EFSANEVİ tasarımcı, iletişimci ve reklam fotoğrafçısı Oliviero Toscani, Ticaret Bakanlığı himayesinde Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin düzenlediği ‘Design Week Turkey’ için Türkiye’ye geldi.
Ölmeden önce mutlaka tanışmak istediğim insanlardan biriydi.
Ben dünyanın en şanslı kadınıyım. Gazeteciliği bu yüzden seviyorum. Bana röportaj verdi. İstediğim her şeyi sordum. Ve iki saatlik röportaj sonunda ben, ona ve anlattıklarına âşık oldum!
Farklı bakış açısı, cesaret, orijinallik ve samimiyet kadar beni etkileyen hiçbir şey yok şu hayatta...
O kadar çok şey konuştuk ki önümüzdeki birkaç gün boyunca okuyacaksınız.
Yıllarca ırkçılık, AIDS, anoreksiya, mülteci sorunu, cinsiyet ayrımcılığı, savaş, yoksulluk, açlık gibi toplumsal sorunlara kışkırtıcı ve ters köşe mesajlar veren reklam kampanyalarına imza attı.
Kendi alanında bir efsane!
Dünyanın en çok konuşulan isimlerinden biri.
Yaşı kadar dövmesi var bedeninde. Hepsinin de hikâyesini çok komik anlatıyor. Çok açık bir insan İrem Derici, gizlisi saklısı yok. Komik ve eğlenceli. Duygulu ve duyarlı. Fakat gözü karalığı karşısında insan bazen afallıyor. İnsan bazen başını okşayıp “Geçecek, geçecek!” demek istiyor. Ben onu orijinal ve tatlı buluyorum. Herkesin birbirine benzediği ve kendini korumaya aldığı bu dünyada farklı buluyorum. Yolu açık olsun. Pazar günü başlayan röportaj bugün de devam ediyor...
- Baban Hulusi Derici... Bu ülkenin en tanınmış iletişimcilerinden biri. Böyle bir babanın kızı olmak insana ne sağlıyor?
Bol sabır... Peygamber sabrı... Çünkü hep o haklıdır! Şu kırmızı şapkayı alıp, siyah olduğunu 10 dakikada bize kanıtlayıp bir de bizi özür diletip gider! Ben de onun aynısıyım aslında. Ben de hep haklıyım. Biz bir köprüde karşılaşmış iki keçiyiz. Sürekli didişiriz. Ama çok âşığım babama. Onun da bana çok âşık olduğunu biliyorum. 5 çocuğu var totalde...
- Hepsi ayrı kadınlardan mı?
Evet... 3 kadın, 5 çocuk. Benim de kafam karışıyor artık... Hangi çocuk hangi kadından... Allah’tan duruldu, son evliliğinde çok mutlu.
- Babandan öğrendiğin en önemli şey?
Saksıyı farklı çalıştırmayı öğrendim. Kimseye kulak asmamayı öğrendim. Güzel vecizeler ve tabii şahane küfürler öğrendim.
O kadar da şeker ve doğal bir videoydu ki, herkes pek sevdi, “Yap şu kızla röportaj!” dedi. Ben de yaptım, bugün başladı, salı da devam edecek.
Deli desem değil. Ama normal de değil. Bir sürü şey anlatıyor. Sanki o bir damperli kamyon, kasasını kaldırıyor ve içindeki her şeyi döküyor. Gülüyorsun, anlıyorsun, hak veriyorsun, onunla birlikte bir sürü duyguyu aynı anda yaşıyorsun, bazen de “Nasıl bu kadar açık olabiliyor” diye şaşırıyorsun. Zekasına, kelime dağarcığına, kendini ifade etme biçimine hayran oluyorsun. İlginç ve çokrenkli bir kişilik. ‘Borderline’ teşhisi konmuş. Oynamıyor, gerçekten samimi. Çok zeki. Fırlama. Çok da başarılı bir popçu. Ve iyi kalpli. İrem Derici’nin kimseye zararı olmaz, kendinden başka…
HAMİŞ: O kadar yaratıcı ki, Allah sizi inandırsın, evden beyaz yatak çarşafı götürdüm. Üstünü dikti etti, altını olduğu gibi bıraktı, orasını kıvırdı, burasına yırtmaç açtı, ikimize gelinlik yaptı. Ortaya da, kendimizle dalga geçen bu eğlenceli fotoğraflar çıktı…
* Seni senden dinleyelim… Kimsin nesin?
