Ayşe Arman

Burcu Esmersoy kalbini açtı: Hayatımda ilk defa bir adamın çocuğunu doğurmak istiyorum

15 Nisan 2018
Haftanın magazin gündeminde Burcu Esmersoy vardı. Sevgilisinin eski sevgilisine selam vermesi, YouTube kanalında yayımladığı bir videoda “İlk buluşmada hesabı erkek öder” demesi... Oysa onun gündeminde bambaşka bir konu var: 14 Mayıs’ta evleniyor! Ayşe Arman hepsini sordu, Cem Talu da onu Marilyn Monroe olarak fotoğrafladı.

Dünya seksisi bir kadın. Acayip dişi. Ama aynı zamanda haşarı bir oğlan çocuğu gibi. Bu iki enerji de geçiyor insana Burcu Esmersoy’dan. Bence formülü şahane. Sadece femme fatale bir sevgili değil. Aynı zamanda güvenebileceğin, geyik yapabileceğin bir arkadaş gibi... Bence çok dürüst bir kadın, yamuğu yok, yan çizmesi yok.
Net ve mert. Şu aralar da feci âşık! Berk Suyabatmaz’la büyük aşk yaşıyorlar. Yakında da evleniyorlar. Kutluyorum onları. Hep mutlu olmalarını diliyorum.
Bu röportaj kahkahalar içinde yapıldı. Kabul ettiği ve kalbini bana açtığı için teşekkür ederim Burcu’ya. Bizim bir Marilyn’imiz olsa, Burcu’dan başkası olamaz. Cem Talu, onu Marilyn Monroe olarak görüntüledi. Cem’e de teşekkürler...

Sevgilinin eski sevgilisi Ayşe Özyılmazel’le bir gece, bir yerlerde karşılaştın. Birlikte eğlendiniz ve sen arıza çıkarmadın...

- Beybi ne arızası ya! Ben Ayşe’yi uzun zamandır tanıyorum. Merhabam olan biri. Normalde zaten selam verdiğim birine, erkek arkadaşımın eski sevgilisi diye selam vermemem kadar saçma bir şey olabilir mi? Berk de selam veriyor, konuşuyor. Bundan daha normal bir şey yok benim için.

 Hiç kıskanmadın mı? İtiraf et...

- Yok canım. Hâlâ selam verebilecek kadar birbirlerine saygı duymaları çok hoşuma gidiyor. Bu o kadar önemli ve güzel bir şey ki. O iki insan için de çok artı puan. Tam tersine, bence selam verilmediği zaman orada bir sorun var.

 

Yazının Devamını Oku

Böyle baba olmaz olsun!!! 14 yaşındaki öz kızına...

13 Nisan 2018
Bu mesleğe devam ettiğim müddetçe, cinsel istismar vakalarını yazmaya devam edeceğim, söz veriyorum. Bu ülkenin topraklarından sökülüp atılsın bu sapık zihniyet. Birkaç tanesinin bile ceza almasına katkım olursa ne mutlu bana...

Allah belalarını versin bu adamların! En ağır cezaları alsınlar! Hiçbir çocuğa, hiçbir kadına, izni olmadan dokunamayacaklarını anlasınlar. Zorla da olsa öğretelim onlara, kafalarına kakalım.

Kimsenin isteği hilafına, kimseye dokunamazsın! Mahrem yerlerini elleyemezsin, okşayamazsın! Zorla cinsel ilişki kurmanla, zorla bunları yapman aynı şey. Yani ‘duhul’ gerekmiyor.

Sen bir aşağılıksın. Bunun cezasını çekeceksin. “Bekâretini bozmadım”la yırtamayacaksın. Zorla yapılan her cinsel eylem, istismardır. Ensende olacağız. Bütün kadınlar. Hele öz çocuğuna tüm bunları yapan babalar... Geberin!

Yargı bu işi yeteri kadar ciddiye almıyorsa, bu ülkenin kadınları, anneleri, sivil toplumcuları alacak...

