Bebeğe isim seçmek zor iş-miş. Ailede böyle bir telaş ortaya çıkınca iyiden iyiye fark ettim. Hamileliğin kendisinden bile zor olduğunu iddia edenler var.
Örneğin bu hafta, bebeğe isim koyma meselesinden birbirine girmiş bir ailenin davası görüldü İstanbul’da. Emrah Y. isimli damat, yeni doğan bebeğine kendi isim vermek isteyince, kayınvalidesi Melek A. ve baldızı Filiz D.’nin saldırısına uğradığını ileri sürüyordu. Damat çocuğun ismi Furkan olsun demiş, kayınvalide Yusuf diye tutturmuş. Meseleyi dayak atma düzeyine getirecek ne vardı anlamadım. Sanki damat Darth Vader koyalım demiş ismini.
Geçen hafta da İngiliz basınında, bir internet sitesinin yaptığı anketin sonuçları yayınlandı. Buna göre majestelerinin ülkesinde nüfusun yüzde 8’i koyduğu isimden bin pişman. Kimi yeterince yaratıcı bir isim bulamadığından, kimi de zamanında orijinal olan ismin daha sonra sıradanlaştığından yakınıyor.
Kanımca o pişmanlığı bir de büyüdüğünde çocuklara sormak lazım. Yıllar evvel Yalım adında küçük bir çocuk tanımıştım. İsmi o kadar da bilinmedik değildi ama belli ki etrafında başka Yalım yoktu. Adını soranlara köfte, makarna, gazoz filan diyordu. Öyle şiddetli bir sıradanlaşma isteği yani.
Papa 16. Benedikt de kısa sürece, çocuklarına orijinal isim koyma yarışına giren ünlülere isyan etmiş, bir temiz fırçalamıştı: “Şunlara doğru düzgün Hıristiyan isimleri koyun. Nedir öyle Apple (elma), Sunday (pazar), Suri filan...”
ORİJİNALİTE MERAKLILARI MODA TAKİPÇİLERİ
Bizdeyse isim seçerken ağır basan bazı eğilimler var. Bu bakımdan anne-babaları kategorilere ayırmak mümkün. 1. Orijinalite peşinde koşanlar 2. Basit iyidirciler 3. Ailenin etkisinde kalanlar 4. Moda takipçileri 5. Doğa tutkunları 6. Edebiyat tutkunları 7. Muhafazakârlar 8. Eski solcular 9. Şakacılar... Elbette bunların alt kategorileri de olabilir.
Sabah altıda işbaşı
Gün ışığına göre çalışalım! “Gün 5’te ışıyorsa, biz de 6’da sokağa çıkıp işimize başlayalım. Mesai saatlerinin bitişi de gün ışığına paralel olsun.” Sayın Bakan, sabahla akşam ezanı arasında çalışalım diyor anladığım kadarıyla. Ancak yazın gündüz süresi 15 saate kadar çıkıyor, o zaman ne yapacağız merak ettim. Bir de İstanbul’da yaşıyorsanız 6’da işbaşı yapmak için en geç 4’te kalkmak gerekir. 4’te kalkmak için de 8’de yatmak... Akşam eve dönmek en az bir buçuk saat sürer. Bu hesapla akşam ev kapısından girer girmez yatağa koşmak gerek.
NEFRET SUÇU
Ermeni olduğu için dayak yedi
İstanbul Zincirlikuyu’da taksiye binen bir kadın, taksi şoförü tarafından sırf Ermeni asıllı olduğu için dövüldü. İddiaya göre, yol tarif ettiği taksici, kadının aksanından kuşkulanıp “Yahudi misin, Ermeni mi?” diye sordu. “Ermeniyim” cevabını alınca da hakaret etmeye başladı. Kadının araçtan inmesine izin vermedi, “Sen kâfirsin, cehennemde yanacaksın” diyerek saldırdı. Meselenin tek iyi tarafı, polis olaya sıradan bir darp olayı gibi yaklaşmadı. Türkiye’ye acilen bir nefret suçları yasası gerekiyor.
1. “Gençler içki içip sevişiyorsa hemen istifa ederim.” Bu resti geçen hafta kim çekti?