- 31 yaşına gelmiş, pop şarkılar söyleyen, dışarıdan baktığında ‘sektörün en delisi, en manyağı’ denilen fakat aslında en normali olan, kendi halinde biriyim…
* Olayın nedir?
- Valla, aşure gibi yaşıyorum! Bir sene ölüme kafa atıyorum, bir sene başka bir şey yapıyorum! Olayım; samimiyet.
Yürünmemiş yollarda yürüyen cesur kadınları, kadın girişimcileri huzurlarınıza getirdiğim gün... Onlardan biri de Taylan Kümeli, siz zaten onu tanıyorsunuz. Yıllardır pek çok insanı sağlıklı beslenmeye teşvik etti, ideal kilolarına inmelerini sağladı. Şimdi de çocukları obeziteden kurtarmak için eğitim programı gerçekleştiriyor. Gerisini kendisinden dinleyin...
- Gümbür gümbür ve çok faydalı bir eğitim projesiyle karşımızdasın. Nedir “Mutfağın Çocukları”?
Bu, 5-11 yaş grubundaki çocuklar için sağlıklı ve dengeli beslenme eğitimi. Aslında yeni bir hayat tarzı. Bir velimizin söylediği gibi, “Yemeği bir mecburiyetten çok, zevkle yapılan sağlıklı bir alışkanlık” haline getirmek. Çocuğun okuldaki akademik başarıdan tut da günlük hayattaki performansına kadar, onun sağlığını sahiplenmesine destek olmak. İlerleyen yıllarda, önem taşıyan hayati hastalıklardan kendisini uzun vadede korumasına sağlamak. Bunun için uğraşıyoruz.
- Neredeyse tüm hayatını sağlıklı beslenmeye adamış senin gibi biri diyet uzmanı için ne ifade ediyor bu proje? Ne kadar önemli?
Çoooook önemli! Bir neslin sağlıklı yetişmesinden söz ediyoruz. Sağlıklı olma bilincinin küçük yaşta kazandırılmasından... Bu alışkanlığın ömür boyu devam etmesinden... Heyecanlanmamaya olanak var mı? Gelecek neslin sağlıklı olması demek, daha üretken, daha dinamik bir toplum demek. Ayrıca bozulan toplum sağlığı için harcanan milyarların geri kazanılması demek, o milyarların eğitim sisteminde, araştırma-geliştirmede kullanılması demek!
- Sen çocukların kafasına neyi yerleştirmek istiyorsun? Onların bilinçli birer gıda tüketicisi olmasını istiyorum. Yani mesela, yedikleri yiyecekler sağlıklı mı sağlıksız mı bilmeliler, seçici olmalılar. Sevdikleri ama sağlıksız gıdaların yerine ne koyabileceklerini öğrenmeliler. Limonatayı, patlamış mısırı, pizzayı çok mu seviyorlar? Hepsinin sağlıklısı var! Burada önemli olan bilinçli olmak. Vücutlarının ihtiyaçlarını anlamalı ve ondan gelen sinyalleri tercüme edebilmeliler. Bilmeliler ki gün içinde çişi sarı olan çocuk daha fazla su tüketmeli... Ve tabii ki sağlıksız beslenmenin sonunda ortaya çıkabilecek olan risklerin de farkında olmalılar.
