Banu Tuna

Haftalık

26 Şubat 2012

EĞİTİM

Mayalanmış yoğurt ve geleceğimiz

Erzurum'da düzenlenen bir toplantıda konuşan Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Aydın, haftaya damgasını vurdu: "Çocuk doğduktan sonra kan analizi yapılsın. Vatana, millete, bu ülkeye zararlıysa yürümeden yok edilsin" diyen eğitimci açığa alındı. Aydın, öğrencilerini tanımakta kullandığı yöntemi de açıkladı: "Çocuklara devamlı 'Anneniz yoğurt mayalıyor mu' diye sorarım. 'Evet mayalıyor' derler. Bir kere yoğurt bozuksa, mayası bozuktur. Aile neyse, çocuğu odur." Mustafa Aydın açığa alındı ancak o gün toplantıda konuşmasını alkışlayanların akıbeti bilinmiyor.

TELEVİZYON

Nur Serter Seks İşçiliği Konferansı'na davet edildi

Pembe Hayat Derneği, bir açıklama yayınlayarak "Seks işçiliği bir işçilik biçimidir ve seks işçilerinin hakları insan haklarıdır" dedi ve milletvekili Nur Serter’i 3-4 Mart’ta Ankara’da düzenlenecek olan Seks İşçileri ve İnsan Hakları Sempozyumu'na davet etti. Dernekten şöyle bir açıklama yapıldı: "Televizyonda yayınlanan 'Uçurum' isimli dizide seks işçisi bir karaktere Nur Serter isminin verilmesi üzerine çıkan haberleri ve söylemleri üzülerek takip etmekteyiz. Milletvekili Sayın Nur Serter’in açıklaması, kişisel haklarını koruma amacı taşısa da, biz 'öteki'lerin kişisel haklarını ihlal etmektedir. Yapılan açıklamalar, yürütülen tartışmalar seks işçilerine yönelik toplumsal baskıyı, önyargıyı ve nefreti ortadan kaldıracak değil arttıracak niteliktedir."

MİNİ TEST

 

Yazının Devamını Oku

Allah (c.c.) ile nasıl konuşamadım

25 Şubat 2012
Bir röportajı neden yapamadığımı anlatmak istedim. İfade özgürlüğünün, bilginin serbestçe dolaşımının arenası olan, Arap Baharı diye etiketlenen toplumsal hareketlerin yayılmasını sağladığı, geleceği biçimlendireceği söylenen sosyal medyanın Türkiye’de nasıl hadım edildiğinin örneği olduğunu düşündüğüm için. Oysa unutmamak lazım, bütün sesler aynı çıktığında müzik de olmaz.

Twitter veya genel olarak sosyal medyayla haşır neşir olanların tanıdığı bir isim Allah (c.c.); daha doğrusu rumuz. Biraz humoru olan herkesin, mizah yaptığını anlayabileceği zeki, gündemi takip eden ve esprili bir adam. Fakat işte bizim mizaha da, hafifliğe de tahammülümüz yok. O yüzdendir ki, Allah (c.c.)’nin başı dertten kurtulmuyor. 
Hesabın sahibinin gerçekte kim olduğuyla ilgili elimizde çok fazla bir veri yok. Geçen sene verdiği yazılı röportajlardan birinde erkek ve işsiz, çoğunlukla mutlu biri olduğunu söylemişti. Bir de çok sayıda tehdit mesajı aldığını... Ekşisözlük yazarlarından bazıları, tweet’lerine bakarak yaptıkları analizle mühendis veya mühendislik öğrencisi olduğu sonucuna varmış. Hâlâ salçalı makarna yaptığına göre bekâr olduğunu da varsayabiliriz.

