Başakşehir’e, Beşiktaş’a, Manchester United’a, Galatasaray’a oynamak ile olmaz bu işler…
Bu ligin tamamı sana karşı, “en önemli” maçını oynar…
Senin Galatasaray maçın, ligdeki 17 takımı için Fenerbahçe maçıdır…
Her Fener maçını aslanlar gibi oynarlar…
Serttirler…
Sağlamdırlar…
En konsantre maçını oynarlar…
İstanbul Mithatpaşa (İnönü) stadında saat 14.30’da Beşiktaş- Fenerbahçe maçı oynanıyor…
Fenerbahçe maçı Can Bartu’nun attığı iki gol ile 4-2 kazanır…
Aynı gün akşam saatlerinde Spor Sergi Sarayı’nda, Galatasaray-Fenerbahçe basketbol final maçı oynanacaktır…
Bir basketbol maçının ilk kez radyodan naklen yayınlanacağı çok değerli bir maç…
Can Bartu, antrenman eksiğini dile getirip; “Dokuz aydır basketbol topunu elime almıyorum”, dediyse de takımdaki yerini almıştır...
“İlk” kez gelen masörün yardımı ile maça çıkar;
Fenerbahçe, Galatasaray’ı o akşam 82-50 gibi farklı bir skor ile yener:
Can Bartu tam 32 sayı atmıştır…
Yıllar sonra Advocaat, Alper’i yeniden keşfetti(!) ve orta sahada görev verdi…
Neden bu kadar geç kalındığı, “kulübün kurumsal hafızası” konusu ile birlikte sorgulanmalı!
Fenerbahçe’nin tam dört tane santraforu var;
Bu mevki için yıllık ödenen para, en yakın rakibinin 3 misli(!)
Alınan verim, rakiplerinin üçte biri değil(!)
Emenike kadro dışı, Sow Afrika kupasında, Van Persie müzmin sakat, Sınırlı yetenekleri ile Fernandao ise sürekli ofsaytta(!)
Bir pozisyon için yılda 15-20 milyon Euro civarında para ödeyip oradan sonuç alamıyor iseniz, başarı hayaldir…
***
Ülkeyi bembeyaz kar kapladı…
Mikroplar öldü…
İçimizi huzur kapladı… Çok bunalmıştık…
Bombalar patlıyor canlarımız birer birer gidiyordu… Önleyemiyorduk, çaresiz bir bekleyiş içindeydik…
Bembeyaz kar, acaba tertemiz yeni bir sayda açar mı hayatımızda?
Umut içinde bekleyeceğiz…
Aslında 2016 yılının son gününe de aynı umut ile girmiştik…
Yeni bir yıl, yeni bir soluk olur mu?
Okudum ve saydım…
Deli pösteki sayar gibi saydım ama işe yaradı…
Galatasaray takımının baş koçu, toplam 909 kelimelik bir söyleşi yapmış;
1 kez, “benim başkanım” diyerek, Dursun Özbek’ten söz etmiş…
5 kez Yıldırım, 3 kez, Aziz Yıldırım, 2 kez Fener başkanı, 2 kez başkan, 2 kez kendini, 2 kez O, diyerek;
Tam 16 kez “Aziz Yıldırım” demiş…
Tekrar yazayım arada kaynamasın!
Önemlidir!
Adı; Basketbolun patronluk savaşı;
Taraflar;
FIBA: Avrupa: Avrupa kıtasındaki minik takımdan, milli takımlara kadar tüm basketbol organizasyonunun yapan kurumdur…
ULEB: Avrupa’nın basketbolda önder kulüplerin başını çektiği bir organizasyondur… 1991 yılında kurulmuştur, Avrupa’nın erkeklerdeki en prestijli bir ve iki numaralı kupalarını organize eder… Birliğin genel merkezi İspanya'nın Barcelona kentindedir.
Savaşın kısa tarihi:
Avrupa basketbolunun, gölgede kaldığı dönemlerde, Avrupa’nın en büyük kulüpleri, FIBA’ya isyan etti;
“Sen bu ürünü pazarlayamıyorsun, bize bırak” dediler…
İspanyol takımlarının önderliğindeki harekete, süreç içinde bütün büyük kulüpler katıldı…
Yılın sonu geldi…“En iyileri” seçeceğiz(!)
Eczacıbaşı kadın voleybol takımı, Dünya Şampiyonu oldu!
----Geçiniz(!)
Kadın basketbol takımımız, üst üste ikinci kez olimpiyatlara katıldı. Olimpiyat 6. Oldu…
----Geçiniz(!)
Fenerbahçe basketbol takımı, ikinci kez Final Four oynadı. İkinci oldu.
----Geçiniz(!)
Galatasaray basket takımı Eurocup şampiyonu oldu!
“Beni istifaya davet ediyorlar ama arayı 5. Sırada kapattım. Geçen yıldan alacaklarımızı alamadık, bu yıla ilişkin 1 kuruş bile almadık” dedi…
Nasıl olur böyle bir şey?
Bursa, nasıl düştü bu duruma? Merak ettim…
İncelenmeye değer bir kulüp Bursa;
Seyircisi var, sanayisi var, futbol kültürü var, en önemlisi alt yapısı var…
Devletin yaptığı yeni bir statları var…
Aslında Bursaspor, Türk futbolunun aynası;
Hem de, aynadan görülebilecek en güzel yüzü(!)