Baktı ki takım ara sıra kazanıyor ve hemen ‘Her maça galibiyet için çıktıklarını’ söylemeye başladı. Ancak her maça nasıl galibiyet için çıktığını ben sezon başından bu yana göremedim. Büyük takımsan, hedefini de büyük tutacaksın yani şampiyonluk olacak. Dün akşam Kasımpaşa karşısında Trabzonspor sanki antrenman veren bir takım görüntüsündeydi. Kalabalık defans, orta sahası işlemeyen ve forvette ise bir oraya bir buraya koşan Henrique ve Olcan. Kasımpaşa, paşa paşa oynuyor Trabzonspor ise yalnızca seyrediyor. Önce Kerem’den nefis bir gol izliyoruz. Yalnızca biz izlemiyoruz kaleci Onur da izliyor. Daha sonra Henrique fırsatçılığını gösteriyor ve beraberliği sağlıyor. Ama Trabzonspor galibiyeti bir kenara bırakın sanki 1 puana razı gibi. Adrian ve Colman’ın yokluğunda Trabzonspor’un orta sahası da yok. Hal böyle olunca Paşa galibiyet golüyle giriyor devre arasına.
ZORLA KENDİNİ ATTIRDI
KASIMPAŞA ikinci yarıya çok rahat başlıyor. Trabzonspor atılan uzun toplarla beraberliği bulup, özüne dönecek ve yenemiyorsan yenilme diyecek. Hesaplar bunun üzerine yapılmış. Ancak Kasımpaşa yine organize gelerek üçüncü golü de atıveriyor. Olcan’ın golü sadece biraz umut oluyor. Kasımpaşa son 15 dakikada geriye çekiliyor. Ancak Trabzonspor bundan bile yararlanamıyor. Aykut Demir zorla kendini attırınca zaten fazla olmayan mücadele de düştü. Olmadı Mustafa Hoca olmadı. Bu kez yenemiyorsan yenilme taktiği de tutmadı.
MAÇIN İYİSİ
Kerem Şeras. Attığı nefis golün yanı sıra, mücadelesi de üst seviyedeydi.
MAÇIN KÖTÜSÜ
Kuşkusuz Soner. 45 dakika oyunda kaldı ama yokları oynadı.
HAKEM
Son yolculuğuna uğurladık alkışlarla. Tribünlerin boş olmasına gelince, yenemiyorsan yenilme taktiği devam ettiği sürece taraftar neyi seyretmeye gelecek? Adeta Trabzonspor ile yatıp kalkan arkadaşım Selahattin Mollahüseyinoğlu bile artık maç seyretmiyor. Haklı da. Öyle seyredilecek ahım şahım bir Trabzonspor hâlâ ortada yok. ‘Avrupa kupası maçlarının havası bir başka olur’ dedim kendi kendime. Ancak maçın ilk yarısında fazla da bir değişiklik göremedim. Lig maçlarına nazaran biraz daha canlı bir Trabzonspor o kadar. Öyle rakibini boğan, pres yapan, sahayı rakibine dar eden bir Trabzonspor ortalıklarda yok. Farklı olan tek tarafı bu kez santrafor ile sahaya çıkmış. Çoğu kez yedek kulübesine bile giremeyen Janko golünü atıp takımını rahatlattı ve başka da bir şey yapmadı. Aslında Trabzonspor’un ilk yarıda işi bitirmesi gerekirdi. Farkı daha da artırabilirdi ama öyle fazla bir çabası olmadı.
Olcan uyandırdı
İkinci yarı mı?... Bildiğimiz Trabzonspor ve yenemiyorsan yenilme gibi. Bu kez farklı olan yeniyoruz skoru koruyalım taktiği. Tamamen geriye çekilen Trabzonspor rakibinin beraberlik golünü atması için davetiye çıkartıyor. Varşova akın akın geliyor, hem Trabzonspor hem de kenarda Mustafa Hoca seyrediyor. Aslında telaş yapması gereken rakip ama nedense telaş ve stres Trabzonspor’da. Son 20 dakikaya gelindiğinde ise maç artık Trabzonspor ceza sahasında oynanmaya başlıyor. Fırtına bırakın atağı kontratağa bile çıkamıyor. Trabzonspor artık gol yemeden kazasız belasız maçı tamamlamanın peşine düşüyor. Bu sezon Trabzonspor’un taktiği bu. Öyle veya böyle yine de Trabzonspor istediğini aldı. Korkulu rüya görürken Olcan uykudan uyandırdı...
