Ayşe Nur Mıhçı, 14 yıl önce geldiği Alaçatı’da bizim mutfağımızın, evimizde pişirdiğimiz yemeklerin eksikliğini hissetmiş. Turizm, otelcilik mezunu oğlu Kerem Mıhçı ile sadece 2 masadan oluşan Asma Yaprağı’nı açmışlar. Asma Yaprağı bugün, haftalar öncesinden rezervasyon yaparak ancak yer bulabileceğiniz, fakat gittiğinizde aile yadigarı bir yerdeymişsiniz hissi veren bir mekan. Ege mutfağının hem bildiğiniz, hem de belki hiç duymadığınız tatlarını derleyen Ayşe Nur Hanım, çok uzun yıllar hayal ettiklerinin istek ve çok çalışmayla birer birer gerçekleştiğini anlatıyor.
- Yemek işine girmeniz nasıl gerçekleşti?
- Çocukluğumdan beri yemek işindeyim diyebilirim. Çünkü kadını ve erkeği ile her daim yemek pişiren ve bundan büyük keyif alan bir aileye mensubum. Kalabalık olduğumuzdan da büyük masalar kurardık. Oradan bana miras kaldı sanıyorum yemek ve sofra merakım.
- Asma Yaprağı’nın hikayesi nasıl başladı?
- Alaçatı’ya 14 yıl önce oğlumla geldiğimde hemen bu işe girmedim. Herşey vardı Alaçatı’da, İtalyan mutfağı, dünya yemekleri ama Ege yemeklerimizin bu şekilde sunulduğu bir yer yoktu. Oğlum da turizm, otelcilik mezunu, o da birşeyler yapmak istiyordu. Önce 2 masayla başladık, belki catering de yaparız dedik. Ama misafirlerimiz hep bizimle olmak istedi, 1 masa, 1 masa daha derken büyüdük. Şimdi yazları 15, kışları 5 masayız. Kışın kapatmıyoruz, 12 ay açığız. Daha da büyümeyi düşünmüyoruz.
BENCE KADINLAR ÜRETMELİ VE DEĞERE DÖNÜŞTÜRMELİ
İKİ gün önce Foça’da bir öğretmenden bir mail aldım. Teknolojiye dayanabilen kitapları gelecekteki okuyucularıyla buluşturmak için bir kitaplık oluşturmak üzere başlatılan bir projeden bahsediyordu. Hem de yazarından imzalı kitaplardan oluşan bir kitaplık..
Proje Koordinatörü olan öğretmen Suna Akar diyor ki “2050’de eğer kitap teknolojiye hala direniyor olacaksa, Yazarından İmzalı Kitaplık’a gelen gençlerin elinde sizden imzalı, sizin kitabınız olacak. Hem de doğayla iç içe, iyot, çam ve zeytin kokulu bir bahçede. Belki de henüz doğmamış okurlarınıza bir kitabınızı imzalamak ister miydiniz?” Açıkçası ben çok isterim... O nedenle de imzaladığım kitabımı, Halim Foçalı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne hemen göndereceğim.
İzmirli gönüllüler Soma’da
SOMA faciasının üzerinden 3 ay geçti neredeyse. Maalesef, birçok şey gibi bu olay da unutulup gidiyor. Bereket, birçok insan ve sivil toplum kuruluşu ne olursa olsun duyarlılıklarını kaybetmiyor. Bunlardan biri de Tülay Aktaş Gönüllü Kuruluşlar Güç Birliği... Geçtiğimiz hafta, güç birliği yöneticileri, dernek temsilcileri ile beraber hazırladıkları yardım kolileri ve bir miktar nakit para ile Soma’ya gittiler. APHB yani Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği merkezini ziyaret eden sivil toplumcular, gönüllü olarak görev yapan, uzman psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, psikolojik danışmanlar ve psikiyatristlerle görüştü. Bu merkez büyük önem taşıyor, çünkü onlar maden faciasına uğramış, faciadan canını kurtarmış ama travma yaşayan ailelere avukatlık hizmeti, psikolojik destek ve eğitim gibi her türlü yardımı yapıyor. Götürdükleri yardımları da onların eliyle ihtiyaç sahiplerine dağıtan gönüllüler, ayrıca maden faciasından kurtulmuş bir aileyi ziyaret ettikten sonra şehitlerin mezarlarını ziyaret etmiş. Güç Birliği Başkanı Şener Anadol, “Ailenin yanında da mezarlıkta da yüreğimiz yandı. Her bir mezarın başına Türk Bayrağı dikilmiş. Bu maden faciasının unutturulmaması lazım” diyor. Tülay Aktaş Gönüllü Kuruluşlar Güç Birliği gibi hassas kuruluşlar olduktan sonra unutulmanın söz konusu olmadığı ortada...
