Ayşe Arman

Bizimki nefes alma mücadelesi... İlkokul öğretmeni Çiğdem Özavcı ve kızı Ayşenaz’ın yürek burkan hikâyesi

21 Mayıs 2019
HÜNGÜR hüngür ağladım aşağıdaki satırları okuyunca, o kadar sarsıldım, sağlıklı her anımıza şükretmemiz gerektiğini anladım...

“Okunacak masallar raflarda kaldı. Oyuncaklar hiç kırılmadı. Kıyafetler hiç yemek lekesi olmadı. Pantolonların dizleri düşmekten yıpranmadı. En uğrak yerimiz mahalledeki park olmadı. Parktaki annelerle arkadaşlık yapmadık. Hastane koridorlarında tanıdıklarımız, arkadaşlarımızdı. Çocuğumuz hakkındaki bilgileri öğretmeninden değil, doktorlarından aldık. ‘Başına bir şey mi gelecek?’ diye camlarda beklemedik, başucunda bekledik. Yeni çıkan çizgi filmlerin isimlerini değil, tedavi adlarını ezberledik. Ama sevgisini, kokusunu, acısını, heyecanını hep yüreğimizde hissettik. O yüzden, her gün daha sıkı sarıldık, belki yarın olmaz diye. İşte herkesin şaşırdığı sabrı buradan aldık: ‘Ya yarın yanımızda olmazsa!’ Ve sabredip, düşmemesi için bir kez daha kucakladık...”

İlkokul öğretmeni Çiğdem Özavcı’ya ait bu satırlar. Gen mutasyonuyla doğmuş bir kızı var: Ayşenaz. Konuşamıyor, kendini ifade edemiyor, yürüyemiyor, boynunu tutamıyor, göz takibi yapamıyor, yemek yiyemiyor. Boynunda bir delik var, oradan besleniyor. Annesini tanıyıp tanımadığı bile belli değil. Ama tabii ki her şeye rağmen annesinin bir tanesi, her şeyi. Annesi onun nefes almaya devam etmesi için her şeyi yapıyor. Bir süredir Instagram’da takip ediyorum Çiğdem Özavcı’yı. Ve kendime, “Bakar mısın onun başa çıkması gereken acılara, mücadele etmesi gereken sorunlara, hayatının ne kadar zor olduğuna, vermesi gereken savaşlara? Sen de anne misin?!” diyorum kendime. Bir onun yaşadıklarına bakın, bir bizim şikâyetlerimize. Rahatlığımdan, huzurumdan, sağlığımdan utanıyorum böyle düşününce. Gerçekten de öyle acılar var ki hayatta... Çiğdem gibi çok büyük sorunlarla uğraşan anneler var. Eğer anneler cennete gidecekse, ilk onlar gidecek. Eğer annelerin ayağının altında bir cennet varsa, esas onların ayağının altında...

-Sizi tanıyalım...

33 yaşında “özel gereksinimli” evladı olan bir anneyim. İlkokul öğretmeniyim. Mesleğime âşığım, çocuklara da. 7 senelik flörtten sonra hayran olduğum insanla evlendim. Eşim de öğretmen... 27 yaşında anne oldum. Kızımız Ayşenaz şu an 6 yaşında.

- Hamileliğinizde herhangi bir sorun yaşadınız mı?

Hayır. Kızımın gelişimiyle ilgili bir sorun yoktu. Şüpheci ve garantici olduğumdan, sıkı doktor takibindeydim.

-

Yazının Devamını Oku

Güç Sensin!

20 Mayıs 2019
Tuluhan Tekelioğlu, 19 Mayıs’ın 100. yılında, umut veren gençlerle ilgili olağanüstü güzel bir belgesel çekti.