MAÇIN İYİSİ
Bamba. Kusursuz oynadı ve 2. yarıda rakibe tek başına kafa tuttu.
MAÇIN KÖTÜSÜ
Gol atmasına rağmen Janko, bu takımın santraforu değil.
Beğenin veya beğenmeyin ama Hacıosmanoğlu ve yönetimi radikal kararlar alarak bu değişimin startını verdi. Şimdiye dek uygulamada çok iyi gidiyor. Bu değişim yalnızca saha dışında değil, saha içinde de çok açık görülüyor. Yönetim zaten patlamak üzere olan bombayı kucağında buldu. Ancak çok güzel manevralarla bomba patlamadan defetmeyi bildi. Taraftarı ve bizleri ilgilendiren tarafı saha içi...
Mustafa Akçay çok doğru bir seçim. Takıma yeniden bir hava getirdi. Belki istenilen transferler yapılamadı ama Mustafa Hoca elindeki ile yetinmeyi biliyor. Sesi bile çıkmıyor. Bazı oyuncularla yollar ayrılacaktı ama baktı ki ayrılmıyorlar yararlanmayı seçti. En büyük örnek ise Zokora. Devre arasında yapılacak olan bir iki transfer ile özlenen Trabzonspor geri gelecektir. Yönetimin bu isteği karşılıksız bırakacağını düşünmüyorum. Daha ne olsun, Avrupa’da yola devam ligde ise zirveden kopmayan bir Trabzonspor. İnanın bu tabloyu görmek için Trabzonspor taraftarı sabırla çok bekledi.
Eldeki malzeme bu
MUSTAFA Hoca’yı ben dahil defansif oynattığı için eleştiren çok oluyor. Ama elindeki malzeme bu ve yapacak fazla bir şeyi yok. Devre arasına kadar böyle gidecek. Mustafa Hoca’nın taktiği belli, akıllı, sakin ve sabırlı. Bir de yenemiyorsan yenilme taktiği var. Ama insaf be Mustafa Hoca. Tamam, geçen hafta İstanbul’da F.Bahçe karşısında olur ve oldu da... Ama bir değil iki değil...
Evinde Sivasspor’a mahkum oynuyorsun. Sahadaki tek santraforunu da çıkartıyorsun. 60. dakikadan sonra santraforun çıkmış, üstüne bir de oyuncun atılmış ve sahanın tek hakimi Sivasspor olmuş. Eğer bu tablo hoşunuza gidiyorsa devam edin. Bir de kendi kendinize lütfen sorun, ‘Trabzonspor dün bir puan mı kazandı, yoksa iki puan mı’ kaybetti. Bence Mustafa Hoca’ya göre bir puan kazanıldı.
MAÇIN İYİSİ
Trabzonsporlu Onur ve Sivassporlu Korcan.
MAÇIN KÖTÜSÜ
Mustafa Hoca elindeki kadronun hemen hemen en iyisini sahaya sürmüş. Hem de cesaretli bir şekilde. Trabzonspor ilk yarıda Fenerbahçe ile başa baş bir mücadele çıkarttı. Özellikle takımın savunma kurgusu ve anlayışı mükemmeldi. Trabzonspor oyunu kendi sahasında kabul eder gibi gözüktü ama orta sahadaki ve defanstaki direnciyle Fenerbahçe’ye de kafa tuttu.
Henrique tek başınaTrabzonspor biraz daha hücumu düşünebilse ve uygulasa gol bile bulabilirdi. Özellikle Zokora oyunun her yönünde vardı. Zokora çok hırslıydı ama sakindi. Belki de ayağına aldığı her topta Fenerbahçeli taraftarların ıslıkları onu daha çok motive etti. Trabzonspor’un savunma yönü ne kadar iyiyse hücum yönü de o kadar kötüydü. Ne Olcan ne de Yusuf kanatlardan destek veremediler. Henrique tek başına çoğu zaman üç veya dört Fenerbahçeli defans oyuncusunun arasında kayboldu. İlk yarının kısa özeti, Trabzonspor ne pozisyon bulabildi ne de doğru dürüst pozisyon verdi. Fenerbahçe baskılı gibi gözüktü ama Trabzonspor hata yapmadı ve ilk yarıda istediğini de aldı.
Trabzon puanı hak etti İkinci yarıda Fenerbahçe’nin baskısı artacak ve risklerde alacaktı. Trabzonspor’un bundan çok iyi yararlanması içten bile değildi. Trabzonspor’un içerde veya dışarda en iyi yaptığı hızlı ve ani ataklarla sonuca gitmekti. İşler tam da Trabzonspor’un istediği gibi gidiyordu. Fenerbahçe geriye dönmekte de zorlanıyordu. Ancak Trabzonspor bu ani çıkışlarda iyi organize olamayınca bırakın pozisyonu, tehlike bile yaratamadığı gibi kaleye şut bile atamadı. Mustafa Hoca’nın da yapacak fazla bir şeyi yoktu. Kulübesi belliydi ve bu kadardı. Gol atmayı zaten düşünmeyen Trabzonspor gol yemeden maçı tamamlayarak bir puan hesabı yapıyordu ama Fenerbahçe’de baskıyı iyice artırmıştı. Fakat Trabzonspor’un bu baskıya boyun eğmeye niyeti yoktu. Kararlıydı ve istediğinin hepsi bile olmasa bir puan alacaktı. Zaten son dakikalara doğru gelindiğinde Fenerbahçe’de yorulmuştu. Büyük bir zafer değil ama Kadıköy’de puan almakta kolay değil. Trabzonspor bir puanı sonuna kadar hak etti. Zaten galip gelmek için de fazla bir şey yapmadı.
MAÇIN İYİSİ
Zokora yaşına rağmen Trabzon’u adeta tek başına sırtladı.
MAÇIN KÖTÜSÜ
Ne yaptığını bilen, her alanda pres yapan, önde basan, çok iyi pas yaparak rakibi şaşırtan ve daha doğrusu galibiyeti çok isteyen cesur bir takım. İnanın böylesine bir Trabzonspor’u izlemeyeli çok uzun zaman olmuş. Bir ara “Bu takım maç ve rakip mi seçiyor” diye düşündüm.
İlk 5-10 dakika şöyle bir rakibini tarttı Trabzonspor. Ama baktı ki rakip gözlerde fazlaca büyütülmüş özelikle sol kanattan Yusuf ile üstüne gittikçe gitti. Yusuf önce uzaktan denedi şansını baktı ki olmuyor, bu kez ceza sahasına girerek avladı kaleciyi. Lazio, herhalde karşısında teslim olacak bir rakip bekliyordu. Kendilerini maçın favorisi ilan etmişlerdi 90 dakika öncesi. Adrian’ın füzesi ile şoka girdiler. Doğrusu Trabzonspor’da 2-0 olduktan sonra biraz frene basmadı değil. Lazio hemen cezayı kesti ama Henrique heveslerini kursaklarında bıraktı.
Orta saha ve forvetlerin uyumu o kadar güzeldi ki defansın zaaflarını bile görmezden geldik. Dün akşam ilk yarıda değil Lazio Avrupa’nın hangi takımı olsa Trabzonspor’un karşısında duramazdı.
FUTBOLUN ALTIN KURALI
TEK korkum, ikinci yarıda Trabzonspor’un skoru yeterli görerek geriye yaslanmasıydı. Korktuğum da başıma geldi. Lazio dağılmıştı ve şuursuzca Trabzonspor’un üstüne geliyordu. Ama Trabzonspor dik durdu ve rakibinin baskısına boyun eğmedi. Ancak dakikalar ilerledikçe yorgunluk baş gösterdi. Tabii ki direnç de düştü ama bu kez de sahneye çoğu zaman olduğu gibi kaleci Onur çıktı. Yine kalesinde devleşerek zafere ortak olmaya çalıştı ama nereye kadar.
İkinci yarıda ilk yarıda ki Trabzonspor’u aramadık mı? Mumla aradık. Ancak burası Avrupa sahnesi. Sahne de Trabzonspor var ve rolünü de çok iyi oynuyordu. Hatta sahnenin final bölümünde bir resital bile izleyebilirdik ve Lazio’yu da yağmurla beraber bir çuval golle de uğurlayabilirdik. Hem Alanzinho hem de Henrique “Bu kadar yeter” dedi. Ama Lazio “Yeter” demedi. Tabii ki futbolun altın kuralı atamayana atarlar. Son dakikalarda maç 3-2’ye gelince biraz korku, biraz stres derken beraberliği zor kurtardık.
