Beni hep güldüren hınzır bir zekâsı var. Evet, yazar Şebnem Burcuoğlu’ndan söz ediyorum. Son kitabı üzerine konuşmuştuk. Kadın şahane, ürettikçe üretiyor, ilişkiler konusunda duayen konumuna geçti, “Kocan Kadar Konuş” serisinin, Şeker-Fare’nin ve Çevrim Dışı Aşk’ın yazarıyken Paris’ten gelen teklif üzerine dünyanın en büyük tanışma uygulamalarından birinin yüzü oldu. Gerisini röportajdan okuyun...
-Dünyanın en büyük mobil tanışma uygulamalarından birinin yüzü oldun...
-Aynen öyle oldum.
-Ne alaka?
Yeter ya!
Nedir kadınlar olarak sizden çektiğimiz...
Bitemedi kadınlarla, çocuklarla meseleniz!
Amma ezikmişsiniz!
Yeter ya!
Bir günü bir güne uymayan bir ülkede yaşıyoruz.
Bir gün üzülmekten perişan oluyoruz, içimiz çıkıyor. Çünkü boşanmak istediği için kocası tarafından hunharca (27 bıçak darbesiyle) öldürülen kadının davasında, adam takım elbise giyip kravat taktı ve mahkemede hâkimlerin karşısında el pençe divan durdu diye, dünya kadar yıl ‘iyi hal indirimi’ aldığını okuyoruz.
“Yuh olsun!”
Evet yakışıklı. Gittiği her yerde izdiham yaratacak kadar... Yaşından beklenmeyecek bir olgunluğu var. Mutlu bir evliliği de... Kendine yatırım yapan, canla başla çalışan biri. 70’ten fazla ülkede, başta ‘Muhteşem Yüzyıl’ olmak üzere dizileri oynuyor. Bu ülkelerden birinde, Burak Özçivit’in arkadaşı olduğunuzu söyleyince akan sular duruyor! Ailesi üç kuşaktır kebapçı. Burak da onların “İlle de kebap!” diye tutturmayan torunları. Yemekle arası çok iyi değil. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğrafçılık bölümünde okumuş, mankenlik yapmış, şu anda oyunculuk yapıyor, yönetmenliğe de göz kırpıyor.
Önümüzdeki hafta vizyona girecek sinema filminin adı ‘Can Feda’. Kerem Bursin’le başrolü paylaşıyor. Bence bir oyuncu her şeyi oynar, eşkıyayı da, eşcinseli de, askeri de... Nitekim Burak Özçivit de, “Vatan sevgimi kimseye sorgulatmam!” diyor.
Fotoğraflar :Cem TALU Mekan: CVK Park Bosphorus Hotel
Bir erkeğin bu kadar yakışıklı olması sinir bozucu değil mi?
- Ne diyeyim şimdi ben buna? Öyle bakmıyorum hayata. Baksaydım bu noktaya gelemezdim. İnsanın fiziği bir artı olabilir ama mutlaka başka şeylerinin de olması gerek. Akıl gibi, zekâ gibi, yetenek gibi, beceri gibi, mesleğine tutkuyla bağlı olmak gibi... Ben de o şeyler için epey kafa patlattım.
◊ Tabii ki sadece yakışıklı değilsin. Viyana’da çekilen o videoyu izledim. Akıl alır gibi değil! Bir anlatsana orada yaşadıklarınızı...
- İtiraf ediyorum biz de şaşırdık! Karı-koca tatile gitmişiz, kuşlar gibi özgürüz, hafifiz, mutluyuz. Tatil psikolojisiyle kaldığımız otelin balkonunda bir selfie çektik. Arkamızdaki meydanın oranın en ünlü meydanı olduğunu bilmeden... Sonra dışarı dolaşmaya çıktık. Birkaç saat sonra otele döndük. Bir de baktık ki yollar kapanmış, bir izdiham, bir insan seli... Meydan polis dolu. “Allah Allah, bir gece önce yılbaşıydı, bu kadar kalabalık değildi! Bir şey var herhalde, ne oluyor acaba?” dedik. Otel çalışanlarını aradık, ön kapıyı kapatmışlar, “Arka kapıdan gelin” dediler. Bizi arkadan aldılar, odamıza çıktık.
Kadın girişimci günü.