Tuluhan Tekelioğlu’nu alkışlıyorum! Gençliğe armağan edilen 19 Mayıs’ın100. yılında, umut veren sekiz gencimizin hikâyesini anlatan nefis bir belgesel hediye etti Türkiye’ye. Kimi engeline rağmen azimle başarıyı yakalamış, kimi imkânsızlıklar arasından parlamış... Belgeselin adı ‘Güç Sensin’. Tuluhan diyor ki, “Farklı düşünen, bol bol hayal kuran gençlere yol açtıkça, Türkiye başka bir ülke olur. Yeter ki gençlere güvenelim!” Kesinlikle haklı! Herkesin bu belgeseli izlemesi dileğiyle... Keşke sinema salonlarında da gösterilse.

BU GENÇLER
UMUDUN KENDİSİ
Gençlerimiz gelecek kaygısı içindeler.
Oysa geleceğimizi onlar çizecek! Onlara umut vermek için bu belgeseli çektim. Türkiye’nin dört bir yanından umudun kendisi olan gençleri buldum. Mardin’den Eskişehir’e, Konya’dan İzmir’e, Bolu’dan Ankara’ya, farklı hayat deneyimleriyle büyümüş, bambaşka aile yapılarında yetişen, sabırla, çok çalışarak, hedefine doğru yürüyen sekiz genç. Berna, Leyla, Şeyhmus, Sümeyye, Fulya, Mizgin, Doğukan ve Kaan! Bize engeller arasından sızan ışıktan başarı doğabileceğini gösterdiler. Kendi gücüne sarıldığında neleri yapabileceğini fark ediyorsun. Yeter ki kendi gücüne sarıl. Kendine güven. O yüzden belgeselimizin adı ‘Güç Sensin!’

Nefis bir belgesel daha... Bu defa ne üzerine?

Yazının Devamını Oku

Doymadan kalkmak yasak!

17 Mayıs 2019
Dikkat dikkat... İstanbul Nişantaşı’ndaki ‘Çeşme Bazlama Kahvaltı’, gitmediyseniz mutlaka ama mutlaka gitmeniz gereken bir kahvaltı cenneti. Müthiş bir başarı hikâyesi. Önce mekânı anlatayım: Sabah 9’dan akşam 5’e kadar ‘sadece kahvaltı’ yapabildiğiniz bir yer. Mönü yok. Önünüze zengin seçenekleriyle bir ‘serpme kahvaltı’ geliyor. Ama ne kahvaltı! Sıkı durun: 37 ayrı reçel, 12 çeşit söğüş tabağı, 3 çeşit sıcak ikram ve yine ‘Nurten Anne’nin gizli tarifiyle hazırlanan menemen var! Kahvaltı boyunca sıcak gözleme, pişi ve adını aldığı bazlama ikram ediyorlar.Sloganları da “Doymadan kalkmak yasak!” Tıpkı bir anne-anneanne-babaanne evi gibi. Biten her şeyi ücretsiz tazeliyorlar. ‘Nurten Anne’ mutlaka herkesin masasına uğrayıp sohbet ediyor. Sürekli bir ikram geliyor masanıza. Hatta giderken istediğiniz bir reçeli de küçük kavanozla hediye ediyorlar. Anne evinden erzakla uğurlanmak gibi. Reçellerin satışı yok. Hem gözünü hem karnını doyurabildiğin tatlı, sıcak bir mekân. Tek kelimeyle süper! Nurten Tuncer ve kızı Sinem çok sıkı birer girişimci. ‘Çeşme Bazlama Kahvaltı’nın hikâyesini anne Nurten Tuncer’e sordum...

 

Nurten Hanım, n’aptınız siz? Müthiş bir şey başardınız! Herkes sizin kahvaltılarınızı konuşuyor...

Çok teşekkür ederim! En iyi bildiğim iki işi yaptım. Birisi annelik, öbürü kahvaltı. Gerisi kendiliğinden geldi. Kendi sofram hepsi, özeniyorum, emek veriyorum. İnsanların yiyip mutlu olduğunu görünce de daha çok yapmak istiyorum.

İnsanlar en çok neye bayılıyor?