MAÇIN İYİSİ
Tecrübesizliği hissedilse de genç bir yıldız adayı Yusuf.
Tabii ki eğer şampiyonluğa oynuyorsan. Nedeni ise çok basit. Şampiyonluk yolunda üç rakibin, F.Bahçe, G.Saray ve Beşiktaş var. Üçü de büyük sorunlarla boğuşuyor ve Trabzonspor’un bunu fırsata çevirmesi gerek. Bununla beraber de hedeflerini de hem Avrupa’da hem de lig de büyük tutması gerekir. Ancak dün verilen demeçlere bakıyorum, üç maç için 7 puan hedef konulmuş. Neden dokuz değil de yedi puan anlamış değilim. Dün oynanan Konya, arkasından oynanacak olan Lazio ve F.Bahçe maçları için bir beraberlik ön görülmüş. Eğer büyük takımsan ve büyük düşünüyorsan öncelikle inanacaksın ki başarasın.
Hocayı çözemedimSahada ilk yarıda Trabzonspor diye bir takım yok. Hele defans, tam bir acemiler mangası gibiler. Ne yaptıklarını kendileri bile bilmiyor. Trabzonspor ilk yarıda kendi sahasında olmasına rağmen bir deplasman takımı hüviyetinde. Kontraataklardan gol bulmanın peşinde. Mustafa Hoca’nın bu taktiğini çözebilmiş değilim. Konyaspor ilk yarıda sayamayacağım kadar gol girişiminde bulundu. Net pozisyonlar da buldu ama Trabzonspor yalnızca seyretti. Fırtına’da ilk yarıda ne büyük takım havası, ne de şampiyonluğa oynayacak bir takım görüntüsü vardı.
Yalnızca gollerDevrenin hemen başında Mustafa Hoca, Janko’yu oyuna alarak çift forvete döndü. Trabzonspor maça ortak olmuş hatta forvetlerin yapamadığını Mustafa Yumlu yaparak takımını da öne geçirmişti. Bu gol bile bordo mavilileri fazla canlandırmadı ancak rahatlattı.
Forvetini tekrar bire indirerek yine kendi sahasında kontratak düzenine geçti. Doğrusunu söylemek gerekirse kontratak taktiğini Trabzonspor benimsemiş gibi. Ancak her takım Konyaspor gibi cömert olur mu bilinmez. Ama kazanan her zaman haklıdır. Mustafa Yumlu’nun ikinci golü gelince Mustafa Hoca’nın dolayısı ile Trabzonspor’un da taktiği tutmuş oldu. Trabzonspor dün akşam göze hoş gelen bir futbol oynamadı ama kazanmayı da bildi. Lazio maçı öncesinde büyük moral oldu ama dediğim gibi her zamanda böyle bir rakip bulamazsınız. Eğer Lazio maçında da ilk yarıda yapılan o hatalar yapılır ve böyle isteksiz ve fazla mücadele etmeden oynanırsa hezimet olur.
MAÇIN İYİSİ
Canla başla oynayan ve iki gol atan Mustafa Yumlu.
Bol bol pozisyon ve direklerde patlayan toplar ancak gol izleyemedik. Avrupa’dan galibiyetle dönen Trabzonspor maça daha iyi başladı. Hele Malouda, ilk 15 dakika adeta fırtına gibi esti. Kayserispor sağ tarafını hallaç pamuğu gibi dağıttı ama nedense birden durdu. 15. dakikadan sonra Malouda, ilk yarıyı da sol kanatta etliye - sütlüye fazla dokunmadan dinlenerek geçirdi. İlk yarıda daha sonra sahneye Yusuf çıktı. Attığı deparları inanın sayamadım bile. Yusuf’a birileri, “Kaleyi gördüğünde topa vur” demiş her halde. Ancak Yusuf kaleyi görse de vuruyor, görmese de vuruyor.
Zaman zaman her iki takımda tempoyu yükseltti. Kayserispor önce Sefa sonra da Biseswar ile gol aradı ama kaleci Onur izin vermedi. Yusuf’un ters ayağı ile vuruşundan bu kez Kayserispor kalesinin direği gole geçit vermedi. Adrian orta sahada etkiliydi ve takımını ayakta tutmayı başardı. Ancak bu sezona özellikle Avru-pa’da fırtına gibi başlayan gol makinesi Henrique hem suskun hem de isteksizdi.