ÖNCE mesajı özetleyeyim: “Seçimlerin şeffaflığını sağlama ilkesi çerçevesinde bir araya geldiğimiz ikinci bir seçimi de gurur dolu anılarla birlikte arkamızda bıraktık. Her seçimde daha da güçleniyor ve tecrübeleniyoruz. 10 Ağustos Pazar günü gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Seçimi için İzmir dahil çalışma sahamızı 6 ile yaydık... İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya ve Adana’da 13 binin üzerinde gönüllümüzü aramıza kattık... Bu seçimde Oy ve Ötesi için özel olarak geliştirilmiş yeni bir sonuç tutanak kontrol ve teyit sistemi (T3) kullandık. Sistem 1.418 gönüllümüzün katılımıyla 7 bine yakın tutanağın sonuçlarını karşılaştırmamızı ve verileri hatasız yayınlamamızı sağladı... Aramıza katılacak yeni gönüllülerle birlikte Oy ve Ötesi’ni çok daha ileriye götüreceğimize inanıyor ve güveniyoruz.” Şimdi, bazılarının, kendilerine uymayan seçim sonucu karşısında ‘Bu mu başarı?’ diye küçümsediklerini duyar gibi oluyorum. Hatırlatmak istediğim şu; bugünlere bir anda gelmedik. Sistemli ve planlı bir çalışma sonucu boşluklar itinayla dolduruldu ve başarısızlıklar önemsenmeden canla başla çalışıldı. İşte Oy ve Ötesi gibi dernekler de aynen bu ilkeyle çalışıyor. Başarının bir anda değil, çok çalışarak ve az da olsa sürekli ilerleme kaydederek. O nedenle ben, Oy ve Ötesi Derneği ve üyelerini canı gönülden tebrik ediyor, oyuma sahip çıktıkları için teşekkür ediyorum...
İzmirli sanatçı dünya platformunda
ANTİKACILARDAN, eskicilerden sahaflardan topladığı materyallerle asamblaj ve mixed media kolaj tablolar yapan İzmirli sanatçı Deniz Doğruyol Tantekin, çalışmalarını dünyanın birçok sanat merkezine taşıyor. Los Angeles’ta 1.5 yıldır üzerinde çalıştığı Inside koleksiyonu ile yaşayamadıklarımız, sevinçlerimiz, hüzünlerimiz, yasaklarımız, söyleyemediklerimiz, hırslarımız, öfkelerimiz, coşkularımız gibi iç dünyamızın dışavurumlarını; kimi zaman yumuşak, kimi zaman sert bir dille ifade ettiğini anlatan sanatçı, Sawdust Art Festivali, North Carolina’da “Through the Eyes of a Women” adlı karma serginin yanı sıra Los Angeles’ta ilk kişisel sergisini açmış. Yeni koleksiyonu, Kasım 2014’de Paris Art en Capital, Mart 2015 Art Monaco ve 2015 New York ve Duabi Bienniallerinde sergilenecek olan sanatçı Aralık 2014’te İstanbul’da Solo Sergiye katılacak. Yeni akım sanatın en iyi temsilcilerinden olan Deniz Doğruyol, 2015 başında Los Angeles’ta kendi Stüdyo Galerisi’ni açacak. İzmir’den yetişip dünya sanat sahnesinde boy gösteren sanatçılarımızın artması en büyük dileğimiz.