Alın bugünkü dava. Anne H.C. muhtar. 15 yıllık evli. Üç çocuğu var. Akıllı, bilinçli bir kadın. “Ben 14 yaşındaki evladımı, babası olacak sapıktan nasıl koruyamadım” diye, kendini suçluyor. Aşağılık sapık baba, 14 yaşındaki kızına sarkıyor. Geceleri battaniyesini alıp kızının yanına gidiyor. Ve pislik fantezilerine kızını alet ediyor. Rapora bakarsanız, kızın bekâreti bozulmamış ama ne fark eder ki; her bir yerine dokunmuş, onu bunu yapmış. O kız bu travmayı yaşamış mı, yaşamamış mı? Hem de öz babası tarafından? Bundan daha ağır bir suç olabilir mi?

Şimdi bu adam nasıl yırtar? Bu adam neden tutuksuz yargılanır? Bu adam nasıl salıverilir? Dün davası vardı, yine tutuklanmadı. Sizi anneyle baş başa bırakıyorum...

- Başınıza gelen nedir?

(Ağlamaya başlıyor) Kocam olacak sapık, 14 yaşımdaki kızıma cinsel istismarda bulunuyormuş. Şikâyetçi olduk, mahkeme sürüyor. Yaptığı tüm rezilliklere rağmen, 4 ay tutuklu kaldı, sonra serbest bırakıldı, şimdi tutuksuz yargılanıyor. Kızım için perişanım. Yavrumu nasıl koruyamadım, ben bu rezelati nasıl daha önce fark edemedim diye kendi kendimi suçluyorum. Ama kimin aklına gelir?

Yazının Devamını Oku

Yok mu bu ülkede vicdan! Yok mu bu ülkede adalet!

12 Nisan 2018
Telefon çaldı.

Açtım.

“Benim adım Emine Açıkgöz” dedi, “Benim oğlum öldürüldü!”

Şoke oldum.

O ise devam etti, “16 yaşındaydı. Sizin de evladınız var, beni anlarsınız. Çiğ köfte almaya gitmişti. ‘10 dakika sonra geliyorum anne’ dedi ama bir daha asla dönmedi. Hiçbir günahı yokken, çıkar uğruna çatışan iki mafya grubunun arasında kaldı. 78 kurşunun 8’i ona isabet etti ve öldü. Suçlular da şu anda serbest. Bunu yazmanızı istiyorum...” dedi.

Zaman zaman ağladı anlatırken. Ben de fena oldum.

Allah kimsenin başına vermesin.

Ve Allah, o aileye sabır versin.

Tarifsiz bir acı yaşıyorlar.

Yazının Devamını Oku

Hekimbaşı’nın 4’üncü kuşak torunu Aslı Zeynep Ertürer: Kaçmak yerine gemiye doğru koştum, tutarım mı zannettim nedir...

11 Nisan 2018
Artık sosyal medyadan her şeyi anında izliyoruz. O demir çelik yığınının, o dünyalar güzeli yalıya girdiğini gördüğüm anda içim çekildi.

Tıpkı sizin gibi. Ben İstanbul Kırmızısı’ndaki gibi bir sürat teknesiyle yanaşmıştım iskelesine, Ferzan Özpetek röportajı için. Filmin büyük bir bölümünü orada çektiler. Tek tek bütün odaları gezdim. İnsanın kıyamayacağı kadar güzel bir yapı. Ve öyle bir aile ki göz bebeği gibi bakıyorlardı. 4’üncü kuşak torun Aslı Zeynep Ertürer’in yalıya duyduğu tutkuya, özene ve onu korumak için gösterdiği çabaya hayran kalmıştım. Aradım, konuştuk. Olan bitene kahrolmamak elde değil. Umarım en kısa zamanda o yalı yeniden Boğaz’ın güzelliklerinden biri haline getirilir...

- Boğaz’ın sembollerinden biri olan o güzelim yalı, gözümüzün önünde çatır çatır yıkıldı gitti... Bu, bir kaza mı, cinayet mi... Nedir?