Reçellerimi seven de var, menemenimi soran da, bazlamamıza bayılan da... Galiba misafirlerimiz en çok onlara yaşattığımız duyguyu seviyorlar. Onların hem karnını hem kalbini doyurduğumuzu söylüyorlar. Para her şeyin ilacı değil. Biz bu kahvaltı işini ruhumuzla yapıyoruz.

Kapıdaki kuyruğun sırrı ne?

Tabii ki güzel yemek yapmamızın ve sunmamızın büyük etkisi var ama onları sunan güzel insanlar olmasa eksik kalırdık! Bizler bize gelen insanlara misafir muamelesi yapıyoruz ve öyle ağırlıyoruz. Bir de doymadan kalkmayı yasakladığımızı biliyorlar. Sağ olsunlar, ünümüz yayıldıkça duyan geliyor.

Yazının Devamını Oku

Güle güle Kagider'in efsane Başkanı Sanem Oktar

16 Mayıs 2019
Bir dönemin sonuna geldik. Sanem Oktar 4 yıldır KAGİDER Başkanı’ydı, muhteşem bir performans gösterdi, birçok kadının hayatına dokundu. Onu seviyoruz ve yolu açık olsun diyoruz. 22 Mayıs’ta yeni KAGİDER Başkanı kadın girişimcilerin sözcüsü olacak.

- Sen efsane başkansın! Nasıl yani? Nasıl kadın girişimcileri bırakıp da gideceksin?

(Gülüyor) Teşekkürler! KAGİDER Onur Kurulu üyesi olarak dernekte kalmaya ve çalışmaya devam edeceğim, sadece yönetimde olmayacağım. Bu bir bayrak yarışı ve ben kendi payıma dört yıllık gönüllü çalışma süremi doldurdum.

- KAGİDER’de zaten çok demokratik bir sistem var bildiğim kadarıyla...

Evet. Bir başkan iki dönemden, yani 4 yıldan fazla başkanlık yapamıyor. Hizmet gerektiren ve gönüllükle yapılan kurumlarda bunun çok önemli olduğuna inanıyorum. Bizim ülkemizde maalesef, bir kere gelenin koltuğu bırakması çok zor oluyor! Türkiye’de 35 yıldır başkanlık yapan sivil toplum liderleri var...

- Son 4 yıl Türkiye’nin en zor ve en hareketli dönemlerinden biriydi...

Sorma! 4 seçim geçirdik. 2015 yılında 5 ay arayla iki seçim yaşadık. 15 Temmuz 2016’da demokrasiyi yıkmaya yönelik bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. 16 Nisan 2017’de gerçekleşen Anayasa referandumunun sonucu ise Türkiye’de ciddi bir sistem değişiminin yolunu açtı. 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de gerçekleştirdik. O kadar çok bakan, kabine ve milletvekili değişti ki ben KAGİDER tarihinde siyasilere en çok tebrik mektubu gönderen başkan oldum! Umarım sonuncusu olurum! Ben başkan olduğumda dolar 2.8 liraydı, bugün 6 lira seviyelerinde. Tüm bu zor dönemlerde bağımsız bir dernek olarak kadınların güçlenmesi, yani Türkiye’nin güçlenmesi için çok çalıştık...

- Küçük bir araştırma yaptım. Dört yıl boyunca 36 yurtdışı, 35 yurtiçi toplam 71 şehir dolaşmışsın!

Evet. New York’tan Japonya’ya, Moskova’dan Sydney’e kadar kadın girişimciliğinin gelişmesi, kadının güçlenmesi, ticaretin artması ve iyi uygulamaların anlatılması için pek organizasyonda yer aldım. Hayatımın en anlamlı, en çok şey öğrendiğim, dokunarak değiştirilebileceğini gördüğüm bir dönemi oldu. Kadınların ne kadar sağduyulu, üretken, hesapsız ama bir amaç uğruna gece gündüz çalışabildiğini gördüm.

Yazının Devamını Oku

OLEEEEEEY! MÜJDELER OLSUN! Yüzüne kezzap dökülen Berfin, istediği doktora ücretsiz ameliyat olabilecek!