8 yaşından beri diyabet hastası olan Nimet Egeli Woodham, insülinin bulunuşunun 90’ncı yılı olan 2012’de İzmir’de “Şekerim Healthy” adlı sağlıklı yaşam merkezini kurdu. Hayatı boyunca mücadele ettiği ‘şeker’in ülkemizde 6 milyondan fazla insanın ciddi sağlık sorunu olduğunu, her 3 hastadan birinin hastalığının farkında olmadığını söyleyen Nimet Hanım, diyabetlilere, diyabetik olma potansiyeli taşıyanlara ve ailelerine koçluk, spor danışmanlığı gibi hizmetler sunuyor. Doktorların ve onların öngördüğü tedavi yöntemlerinin yerini asla alamayacaklarını, sadece bunların sürdürülmesine destek verdiklerini anlatan Woodham’ın açtığı merkez Türkiye’de bir ilk...
- Nereden çıktı bu diyabet koçluğu?
- Hep yapmak istediğim şeydi bu. Hani derler ya, ölmeden önce yapmam gerekenler... 46 senedir yaşıyorum diyabetle. Hiç bir şeyden geri kalmadım hayatta onun yüzünden ve hiç bir komplikasyonum olmadı. ‘Ben yapabilirsem herkes yapabilir’ diyerek çıktım yola.
- 46 yıl... Sizin diyabetle ilişkiniz ne zaman başladı?
- Diyabetle 8 yaşında tanıştım. Tipik arazlar baş gösterdi, kuvvetli bir gribin arkasından. Kilo kaybı, aşırı sussuzluk, yorgunluk, sık idrara çıkma gibi. 1969’da teşhis edildiğimde o günkü şartlarda diyabet tedavisi çok ilkeldi bugüne kıyasla. Bu sebepten adeta bir robot gibi yaşamak zorundaydım sağlıklı kalabilmek için.
GEÇEN yıl İzmir Kalkınma Ajansı’nın düzenlediği uluslararası Orta ve Küçük Ölçekli İşletmeler için Uluslararası Ağ Oluşturma Konferansı’na gelen Amerika’nın en prestijli üniversitelerinden Stanford Üniversitesi’nden Dr. Marina Ranga, Ebiltem’den Dr. Serdal Temel ile üzerinde çalıştıkları, İzmir’in Bölgesel Gelişimi İçin İnovasyon konusu hakkında ilginç açıklamalar yapmıştı. Konferans sonrası sohbet ettiğim Dr. Ranga, İzmir’in geçmişi, kültürü ve bölgesel avantajlarıyla yenilikçi teknolojilerde çok daha öne çıkması gerektiğini anlatıyor. Hatta teknolojik buluşlarla dünyaya yön veren Amerika Kaliforniya’daki Silikon Vadisi gibi olmamız gerektiği görüşünü savunuyordu. İzmir’de kesinlikle bu potansiyelin olduğuna ama nedense özellikle sanayicilerin pasif kaldığına dikkat çekiyordu...
Şimdi, İzmir’in gerçek bir Silikon Vadisi olması yönünde çok önemli bir proje ve teşvik programı var. Başlatan kurum ise, İzmir Kalkınma Ajansı. “Bilgi Toplumuna Dönüşüm ve Bilgi İletişim Teknolojileri” başlıklı mali destek programı kapsamında kar amacı güden ve gütmeyen başvuru sahiplerine toplamda 15 milyon TL’lik bir kaynağın kullandırılacak.
Kimler başvurabilir
Bilgi Toplumuna Dönüşüm ve Bilgi İletişim Teknolojileri Mali Destek Programı’nın amacı, İzmir’in bilgi toplumuna dönüşüm sürecinin hızlandırılması ve bu süreci destekleyecek uygulamalarının yaygınlaştırılması, bu amaca hizmet edecek şekilde, İzmir’de işletmelerin belirlenen öncelikli alanlarda kaliteli bilgi iletişim teknolojileri üretmelerinin sağlanması. Projenin iki ayağı var; biri kar amacı güden adı altında Küçük ve Orta Ölçekli İşletme (KOBİ) vasfı taşıyan işletmeler ile kamu kontrolündeki işletmeleri kapsarken diğeri, kar amacı gütmeyen bileşeni olarak belediyeler veya tüzel kişiliği haiz bağlı kuruluşları, kamu kurumları, üniversite rektörlükleri, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları, organize sanayi bölgeleri, dernekler, vakıflar, kooperatifler ve birlikleri kapsıyor.