-
Bak şuraya yazıyorum: Bu da daha başlangıç, daha çooook adını duyacağız. Komik ve zeki. Ve tatlı. Ve fırlama. Ve en önemlisi duygusal zekâsı çok yüksek. Sıkı bir stand up’çı ve şu anda gösterileri kapalı gişe. Bir fırsatını yaratın, mutlaka izleyin. Onu ayrıca Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Ahlat Ağacı’ filminden tanıyorsunuz. Aslen bilgisayar mühendisi olan bir stand up’çı...
ÇOK PİS FORMAT ATARIM!
- Kimsin? Nesin? Nerden çıktın?
Aydın Doğu Demirkol diye biriyim. Mersinli bir anne ve Balıkesirli Çerkez bir babanın ortak çalışması neticesinde karşınızdayım!
- Hayat felsefeni nasıl tanımlarsın?
Hayat felsefem yok galiba. Hiç düşünmedim. Ne boş adammışım ya, pişman mısın acaba benimle röportaj yaptığına... (Gülüyor) Yani uğruna yaşadığım, gösterişli, havalı bir cümlem yok. İnsanları güldürmeyi, mutlu etmeyi seviyorum ve nihai gayem bu olabilir...
- Sen aslında bilgisayar mühendisisin. Stand up ne alaka?
Stand up hep vardı. Küçüklükten beri hayalimdi. Mühendislik sonradan geldi aslında. Okulu bitirdim, yüksek lisansı da tez dönemine kadar geçtim ama hiç o mesleği icra etmedim.
Önce idrak edemedim.
Cümleyi kendi kendime yeniden söyledim.
Bence “Sana birileri fikrini sormadan söyleme anne!” demeye getirdi.
Türkçesi bu.
13 yaşındaki kızımdan söz ediyorum.
Tabii ki alt mesajda “Benimle ilgili meselelerde de ben sana sormadan fikrini söyleme anne!” demeye getiriyor.
*
Zaten artık öyle bir dünya oldu ki...
İnanılmaz ‘cool’. Hatta ‘cool’ kelimesinin tam karşılığı...
Kemoterapi sonrası kendi yaşadığı yan etkileri anlatırken ondan öğrendiğim, sadece saç ve kaşlarınızın değil vücudunuzdaki bütün tüylerin döküldüğü. Onu en çok etkileyense burnunun içindeki tüylerin dökülmesi olmuş. Burnundaki tüyler olmadığı için de sürekli burnunun aktığını ve çoğunlukla bunu hissetmediğini söylüyor.
Kemoterapinin en bilinen yan etkilerinden baş dönmesi ve mide bulantısının kendisini çok etkilemediğini belirtiyor, “Kusup rahatlıyorum” diyor, çok üstünde durmuyor.
15 yaşında bir kızın kanser gibi fena bir hastalığı bu kadar güçlü karşılayabilmesi beni çok etkiledi. Bir an evvel iyileşmesi ve kendisi gibi başka kanser hastalarına moral olması dileğiyle...
Seni tanıyalım? Ben Melisa...
Kaç yaşındasın Melisa?
Nefis bir kitap! Gerçekten kutlarım. İnsan fotoğraflara bakınca büyüleniyor.
- Çok çok teşekkürler. Fotoğrafların insanlara bir yerden dokunduğunu görünce içim coşkuyla doluyor.
Bir de deli bir emek bu! Projenin iki yıl sürdüğü doğru mu?
- Evet. Toplamı, dört aylık masa başı işiyle beraber tam iki yıl sürdü.
Kaç kere Hindistan’a gittin?
- Beş kere. 75 günlük çekim var. Ama inan, 150 güne bedel! Askeri bir nizamda, sabah 05.00’ten gece el ayak çekilinceye kadar... Günde 17-18 saat çekim!
Kaç yerleşim yeri ziyaret ettin?
- Çingenelerin yoğun olduğu Gujarat, Rajasthan ve Madhya Pradesh eyaletlerinde 150’nin üzerinde şehir, köy ve kasaba ziyaret ettim.