Sonraları anlamaya başladım. Bu gerçek bir eğitimdi ve ben bu sayede dayanıklı olmayı öğreniyordum.
Birgün yolda yürürken, hiçbir engel veya çukur yokken bileğimi burktum. Alçılar, bandajlar, ilaçlar ...
Bileğim ilk günlerde öylesine acıyordu ki, onu yumuşacık yastıkların üzerine koyup dinlendirmekten başka hiçbir şey düşünemiyordum. Zaman geçtikçe acım sızım azaldı. Bu da bir öğretiydi. Çok incinmişsen bir kuytuya çekilmek istiyorsun. Acıların yumuşak zeminde hafifliyor.
Geçtiğimiz ay…
Oğlumu küvetten almak isterken dengemi kaybettim. Hayır, ayağım kaymadı. Kuru zemindeydim. Birden dengemi kaybettim. Önce geriye doğru, sonra yere düştüm. Yere serildiğimde onu hala sıkı sıkı tutmuştum. Kollarımla sıkı sıkı havada tutuyordum. Yüzünden süzülen sular yüzüme damlarken, anne ne olur ölme diyerek ağlamaya başlamasıyla birden ayaklandım. Oysa ilk saniyelerde birkaç kemiğimin birden kırıldığını düşünüyordum.
“Bak canım hiçbir şeyim yok, gayet iyiyim. Hayır, ölmeyeceğim merak etme diyerek” sımsıkı kucakladım. Oysa boynum tutmuyordu. Hemen odasına gidip giydirdim. Baktım sol dirseğim fena morarmış ve şişmiş… Fakat yüzümde daha önce hiç tanımadığım bir yerden gelen bir gülümseme vardı. Bin yıllık ve bana ait olmayan, belki tanrıçalara yakıştırılabilecek bir gülümseme… Onlarca kez öperek oğlumu iyi olduğuna inandırdım.
Bedenim fena incinmişti ve acımı, sızımı anneliğim yumuşacık bir yastık hissi uyandıran annelik duygularım almıştı. Artık ne oğlum kaygılı ve üzgündü ne de ben acıdan kıvranıyordum. O an bunun olması gerekiyordu ve oldu.
Çünkü ben Ata’ nın arada yakaladığım hüzünlü bakışlarını görünce çok üzülüyorum. Dipdiri duygularımın yerinde yeller esiyor. Fakat hiç belli etmiyor, çoğu kez, onun için yumuşacık bir yastığa dönüşüyorum.
Ata’ nın paketli gıdaları tercih etmemesi ve olabildiğince sağlıklı beslenmesi için strese girdiğim zamanları aynı derdi çekenler anlar.
Özelikle paketli gıdalar sayesinde keskin tatlara alışan çocuklar sebze tüketme konusunda sıkıntı yaşıyor. Yavan geliyor; brokoli, lahana, pırasa… “Sağlıklı beslenme alışkanlıkları edindirirken çocuklarınıza doğru model olmaya çaba sarf edin” diyor Uzman Diyetisyen Aylin Aydın. Elimden geldiğince doğru model olmaya çalışan bir anne olarak, kendisinden her ailenin işine yarayacak pratik bilgiler aldım. İşte başlıklarıyla birlikte çocuklarda sağlıklı beslenme tüyoları
Paketli ürünler yerine çocuklarınıza daha sağlıklı atıştırmalıkları siz üretebilirsiniz.Onlara ev cipsi yapabilirsiniz; 2 adet yufka, labne peynir bunun için yeterli olacaktır. 1 yufkanın içine labne peyniri sürün, ikinci yufkayı bunun üzerine kapatın ve bıçakla kare kare kesin . elde ettiğiniz kare yufka parçalarını yağlı kağıt serilmiş bir fırın tepsisine koyup daha önceden(180 c) ısıttığınız fırında 15-20 dakika pişirip sağlıklı cips olara çocuklarınıza sunabilirsiniz. Hatta bunun yanına 2 yemek kaşığı yoğurt+ 1 tatlı kaşığı fesleğenden müthiş bir sos hazırlayıp afiyetle cipslerini içerisine batırmalarını sağlayabilirsiniz.