İzmir neden uygun derseniz
İZKA bu konuyu şöyle özetliyor; İzmir, 3 devlet, 6 özel olmak üzere 9 üniversite, yılda yaklaşık 16 bin mezun, farklı sektörlere nitelikli işgücü sağlayan pek çok meslek yüksek okulu, bilgi ve iletişim teknolojileri sektörü için önemli bir bilim altyapısı ve yetişmiş insan kaynağı oluşturuyor. İzmir’de çalışanlar, yabancı dil ve yeni teknolojileri kullanmada yüksek beceriye sahipken, İstanbul ve Ankara’ya göre daha rekabetçi ücretlerle çalışabiliyor. Ayrıca daha yüksek sadakat ve aidiyet bilincine sahip oldukları görülüyor. İlginç bir şekilde İzmir’de bilgi iletişim teknolojileri sektöründe işten ayrılma oranı ortalama %5’imiş...
Nasıl başvuracaksınızBilgi Toplumuna Dönüşüm ve Bilgi İletişim Teknolojileri Mali Destek Programı’na başvuruların Kalkınma Ajansları Yönetim Sistemi (KAYS) üzerinden çevrimiçi olarak 12 Eylül 2014 tarihine kadar tamamlanması ve destekleyici belgeleri de içeren başvuru dosyalarının 19 Eylül 2014 tarihine kadar İzmir Kalkınma Ajansı’na teslim edilmesi gerekiyor. Daha fazla bilgi için www.izka.org.tr adresine bakabilir, sorularınızı bilgitoplumu@izka.org.tr adresine gönderilebilirsiniz.
İZMİRLİi tanınmış takı tasarımcısı İnci Denizel, “İnciden” markasıyla Kanada ve Amerika pazarına girmeye hazırlanıyor. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her yerine ürün gönderen İnci, tüm ısrarlara rağmen atölyelerini İzmir’de tutuyor. Online satış sayesinde dünyanın birçok noktasında müşterisi olan İnciden markası, yeni sezonda profesyonel bir şekilde, Kanada ve ABD pazarında yerini alacak. Gördüğüm en yaratıcı ve çalışkan kadınlardan olan lise arkadaşım sevgili İnci, şimdilerde Alaçatı Göz Oda’da açtığı sergiyle sosyal medya üzerinden haberleştiği birçok kişiyle buluştuğunu anlatıyor.
- İzmirli bir marka olarak Kanada ve Amerika pazarına giriyorsunuz. Bu nasıl gerçekleşti?
- Online site üzerinden Amerika’dan alışveriş yapan müşterilerimiz zaten var. Aynı bölgeden 3-4 firma toptan mal alımı için bizimle irtibata geçti. Bir tanesiyle kısa süreli çalıştık. Bu bizim için bir piyasa araştırmasıydı. Geçen sene ise Kanada’da moda sektöründe bir arkadaşımızla Vancouver’da ortak firma kurmaya, İnciden markasını denizaşırı pazara sokmaya karar verdik. Bir sonraki etapta Los Angeles ile ilgili planlarımız var. Bir senedir de bu projenin alt yapısını yürütüyoruz. Bir aksilik çıkmazsa ekim ayında Kanada’ya özel bir online satış sitesiyle Kanadalı müşteriye hitap etmeyi hedefliyoruz.
- İnciden İzmirli ama hiç yerel kalmadınız. Bugüne kadar hangi markalarla çalıştınız?
- Bugüne kadar Network ve Vakko’nun koleksiyonlarını hazırladık. Şu an tüm Türkiye’deki Harvey Nichols ve Brandroom’larda ayrıca Mersin, Alanya ve Antalya’daki satış noktalarımızda ürünlerimize ulaşılabiliyor. Ama en önemlisi incidenonline.com sitemizden internet üzerinden buluşuyoruz takipçilerle. Inciden instagram sitemizde takipçi sayımız 20 bine dayandı. Kısa sürede boyle bir başarı yakalamak da ilerisi için oldukça umut verici.