Bence cinayet! Pervasızca hareket edildi. O kadar üzgünüm ki... Burası, bizim için bir yalı değildi sadece, yaşayan bir tarihti, bizim bütün geçmişimizdi. Ben Hekimbaşı Salih Efendi’nin 4’üncü kuşak torunuyum. Kendimi bildim bileli bu 200 yıllık kültür mirasına sahip çıkmaya çalıştım. Özelikle benim varlık sebebimdi, hayat amacımdı, beni yaşama bağlayan şeydi. Çocuğum gibiydi benim. Şimdi çocuğum zarar görmüş, parçalanmış gibi hissediyorum...

- Siz bir de o an ordaydınız. Ne kadar büyük bir korku yaşadınız?

Benim ofisim de zaten yalıda. Arka tarafta. Ben cumartesileri de çalışıyorum. Kalktım, lavaboya gidecektim. Ofisten dışarı çıktım, kafamı kaldırdım, o da ne! Gözümün önünde dev bir demir yığını, bize doğru geliyor. Korku filmi gibiydi. Arkaya doğru kaçacağıma, denize doğru koşmaya başladım, geminin üzerine üzerine. Tutarım mı zannettim nedir. Ama ben daha iskeleye inemeden, çarpma gerçekleşti.

- ”Son anda durur herhalde” dediniz mi?

Yok duracak gibi değildi! Bir motoryat ya da küçük bir tekne değil ki, 225 metre uzunluğunda, dönebilmesi mümkün olmayan devasa bir şey. Ben o çarpışmayı gördüm ve o katur kutur ahşabın ezilme sesini duydum ya, yığıldım bahçeye, “Her şey bitti” dedim...

Yazının Devamını Oku

Muhteşemsin Adanaaa!

10 Nisan 2018
İşte ya! Budur ya! Memleketim Adana’yla hep gurur duydum, hep de duyacağım...

6. Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı, yedi düvele nam salacak şekilde gerçekleşti. Rekor bir katılımla, hoşgörüyle, neşeyle, enerjiyle geçti. Herkes ‘bir’ oldu. Bu karnaval sayesinde şahane bir ‘milli birlik’ sergilendi. Dünyaca ünlü Rio Karnavalı’nda her sene onlarca kişi hayatını kaybederken, bir buçuk milyon insan katıldı ama bir kişinin bile burnu kanamadı.

Herkes kucaklaştı, sokaklar insan seliydi, millet dans ediyordu ve kimse arıza çıkarmıyordu. Özlediğimiz görüntüler bunlar. Helal olsun! Kıraç konserinde herkes “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” diye bağırıyordu. Yine helal olsun! Emeği geçen herkesi alnından öpüyorum. En çok da Adanalıları kutluyorum. Muhteşemsin Adanaaa...

Bu karnaval Ali Haydar Bozkurt’un hayaliydi 6 yıl önce. Minicik bir kıvılcım olarak başladı. Onun hayali alev aldı, tüm Adana’ya ve Adanalılara mal oldu. Ona da huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Gerçekten büyük iş başardı. Ben her sene onunla röportaj yapıyorum, yazı yazmaya devam ettiğim sürece de yapacağım. Karnavalın yaratıcısı olarak bunu fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum...

- Bir karnavalın daha sonuna geldik... Rekor bir katılım olduğu söyleniyor...

Evet, bu yıl gerçekten inanılmazdı! Şehrin güneyinden kuzeyine, doğusundan batısına her köşesindeki aktivitelere binlerce kişi katıldı! Hem Türkiye’nin hem de dünyanın dört bir köşesinden misafirlerimiz vardı. 5-6 ülkenin büyükelçilerini de ağırladık aynı zamanda. Kelimelerle anlatılmayacak bir coşku vardı tüm sokaklarda...

-

Yazının Devamını Oku

Dünyayı kurtaran adam Mehmet Günsür

8 Nisan 2018
Yakışıklı, tatlı, insancıl, birikimli, düşünceli, kibar, nazik ve cesur bir adam. Benim için moderniteyi temsil eden erkeklerden biri. Oyuncu Mehmet Günsür’den söz ediyorum...

