Ayşe Arman

Uzan, seni seyretmek istiyorum!

30 Ekim 2018
FERZAN Özpetek... Medar-ı iftiharımız. Bu ülkenin gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerinden biri. Benim de insan olarak çok sevdiğim biri. Ve ben ona soru sormalara doyamıyorum. Pazar gazetesi yetmiyor, salı gününe de taşıyor...

Doğu Roma’nın başkentinde doğdu, Batı Roma’nın başkentinde yaşıyor. Hem Türk, hem İtalyan. Türkler de bayılıyor, İtalyanlar da. İtalyanlara göre o bir ‘büyücü’. ‘Özpetekyani’ dokunuşuyla insanları ünlü ediyor, şehirleri şiirsel bir güzellikte gösteriyor, öyküleri içimize işleyecek şekilde anlatıyor...

Son filmi ‘Napoli Valeta’, yani ‘Napoli’nin Sırrı’ şimdi Türkiye’de de vizyonda. ‘Artı 18’ izleyebilecek çünkü erotik sahneleri olan bir film. Ferzan için de bir ilk bu. Daha önce bu kadar yoğun erotik sahneleri olan bir film çekmedi. Yıllar önce ‘Karşı Pencere’de oynayan Giovanna Mezzogiorno kadın başrolde. Giovanna, İtalyanların çok sevdiği, çok saydığı bir oyuncu ve 43 yaşında. Erkek başrol ise İtalya’da şu anda yeni patlayan genç bir adam, Alessandro Borghi. Giovanna’dan 15-16 yaş küçük. Bu ikilinin sevişme sahneleri haliyle tartışma yaratıyor. Çünkü başrol kadın, beyaz perdeye göre ideal kadın ölçülerinde değil. Biz hep çok genç, çok daha diri kadınlar ve kadın bedenleri görmeye alışığız. Bu anlamıyla da Ferzan Özpetek ezberleri bozdu...

Bütün kadınlar bu filmde ‘normal ölçülerde’ bir kadın başrol oynattığı için ona teşekkür etti. Herkesin yorumu farklı. İzleyin filmi, bakalım siz ne hissedeceksiniz...

FİLM KARIŞIK ÇÜNKÜ HAYAT KARIŞIK

Filmin bu kadar başarı kazanmasının altında sence ne yatıyor?

Yazının Devamını Oku

‘Paris’te Son Tango’dan bu yana en cesur sahne!’

28 Ekim 2018
Ve Ferzan Özpetek...‘Özpetekyani’ dokunuşuyla yaptı yine yapacağını! Yine çok konuşulacak bir film çekti. Dünyanın her tarafında çok beğenildi, ödüller aldı, şimdi de Türkiye’de vizyonda. İtalyan eleştirmenlere göre ‘Paris’te Son Tango’dan bu yana en cesur sahne çekildi!’ Türkiye’de de şimdiden tartışma yarattı. Aynı gazetenin bir yazarı, “Bu ne ya! Resmen porno!” derken, bir kadın yazarı da, “Filme âşık oldum. Hayatımda gördüğüm en estetik sevişme sahneleri!” diye yazdı. Kimi “Başyapıt”, kimi “Usta, ben bu filmden hiçbir şey anlamadım!” diyor. Bu tartışmalar da Ferzan’ın çok hoşuna gidiyor. Gülümsüyor ve diyor ki, “E tabii ki kafaları karışacak. Tabii ki birtakım şeyler havada asılı kalacak. Çünkü hayat öyle. Bir film öyle olmuş çok mu?”

Napoli’nin Sırrı’ insanı çarpan, hüzünlendiren, düşündüren, erotik sahneleriyle şaşırtan, şok etkisi yaratan, yani bir sürü duyguyu aynı anda hissettiren bir film. Bir de meşhur bir sevişme sahnesi var. Film bu açıdan da çok tartışılacak...

Evet. İtalya’da ‘Paris’te Son Tango’dan bu yana bu kadar cesur bir sahne çekilmedi!” diye yazılar çıktı, eleştirmenler arasında böyle değerlendirenler oldu.

Zorlandın mı o sahneyi çekerken?

Zorlandım. Kadın başrolüm, ‘Karşı Pencere’de de oynayan Giovanna Mezzogiorno. İtalya’nın çok büyük bir starı. Bizim Türkan Şoray’ımız gibi. Onun 43 yaş versiyonu. Erkek başrolüm de Alessandro Borgi. O da yeni parlayan bir star, Netflix’te bir filmi var. Bunların ikisinin arasında çok ateşli bir şey yaşanıyor. Aralarında da 15-16 yaş var. Kadın bir adli tıp doktoru; o kadının bu adamla beraber olabilmesi için tamamıyla kafasının gitmesi lazım. Yani gerçekten adamı çok arzulaması lazım. O yüzden önemli bir sahne. İzleyiciye o tutkunun geçmesi gerekiyordu. Bir gece önce ikisini aradım. “Yarın böyle bir şey çekeceğiz. Biraz endişeliyim. Çünkü erotik sahneleri çekerken zorlanıyorum, utanıyorum ben. Diğer filmlerimdeki öpüşme sahnelerinde bile çekindim. O yüzden de ne halt edeceğiz açıkçası bilmiyorum, lütfen bana yardımcı olun!” dedim.