Hani cumaları, bu sayfada, ilginç kadın girişimci hikâyelerine yer veriyorum, yürünmeyen yollardan yürüyen kadınları sizinle tanıştırıyorum ya...
Huzurlarınızda Eda ve Seda kardeşler...
Tek kelimeyle şahaneler!
Cinsel istismarları, tecavüzleri, dayağı, şiddeti, cinayatleri...
Esas olarak da ortada bırakılmışlıklarını, korunmayışlarını...
Genellikle kadınlara sahip çıkılmıyor bu ülkede!
Kanun yapıcıların da uygulayıcıların da kadına bakışı kadından yana değil.
Lafta, “Kadınlar çiçektir”, “Cennet, anaların ayağının altındadır”, “Çocuklar geleceğimizdir” ama yaşananlar gün gibi ortada...
Hep birlikte görüyoruz, okuyoruz...
ÇOCUK İSTİSMARI DAVASINDA EN YÜKSEK İNDİRİMSİZ CEZA!
Ama bunun farkında değil gibi. Nasıl göründüğüyle değil, işini nasıl yaptığıyla ilgileniyor. Yükselen oyunculardan. Star’da gösterilen Börü’de oynuyor. Aksanı bozuk değil. Ama konuşurken biraz düşünüyor. Çünkü Türkçe düşünmeyi sonradan öğrendi. Tüm formasyonunu Almanya’da aldı. Orada ekonomistti, burada oyuncu oldu...
- Hikâyen nerede başladı?
Almanya’da. Dedem çalışmak için gidiyor. Birinci kuşak. Babam o yıllarda 8-9 yaşlarında. Babam tüm eğitimini orada alıyor. Annem babamla evlenince Almanya’ya yerleşiyor, ben orada doğuyorum...
- Tek çocuk musun?
Hayır, ikizim var. Çift yumurta. Karakter olarak da, dış görüntü olarak da benzemiyoruz.
- Sen hep Almanya’da mı yaşadın?
Evet. 25 yaşıma kadar. Üniversite biter bitmez Türkiye’ye geldim...
-
Neslihan ve arkadaşları, ihtiyacı olan ve hayatında hiç hediye almamış çocuklar için atkı-bere örmeye başlıyorlar ve sonunda iş büyüyor. Türkiye’nin her tarafından gönüllü kadınlar, bu faaliyete katılıyor ve iyilik, halka halka büyüyor, toplam 18 bin 500 çocuğa ulaşıyor. Şu anda çocukları mutlu etmek için gönüllü atkı örenler de arttıkça artıyor, huzurevindeki yaşlı ve tatlı teyzeler bile bu sosyal fayda hareketine destek oluyor...
Bu hikâye beni çok duygulandırdı. Su damlası gibi temiz, saf bir hikâye. Bugün sizinle bu olayın kahramanı Neslihan’ı tanıştıracağım. Neslihanların artması dileğiyle...
-Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Neslihan Andaç Öngüt. 46 yaşındayım. 20 yıldır aktif iş hayatındayım. Evliyim. 13 yaşında da şahane bir oğlum var...
- Başka?
Başka? İyiliğe inanıyorum, iyiliğin bulaşıcı olduğuna inanıyorum! Bir sürü olumsuz şey oluyor etrafta, ben küçük dünyama ve yapabileceğim minik ‘sosyal fayda’lara tutunuyorum...
- Süpermiş! ‘Sevgimizi Ellerimizle Örüyoruz’ projesine bayıldım... Nasıl başladı bu hikâye?
Bu haftaki konuğum şahane bir kadın.
Dünyaca ünlü Iraklı bir kadın aktivist.
Zainab Salbi.
Uluslararası kadın örgütü ‘Women for Women International’ın kurucusu ve başkanı.
Gerçekten müthiş bir kadın... Ve müthiş onurlu bir iş yapıyor.
Savaşlardan sağ kurtulan kadınlara, yaşayabilecekleri istikrarlı ve barışçıl ortamlar sağlıyor.
Sesini yükseltemeyen kadınların sesi Zainab Salbi, Uludağ Ekonomi Zirvesi için buradaydı. ‘Diktatörün Gölgesinde’ kitabı da Türkçeye çevrildi, fırsat bu fırsat deyip kapısına dayandım.