HER YERDE MÜŞTERİMİZ VAR- Online satışa geçince nasıl bir değişiklik oldu?
Bugün diyeceğim çok kısa...
Tam bir köşe yazısı bile sayılmaz, geçende bir yerde karşıma çıkan bir atasözü...
Hani bir deli bir kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış ya. Bana da sordular, sen ne yapardın bu durumda diye. O an yanıt veremedim, ama nedense taktım aklımı bu durum nasıl düzelir diye..
Başta taşı nasıl çıkarırız diye odaklandım, ama sonra anladım ki bu bir şaşırtmaca. Çünkü akıllılar taşlarla uğraşırken, o arada başka kuyulara, başka taşlar atılmaya devam ediliyor. Ha, şimdi deliyi alt etsen başka deliler çıkabilir, kalıcı çözüm değil. Zaten kim akıllı, kim deli ayırt etmek de pek kolay olmuyor çoğu zaman. Baştan akıllı görünen güçlenince delirebiliyor.
Taşları toplayalım desen irili ufaklı var, hepsini göremeyebilirsin. E, bu durum nasıl çözülecek derken anladım ki aslında en zor, en olmayacak gibi görünen şekilde çözülebilir.
Nasıl mı?
Tabii ki ‘kör kuyuları kapatarak’
ASLINDA hemen hepsi tanıdık yüzler. Kimi arkadaşım, kimi işi nedeniyle bildiğim ya da sosyal ortamda gördüğüm kişiler. Ama inanın, geçen gece provalarını izlerken her birini sanki yeniden keşfettim. O ne farklı tiplemeler, canlandırmalar, müthiş oyunculuklar, bırakın rol yapmayı rolü baştan yazmalar... Genelde röportajım bitince hemen ayrılır, işime bakarım. Vallahi bu kez oturup provayı izledim hem de kahkahalarla, gülmekten yerlere yatarak...
Kısacası, 20 Ağustos’ta Işıltılı Replikler Amatör Tiyatro Topluluğu’nun Alaçatı Açıkhava Tiyatrosu’ndaki ‘Artiz Mektebi’ oyununa dostlarınızı görmeye ya da gelirini bağışlayacakları EÇEV’e destek olmaya gidebilirsiniz. Ama aynı anda, hem çok eğlenecek, hem de çok şaşıracaksınız. Bana inanın ve bu oyunu mutlaka izleyin.
Vedat Murat Güzel - Tiyatro Yönetmeni
- 25 yıldır tiyatroyla ilgileniyorum. 3 yaşından 74 yaşına kadar öğrencim var. Narlıdere, Seferihisar belediyeleri, Çeşme Pir Sultan Abdal Derneği, Alaçatı Meydan Tiyatroları yönetmeniyim. Eşimle hayatımız tiyatro. İzmir’de yarım asır sonra Levantenler Tiyatrosu’nu kurduktan sonra Işıl onları izlemiş, bu projeyi teklif etti. Genelde hep kadınlar olur ama bu grupta 20’ye 2 erkek var. Oyunun özünü bozmadan gruba uyarladık. Başta paniklemişlerdi, kişisel gelişim üzerine çalışıp rahatlattık. Şimdi çok rahatlar. Bir de gerçekten içlerinde müthiş yetenekler var. Genelde böyle olur, gençliklerinde bir sebeple sanatı seçemeyenler bu tip projelerde kendilerini keşfediyor.
Işıl Manavoğlu - Eğitim Danışmanı
- Bu projeyi yıllardır istiyordum. Daha önce birlikte çalıştığım Vedat’a bahsettim ve Işıltılı Replikler Amatör Tiyatro Topluluğu’nu kurduk. Piyale Hanım ekibi kurmamda yardım etti. 3,5 ay ciddi bir drama eğitimi aldık, çünkü hiçbirimizin sahne tecrübesi yok. Amaç daha çok çocuğun okula gidebilmesini sağlamak. Ben özel kurumlarda çalışıyorum. Ama bir öğretmen olarak imkanı olmayan çocuklara dokunmak istedim. Arkadaşlarım ve bağışçılarımız sayesinde bu gerçekleşiyor.
Aynur Gençosmanoğlu - Kongre Turizm Şirketi Sahibi