SUÇ DUYURUSU YAPILDI

Allah (c.c) aleyhine, bugüne kadar pek çok kampanya düzenlendi. Twitter’da ‘Takip etmeyin’ hareketi başlatıldı, bu yılın başında HaberVaktim.com isimli internet sitesi, kendisini Allah’a küfretmekle itham edip hedef gösterdi. Site, sosyal medyada hemen alay konusu oldu. Ancak şubat başında bu kez TV yapımcısı ve sunucusu Serdar Tuncer, kendisi ve 200 bine yakın takipçisi hakkında suç duyurusunda bulundu. Şöyle ifadeler vardı: “Allah(c.c.) adlı kişi ve takipçileri tarafından İslam dinine ve Müslümanlara yönelik hakaret ve aşağılama nitelikleri olan yazışmalar yapılmaktadır. İslam dinine, Müslümanlara ve semavi dinlere inanan kişiler hakarete ve aşağılamaya maruz bırakıldığı için, şüphelilerin bu eylemlerinden dolayı toplumda infial uyandıracak bir tepki de meydana geliyor. Bu sebeplerle TCK 216/3. maddedeki ‘Dini Değerleri Aşağılama’ suçu uyarınca cezalandırılmaları için kamu davası açılmasını vekâleten
talep ederim.”

DİLEKÇEDEKİ DELİL

Aşağılamanın delili olarak dilekçeye bazı tweet’leri de konmuştu: “Bunca yıllık Tanrıyız hâlâ salçalı makarna yapıyoruz”. “İtiraf ediyoruz; şüphesiz ki Biscolata erkeklerini biz yaratmadık”. “Artık ateşe odun atan zebaniler çizmeyin, zira cehennemi elektrikle ısıtıyoruz.” “Evreni yarattığımız için pişman değiliz, yaratırken pişman olduğumuz tek evren Kenan Evren’dir...”

Yazının Devamını Oku

Haftalık

19 Şubat 2012

TELEVİZYONAçılay beni bekleme

Kanal D’de yayınlanan ‘Yalan Dünya’nın ‘Açılay’ı, malumunuz, sinemaya geçmeye çalışan bir dizi oyuncusu. Günlerini Cihangir kahvelerinde Zeki Demirkubuz’u bekleyerek geçiriyor. En sık kullandığı replik “Zeki Demirkubuz geldi mi?” Fakat bundan sonra başka bir yönetmenin peşine düşmesi gerekecek çünkü Demirkubuz, dizide adının geçmesinden duyduğu rahatsızlığı ekibe iletmiş. Açılay’a Ümit Ünal ya da Mustafa Altıoklar’ı beklemesini tavsiye ediyorum. Zira onlara da sık sık civarda rastlamak mümkün.


MÜZİKAynur Avrupa’da ilk 100’de

Aynur’un, 2009’da çıkardığı ‘Rewend’ isimli albümü Avrupa’nın en iyileri arasına girdi. Dünya müziğinin önemli göstergelerinden biri kabul edilen World Music Charts Europe, geçen hafta ‘En İyi 100 Albüm’ listesini açıkladı. Rewend bu listede 29’uncu sırada.

OYUNCULUKAçın Kerim’in önünü

‘Fatmagül’ün Suçu Ne’ dizisinin son bölümü Sevgililer Günü’nde geçiyordu. Fatmagül ile Kerim’in öpüşme sahnesi, milyonları ekrana yapıştırdı. İkili daha önce de öpüşmüş ancak izleyici tarafından beğenilmemişti. Ancak bu kez tatminkâr bir sonuç elde edilmiş görünüyor. Sahne yayınlandıktan sonra Twitter trafiği karıştı. İşte bazı yorumlar: “Allah’ım aklıma mukayyet ol!”, “Beren’in içi titredi resmen daha nasıl oynasın bu kız”, “Ben ikna oldum. Öpücük gerçek ve sıcaktı”, “Kısmet olursa ve fırsat verilirse Kerim’in çok çok daha iyilerini yapabileceğini Allah’a şükür görmüş olduk”...

MİNİ TEST

Yazının Devamını Oku

Zekiye’nin yüzünü kurtarmak

18 Şubat 2012
Bizim dikkatimiz The Artist, George Clooney, Demir Leydi ya da Michelle Williams’da. Ama Oscar’ın sessiz sedasız bir talibi daha var: Kısa belgesel dalında yarışan ‘Saving Face - Bir Yüzü Kurtarmak’. Pakistan’da her yıl asit saldırısına uğrayan, çoğunluğu kadın ve çocuk 150 kişiden Zekiye’nin ve yüzünün yeniden yapılışının hikayesi

Haleema Bibi beş çocuklu bir ev kadınıydı. Pencap’ın güneyindeki bir köyde yaşıyordu. 2 Eylül 1997’de, sabaha karşı daha 8 yaşındaki kızı Kauser’le uykudayken evleri basıldı. Saldırganlar ona ve kızına asit attı. Haleema’nın yüzü ve kolları, kızının kulağı tamamen yandı. Saldırganlar yakalanamadı.
Manzoor Attiqa 22 yaşında bir genç kadındı. Kocası Maqsood Ahmad ile 2 yaşında bir kızları vardı. Kocasının ailesi evliliğinin başından beri şiddet uyguluyordu. Zalimlikleri 26 Nisan 2006’da zirveye ulaştı. Kayınvalidesi, görümcesi ve kayınbiraderi üzerine asit attı. Sonra da bir odaya kitlediler.
Hastaneye götürdüklerinde akşam olmuş, asit derisini ve kemiklerini eritmişti. Kocasının ailesinden kimse ceza almadı.

SALDIRGANLA EVLENDİ

Shamim, üç çocuklu bir duldu. Evlenme teklifini reddettiği bir adamın saldırısına uğradı. 18 Eylül 1993’te, yanında 8 aylık kızıyla uyurken, adam bir arkadaşıyla evine girip üstüne asit döktü. Kızı da kendisi de fena şekilde yandı. Mahalle baskısı yüzünden kendisini sakat bırakan adamla evlenmek zorunda kaldı.
Asit, kadına karşı şiddetin yaygın kullanılan silahlarından. Bizde asit yerine kezzap denir. Daha birkaç ay önce Diyarbakır’da, kocasından boşanmak isteyip evi terk eden Rojda’nın yüzüne kezzap atılmıştı. Pakistan’da yılda 150 kişi asit saldırısına uğruyor. Gerçeğin bunun çok çok üstünde olduğu tahmin ediliyor. Öyle ki, bu konuda hizmet veren sivil toplum örgütleri var. Saldırganlar genellikle reddedilen erkekler ya da aile içi şiddet uygulayan kocalar.
Mohammed Jawad, Pakistan asıllı İngiliz bir plastik cerrah. İngiltere’de pek meşhur çünkü Katie Piper’ın yüzünü düzelten o. Piper’ın hikayesini geçen sene yazmıştım. O da silah olarak asiti seçen bir sevgilinin kurbanıydı. Hayal ettiği televizyon kariyerinde hızla yükselmişti ama umduğu gibi güzelliğiyle

Yazının Devamını Oku

Haftalık

12 Şubat 2012

İSTİHZA

Piskopostan bile özür diledi

Televizyondaki kurguyla gerçeği birbirine karıştırma, ülkemizde sık görülen bir rahatsızlık. Bu aralar bu dertten en çok muzdarip olan da 'Bir Ankara komiseri Behzat Ç'. Daha önce avukatlar ve güvenlik görevlileriyle başı derde girmiş, Behzat Ç.'yi canlandıran Erdal Beşikçioğlu mahkeme koridorlarında görülmüştü. Bir Türkiye realitesi: Dava konusu kurgu ama dava gerçek! Dizi ekibi geçen hafta işi sıkı tuttu, daha en baştan A'dan Z'ye yüzlerce meslek grubundan özür diledi. Özür dilenenler arasında şimşircilerle psikoposlar bile vardı.

TREND TOPIC

Yeni rock starımız Kerem Tunçeri

Anadolu Efes Basketbol Takımı'nın yeni reklam filmine herkes bayıldı. Özellikle de kızlar. Vokalde Kerem Tunçeri, bateride Cenk Akyol, gitarlarda Sinan Güler, Sasha Vujacic ve Tarence Kinsey, Duman'ın 'Senden Daha Güzel' adlı şarkısını Anadolu Efes'e uyarlayıp söylüyorlar. Kerem Tunçeri'nin popülaritesi ve hayran sayısı bir haftada tavan yaptı. Video internette bir milyon kezden fazla izlendi.

NEFRET SUÇU

Katile 'eline sağlık'

Yazının Devamını Oku

Çocuklar nasıl tinerci olur

11 Şubat 2012
Tinerci nesil yetişsin istemiyoruz ya, acaba bunun yolu dindar nesil tasarımları mıdır? Acaba çocuklar ne ister? Uzlaşma, adalet, barış, özgürlük talebi onların ağzından çıkınca daha dikkatli dinlemek gerekmez mi?

İstanbul Tophane’deki Tütün Deposu’nda bu hafta, sadece üç gün süren sessiz sedasız bir sergi vardı: ‘Suçlu muyum? Suçlu muyuz? Suçlular mı?’
Bir sanat sergisi değil, çocuk ve gençlerle gerçekleştirilmiş bir projenin sonuçları aslında.

İstanbul’da çocuk ve gençlerle çalışan Başak Kültür ve Sanat Vakfı ile Diyarbakır’da çocuk ve gençlerle çalışan Çocuklar Aynı Çatı Altında Derneği’nin ortak projesi. Çocukları suça iten nedenlerin ne olduğu, suçu önlemek için kimler tarafından ne gibi önlemler alınması gerektiği araştırılmış. Amaç, suç işlemiş ya da işlememiş çocukların bu konudaki algısının ve sözlerinin de hesaba katıldığı bir farkındalık yaratmak.

Önce İstanbul ve Diyarbakır’da, buralara göç ve zorunlu göçle gelmiş toplam 108 çocuk ve gençle anket yapmışlar. Sonra ikili takımlar haline getirilen çocuklardan, hayatlarından esinlenerek birer hikaye yazmaları istenmiş. Bu hikayeleri, kendilerinin kahramanı olduğu bir kare fotoğrafla anlatmışlar. İstanbul’da ayrıca, her bir çocuğun çektiği fotoğrafı diğer katılımcı çocuk haberleştirmiş. Amaç, çocukların medya algısı hakkında fikir sahibi olmak. Kendi adıma çok anlamlı bulduğum bir tanesini buraya aldım. Aşağıda göreceğiniz gibi, gerçek hikayeyle haber arasındaki fark, bu çocukların kendilerine dışarıdan (özellikle de medya tarafından) nasıl bakıldığını düşündüklerini çok net ortaya koyuyor. O aradaki farkta çocuk bize diyor ki; “Benimle ilgilenmiyorsun, kim olduğumla, içinde bulunduğum koşullarla ilgilenmiyorsun, merak etmiyorsun ve seçkincisin.”

Sergide 42 fotoğraf, 21 hikaye, dokuz da haberleştirilmiş hikaye vardı. Hepsini tek tek okudum, aşağıya seçtiklerimi siz de okuyun isterim. Daha 11 yaşında büyümek zorunda kalmış çocukların hikayeleri bunlar. İçinde ölüm, uyuşturucu, adaletsizlik, şiddet olan hikayeler. Şimdi ne diyeceğiz, ‘bu çocuklar biraz daha dindar yetiştirilseydi böyle olmazdı’ mı? Peki küçücük bir çocuğun gündelik diline ‘çevik kuvvet, panzer, toma 4, akrep’ sokan sisteme ne olacak?
Ha bu arada, anket sırasında “Adalet deyince aklınıza ne geliyor” diye de sormuşlar. İstanbul’dakilerin de, Diyarbakır’dakilerin de cevabı aynı: Özgürlük, eşitlik, demokrasi, hak-hukuk, uyum, anadilinde konuşabilmek.

Kalbine tekmeHİKAYE 2

Şevin henüz 11 yaşındadır. Dört kişilik ailesiyle Osmaniye’de yaşamakta. Ramazan ayında annesi Neriman Hanım sahur için yemek hazırlamaya mutfağa gider. Sofrayı hazırlar. Fakat vaktin daha erken olduğunu fark edip eşi Ali Bey’i uyandırmaz. Kendi de yatağına gider ve uyur. Bir süre sonra Ali Bey uyanıp sofraya doğru gider ve o sırada ezan okunur. Bir anlık öfkeyle eşi Neriman Hanım’ın kalbine tekme atar. Ve Neriman Hanım karnındaki çocuğuyla hayatını kaybeder. Bu olanları duyan (gören) Şevin’in psikolojisi bozulur ve sevgiyi, saygıyı sokakta aramaya başlar. Eroin kullanmaya başlayan Şevin tüm suçun kendisinde, her şeyin onun yüzünden olduğunu sürekli tekrarlar.

Yazının Devamını Oku

Son sefere çıkıldı

5 Şubat 2012

ULAŞIM

İzmit-Gebze arasındaki tren seferleri, bu haftadan itibaren iki yıl süreyle sona erdi. Nedeni, Yüksek Hızlı Tren (YHT) Projesi çalışmaları. TCDD'nin trenleri geçen salı son yolcularını taşıdı. Hat, 122 yıldan beri ilk kez kapanmış oldu.

YARATICILIK

3G'li küfür

İzmir'in Karşıyaka-Göztepe rekabeti, İstanbul'un üç büyüklerinde dahi rastlanmayan cinsten. Bu uğurda yapmayacakları şey yok gibi. Karşıyakalılar geçen hafta, kınasak mı alkışlasak mı bilemediğimiz bir yaratıcılığa imza attı. Stada küfürlü pankart sokamayan taraftar, Göztepe derbisine kare şeklinde büyük bir pankartla gitti. Üzerinde 3G teknolojisine sahip telefonların okuyabildiği QR Code yer alıyordu. Ne olduğunu merak edip kodu telefonlarına okutan Göztepe taraftarlarının ekranına Türkçe ve diğer dillerde yazılmış bir küfür geldi. Ünlü İngiliz blogu offthepost dahi orijinalliğe tam not verdi.

POLİTİKA

Dokunulsun diye soyundular

Bir başka pankartlı yaratıcılık da Slovakya'dan geldi. Slovak Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nden 17 milletvekili dokunulmazlıkların kaldırılması taleplerine dikkat çekmek için soyunarak poz verdi. Ellerinde 'Haydi milletvekillerinin dokunulmazlık zırhlarını soyalım' yazılı bir pankart tuttular. Sonra da fotoğrafı ülkenin önemli gazetelerinden Novy Cas'a ilan olarak verdiler. Eylemlerini kendi Facebook sayfalarından da duyurdular.

Yazının Devamını Oku

Top model değil top sosyolog

4 Şubat 2012
Beş yılı bulmayan bir kariyer, market rafındaki süt kutusuna benzetilen bedenler, hiç eksilmeyen yetersizlik hissi, reddedilme korkusu, ayaklı yalana dönüşen kimlikler... Modellerin dünyasına hoşgeldiniz.

Geçen hafta Radikal gazetesinde Aslı Barış’ın haberini görünce aklıma ABD’de geçen yılın sonu yayınlanan bir kitap geldi.
Haber, 8-11 Şubat’ta düzenlenecek İstanbul Fashion Week için yapılan manken seçimleriyle ilgiliydi.
İstanbul Moda Akademisi’nde yapılan seçmelere 36 ajanstan, toplam 490 model katılmış ancak sadece 155’i iş bulabilmişti. O da mecburiyetten. Tasarımcılar mankenlerle ilgili hayal kırıklığına uğramıştı. Bu nedenle büyük bölümüne “Bizimle değilsin” cevabı verilmişti. Tasarımcılardan bazıları “Olmadı, yurt dışından bakacağım” diyordu.
“...Modeller her an belirsizlik içinde yaşar. Temsilcileri aracılığıyla gittikleri seçmelerde, haftalık ya da aylık programlarında... Tek bir şey kesindir: Reddedilmek. En başarılı modeller bile buna bağışık değildir...
New Jersey’li 21 yaşındaki Liz, büyük bir katlı mağazanın seçmelerine gitmişti. Seçmelerin yapıldığı ofise girdiğinde, 80 başka modelle birlikte onu da uzun koridorda sıraya soktular. Seçmeleri yapan yönetici sıradaki tüm kızları tepeden tırnağa inceliyor ve sadece iki kelime söylüyordu: ‘Kal’ veya ‘Git’. Bir başka kız, az önce yöneticilerden birine verdiği kartvizitini çöpte görmüştü.
Reddedilmenin onlarca sebebi olabilir: Fazla ticari, fazla aykırı, fazla genç, fazla yaşlı, fazla uzun, fazla kısa bulunabilirsiniz. Hatta aynı gün içinde gittiğiniz farklı seçmelerde bunların hepsi size söylenebilir. Örneğin 21 yaşındaki Sofia boyu 1.78 olduğu için reddedilmişti. Oysa bu modeller için ideal sayılan bir boydur. Sofia neyin yanlış olduğunu anlamaya çalıştı: ‘Sizi cesaretlendirecek, neyin yanlış olduğunu söyleyecek hiç kimse yok. Siz de oturup kendinizi suçlamaya başlıyorsunuz. İlk akla gelen de, çok şişmanım, oluyor’.

Yazının Devamını Oku