Golünü attı ve çıktı
İkinci yarıda da Henrique’nin isteksizliği devam ediyordu. Mustafa Hoca ise Henrique’yi değiştirmek için talimatını vermiş ve kenara da oyuncusunu hazırlamıştı bile. Dakikalar da 61’i gösteriyordu. Adrian öyle bir gol pası attı ki, Henrique ne kadar isteksiz ve formsuzda olsa bu ikramı geri çeviremezdi ve öyle de yaptı. Golü atmasına rağmen Mustafa Hoca, Henrique’yi oyundan aldı. Trabzon’da da bu sezon bu moda oldu. Oyundan çıkan bazı futbolcular tepki gösteriyorlar. Bakalım sonu nereye varacak?... Dönelim maça. Trabzonspor golü attı ve yattı. İyice geriye çekilerek Kayserispor’a davetiye çıkarttı. Ancak bu davete sıcak bakmayan birisi vardı. Kaleci Onur. Maçın ilk yarısında zaten iki net pozisyonu çıkartmıştı. İkinci yarı da da iş başındaydı. Kaptan gemisini kurtarırken Trabzonspor bu sezon ilk deplasman galibiyetini cebine koydu.
MAÇIN İYİSİ
Kaleci Onur. Net pozisyonları çıkartarak galibiyette büyük pay sahibi oldu.
MAÇIN KÖTÜSÜ
Malouda. 15 dakika fırtına gibiydi ama daha sonra hiç ortalıkta gözükmedi.
Dün akşamki rakip Kıbrs Rum kesiminden Limassol. Ancak maç Lefkoşa’da oynanıyor. Lefkoşa sınır bölgesi. Sabah kahvaltınızı Rum tarafında yapıyorsunuz, öğleden sonra Türk tarafına yürüyerek geçerek Büyük Han’da nefis Osmanlı yemeklerini tadabilirsiniz. Öyle büyük bir düşmanlık falan yok. İki tarafta da insanların çoğu hem Türkçe, hem de Rumca konuşuyor ve anlaşıyorlar. Statta da öyle UEFA’nın uyardığı gibi riskli karşılaşmalardan birisi değil. Yalnızca riski Mustafa Hoca almış. Hemen hemen elindeki tüm yabancılarını sahaya sürmüş.
Bosingwa tamam, tecrübesi kalitesi tartışılmaz ama hazır değil. Bamba ise hiç olmadık yerde penaltı yaparak moralimizi bozdu. Ancak ne olursa olsun Trabzonspor sahaya inanarak ve cesaretle çıktı. Olcan uzun süre sonra istediği yerde oynayınca Malouda’ya nefis bir gol attırdı. Malouda sanki kırk yıllık Trabzonsporlu gibi.
İPLERİ ELİNE ALDI
2. yarı başlar başlamaz Trabzonspor yine ipleri eline aldı. Hemen hemen sahanın her yerinde pres yaparak Rum takımına göz açtırmadı. Limassol çok iyi bir takım değil ama kötü de değil. Trabzon’un bu sezon ön elemelerde oynadığı takımlardan kat kat üstün bir takım. değil. Yani Trabzonspor Avrupa’ya hem ısında hem de iyice alıştı. Tabii ki bu çok iyi bir alışkanlık ve Trabzonspor’da alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçmez. Trabzonspor oynadığı futbol ve yaptığı mücadele ile kesinlikle galibiyeti haketti. Yusuf da oyuna sonradan girmesine rağmen gereğini yaptı. Gruba puanla başlamak, hele deplasmanda üç puanla başlamak önemliydi ve Trabzonspor’da bunu başardı. Öyle kimse Rum takımı diye küçük görmesin ve önümüzdeki maçlarda bunu hep beraber göreceğiz. Trabzonspor’da dün akşam görevini yapmayan futbolcu yok gibiydi. Ancak Malouda’yı ayrı bir yere koymak gerekir. Tabii ki Adrian’ı da unutmadan. Yani Trabzonspor’da yüreğini ortaya koymayan yoktu. YÜREĞİNİZE SAĞLIK.
MAÇIN İYİSİ
Malouda. İki kişiliği bırakın neredeyse üç kişilik oynadı.
MAÇIN KÖTÜSÜ
Trabzonspor’da kötü hiç kimse yoktu.