Banu Tuna

İsmin dokuz kategorisi

22 Ekim 2011
İsim seçerken ağır basan bazı eğilimler var. Bu bakımdan anne-babaları kategorilere ayırmak mümkün. 1. Orijinalite peşinde koşanlar 2. ‘Basit iyidir’ciler 3. Ailenin etkisinde kalanlar 4. Moda takipçileri 5. Doğa tutkunları 6. Edebiyat tutkunları 7. Muhafazakârlar 8. Eski solcular 9. Şakacılar...

Bebeğe isim seçmek zor iş-miş. Ailede böyle bir telaş ortaya çıkınca iyiden iyiye fark ettim. Hamileliğin kendisinden bile zor olduğunu iddia edenler var.
Örneğin bu hafta, bebeğe isim koyma meselesinden birbirine girmiş bir ailenin davası görüldü İstanbul’da. Emrah Y. isimli damat, yeni doğan bebeğine kendi isim vermek isteyince, kayınvalidesi Melek A. ve baldızı Filiz D.’nin saldırısına uğradığını ileri sürüyordu. Damat çocuğun ismi Furkan olsun demiş, kayınvalide Yusuf diye tutturmuş. Meseleyi dayak atma düzeyine getirecek ne vardı anlamadım. Sanki damat Darth Vader koyalım demiş ismini.
Geçen hafta da İngiliz basınında, bir internet sitesinin yaptığı anketin sonuçları yayınlandı. Buna göre majestelerinin ülkesinde nüfusun yüzde 8’i koyduğu isimden bin pişman. Kimi yeterince yaratıcı bir isim bulamadığından, kimi de zamanında orijinal olan ismin daha sonra sıradanlaştığından yakınıyor.
Kanımca o pişmanlığı bir de büyüdüğünde çocuklara sormak lazım. Yıllar evvel Yalım adında küçük bir çocuk tanımıştım. İsmi o kadar da bilinmedik değildi ama belli ki etrafında başka Yalım yoktu. Adını soranlara köfte, makarna, gazoz filan diyordu. Öyle şiddetli bir sıradanlaşma isteği yani.
Papa 16. Benedikt de kısa sürece, çocuklarına orijinal isim koyma yarışına giren ünlülere isyan etmiş, bir temiz fırçalamıştı: “Şunlara doğru düzgün Hıristiyan isimleri koyun. Nedir öyle Apple (elma), Sunday (pazar), Suri filan...”

ORİJİNALİTE MERAKLILARI MODA TAKİPÇİLERİ

Bizdeyse isim seçerken ağır basan bazı eğilimler var. Bu bakımdan anne-babaları kategorilere ayırmak mümkün. 1. Orijinalite peşinde koşanlar 2. Basit iyidirciler 3. Ailenin etkisinde kalanlar 4. Moda takipçileri 5. Doğa tutkunları 6. Edebiyat tutkunları 7. Muhafazakârlar 8. Eski solcular 9. Şakacılar... Elbette bunların alt kategorileri de olabilir.

Yazının Devamını Oku

Çalışma ekonomisi

16 Ekim 2011
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ilginç bir fikir ortaya attı:

Sabah altıda işbaşı

Gün ışığına göre çalışalım! “Gün 5’te ışıyorsa, biz de 6’da sokağa çıkıp işimize başlayalım. Mesai saatlerinin bitişi de gün ışığına paralel olsun.” Sayın Bakan, sabahla akşam ezanı arasında çalışalım diyor anladığım kadarıyla. Ancak yazın gündüz süresi 15 saate kadar çıkıyor, o zaman ne yapacağız merak ettim. Bir de İstanbul’da yaşıyorsanız 6’da işbaşı yapmak için en geç 4’te kalkmak gerekir. 4’te kalkmak için de 8’de yatmak... Akşam eve dönmek en az bir buçuk saat sürer. Bu hesapla akşam ev kapısından girer girmez yatağa koşmak gerek.