15 Mayıs 2019
Yaşasın! Yaşasın! Yaşasın!

Bugün şahane bir haberim var size. Sayenizde çok güzel şeyler oldu. Harika bir şeye vesile oldunuz. Siz büyüksünüz! Sosyal medyada yazdınız çizdiniz, kampanyalar başlattınız, imzalar topladınız ve işe yaradı. Henüz tek bir denizyıldızı ama olsun, ben inanıyorum, başka denizyıldızlarına da faydamız olur.

Biz bir araya gelince, “tek ses-tek nefes” olunca gerçekten çok güzel şeyler oluyor, olabiliyor. Bu da beni inanılmaz mutlu ediyor. Gazeteci olarak kendimi işe yaramış gibi hissediyorum. Size teşekkür ediyorum. Hatta tek tek hepinizi öpüyorum.

Şimdi lafı uzatmadan müjdeyi vereyim...

Eski erkek arkadaşının yüzüne 1.5 kilo kezzap attığı Berfin Özek’in hayali gerçek oluyor. İstediği doktora ameliyat olabilecek ve tekrar hayata karışabilecek. Tüm bunlar için de para ödemesi gerekmeyecek.

Sağlık Bakanlığı’nın girişimiyle, Acıbadem Taksim Hastanesi tüm tedaviyi üstleniyor. İstediği hoca, Profesör Mehmet Mutaf hoca da onu ameliyat ediyor. Tek ameliyat değil bu. Bir-bir buçuk yıllık bir süreç. 5 ameliyat olacak ve Berfin inşallah hayal ettiği gibi, insan içine karışabilmesini sağlayacak yeni bir yüze kavuşacak.

Sağlık Bakanlığı’na, hastane grubuna ve Mehmet Mutaf hocaya teşekkürü borç bilirim. Onları alkışlıyorum çabaları için, iyi niyetleri için. Berfin için hepsi el ele verdi.

*

Yazının Devamını Oku

ALÇAK ADAM! OHA! Berfin’in yüzüne 1.5 kilo kezzap dökmüş!

14 Mayıs 2019
İNSAN aklını kaçırır! Devlet kontrolünde satılması gereken kezzap, herkesin ulaşabildiği bir kimyasala dönüşmüş. Düşünebiliyor musunuz tehlikeyi? İsteyen istediği kadar satın alıp gıcık olduğu kadının yüzüne atabilir! Psikopat bir eski sevgili “Demek benimle beraber olmak istemiyorsun ha! Ben sana gününü göstereceğim!” diye karşısındaki kadının hayatını karartabilir. Berfin’in yaşadığı felaket gibi!Allah Casım Ozan Çeltik’in cezasını versin! Ama ondan önce hukuk versin! Alması gereken en ağır cezayı alsın! Çünkü yüzüne 1.5 kilo kezzap döktüğü Berfin Özek’in hayatını çaldı. Bizim görevimiz, 18 yaşındaki yüzü yanmış bu genç kıza yardımcı olmak. Hayatına devam edebilmek için destek olmak. Onun yeni bir yüze ihtiyacı var. Berfin ve ailesi, yüzlerce insanı yeni bir yüze kavuşturmuş Dr. Mehmet Mutaf hocaya başvurmak istiyor. Bir yıl süren kök hücre tedavisi sonucunda, hoca bunun mümkün olabileceğini müjdelemiş. Ama cennet bahçesi vaat etmemiş, neler yapabilecekse onu söylemiş. Fakat bu ameliyatları devlet karşılamıyor, “Gel biz seni devlette iyileştirelim. Devlet hastanesinin hocalarına gösterelim, burada tedavi ol” diyor. Yarın Berfin Ankara’ya gidiyor. Orada Sağlık Bakanlığı yetkilileri ve devlet hastaneleri hocalarıyla görüşecek. Benim için önemli olan Berfin ve ailesinin kararı. Seçim onundur. Elbette devlette de şahane doktorlar vardır ama Berfin’e ulaşan insanlar, Mehmet Mutaf hoca kadar bu konuda deneyimli kimse olmadığını belirtmiş. Gelişmeleri sizinle de paylaşacağım, yarın bu köşede Mehmet Mutaf hocayı okuyacaksınız. Ardından devletten bir doktorla da görüşmek isterim, Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkiliyle de ya da Bakan Bey’in kendisiyle. Bu köşe herkese açık. Valiliğin de bir an evvel yardım kampanyasını açmasını bekliyoruz. Ameliyatını özelde yaptırmayı tercih ediyorsa Berfin, toplanan bu para ameliyat için gerekecek, eğer artan bir miktar olursa eğitimi için harcasın. Toplanan her para Berfin’in olmalı. Bu arada change.org’da valilik yardım kampanyası açılmasına izin versin diye 107 bin imza toplamış. Siz de imza atmak istiyorsanız, change.org/BerfinOzek adresine girip destek olabilirsiniz. Bugün Berfin’in avukatı Mehtap Sert konuğum. İşin hukuki kısmını sordum...

Olayın başlangıcından bu yana Berfin’in avukatısınız. Hukuki süreç ne durumda?

Berfin’in davasının açılması için “hazırlık soruşturması” devam ediyor. Adli Tıp’tan kati rapor bekleniyor. 29 Nisan’da Adli Tıp’a sevki sağlandı. Rapor dosyaya girdiği zaman dava açılacak.

Böyle insanlık dışı bir şey yapan Ozan Çeltik hafifletici nedenle yırtamaz, değil mi? Alabileceği en ağır cezayı alır, değil mi?

Şüpheli sıfatıyla, “kasten yaralama”dan tutuklu Casım Ozan Çeltik. Bu haliyle dava açılırsa en ağır cezayı almaz. “Kasten öldürmeye teşebbüs”ten açılması gerekir. Çünkü 1.5 litre kezzap dökmüş. Korkunç bir ölçü. Hafifletici bir nedenle cezasının azalacağını düşünmüyoruz. Suçu kendisinin işlemediğini söylüyor.

Böyle söyleyerek yırtabilir mi?

Hayır, onun döktüğü kesin!

Bu suçun en ağır cezası ne kadar?

Ankara’da benzer bir dosyada, eşine kezzap atan bir sanığa mahkeme 28 yıl verdi. Berfin’in dosyasında henüz iddianame düzenlenmediği için yorum yapamıyoruz.

Yazının Devamını Oku

Ya yüzüne asit atılan sizin kızınız olsaydı?

12 Mayıs 2019
Beni mahveden haberlerden biriydi!“Allah’ınızdan bulun!” dedirten haberlerden biri...18 yaşında, gencecik, dünya güzeli Berfin’in yüzüne eski erkek arkadaşı asit attı.Ve kızın hayatı kaydı.Yüzünün büyük bölümü yandı, bir gözünü kaybetti.Çok uzun zaman önce ayrıldığı sevgilisi Ozan Çeltik yaptı bu iğrençliği. Şu an, insan demeye dilimin varmadığı mahluk hapiste. Çıkamasın inşallah!Berfin ise güçlü olmaya, yeniden hayata tutunmaya çalışıyor.“Hayata dönmek istiyorum. Tamam, eskisi gibi olamayacağım. Ama yine de insan içine çıkabilecek bir yüze sahip olabilirim. Ne var ki, bu ameliyatları SGK karşılamıyor. Estetik ameliyat olarak değerlendiriyorlar. Benim estetik kaygım yok ki. Ben bu halde hayatıma devam edemiyorum. Hilkat garibesi gibiyim. Göz kapaklarım yok, burnum yok, yüzüm felaket bir halde. Bunların yerine konmasını istemem suç mu? Bunun estetikle ne alakası var? Hem eğer biraz olsun düzelebilme imkânı varsa, neden yapılmasın?” diyor.Ameliyatları yapacak doktoru da bulmuş ama desteğe ihtiyacı var. Ancak yardım kampanyası için de bir türlü izin çıkamıyor. İskenderun Valiliği’ne ve Sağlık Bakanlığı’na sesleniyorum, lütfen süreci hızlandırın, Berfin’e yardımcı olun.Ya da izin verin, biz birlik olalım, gereken parayı aramızda toplayalım. Daha önce yaptık, yine yapabiliriz. Bugün Anneler Günü. Gelin hepimiz, Berfin’in annesi olalım, onu sarıp sarmalayalım.HAMİŞ: Yanmış yüzünün paylaşılması Berfin’in kendi talebi. İşlemeyen süreci hızlandırabilmek adına zaten kendisi sosyal medyada paylaşıyor.

