayraklarla süslenmiş. Avni Aker’in atmosferi mükemmel. Yani taraftar yapması gerekenin fazlasını bile yapmış. Şimdi sıra, sahadaki futbolcularda diyoruz. Aslında her şey çok güzel başladı. Özellikle ilk 15 dakikada adeta rakibine sahayı dar etti temsilcimiz. Inter 19. dakikada ilk kez ciddi olarak geldi ve golü de hemen buluverdi. Ancak Halil hemen cevap verince Trabzonspor’un da morali yerine geldi. Inter çıkmıyor, daha doğrusu çıkamıyor ancak Trabzon da golü atacak bölgede bir türlü çoğalamıyor. Tek eksiğimiz galibiyet golü. Onu bulsak inanılmaz rahatlayacağız.
Fransa’ya bıraktılar
Trabzonspor ikinci yarıya da çok istekli ve baskılı başlıyor. Ancak hep ceza sahasına kadar geliyor. Toplar Inter defansında eriyip gidiyor. Maçı kendi sahasında kabul eden İtalyanlar ise deyim yerinde ise 40 yılda bir çıkıyor ama pir çıkıyor. Her gelişlerinde inanılmaz tehlikeler yaratıyorlar. Tuzu kuru olan Inter beraberliğe razı ve kendini fazla sıkmıyor. Ancak dakikalar da ilerledikçe Trabzonspor’da yorgunluk belirtileri artıyor. Şenol Güneş hemen müdahalesini yaparak 10 numarası Adrian’ı oyuna alıyor. Polonyalı’nın nefis kafa vuruşunda ise gole direk izin vermiyor. Trabzonspor gol için elinden gelen her şeyi yapıyor, hatta tüm riskleri de alıyor ama olmuyor. Yenemedik ama tek tesellimiz en azından yenilmedik. Bu dev organizasyonda hala şansımız var. Artık iş Fransa’da Lille maçına kaldı ve son söz orada söylenecek. Dün akşam galibiyet golü hariç her şey çok güzeldi. Seyirci görevini eksiksiz yaptı. Trabzonspor da görevini yaptı. Bir de galibiyet golünü atabilseydi muhteşem olacaktı ama onu da herhalde Fransa’ya bıraktılar.
Paylaş