- a.Bir süre önce nedamet getiren Nuri Alço
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi, 18 yıldan sonra yeni bir dekanın göreve gelecek olmasının heyecanını yaşıyor. Geçen salı YÖK ataması öncesi fakültede bir eğilim belirleme oylaması yapıldı. YÖK’ü herhangi bir yükümlülük altına sokmayan bu demokrasi jesti, tüm fakülteyi hareketlendirmişti. İki aday vardı: Altı yıldır dekan yardımcılığı görevini yürüten Yalçın Karatepe ile Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel.
Oylama sadece yardımcı doçent ve üstü öğretim kadrosuna açık olunca, yeni bir aday daha çıktı ortaya: Öğrenci dostu, geleneksel İnek Bayramı’nın maskotu Sarıkız. Sarıkız’ı göreve çağırmak, Öğrenci Dayanışma Derneği’nin fikriydi. Dernek üyelerinden Atakan Foça, “18 yıldan sonra ilk kez yeni bir dekan seçilecek ve bizim de bu konuda söz sahibi olmamız gerekiyor. Muhataplık sorununu yıkabilmek için böyle bir işe giriştik. Kafamızda nasıl bir dekan var, kimse bunu sormuyor. Bize sorulmadı diye susacak değiliz. Ne istediğimizi Sarıkız’ın vaatleri üzerinden anlatmaya çalışıyoruz. Aday hocalardan birini desteklemek bir şeyi değiştirmeyecekti. Biz de kendi adayımızı gösterebilmeli ve oylayabilmeliyiz” diyor.
Oylamanın yapılacağı sabah, bir sandık Şeref Salonu’na, bir sandık da kantine kondu. Tellaklar, Bakkallar, Geyikanlar, Ameleler, Züppeyun ve Tahsildarlardan oluşan öğrenciler 09.00’dan itibaren kantinde oy kullandı. 10.30 sıralarında Sarıkız sandık başına geldi ve seçmenleriyle kucaklaştı. Ardından son seçim faaliyetlerini yürütmek üzere hocaların yanına, Şeref Salonu’na gitti. Sarıkız’ın adaylığı basının da ilgisini çekmişti. Bir televizyon ekibiyle bendeniz içeri girdikten sonra Hürriyet fotoğrafçısı da kapıda belirince nedensiz bir rahatsızlık ortaya çıktı, oylama basına kapatıldı, içeri girişler yasaklandı.
Oylama öncesi bir konuşma yapan Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, çıkışta Sarıkız ile bir araya geldi, başarılar diledi. Yaklaşık iki saat süren eğilim belirleme oylamasında Yalçın Karatepe 57, İlhan Uzgel 42 oy aldı. Sandıktan Sarıkız’a da bir oy çıktı.
Sarıkız iyi bir kampanya yürüttüOYLAMADAN BİRİNCİ ÇIKAN YALÇIN KARATEPE
Altı yıldır fakültede dekan yardımcılığı yapıyordunuz. Sandıktan 42’ye karşı 57 oy ile sizin isminiz çıktı.
- Mülkiye tarihinde bir ilk. Daha önce hiç böyle bir eğilim belirleme oylaması yapılmamış fakültede. Katılım çok yüksekti. 104 hocamızdan 102’si oy kullandı.
MEDYA
Manisalı iki çocuk annesi Şefika Etik’in kocası tarafından delik deşik edilmiş cansız bedeni, ‘Kadına şiddette son nokta’ denilerek teşhir edildi. Anlaşılan, memlekette kadına yönelik şiddetin bu kadar artmasının sebebi, daha önce birilerinin akıl edip de bir kadının sırtına saplı bıçakla yatan cesedini cümle aleme göstermeyi akıl etmemiş olmasıydı.
ADALET
Berna ve Ferhat serbest
14 Mart 2010’da, Başbakan Erdoğan’ın gözü önünde ‘Parasız eğitim istiyoruz’ yazılı pankart açınca örgüt üyeliği iddiasıyla tutuklanıp yargılanmaya başlanan üniversite öğrencileri Ferhat Tüzer ile Berna Yılmaz, 601 gün sonra tahliye edildi. Aslında savcı dört ay önce tahliyelerini istemiş ama mahkeme reddetmişti. Bu arada 19 ayları hapishanede geçti, ikisi de okullarından atıldı.