NEFRET SUÇU

Ermeni olduğu için dayak yedi

İstanbul Zincirlikuyu’da taksiye binen bir kadın, taksi şoförü tarafından sırf Ermeni asıllı olduğu için dövüldü. İddiaya göre, yol tarif ettiği taksici, kadının aksanından kuşkulanıp “Yahudi misin, Ermeni mi?” diye sordu. “Ermeniyim” cevabını alınca da hakaret etmeye başladı. Kadının araçtan inmesine izin vermedi, “Sen kâfirsin, cehennemde yanacaksın” diyerek saldırdı. Meselenin tek iyi tarafı, polis olaya sıradan bir darp olayı gibi yaklaşmadı. Türkiye’ye acilen bir nefret suçları yasası gerekiyor.

1. “Gençler içki içip sevişiyorsa hemen istifa ederim.” Bu resti geçen hafta kim çekti?

- a.Bir süre önce nedamet getiren Nuri Alço

Yazının Devamını Oku

Demokrasi neferi Sarıkız sandıktan tulum çıkardı

15 Ekim 2011
Mülkiye’nin öğrenci dostu Sarıkız, hafta başında yapılan dekanlık seçimlerine aday olarak katıldı. Kendisini göreve çağıran öğrencilerin sandığından tulum çıkarması doğal karşılandı ama öğretim görevlilerinin sandığından da oy alınca sevinç dalgası kaçınılmazdı. Sarıkız’ın demokrasiyle imtihanını yerinde izledim.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi, 18 yıldan sonra yeni bir dekanın göreve gelecek olmasının heyecanını yaşıyor. Geçen salı YÖK ataması öncesi fakültede bir eğilim belirleme oylaması yapıldı. YÖK’ü herhangi bir yükümlülük altına sokmayan bu demokrasi jesti, tüm fakülteyi hareketlendirmişti. İki aday vardı: Altı yıldır dekan yardımcılığı görevini yürüten Yalçın Karatepe ile Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel.
Oylama sadece yardımcı doçent ve üstü öğretim kadrosuna açık olunca, yeni bir aday daha çıktı ortaya: Öğrenci dostu, geleneksel İnek Bayramı’nın maskotu Sarıkız. Sarıkız’ı göreve çağırmak, Öğrenci Dayanışma Derneği’nin fikriydi. Dernek üyelerinden Atakan Foça, “18 yıldan sonra ilk kez yeni bir dekan seçilecek ve bizim de bu konuda söz sahibi olmamız gerekiyor. Muhataplık sorununu yıkabilmek için böyle bir işe giriştik. Kafamızda nasıl bir dekan var, kimse bunu sormuyor. Bize sorulmadı diye susacak değiliz. Ne istediğimizi Sarıkız’ın vaatleri üzerinden anlatmaya çalışıyoruz. Aday hocalardan birini desteklemek bir şeyi değiştirmeyecekti. Biz de kendi adayımızı gösterebilmeli ve oylayabilmeliyiz” diyor.
Oylamanın yapılacağı sabah, bir sandık Şeref Salonu’na, bir sandık da kantine kondu. Tellaklar, Bakkallar, Geyikanlar, Ameleler, Züppeyun ve Tahsildarlardan oluşan öğrenciler 09.00’dan itibaren kantinde oy kullandı. 10.30 sıralarında Sarıkız sandık başına geldi ve seçmenleriyle kucaklaştı. Ardından son seçim faaliyetlerini yürütmek üzere hocaların yanına, Şeref Salonu’na gitti. Sarıkız’ın adaylığı basının da ilgisini çekmişti. Bir televizyon ekibiyle bendeniz içeri girdikten sonra Hürriyet fotoğrafçısı da kapıda belirince nedensiz bir rahatsızlık ortaya çıktı, oylama basına kapatıldı, içeri girişler yasaklandı.
Oylama öncesi bir konuşma yapan Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, çıkışta Sarıkız ile bir araya geldi, başarılar diledi. Yaklaşık iki saat süren eğilim belirleme oylamasında Yalçın Karatepe 57, İlhan Uzgel 42 oy aldı. Sandıktan Sarıkız’a da bir oy çıktı.

Sarıkız iyi bir kampanya yürüttüOYLAMADAN BİRİNCİ ÇIKAN YALÇIN KARATEPE

Altı yıldır fakültede dekan yardımcılığı yapıyordunuz. Sandıktan 42’ye karşı 57 oy ile sizin isminiz çıktı.
- Mülkiye tarihinde bir ilk. Daha önce hiç böyle bir eğilim belirleme oylaması yapılmamış fakültede. Katılım çok yüksekti. 104 hocamızdan 102’si oy kullandı.