Hani Türkiye’nin en seksi erkeklerinden biri olan, 18 yıldır Roma’da yaşayan Mehmet Günsür... Böyle yakışıklı, çekici bir adamın üç çocuğunun ve çok mutlu bir ailesinin olması ayrıca şahane... İyi bir baba olması bir daha şahane... Ama onun kesinlikle seksiliğin ötesinde özellikleri var. Kafayı taktığı meseleler ilginç mesela. Bu sefer dünyayı kurtarmaya takmış! ‘Kanaga’ diye 13 bölümünü çektikleri ve web’de yayımlanan bir dizisi var, bu röportajı o vesileyle yaptık... Yaşasın ‘Kanaga’! Denk gelirse mutlaka izleyin...

Mehmet Günsür’ün yeni dizisini www.kanaga.tv/tr/’den izleyebilirsiniz. Fotoğraflar: Cem TALU

Bir ‘Kanaga’dır gidiyor... Bir süredir bu isimde bir web dizisi yapıyorsun. Nedir ‘Kanaga’?

- Hayatımın projesi! Dünyayı kurtarmaya çalışan bir aileyi canlandırıyoruz. Kadroya bak: Ben oynuyorum, annem oynuyor, oğlum, kızım oynadı...

 Vay be!

Bitmedi! Eşim Caterina Mongio ve Tolga Yüceil yönetmen , Tolga’nın kardeşi Kaan Yüceil ve ben prodüktör. Hikayesini ise ben, eşim, Tolga ve Kaan birlikte yazdık. Maaile, full kadro işin içindeyiz. Ve bugüne kadar 13 bölüm çektik...

İyi de derdiniz ne?

- Basit: Biz, insanlar dünyaya iyi davransın istiyoruz. O kadar.

Yazının Devamını Oku

Kerem Bursin: Bu kadar yüzeysel bir piyasada Serenay’ın derinliği beni çok etkiledi

6 Nisan 2018
Kerem Bursin’le röportaj, bugün de devam ediyor. Herkesin telefonuna yapışık yaşadığı, sosyal medyada var olmak için elinden geleni yaptığı, her anını, her şeyini paylaştığı bir dünyada...

Kerem Bursin kayıtsız!

“Üç ayda bir post koyduğum oluyor” diyor. Kendiyle ilgili haberlere bile bakmıyor. Konserleri telefonuyla çekerek değil, çıplak göze izliyor. Kısacası hayatı başkalarına göstermek için değil, kendi için yaşıyor...

Serenay’la ilişkisini de röportajda anlattı, en sevdiğim cümleyi de başlık yaptım...

- Ne kadar gazete takip ediyorsun?

Kendimle alakalı sıfır! Sosyal medyayla da pek aram yok...

- Sosyal medyadan nasıl uzak durabiliyorsun?

Duruyorum işte. Tabii kullanmak lazım, anlıyorum ama ben hayatımı sosyal medyadan ibaret yaşamıyorum. Bu muhtemelen bana zarar da veriyordur, herkes neredeyse 24 saat telefonuyla yaşıyor...

Yazının Devamını Oku

Kerem Bursin: Türkiye Amerika'ya bin basar

5 Nisan 2018
Bu cuma, “Can Feda” vizyona giriyor.

Başrollerini Burak Özçivit ve Kerem Bursin’in paylaştığı film iddialı. Kerem Bursin bir savaş pilotunu canlandırıyor. Ve 9 G yerken gerçekten bayılıyor, filmde değil, gerçekte...

O görüntüler sosyal medyada yayınlanacak.

Bu, benim Kerem Bursin’le ikinci röportajım.

O hem tatlı, hem seksi, bilgili, ilgili, ama milletle ilgili değil, kendi işi ve mesleğiyle ilgili, samimi, biraz da uzaylı. Kendi dünyasında yaşayan biri. Hep kendini geliştirmek için uğraşıyor. Bir buçuk yıl önce de yapım şirketi kurdu. İki ülkede birden yaşıyor. Zaten biliyorsunuz dünya vatandaşı, ama bu sefer fark ettim ki bu beş yılda herkesten fazla Türk olmuş. Türkiye Amerika’ya bin basar diyecek kadar...

Yazının Devamını Oku