LOJİSTİK
Uruguay’dan geldiler Tekirdağ’da yola saçıldılar
Uruguay’dan Tekirdağ’ın Akport Limanı’na kadar gemiyle sağsalim getirilen anguslar Şenol Yaşar’ın kamyonuyla Çorlu’ya doğru yola çıktı. Kamyonun arka kapağı açıldı, 21 angus yola düştü ama Yaşar fark etmedi. Kazazede anguslardan birine Tekirdağ’a giden kamyonet çarptı. Sürücüyle yolcu yaralandı. Angus ise telef oldu. Angusların düştüğünden habersiz Yaşar ise 35 kilometre sonra polis tarafından durduruldu. Kaza yerine döndü ve 18 angusunu topladı. İki angusun akıbeti bilinmiyor.
İsmet Evin, Abdülsetter Ölmez, Sinan Aşka, Akif Karabalı ve Medeni Demir... Van’dan İstanbul’a giden cezaevi aracında yanarak hayatını kaybeden tutuklulardı onlar. Ayrı ayrı hikayelerini bilemedik, sadece son saatlerini aynı aracın içinde geçirdiklerini ve birlikte öldüklerini biliyoruz. ‘Yanan mahkumlar’ diye kodladık onları.
Nergiz Evin, Zeynep Evin, Nurcan Olgaç ve Kevser Çekin... Siirt’te, PKK’nın ateş açtığı otomobilin içinde hayatını kaybeden dört genç kız. Hayallerini, öykülerini iyi kötü okuduk gazete sayfalarında. Onlar da ‘Siirtli kızlar’ diye kodlandı hafızamızda.
İki trajedinin birbiriyle en ufak bağı yok. Tek bir benzerlik dışında. Bir küçük tesadüf...
SOYADI BENZERLİĞİ
İsmet Evin’in ailesine ulaşmaya çalışıyordum. Olaydan 40 gün önce Yüksekova’dan Van’a giderken gözaltına alınmış daha mahkemeye bile çıkarılmamıştı. Ailesi koca bir yanlış anlamanın kurbanı olduğunu iddia ediyordu.
Birkaç görüşmeden sonra elime bir telefon numarası geçti. Nurettin Evin’e aitti ve İsmet Evin’in yakın akrabasıydı.
Aradım. Nurettin Bey ikinci çalışta açtı telefonu. Yakını daha birkaç gün evvel yanarak ölmüş biriyle nasıl konuşulurdu ki? Ama ses metanetliydi, sesin verdiği güçle anlattım meramımı: “Bir yanlışlık var galiba”, dedi telefondaki ses. “Ben Siirt’te ölen kızların babasıyım.”
Ölmeden mezara girdi
‘Muhteşem Yüzyıl’ın geçen haftaki bölümünde Macarlara karşı Mohaç Meydan Muharebesi’ni kazanan Sultan Süleyman, diri diri mezara girdi. Zafer sonrası kendi kendisiyle muhasebeye başlayan Sultan, “İçim kibirle doldu Pargalı” dedikten sonra, bu duygudan kurtulmak için kendini bulduğu ilk boş mezara attı. Mesaj bir yere gitti ama...
KARADENİZ
Rize’de iki inatçı fırıncı
Rize Çamlıhemşin’de rekabet yüzünden ekmeğin fiyatını 50 kuruşa kadar indiren iki fırıncı, iflasın eşiğine geldi. Bir yıl zararına satış yapan fırıncılar, borçlarını ödeyemez, un alamaz halde. Araya muhtar girdi de anlaşıp ekmeği 75 kuruştan satmaya başladılar.
TEMEL İHTİYAÇLAR
Badeleme usuldendir
Bursa’da, dergâhına gelenlere cennet vaat ederek cinsel ilişkiye girdiği iddiasıyla tutuklanan Uğur Korunmaz’ın (soyadına dikkat!) yargılanmasına başlandı. Korunmaz, duruşmada kendini yineledi: “Müritlerim, cinsel ilişkiye girmemizi isterdi. Bu talebi reddetme gibi bir durumum olamaz.” Müritleriyle ‘badelenme’ adını verdiği oral seks dahi yaptığını belirten Korunmaz, “Bunların tamamı tarikatın gerektirdiği bir usul ve çabadır” dedi. Korunmaz hakkında toplam 341 yıl 6 ay hapis cezası isteniyor. Ancak 17 kişiden sadece üçü Korunmaz’dan şikâyetçi oldu. Şikayetçi olmayanlardan Ç.Ç.: “Bunlar normal, yaşanması gereken şeyler” dedi.