Sina Koloğlu yazmış

Milliyet’teki köşesini okudum Sina Koloğlu’nun. “İspanya’da Yetiş Bacım tarzında işsizlik programları, yardım programları çok tutuyor” demiş.

Haberin Devamı

Tutmaz mı, tutar. Sadece İspanya’da değil; işsizlik, açlık, imkânsızlık her yerde var. Bizim ülkemizde de var ve ben beş-altı haftadır içinde yaşıyorum bunun.
Gözlerimle tanık oluyorum, gidip birebir bu çaresiz insanların hayatlarını paylaşıyorum. Program tutar-tutmaz hiç umurumda değil aslında. Allah’tan kanalım da reyting peşinde değil. Ama hedef reyting olsaydı evet, doğru Sinan Bey, reytingleri yıkar, geçerdik. Çünkü insanların inanılmaz ihtiyacı var yardım programlarına.
Ben Yetiş Ayşe olarak her cuma akşamı, saat 21.00’de üç yaşamı izletiyorum sizlere Max Smart HD Premium 20. kanalda.
Nasıl zor hayatlara tanık oluyorum, nasıl imkânsızlıklara... Eşyalar taşıyoruz evlere, kulaklıklar takıyoruz duyma şansı olmayanlara, akülü
arabalar götürüyoruz, hasta
bebeklerin umudu oluyoruz. İş imkânı yaratıyoruz.
Çadırda yaşıyor insanlar, otistik çocuklarımız var. 100 lirayla geçinmeye çalışan kaç aileye, bebeğine mama alamayanlara tanık oldum.
Bazen ekipçe elimiz kolumuz bağlanıyor, otomobile binip ağladığımız oluyor.
Yetişemediğim an çıldırıyorum; yani başlarım reytingine!
Evet, haklısınız bu programlar çok tutuyor ama benim için mühim olan benim neler yapabildiğim.
Yardım etmek isteyen ya da “Yetiş Ayşe” diyenlere de buyurun diyorum, arayın bizi.
0530 384 63 85/ 0530 384 63 81

Haberin Devamı

Yalnız değilim

Süper bir duygu bu, süper.
Hani nasıl anlatılır bilmiyorum. Dört sene olmuş yazalı, hatta geçmiş biraz.
Ve ben trilyoner olmuşum, trilyoner.
Yalanım varsa ne olayım. Yahu benim ne çok arkadaşım olmuş yazmaya başlayalı.
En başta demiştim “Bana gelen her e-postaya cevap yazacağım” diye, yazdım da tabii sapıkça olan, hakaret içeren üç-beşi dışında.
Sonra arkadaş olduk sizlerle. Ama ne arkadaş; yani resimler yolladık birbirimize, aşk meşk hayatımızı paylaştık, ailesel sorunlarımızı...
Gün oldu e-posta başı yazışırken ağlaştık, siz benim sırlarımı bildiniz, akıl fikir verdiniz, uyardınız, kızdınız...
Gün geldi siz beni silkelediniz, bazen de ben sizi...
Telefonlarımızı aldık, telefonlarda bile konuştuk. Hâlâ da bu durum devam ediyor, acayip mutlu ediyorsunuz beni, hepiniz birbirinizden değerlisiniz.
Kaç insan sahip olur böyle bir şeye bilmiyorum, tek bildiğim sayenizde farklı nefes alıyorum.
Dedim ya trilyonerim ben, trilyoner, sizleri çok seviyorum.
Yahu bir gün topluca buluşsak, sarılsak, ben bu işi organize ediyorum en kısa zamanda, canım arkadaşlarım ya...

Haberin Devamı

Al işte, bu da beni buldu

Cuma akşamı, Yetiş Ayşe ekibi yorgun, evlere gidecek halimiz yok. Bize gitsek; evde yemek yok. “Yürüyün” dedim, “Kulübe gidelim, bizi iki bardak içki söker, orada bir şeyler de yeriz hem...”
Gittik.
Birer bardakta ellerimiz, kollarımız çözülüverdi.
Tam o sırada gözüm arkadan bir adama ilişiverdi.
Adam tanıdık geldi.
Bir daha baktım o mu diye “yok, olamaz” dedim, olmasın yani çünkü adamın eli kolu 20’lik bir hatunun üzerinde.
“Olmasın lütfen, bu benim arkadaşımın kocası olmasın.”
Adam yan döndü bir ara ve gördüm; adam o.
Bekledim, “belki arkadaşlarının kızıdır, hemen kötü düşünme” dedim, “dur, bekle Ayşe...”
O sırada isterseniz inanmayın ama telefonum çaldı, arayan arkadaşım, yani bu pisliğin karısı.
Açamadım, beklemedeyim çünkü.
Açmayınca arkadaşım mesaj attı: “Burası çok güzel, çekimlerden vakit bulsan da gelsen canım arkadaşım.”
Cevap yazmadım. İzlemeye devam ettim.
Bu arada ekip arkadaşlarıma da söyledim durumu, sordum: “Sizce durum ne?”
Cevap: “Durum çok açık ve net Ayşe, bunlar resmen sevgililer işte.”
Ter bastı her yerimi, nasıl bir duygu anlatamam, belki aranızda vardır bu durumu yaşayanınız.
Pisliğe bakar mısınız, mekân koca Büyük Kulüp, bin tane insan var, bin!
Kendimi göstermeye karar verdim, o pisliğin suratındaki paniği görmek istedim, yanına gittim.
Beni görünce iki metrelik adam karşımda bir anda kambur oldu.
“Hayvan” dedim.
“Dur” dedi, “konuşalım...”
“Öküzsün” dedim, “ne konuşacağız?”
“Ne olur” dedi, “şu yana geçelim...”
Geçtik.
“Ne olur Ayşe, ne olur, sakın söyleme. Çok kötü günler geçiriyorum, bu bir ilişki değil.”
“Salak, Büyük Kulüp’ün ortasında mı geçiriyorsun bu kötü günleri?
Nasıl yaparsın ya?”
Ağlamaya başladı, gram etkilenmedim, gram.
Onu orada bıraktım ve yerime döndüm.
Bu yazıyı bu kadar rahat yazıyorum çünkü arkadaşım bana yemin ettirmişti; “Eğer bir gün böyle bir şey yaşanırsa bana söyleyeceksin” diye.
Ben de büyük yemin etmiştim ve söyledim.
Yarın dava açıyor bu pisliğe; “Adımı, soyadımı da yaz” dedi de ben yazmıyorum işte.
Bıktım valla şu erkek milletinin acınası hallerinden.
Yazıklar olsun, ne diyeyim.

Yazarın Tüm Yazıları