Yazının Devamını Oku

Ölmeden mezara girdi

9 Ekim 2011
Habertürk gazetesi, dokuz sütuna sürmanşet ölüm pornosu yayınladı.

MEDYA

Manisalı iki çocuk annesi Şefika Etik’in kocası tarafından delik deşik edilmiş cansız bedeni, ‘Kadına şiddette son nokta’ denilerek teşhir edildi. Anlaşılan, memlekette kadına yönelik şiddetin bu kadar artmasının sebebi, daha önce birilerinin akıl edip de bir kadının sırtına saplı bıçakla yatan cesedini cümle aleme göstermeyi akıl etmemiş olmasıydı.

ADALET

Berna ve Ferhat serbest

14 Mart 2010’da, Başbakan Erdoğan’ın gözü önünde ‘Parasız eğitim istiyoruz’ yazılı pankart açınca örgüt üyeliği iddiasıyla tutuklanıp yargılanmaya başlanan üniversite öğrencileri Ferhat Tüzer ile Berna Yılmaz, 601 gün sonra tahliye edildi. Aslında savcı dört ay önce tahliyelerini istemiş ama mahkeme reddetmişti. Bu arada 19 ayları hapishanede geçti, ikisi de okullarından atıldı.

LOJİSTİK

Uruguay’dan geldiler Tekirdağ’da yola saçıldılar

Uruguay’dan Tekirdağ’ın Akport Limanı’na kadar gemiyle sağsalim getirilen anguslar Şenol Yaşar’ın kamyonuyla Çorlu’ya doğru yola çıktı. Kamyonun arka kapağı açıldı, 21 angus yola düştü ama Yaşar fark etmedi. Kazazede anguslardan birine Tekirdağ’a giden kamyonet çarptı. Sürücüyle yolcu yaralandı. Angus ise telef oldu. Angusların düştüğünden habersiz Yaşar ise 35 kilometre sonra polis tarafından durduruldu. Kaza yerine döndü ve 18 angusunu topladı. İki angusun akıbeti bilinmiyor.

Yazının Devamını Oku

Bir yanlış numara ve iki trajedi

1 Ekim 2011
Bir yanlışlık var galiba, dedi telefondaki ses. Ben Siirtli kızların babasıyım...

İsmet Evin, Abdülsetter Ölmez, Sinan Aşka, Akif Karabalı ve Medeni Demir... Van’dan İstanbul’a giden cezaevi aracında yanarak hayatını kaybeden tutuklulardı onlar. Ayrı ayrı hikayelerini bilemedik, sadece son saatlerini aynı aracın içinde geçirdiklerini ve birlikte öldüklerini biliyoruz. ‘Yanan mahkumlar’ diye kodladık onları.
Nergiz Evin, Zeynep Evin, Nurcan Olgaç ve Kevser Çekin... Siirt’te, PKK’nın ateş açtığı otomobilin içinde hayatını kaybeden dört genç kız. Hayallerini, öykülerini iyi kötü okuduk gazete sayfalarında. Onlar da ‘Siirtli kızlar’ diye kodlandı hafızamızda.
İki trajedinin birbiriyle en ufak bağı yok. Tek bir benzerlik dışında. Bir küçük tesadüf...

SOYADI BENZERLİĞİ

İsmet Evin’in ailesine ulaşmaya çalışıyordum. Olaydan 40 gün önce Yüksekova’dan Van’a giderken gözaltına alınmış daha mahkemeye bile çıkarılmamıştı. Ailesi koca bir yanlış anlamanın kurbanı olduğunu iddia ediyordu.
Birkaç görüşmeden sonra elime bir telefon numarası geçti. Nurettin Evin’e aitti ve İsmet Evin’in yakın akrabasıydı.
Aradım. Nurettin Bey ikinci çalışta açtı telefonu. Yakını daha birkaç gün evvel yanarak ölmüş biriyle nasıl konuşulurdu ki? Ama ses metanetliydi, sesin verdiği güçle anlattım meramımı: “Bir yanlışlık var galiba”, dedi telefondaki ses. “Ben Siirt’te ölen kızların babasıyım.”