AKLIMA NE GELİRSE SÖYLEDİM: ÖP, SARIL, TUT...

Yazının Devamını Oku

Sınırları aşan fikirler sınırlara sığmayan ustalar

26 Ekim 2018
KASIM’ın en ses getiren etkinliklerinden biri de ‘Brand Week İstanbul’. Ve yaratıcısı bir kadın: Pelin Özkan.

Bugün de benim kadın girişimcileri, yaratıcı ve başarılı kadınları yazdığım gün. O zaman, huzurlarınızda Pelin! O şahane bir ODTÜ’lü. Çok yönlü bir kadın. ODTÜ’de fizik okudu, Boğaziçi’nde master yaptı. Öğrencilik yıllarında reklamcılığa merak saldı, on iki yıllık reklamcılık hayatından sonra da MediaCat’i yayınlamaya başladı. Aynı zamanda akademisyen. Bilgi Üniversitesi Marka Okulu’nun eş yöneticisi ve öğretim görevlisi.

Organizasyon işlerinde kadınların erkeklerden daha becerikli olduğunu düşünüyor.

Al benden de o kadar.

Pelin Özkan’a 5-8 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek olan ‘Brand Week’i sordum...

- Brand Week İstanbul nasıl doğdu?

Aslında bir dönüşüm hikâyesi bu. 16 yıl önce MediaCat olarak İstanbul’da etkinlikler düzenlemeye başladığımızda iki amacımız vardı. Birincisi, markalaşma ve marka yönetimi konusunda dünyada üretilen en etkili fikirleri, en güncel perspektifleri Türkiye’deki iş dünyasıyla buluşturmak. İkincisi de Türkiye’de üretilen fikirlere, yapılan iyi işlere ve başarı hikâyelerine kendilerini gösterebilecekleri bir zemin sunmak. Zaman içinde daha geniş kapsamlı bir paylaşım ortamına ihtiyaç oldu. Ve Brand Week doğdu...

- Kaçıncı yıl bu?

5. yılımız. 2013’te başladık. MediaCat’in 20. yılıydı. Önemli yıldönümlerinde portföyümüze kilometre taşları eklemeyi seviyoruz. 20. yılda iki kilometre taşı ekledik: “Brand Week Istanbul” ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’yle ortak gerçekleştirdiğimiz yüksek lisans programı “Marka Okulu”.

Yazının Devamını Oku

Dan Brown’ın Türkiye şubesi Arif Ergin

25 Ekim 2018
GÜZEL kitap. Başka hiçbir şey düşünmeden içine düşüyorsun. Şaşırıyorsun. Çok iyi örülmüş. Heyecanlanıyorsun. Verdiği bilgilere şapka çıkarıyorsun. “Allah Allah... Bu adam manyak mı? Tüm bunları nereden biliyor?” diyorsun...

Manyak değil, mühendis!

Pardon, cümleyi tekrar kuruyorum:

Meraklı bir mühendis.

Arif Ergin.

Namı diğer ‘Türk Dan Brown’.

O çok bayılmıyor bu tanıma ama öyle tanımlanıyor.

Bir endüstri mühendisi.

Beyoğlu, Galata, İstiklal âşığı.

Yazının Devamını Oku

‘Küresel Eğitime Katkı Ödülü’nü alan ilk TÜRK

24 Ekim 2018
VE işte bir eğitim neferi karşımda: Enver Yücel...

150 bin öğrenciye eğitim veren Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları’nın başkanı...

Ben başka türlü birini hayal etmiştim nedense. Son derece sosyal, konuşkan, esprili, şakacı biri çıktı... Eğitime gönülden inanan biri, ülkelerin geleceğini kurtaracak olanın eğitim olduğuna inanan biri. Eğitim üzerine saatlerce konuşabilir, çok da güzel konuşuyor... Küçücük bir dershaneyle başlıyor macerası. Derken 100’den fazla okulu barındıran bir yapıya ulaşıyor. 1994 yılında lisesi faaliyete geçiyor, dört yıl sonra da üniversitesi...