Çıtır elmalar; Yine elmaları ince ince dilimleyip üzerlerine toz tarçın serpip yağlı kağıdın üzerinde fırınlayıp süper lezzetler yakalayıp çocuklarınızın gönlünü fethedebilirsiniz.
Dondurma: Yoğurt ve çocuğunuzun sevdiği bir meyveyi buluşturup neşeli buz kaplarında bu karışımı dondurup sağlıklı dondurma olarak yavrularınıza sunabilirsiniz. Bu arada nefis oluyor kendinizi de unutmayın tadın bu güzel lezzeti.
Peynirli kanepeler hazırlayın. Kanepelerin yanına da ince ince dilimlediğiniz limonlu havuçları ve salatalıkları ekleyin
Kek – kurabiye: Onlarla beraber sağlıklı ev kekleri-kurabiyeleri hazırlayabilir, keyifle ve sağlıkla tüketmelerini sağlayabilirsiniz.
Çocuklarda sebze tüketimini sağlamak ve arttırmak için tüyolar
Oysa bebeği kucakta taşımak sağlığı ve mutluluğu için müthiş bir gelişim aracı. Bu konunun detaylarını bebek taşıma konusunda uzmanlaşmış bir isim olan Hülya Cinsçiçekçi’ ye sordum. O da birbirinden ilginç bilgileri paylaştı. Bebek bekleyenler ve bebeği olanlar için rehber niteliğinde bilgilerle işte Hülya, işte bebek taşımanın püf noktaları…
Bir bebeği kanguruda, slingde taşımak ne kadar karmaşık olabilir ki? Bir mağazaya girer, bildik bir markayı alır ve çıkarsınız. Değil mi?
Böyle yaparsanız muhtemelen bir süre sonra sırtınızın ve belinizin çeşitli noktalarında dayanılmaz ağrılar yaşar; size o markayı öneren satıcının kulaklarını çınlata çınlata, bir dünya para verip aldığınız o ürünü bir kenara fırlatır; dar kaldırımlarda-yine başka bir satıcının sattığı-kocaman tekerlekli bebek arabasıyla mücadele vermeye devam edersiniz. Bunu yapmayın. Her işin bir ilmi vardır, her işi bilenine danışmalı.
Gelin tanışalım. Ben, bebek taşımanın ilmini bilen iki çocuk annesi bir girişimciyim. "Hangi kanguruyu almalı, sling nasıl bağlanır?" sorularının muhatabıyım.
Afrikalı kabilelerde bebeklerin hiç gaz/kolik sorunu yaşamadığını fark eden uzmanlar bunun sebebin araştırmış ve bulmuş: Çünkü bebeklerini doğduktan sonra birkaç ay boyunca üstlerinde taşıyorlarmış. Haliyle bebekler hem anne memesine yakın durduklarından ihtiyaç duyduklarında memeden besleniyor hem de anne teniyle temas ettikleri için güvende oluyorlar ve bu yüzden çok az ağlıyorlar. Üstelik sanılanın aksine çok daha erken bağımsızlıklarını kazanıyormuş. Bunu farkeden Batılı uzmanların öncülüğünde yeni bir akım başladı: Babywearing.
Çocukla tatil yapmak ilk yıllarda meşakkatli gibi görünür. Küçük bebeğin ek gıdasını hazırlamak ve uyku düzenini korumak için gerekli ortamı yakalamak düşündürücü olabiliyor.
Ata henüz 10 aylıkken çıktığımız yaz tatilini hatırlıyorum. Bundan 4 yıl öncesi… O kadar çok yorulmuştum ki tatilden sonra kendime gelmek epey zamanımı almıştı. Yanınızda bebeğinizin dadısı, büyükanne ile gitmiyorsanız aktiviteleri çocuklu ailelere göre olan hatta mümkünse bebek bakımı konusunda uzman personeli bulunan otelleri tercih etmek akıllıca.
Bir de çocuksuz tatilcilerin “rahatsız” bakışları beni epey germişti ki işin bu kısmı garip. Çocuksuz uçuşlar gibi çocuksuz oteller var. Bunun otel tarafından net bir şekilde vurgulanması herkesi mutlu eder herhalde.