Yazının Devamını Oku

Haftalık

25 Eylül 2011
TELEVİZYON

Ölmeden mezara girdi

‘Muhteşem Yüzyıl’ın geçen haftaki bölümünde Macarlara karşı Mohaç Meydan Muharebesi’ni kazanan Sultan Süleyman, diri diri mezara girdi. Zafer sonrası kendi kendisiyle muhasebeye başlayan Sultan, “İçim kibirle doldu Pargalı” dedikten sonra, bu duygudan kurtulmak için kendini bulduğu ilk boş mezara attı. Mesaj bir yere gitti ama...

KARADENİZ

Rize’de iki inatçı fırıncı

Rize Çamlıhemşin’de rekabet yüzünden ekmeğin fiyatını 50 kuruşa kadar indiren iki fırıncı, iflasın eşiğine geldi. Bir yıl zararına satış yapan fırıncılar, borçlarını ödeyemez, un alamaz halde. Araya muhtar girdi de anlaşıp ekmeği 75 kuruştan satmaya başladılar.

TEMEL İHTİYAÇLAR

Badeleme usuldendir

Bursa’da, dergâhına gelenlere cennet vaat ederek cinsel ilişkiye girdiği iddiasıyla tutuklanan Uğur Korunmaz’ın (soyadına dikkat!) yargılanmasına başlandı. Korunmaz, duruşmada kendini yineledi: “Müritlerim, cinsel ilişkiye girmemizi isterdi. Bu talebi reddetme gibi bir durumum olamaz.” Müritleriyle ‘badelenme’ adını verdiği oral seks dahi yaptığını belirten Korunmaz, “Bunların tamamı tarikatın gerektirdiği bir usul ve çabadır” dedi. Korunmaz hakkında toplam 341 yıl 6 ay hapis cezası isteniyor. Ancak 17 kişiden sadece üçü Korunmaz’dan şikâyetçi oldu. Şikayetçi olmayanlardan Ç.Ç.: “Bunlar normal, yaşanması gereken şeyler” dedi.

Yazının Devamını Oku

Beyaz saç ve kaz ayakları moda olmaya mı başladı

24 Eylül 2011
Bu hafta İngiliz televizyonlarının dört ünlü kadın yıldızı, sektörde yaş alan kadınlara uygulanan ayrımcılığı protesto etmek için soyundu. Kişisel olarak, yaş-imaj-beden algısı meselelerinde soyunmanın bir protesto yöntemi olarak benimsenmesinden hoşlanmıyorum. Karşı çıktığınız görüşle aynı dili üretmekten başka bir şey yapmıyorsunuz çünkü. Bu dört kadının fotoğrafı da bana hiç yaşıyla gurur duyan ve kusurlarını göstermekten çekinmeyen kadının görüntüsü gibi gelmedi.
Ne sarkmış bir meme, ne kırışmış bir yüz vardı. Son derece çekici dört çıplak beden gördüm sadece. Ha meseleniz tutuculuk, kadın bedeninin saklanması, orta sınıf ahlakının hâkimiyeti filandır, soyunursunuz. Onu anlarım. Ama bu “Bakın hepimizin mihrabı yerinde” teşhirinden başka bir şey değil.
Fakat neticede bize söylenen, bu eylemin, kadının yaşlandıkça dışlanmasının protestosu olduğu. Bu noktadan devam edelim.
Hayatın 35 yaş sonrası kadınlar için güllük gülistan olduğunu, gönül rahatlığıyla yaşlanmamıza, bunu doğal bir süreç olarak kabul etmemize izin verildiğini iddia edecek değilim. Fakat bu yaş ve gençlik saplantısından midesi bulananların sayısı eskisine göre daha fazla. Üstelik aralarında gençler de var.
Geçen hafta İngiliz The Observer gazetesinde bir başka haber vardı. Kadında beyazlayan saçın moda olmaya başladığı iddia ediliyordu. Çünkü genç kadınlar doğal görünüme yönelmişti. O kadar ki, Marks & Spencer ile Clarks markaları yeni reklam çekimlerinde 40 ve 50’li yaşlarında, saçları beyazlamış modellere yer vermişti. İşimiz yine gençlere kalmış, Allah razı olsun.
Ertesi gün Vanity Fair dergisinin ekim sayısını karıştırırken iki reklam dikkatimi çekti. Kate Winslet ile çalışan St. John ilanı ile Jones New York markasının ilanı. Kate Winslet’in göz çevresindeki çizgiler olduğu gibi görünüyordu. Diğerinde de 40 yaşlarının sonunda gibi görünen bir model tüm doğal yüz hatlarıyla fotoğraflanmıştı.
Tünelin sonunda ışık var galiba.