Başına gelenler korkunç! Yaşadığın acının tarifi yok! Bunu yapan insan olamaz. Çok çok geçmiş olsun.

- Teşekkür ederim.

Sana bu acıları çektirenin hem Allah hem de hukuk cezasını versin! Adalet yerini bulsun.

- İnşallah. Ben de bunu istiyorum.

Tam olarak kaç gün oldu?

- 120.

Defalarca anlatmışsındır ama bir daha anlatır mısın?

- Dershaneden çıkmış eve dönüyordum. Yolda annemi aradım, “Çok açım!” diye. “Güzel yemekler hazırladım, hadi gel!” dedi. “Tamam 10 dakika sonra evde olurum!” dedim. Gayet neşeliydim, bahçe kapısının önünde duruyordum. Kapıyı açıp eve girmek üzeriydim. Bir arkadaşıma mesaj atmak için telefona bakıyordum. O sırada bir ayak gördüm.

Yazının Devamını Oku

‘Kafası Karışık Kontrtenor’ Sezen’le düet yaptı

10 Mayıs 2019
ADI Nuri Harun Ateş. İzmirli. Anne Girit, baba Selanik göçmeni. İkisi de eczacı, ama o bir müzik tutkunu. O bir kontrtenor.

Müthiş bir sesi var. Kontrtenor, ses kası yapısı ve rengi nedeniyle kadın ses aralığında şarkı söyleyebilen erkek opera yorumcularına verilen ad. Çocukluğu annesinin kıyafetleriyle ayna karşısında şarkı söyleyip dans ederek geçiyor. 6 farklı konservatuvara devam ediyor. Çok çalışıyor ve hep hayal kuruyor. Ve bugün, o hayalleri bir bir gerçekleşiyor...

- Şu aralar Sezen Aksu’yla yaptığın “Geçmişe Susmasını Söyle” single’yla anılıyorsun. Üstelik DNR’da en çok satılan single’larda bir numarasınız. Nedir hikâyesi?

Şarkımızın temelleri canım dostum Çağlar Yerlikaya’yla birlikte atıldı. Geçmiş üzerimize geliyordu ve ağırdı. Çağlar, bu sohbetimiz üzerine bu şahane şarkı sözlerini yazdı, ben de besteledim.

- Sonra?

Sonra hayatımı değiştiren müzik yazarı Naim Dilmener’le karşılaştım. 2016’ydı ve Sezen Aksu yeni albümünü çıkarmak üzereydi. Dilmener’e şarkıdan bahsettim, “Sezen’e yollayalım mı? Belki sever şarkımızı, söyler albümünde” dedim. O da “Neden olmasın, bir şansımızı deneyelim” dedi. Ve o gece cevap geldi, “Albümü tamamladım, ekleme yapamam fakat şarkıyı çok sevdim, Harun ne isterse yapmaya hazırım!”

- Sen n’aptın peki?

Kafayı yedim! Düşün, Sezen Aksu’dan söz ediyoruz, “Harun ne isterse yaparım!” diyor. Şaka gibi... Beni tanımıyor bile ama şarkımı beğenmiş, sesimi beğenmiş! Aman Allah’ım, mutluluktan öldüm. İşte düet fikri böyle doğdu. Ve ben sonra Sezen Aksu’yla düet yapma mutluluğunu yaşadım. Hâlâ da rüya gibi geliyor, arada “Ya uyanırsam?” diye korkuyorum.

Yazının Devamını Oku