Artık yaz tatillerinde ”küçük çocuğun var, evde otur” dönemi bittiği gibi son 3-4 yılda turizmde yeni bir anlayış geliştiğini görmek beni mutlu ediyor. Bebek-çocuk dostu tatil anlayışı konusunda oteller kendini yenilemeye başladı. Çocuk menülerinin olduğu beslenme alternatifleri, mikser, biberon ısıtıcısı, mikro dalga fırının olduğu, ayrı bir buzdolabında süt, meyve suyunun olduğu bir tatil sistemi bebekli aileler için tercih sebebi.
Yüzme havuzları, su kaydırakları, parklar, aktivitelerle zenginleştirilen seçenekler sayesinde hem çocuk(lar) hem de ebeveynler daha kaliteli vakit geçiriyor. En son Ata ile yaptığımız tatil Side’ deki Otium Eco Club anne-bebek dostu konaklama işletmelerinden biri. Üstelik ekolojik duyarlılıkları nedeniyle tercih edilebilirliği, bu konuda duyarlı aileler açısından fark yaratabilir.
2 ayrı çocuk restoranı ve çocuk menüsü var. Bir annenin kendi mamasını yapabilmesi için gerekli donanım mevcut. Otel sakinleri ne kadar temiz kullanmasa da sürekli siliniyor, yıkanıyor, temizleniyor. Menü farklı ülkelerden gelen çeşitli damak zevklerine sahip çocukların seveceği türde. Sadece bize özgü tatlar yok.
İhtiyaç duyulursa bebekli ailelere banyo küveti, lazımlık, bebek arabası veriyorlar. Odaların önünde bebek arabası göremedim. Çünkü odalardaki boşuklar pusetler için düşünülmüş. Ayrıca odalarda küvetin olmaması bana sempatik geldi. Rahatça yıka, yıkan, çık.
Yersiz, çünkü burada Kim Kardashian’ dan bahsediyoruz. Kadın bu günlere giydiği dekolte elbiseler, dergilere verdiği cesur pozlarla bir yere geldi. Bilimsel buluş veya yazdığı kitaplarla değil… Üstelik sürekli ve düzenli olarak yaptırdığı estetik müdahaleler var. Yani ünlü yıldız bugün şöhretse eğer takviyeli poposu ve memeleri sayesinde...
Elbette, istediği şekilde dekolte giyer veya giymez. Yapılan leştirilere kulak asmayıp, bildiği gibi giyinirse bence olağan karşılamak lazım. Mutaassıp bir kadın olarak var olmadı ki…
Anne olduktan sonra giyim tarzı değişmeli mi?
“Sen annesin, daha dikkatli giyinmelisin” hatırlatmasını anne olan her kadın duyabilir. Ancak neyin ne ölçüde olacağına yine kadın karar vermeli, mahalle baskısı değil.
Kadın kadındır. Anne olduktan sonra yukarıda bahsettiğim hatırlatmanın yapılması bana iki yüzlü geliyor. Anne olana kadar kadına her türlü aşağılık, basit ve müstehcen yaklaşım “mübah” sayılıyorken, anne olduktan sonra birden bir kutsallık, doğa üstülük ve yücelik sıfatları ekleniyor. Sadece bizim toplumumuzda değil, bu iki yüzlü dayatma tüm dünyada var.
Annelik küçümsenecek ve hafife alınacak bir konu değil. Çocuğun hayatını derinden etkileyen en önemli figür olmaktan bahsediyoruz. Ancak anneyi anne yapan aynı zamanda geçmişi. Burada bıçakla kesilmiş gibi gelen bir farklılık çocuğa ne düşündürür?
Örneğin Kardashian’ ın kızı annesinin eski pozlarını görecek olsa hangi duyguları hisseder? Böyle bir durumda insanların samimi olup, herşeyi son derece net bir şekilde çocuğuna açıklaması bence çok dürüst ve sağlıklı bir yaklaşım. Sarsıcı etkilerini samimiyet mutlaka toparlayacaktır.
