Hem mutlu, hem umutlu!

Fark yaratmak istiyorlar, farklı olmaktan hoşlanıyorlar, farklılıklara saygılılar.

Haberin Devamı

Teknolojiyi çok iyi kullanıyorlar, değişime açıklar, değişimin gerekli olduğunu düşünüyorlar. Bir işyerinde; kıyafetten çalışma saatine, iş yapış biçiminden düşünce tarzına kadar her alanda esneklik arıyorlar.

 

*

 

Çok yabancısı değilsiniz canım! Bildiğiniz Y kuşağından bahsediyorum. 1980 – 1999 yılları arasında doğanlar işte! Bugünler bu kuşağın borusunun ötmeye başladığı günler. Memleketin çalışan iş gücünün %30’unu oluşturuyorlar bir defa. Çok kalabalıklar yani! Yavaş yavaş da, zamanın doğası gereği, bütün önemli köşeleri kapmaya başlıyorlar.

 

*

 

Eski kuşaklar çok eleştirdi bu jenerasyonu. Sadece bir önceki kuşak kadar işkolik olmadığı için tembel diye etiketlendiler mesela. Halbuki hırslı, motive edilmeyi seven ama daha önceki kuşakların anlayamayacağı bir yaşam dengesi kurmaya çalışan insanlar bunlar.

 

*

 

Haberin Devamı

Her şeyi sorgusuz sualsiz kabul etmedikleri için adları Y Kuşağı zaten. İngilizce WHY (Neden) kelimesinin okunuşundan geliyor isimleri. Otoriteden hoşlanmıyorlar, sorguluyorlar, her şeye eyvallah demiyorlar. Bunlar da gelenekçi eski kuşaklar tarafından olumsuz karşılanıyor. Halbuki en doğrusu bu!

 

*

 

Kendilerinden emin tavırları kibir olarak algılanıyor, rahat tavırları saygısızlık olarak yaftalanıyor.

 

Yani bu kuşak yanlış algılanıyor!

 

*

 

Esnek çalışma alanlarına sıcak bakıyorlar. Bu dönemin yükselen trendi, Co-Working Space denilen ortak çalışma alanlarını, geleneksel çalışma ortamlarına tercih ediyorlar. Çünkü böyle ortamlarda birbirlerinden beslenebiliyorlar, sosyalleşebiliyorlar, iş paslaşıyorlar, iş bölümü yapabiliyorlar.

 

*

 

Haberin Devamı

Nünü bana bu konuyu ne kadar hararetle anlatırsa anlatsın, X kuşağının iflah olmaz, gem almaz bir neferi olarak; ‘bir iş yapıyorsan, küçük de olsa kendi ofisin olacak arkadaş, dışarıya kapını kapatıp çalışacaksın!’ zihniyetini bir türlü terk edemedim.

 

‘İş yerinde sosyalleşmek ne demek? İş güç, para pul konuşulan yerde sosyalleşilir mi elalemle? İşini kapar millet hayatım, ekmek aslanın ağzında!’ tadında kaba saba yaklaşımlarda bulundum hep!

 

*

 

Tüm dünya genelinde yapılan araştırmalar gösteriyor ki, Y Kuşağı eski kuşaklara oranla geleceğe daha umutla bakıyor. İnanmayacaksınız ama Türkiye yüzdeleri dünya ortalamasının da üzerinde!

 

Daha özgüvenliler, insanlara daha duyarlı yaklaşıyorlar, güven duyguları daha gelişkin. Çevrelerini daha iyi analiz edebiliyorlar. Kendilerine ve başkalarına duydukları güven, önceki jenerasyonlardan kat be kat fazla. O yüzden sosyalleşebilecekleri, paylaşım duygusunu yaşayabilecekleri çalışma alanlarını tercih ediyorlar.

 

*

 

Haberin Devamı

Eleştirisel bakış, olumsuz düşünce, güvensizlik duygusu, kısıtlanmış özgürlük ve buna alışkın olma hissi, utanma, paylaşmaktan sakınma hep bizim kuşakta! Aman, sırf sıkıntı vallahi, bunlar en iyisini yapıyor ben size söyleyeyim!

 

*

 

Nünü ve sevgili dostları Beyoğlu’nda, The Circle adında, bu şekilde bir oluşum başlattılar. Yahu konsepti kafam almıyor, ortak alan falan bilemiyorum! Destekliyorum, mütebessim bir suratla dinliyorum ama hepsi bu!

 

‘Niye böyle bir şey istiyorsun Nünü’m? Aslan gibi mimarsın, ne işin var ortak alanlarda’ diyecek gibi oluyorum; ‘Biz sanat, mimari ve müzik aracılığıyla bütünsel yaratım sürecini ve özgün ifadeyi baz alıyoruz’ diyor.

 

Haberin Devamı

‘Ya? Allah kolaylık versin!’ şeklinde konuyu kapatıyorum...

 

‘Nasıl bir yer olacak yani şimdi sizin orası?’ diye usuldan yokluyorum; ‘Burası daha iyi bir geleceğe ulaşmak için yeteneklerimizin ve tutkularımızın hayat bulduğu bir yer’ diyor.

 

‘Öyle mi? Allah utandırmasın’ şeklinde fısıldaşıyorum...

 

‘Adını niye The Circle koydunuz? Daha akılda kalıcı olması açısından şey yapsaydınız ya’ falan gibi cümlelerle olaya dahil olmaya çalışıyorum; ