Karşısına, eski eşinin boşanma avukatı çıkmasın diye dua ettikleri kadın...
Bütün ünlülerin avukatı!
Kâbus avukat!
Altın Mimir...
Namıdiğer ciğer sökücü!!!
Bu kadının, ülkenin en iyi boşanma avukatlarından biri olduğuna inanmak neredeyse imkansız!
Popçu gibi duruyor. Ya da brasserie’de kadın arkadaşlarıyla salata yiyen, gırgır şamata yapan bir Nişantaşı kadını.
Hiç ciğer söken bir hali yok.
Söz ve müziği kendisine ait olan ‘Kalk Git’ ve ‘Beni Yak’ parçalarıyla müzik dünyasına giriş yaptı.
Yavaş yavaş ama emin adımlarla listelerde yükseliyor.
24 yaşında, Ankaralı.
İngiltere’de Nottingham Üniversitesi’nde felsefe okumuş.
Edebiyattan keyif alıyor, Attilâ İlhan şiirlerini ezbere biliyor.
Farklı bir kadın.
Soran, sorgulayan, yazan, çizen, çok okuyan bir kadın.
Biraz da çekingen.
Ama sürekli git-gel yapıyorum.
Haftaya, üç günlüğüne İstanbul’dayım mesela. Ondan sonraki hafta da 4 günlüğüne.
Ayda 2-3 kere Türkiye.
Bunu yapıyorum ama uçaktan da acayip tırsıyorum... Yine de yapıyorum.
Bu yaşımda öğrendim ki, her şey yapılabiliyormuş hayatta, sonunda ölüm olmadığı sürece “Olmaz!” diye bir şey yokmuş, insan her yerde de yaşayabiliyormuş, yeter ki sevdikleri yanında olsun...
Mumbai bunun kanıtı, expat’lar için (yabancı çalışanlar) dünyadaki en zor lokasyonlardan biri, kitaplar öyle yazıyor, burada bile mutlu mesut yaşadıktan sonra...
Bu arada, İstanbul’daki evimiz-düzenimiz duruyor, Hindistan’da da artık otel diyemeyeceğim bir evde yaşıyoruz. Otelin ev bölümü. Burada 3-5 sene boyunca yaşayan aileler var, dilediğin gibi değişiklik yapabiliyorsun, tuttuğun iki-üç odalı yerleri evine çevirebiliyorsun, otelin hizmetlerinden faydalanıyorsun, kebap yani...
Bir tek köpek kabul etmiyorlar, yoksa
Yine 14 Şubat yaklaşıyordu.
Sevgililer Günü için gerçek bir aşk hikâyesi yazmak istedim.
E bu devirde, bulmak kolay değil.
“Bir sene sonra ayrılırlar mı?” demeyeceğim, derinliği olan bir aşk arıyorum kafamda...
Milföy hamuru gibi katmanlı bir aşk...
Aşkın hakkını veren bir aşk...
Gerçekten, iyi günde-kötü günde, zenginlikte-fakirlikte, sağlıkta-hastalıkta devam eden bir aşk...
Birlikte sarmaşık gibi büyüyen, hayatı her anlamıyla paylaşan bir aşk...
Hep yeni.
Hiç yerinde saymıyor.
Sürekli kendini geliştiriyor.
Demode olmuyor, eskimiyor.
Ahtapot gibi; herkese, her şeye yetişiyor.
Üç oğlu onu daha da güzelleştiriyor.
En çok da oğullarıyla WhatsApp mesajlarına bayılıyorum, arada dinletiyor.
Çok şekerler, şeker ne kelime, müthişler!
“Duruma göre şekil alıyorum!” dedi. “Aaaaa ne şahane lafmış!” dedim. “Benim hayat felsefem bu aralar!” dedi. “Nereden çıktı?” dedim. “Psikiyatrımdan öğrendim” dedi ve ekledi: “Kendi hayatımda uyguluyorum, çok da işe yarıyor!”
“Şu psikiyatrının numarasını versene, bir arayıp, duruma göre şekil almayı sorayım. Belki bu kavram insanlara şifa olur” dedim.
Ve yaptım...
Psikoterapist/Psikiyatr Bahar Tezcan, içinde bulunduğumuz durumu değerlendirdi:
Dün bir arkadaşımla konuşuyordum, “Nasılsın?” deyince, “İyi olmaya çalışıyorum. Duruma göre şekil alıyorum!” dedi. “Nasıl yani?” dedim. Sizden söz etti. Bu son olaylardan dolayı, hepimiz gibi endişeli ve kaygılı olduğunu, sizinle sohbet edince rahatladığını ve sizden ‘duruma göre şekil almayı’ öğrendiğini söyledi. Ben de şimdi size soruyorum: ‘Duruma göre şekil almak’ nedir?
- Bu, benim konuşurken sıkça kullandığım bir terim. Yaşamımızda bizi zorlayacak ve endişe yaratacak meselelerden kaçamayız. Çünkü ‘endişe’, zaten insan olmanın çok doğal bir parçası. Öyleyse ilk yapmamız gereken, mevcut durumu, gerçekçi bir bakış açısıyla tanımlamak, ardından da ruhsal kapasitemiz dahilinde adapte olmaya çalışmak. Yani ‘duruma göre şekil almak’ ya da bir başka deyişle, ‘Kendine yeni bir konum belirlemek’... Bu ‘yeni konum’, o problemin üzerine basıp yükselebilmemizi de beraberinde getirecektir.
Hayatta kontrol edemeyeceğimiz şeyler var
Bazı günler de iyi şeyler okumak ve görmek istiyorum. Bugün öyle bir gün işte.
İçimi açan şeyler yazma, paylaşma günü. Bugünkü genç adam da öyle biri.
Adı bile güzel. Oğuzhan Canım.
Örnek alınacak bir sosyal girişimci. “Askıda Ne Var” sitesinin yaratıcısı.
Midesi bulanıyor!
Nasıl rezil bir şeydir bu...
Ama Allah kahretsin ki bitmiyor... Her gün yenileri çıkıyor...
Alın size 5 yaşındaki çocuğa cinsel istismar vakası daha... Bu seferki Mersin’den...