Bienali Türk gibi gezmek

Faouzi Laatiris’in ‘Yüz Yüze’ isimli işinin parçası olan aynada saçını düzeltmek.
Kutluğ Ataman’ın ‘Askerliğe elverişsizdir’ raporuna Mona Lisa ilgisi göstermek, önünde kalabalık oluşturmak.
Mungo Thomson’ın ‘Time’ isimli çalışmasında, ünlü derginin saniyeden daha yüksek bir hızla değişen gelmiş geçmiş kapaklarında Atatürk’ü görmeye çalışıp şaşı olmak.
Wilfredo Prieto’nun ‘Siyaseten Doğru’ isimli yapıtında kullandığı, kesilerek küp haline getirilmiş karpuzun sinek yapıp yapmadığını merak etmek.
Ali Kazma’nın ‘O.K’ isimli video işinde, bir balya kâğıdı müthiş bir hızla damgalayan adamın görüntüsünün mümkün olup olmadığını düşünmek, videonun hızlı oynatılıp oynatılmadığını merak etmek.
Wael Shawky’nin ‘Haçlı Seferleri Kabaresi: Korku Gösterisi Dosyası’ isimli, kuklaların oynadığı filmine gişe canavarı ilgisi göstermek. Filmde Türklerin bahsi geçtiğinde heyecanlanmak.
Kirsten Pieroth’un ‘Dünya Haritası’ isimli eserinde Türkiye’yi bulup diğer ülkelerle yüzölçümünü kıyaslamak, Kanada ve Rusya’nın büyüklüğü karşında şaşkınlığa uğramak.
Nazgol Ansarinia’nın ‘Tebriz Halısı’na bakıp, “Bizde de vardı bu halının aynısından” sohbeti yapmak.
Sergiyi bırakıp Antrepo 3’ün önüne demirleyen kruvaziyer gemilere bakıp, ‘Ah o gemide ben de olsaydım’ hayalleri kurmak.
Not: Bu tespitler defaten yapılan Bienal ziyaretlerinde sürdürülen gözlemler sonucu elde edilmiştir.

Görevlilerin okuma listesi

Gözlem yapacağım diye ortalıklarda dolaşırken, üniversite öğrencilerinden oluşan görevlileri de takip etmeye başladım. Hatta bir-ikisi kendilerini takip ettiğimi fark edip beni takip etmeye başladı. Stalker olduğumu sanmış olabilirler. Bütün derdim de okudukları kitabın ne olduğuna bakmak. Özellikle ortalığın boş olduğu saatlerde, vakit geçirebilmek için hepsi kitap okuyor. İşte 20’li yaşlardaki görevlilerin okuma listesi: Tutunamayanlar, Mülksüzler, İlahi Komedya, Fahrenheit 451, Patti Smith-Çoluk Çocuk. Klasikler ve kültler. Benim o yaştayken okuduklarımın aynısı. Değişmeyen şeyler olması güzel.
Yazının Devamını Oku

Sıra Victoria’s Secret defilesinde

18 Eylül 2011
Dizi sezonu açıldı, çarşamba akşamı yaşanan ‘Muhteşem Yüzyıl-Kuzey/Güney’ maçını ‘Muhteşem Yüzyıl’ kazandı. Yeni sezonda yeni yüzler gördük. Bunlardan biri de Demir Demirkan’dı. Osmanlı ordusunda Deliler olarak bilinen birliğin başındaki Deli Sabit’i canlandırıyordu. Deli Sabit karakteri kostümleriyle dikkat çekiciydi, kocaman kanatları vardı. Demir Demirkan’ı yakında Victoria’s Secret defilesinde, Alessandra Ambrosio ile podyumda yanyana yürürken görebiliriz.