Senin durumun ne sorusunu soracak olursanız…
Pazartesi günü kreşten aldıktan sonra oldukça yorgun görünen Atişko’ nun bu halini, rötarlı uçak yolculuğumuza bağladım. 21:00 de kalkması gereken uçak 23:30 da havalanınca perişan olduk. Öğle uykusu uyumuş olmasına rağmen yorgundu.
Ertesi gün okula gitmek istedi. Keşke “boşver, evde yat dinlen deseydim”. Demedim ve pişmanım.
Pazartesi akşamı aniden yüksek ateşle karşılaşınca şok oldum. 40 hatta 41 bulması beni çok endişelendirdi. Salı günü başlayan döküntü ise viral bir durumla karşı karşıya olduğumuzu düşündürdü.
Sürekli başım ağrıyor demesi, eklem yerlerinde ve sırtındaki kıpkırmızı döküntüler aklıma kızıl hastalığını getirdi ve soluğu doktorda aldık. Doktora gidene kadar ateşini duş aldırarak ve ateş düşürücü kullanarak düşürmeye çalışmıştım. Ancak eklem, kas ağrıları, boğazındaki yutma güçlüğü ile birlikte içimden bir ses “haydi Aylin 1 saniye bile bekleme doğru doktora git” dedi.
Doktorumuz, Lerzan Sünneli ‘ nin mesleki bilgisine güveniyorum. Ona kızıldan endişelendiğimi ve boğaz kültürü yapılmasını rica ettim. Bir anne olarak endişelerimi her zaman çok sağlıklı bir tonda algılamıştır. Ayrıca daha önce çok başında fark ettiğim suçiçeği hastalığında da böyle olmuştu. Bir anne olarak ben, bir hekim olarak Doktor Lerzan Hanım nokta atışı yapmıştık.
Bu kez de ortak fikirlerimiz vardı. Tabi bir anne olarak ne dediyse ne önerdiyse hepsini harfiyen yerine getirmek görevim.
Bu arada tatil ile ilgili çeşitli soruları oldu.
Havuza girdi mi? Klimalı ortamda kaldı mı?
Hayal gücü ile ilgili oyunlar oynaması, sorgulayıcı sorular sorması ve neden sonuç ilişkisine dayalı çıkarımlar yapması işin bonusu…
Eskisinden daha sosyal. 2 yaşına kadar neredeyse asosyal bir profile sahipken şimdi yeni tanıştığı çocuklarla hemen oyuna girmesi, oyun kurması yaşının verdiği bir özellik. Aynı zamanda kurallara hassasiyet duyması , tıpkı yaşıtları gibi, çok hoş bir durum bence… Onu oyun oynarken izlemek müthiş keyif veriyor.
Çocuk gelişimi uzmanları 5 yaşı çocuklukta altın çağ olarak nitelendiriliyor.
Çünkü sosyal uyumda zirve yapıyorlar, kurallara dikkatli bir şekilde uymak istiyorlar, sosyal yardımlaşma vb gibi konularda çok hassas oluyorlar. Bir yandan da daha kibar, nazik ve duyarlı bir profile sahip oluyorlar.
İşte bu altın çağını yaşayan minik adamla , bu yaz kısmetse bol bol gezmeyi düşünüyoruz. Her tatil öncesi olduğu gibi bu yaz önce rotamızı belirledik. Kalacağımız yerler seçildi, hazırlıklara başlandı.
Tatil Alışverişi
Tatile çıkmadan önce kendisine bir valiz almak istedim. Piyasa araştırması yapsam da Ata kendi valizini kendisi seçti. Dükkanlarda kendisine sunulan kıyafet kombinlerini dikkatlice dinledi ve sonuç işte bu fotoğrafta olduğu gibi oldu.
Bugün babalar günü...
Bizim evde en koyu ve en renklisinden yapılmış bir kahvaltıyla başlayan gün.
Oğlum Ata' nın "bugün babalar günü mü" sorusunu sorduğu ve boğuk bir ses tonuyla "evet" demek zorunda olduğum gün...
Babasıyla telefonda konuştuğu,
Babasız büyüyüen yüzlerce çocuğu düşündüğüm,
Farkettiklerimin bana ağır geldiği,
Derin elemlerden kaçmak istediğim gün...