Şu anda yurtdışında dört ülkede üniversitesi bulunuyor. Bizim sohbetimizin ana konusu ise 2006’da kurduğu Türkiye’nin ilk ve tek fen ve teknoloji lisesi. Enver Yücel’in gözbebeği bu liseler. Şu anda Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde 14 tane var. Lise giriş sınavında ilk 100’e girenler bu liselerde bursla okuyabiliyor. Eğitime katkılarından dolayı tüm dünyada pek çok ödül aldı Enver Yücel. Bence en müthişi 2014’te Birleşmiş Milletler’den aldığı ‘Küresel Eğitime Katkı Ödülü’. Dünyada bu dalda ödül alan ilk Türk...

LİSE SONDA SINIFTA KALDIM ŞU ANDA 150 BİN ÖĞRENCİYE EĞİTİM İMKÂNI SAĞLIYORUM

- Eğitim sektörüne nasıl girdiniz?

Giresunluyum ben. Hiçbir zaman akademik olarak çok iyi bir öğrenci olmadım. Hatta lise sonda sınıfta kaldım. Bir arkadaşımla İstanbul’a geldim. Laleli’de bir dershaneye devam ettim. Minicik dershane. Derken o dershane benim oldu...

-

Yazının Devamını Oku

Kız arkadaşını bıçakladı dalağını parçaladı VE SERBEST

23 Ekim 2018
BEN bıktım bu ‘iyi hal’den!

Nedir bu ya!

Artık yeter ya!

Gerçekten YETER!

İnsan bıçaklıyorsun ve iyi halden indirim alıyorsun.

Nasıl olabilir böyle bir şey?

O kadar kötü bir şey ki bu, insan bıçaklamayı normalize ediyorsun, hatta ve hatta ödül haline getiriyorsun.

Alkışlayın bari “Bıçaklamış, ne iyi etmiş!” diye!

Biri demiş ki Tuğçe Kaleli’nin erkek arkadaşına, “Tuğçe seni aldatıyor!”

Yazının Devamını Oku

Yaşar’a koruyucu aile olduğu gün Ali Osman’a hamile olduğunu öğrendi

21 Ekim 2018
Tasarımcı Simay Bülbül iki doğum yaptı, biri biyolojik biri kalbiyolojik...

Nasıl etkiledi bu hikâye beni anlatamam…

Simay Bülbül. Başarılı ödüllü bir tasarımcı. Keçe ve deriyle harikalar yarattı. Yaratıyor. Bohem bir hayatı var. Biz onu rasta saçlarıyla tanıyorduk. Günün birine kadar. Yani babasının öldüğü güne kadar. O günden sonra artık bambaşka bir oldu. Hayatı bakışı değişti. Ve sonunda eşi Serhan ile birlikte Darülaceze’den Yaşar’a koruyu aile oldu. Yaşar’ın eve geldiği gün de hamile olduğu öğrendi. İnanılmaz mutlular. Bir de 7 yaşında bir kız çocuğuna koruyucu aile olmak istiyorlar. Kırmızı Çocuklar Derneği’yle de herkesi koruyucu aile olmaya teşvik ediyorlar…

Yaşasın! Eşinle, koruyucu aile olmuşsunuz. Ve dünyalar güzeli Yaşar adında bir oğlunuz var artık. Onu eve geldiği gün de, sen hamile olduğunu öğrenmişsin… Bayıldım! Bu hikaye nasıl başladı…

-Babamı kaybetmemle başladı. İki yıl önce kaybettim…

Ooo çok fenaymış!

-Evet. Çok düşkündüm babama. Büyük aştı bizimki. İzmirliyim doğma büyüme. Annem ve babam, 25 yıllık anaokulu sahibi. Benim bütün çocukluğum da, o anaokulunda geçti. Babam, anaokulun “Ali Baba”sıydı. Tonton, bıyıklı ve çok sevecen bir adam. Herkesin “Ali Babası”ydı. Koca kız olmama rağmen, babamın bir gün ölebileceğine ihtimal vermiyormuşum. Yıkıldım! Uzun süre kendime gelemedim. Sonra, “Bir şey yapmalıyım, ona layık olacak bir şey yapmalıyım… “ dedim.

Nasıl bir şey?

Yazının Devamını Oku

Sevgisini kanıtlamak için BALKONDAN ATLADI

19 Ekim 2018
Ayrılmak isteyen kız ‘Sevgini göster o zaman!’ dedi, çocuk 4. kattan atladı!

BUGÜN o gün...

Yürünmemiş yollardan yürüyen cesur kadınların günü.

Gaye Dağdelen de onlardan biri.

Gücüyle, azmiyle, pes etmeyişiyle benim rol modellerimden biri.

Müthiş acılı yollarda yürüdü, hâlâ yürüyor.

Onun mücadelesine şapka çıkarıyorum.

Ve hepimizi ona destek olmaya davet ediyorum.

Yazının Devamını Oku