UZAY
Tatooine gerçekmiş


Anakin Skywalker’ın memleketi Tatooine meğer gerçekmiş. George Lucas’ın ‘Star Wars’ serisi için yarattığı iki güneşli Tatooine gezegeninin benzeri bulundu. Dünyadan 200 ışık yılı uzakta olan gezegenin birbirinin yörüngelerinde dönen iki güneşin etrafında döndüğü ortaya çıktı. Güneşlerin yörüngeleri birbirine uyduğunda, sabahları iki gün doğumu, akşamları da iki gün batımı yaşanması mümkün. Çok soğuk olan gezegende su ve hayat olma ihtimali var. Bilim insanları adını Kepler-16b koydu. Keşke Tatooine olsaydı.

ADALET
Mahkumlar insani muamele hak etmez mi


Cuma sabahı Van’dan İstanbul’a mahkum götüren cezaevi aracı, Sivas-Kayseri arasında yol alırken yanmaya başladı. Görevliler kilitli kapıları açamadığı için araçtaki beş mahkum diri diri yanarak can verdi. Bu, başlı başına büyük bir trajedi. Diğer yandan, yolda başlarına bir kaza gelmese bile 1400 kilometreyi asgari seyahat konforunun dahi bulunmadığı cezaevi aracıyla gitmek büyük eziyet. Çok mu zordur bu insanları uçakla ulaştırmak? Mahkumlar da insani muameleyi hak etmez mi?

İLETİŞİM
Bir SMS ortalığı karıştırdı


İstanbul Bakırköy’de yaşanan iletişim faciasında bir kişi öldü, diğeri ağır yaralandı. Eşi ve oğlu ile PVC kapı ve pencere imal eden Tülay Önce, büfeci Yusuf Hökenek’e kartını verdi. İş yerinde tadilat yapan Hökenek, Önce’ye, “Sizinle çok işimiz olur” diye mesaj attı. Devreye kadının kocası ve oğlu girdi. Hep birlikte Hökenek’in iş yerine gittiler, burada da konuşup anlaşamadılar. Bunun üzerine Yusuf Hökenek, abilerini aradı. Abiler de gelince, ortalık karıştı, silahlar çekildi. Oğul Fırat Önce, ruhsatsız tabancasıyla Murat ve Abdullah Hökenek’i vurdu. Yusuf ve Abdullah Hökenek de Ercan Önce ve Alkan’ı tabancayla yaraladı. Abdullah Hökenek kaldırıldığı hastanede hayatını kaybederken, Murat Hökenek’in felç olma riski var.

MİNİ TEST

1. Geçen hafta Ergenekon gözaltılarına saat ayarı yapıldı. Buna göre dalgalar hangi saatler arasında gelecek biliyor musunuz?
a. Kuşluk vakti
b. Sabah ezanıyla yatsı arasında
c. Mesai saatleri içinde; 08.00-17.00 arasında
d. Mesai saatleri dışında

2. Yılan hikayesine dönen ‘Ankara’nın amblemi meselesi’nde geçen hafta hangi karara varıldı?
a. Ne amblemi, eskiden amblem mi varmış?
b. Eskisi iyiydi dendi, Hitit Güneşi olarak kaldı
c. Ankara keçisi üzerindeki Ankara kedisi amblemi ile Grimm Kardeşler’e saygı duruşunda bulunuldu
d. Atakule ile minare oldu, medeniyetler ittifakına vurgu yapıldı

3. Aşağıdakilerden hangisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca (HSYK) yayınlanan Yargıda Durum Analizi raporunda, kadına yönelik şiddetle ilgili ortaya atılan fikirlerdendir?
a. Adli Tıp’tan cinsel suçlarla ilgili daha hızlı rapor alabilmek için ‘beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı’ araştırması yerine sadece ‘beden sağlığının bozulup bozulmadığı’ araştırılmalı.
b. 15 yaşından küçüklere karşı rızaen cinsel ilişki suçlarının ceza miktarları düşürülmeli
c. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 434. maddesindeki uygulama yeniden hayata geçirilmeli. Yani kaçırılan veya alıkonulan kadının evlenmesi halinde koca hakkındaki ceza beş yıl ertelenmeli. Kadın tecavüzcüsüyle evlenirse dava düşmeli.
d. Hepsi

Cevaplar: 1.c, 2.b, 3.d
Yazının Devamını Oku