Paylaş
*
TDK diyor ki ‘dili pabuç kadar’ deyimi ile ilgili olarak; ‘saygısızca ve gönül kırıcı bir biçimde konuşan’.
*
Zavallı seçmen de tenis maçı izler gibi, bir oraya bir buraya bakınıyor.
Memlekette maçı izlerken siyasetin dilinden rahatsız olan da var, ‘az bile söyledi!’ şeklinde gaza gelen de.
Rahatsızlık duyanlar göz ardı ediliyor belli ki, sözlü şiddet siyaset arenasında alkış alıyor(!)
*
İttifaklar oluşmadan önce, şimdinin kankalarının birbirleri hakkında söylediklerini geçelim. Hem gayet iyi biliyorsunuz, hem de buraya yazmaya içim elvermez...
Diyelim ki ‘Dün dündür, bugün bugündür’. Eskiyi geride bıraktık, mazi dedik, geçtik.
Siyasetin dilinde bugün de bir değişiklik yok ki?
Bizim siyasetçimizin karşısında kim olduğu pek fark etmiyor sanırım. Aynı cümleleri döndürüp, bir diğerine söylüyor bu sefer de!
*
Biri, diğeri hakkında ‘olmadık bir konu’ atıyor ortaya. Diğeri hemen ciğerleri havayla doldurup bağırıyor, ‘İspatlamazsan şerefsizsin!’
Haftaya aynısının, tam tersi gerçekleşiyor!
Bir diğeri, ötekini meydanlarda toplananlara yuhalatıyor.
Biri demokratik bir seçimle gelmeye çalıştığı konumu kazanırsa, diğerinin partisini anti-demokratik bir biçimde kapatacağını söylüyor.
İnternete ‘bilmem kim sert konuştu’ yazarak arama yapın bakın; isim fark etmeksizin, yüzlerce ayrı habere denk geleceksiniz. Bağırmaktan sesler kısılıyor, herkes sadece sert konuşuyor!
*
Bunu sadece liderler yapmıyor. Önünde mikrofonu bulan her konumdaki siyasetçi böyle davranıyor. Tartışma programlarında tartışılmıyor, kavga ediliyor. Program sunucuları bağırışı, çığırışı kesmek için reklama gitmek zorunda kalıyor.
‘Dur bakalım ne diyor farklı görüşteki partiler bu konuda?’ diye izlemeye başladığımız her program; altı adamın, birbirini susturmak için birbirine bağırmasıyla sonuçlanıyor.
Ekranlarda fikirler değil, birbirine tahammülü olmayan katılımcılar çatışıyor.
*
Sanki sözlük anlamı olarak, Türk Siyaseti: Kesintisiz bağırma, rakibini ses dalgalarıyla yok etme, medyadaki tartışmalarda bir diğerinin sözünü keserek fikrini beyan etmesini engelleme sanatı.
Neden elit bir siyasi dil kullanılmıyor? ‘Bu millet bundan anlar’ diye mi?
*
Bağıran, çağıran, kürsülerden bela okuyan, birbirine ağıza alınmayacak hakaretlerde bulunan, derdi millet değil de birbirleriymiş gibi hareket eden bu siyaset beni çok yıpratıyor.
Neden sokak ağzı bırakılıp, efendilik yüceltilmiyor?
*
Bize anlaşılır bir dille, sakin sakin ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz onu anlatsanıza? Refah nasıl gelecek, işler ne zaman toparlayacak?
Rakibi değil de, milleti muhatap alsanıza? Demokrasiden, haklardan, özgürlüklerden bahsetsenize?
İnanın, çok yoruldum. Kimin, neyi temsil ettiğini bir kenara bıraktım.
Herkes gibi biricik oyum var; onu da beni insan yerine koyup, güzel Türkiye hayallerini sakince anlatan birine vermeyi düşünüyorum.
Çok şey mi istiyorum?
*
NOT: Canım Atatürk’ümün düşüncelerini yaşattığı varsayılan(!) Atatürkçü Düşünce Derneği de beni temsil etmiyor bu arada. Elli sekiz yıl önce yaşanmış bir askeri darbeyi övmek, Atatürkçülüğe yakışmıyor.
‘Atatürk darbeci zihniyette olsaydı, kimsenin aksini sorgulamayacağı bir zamanda, kendisi yönetici konumuna geçip, iradeyi canından çok sevdiği milletine bırakmazdı’ diye düşünüyorum.
*
Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş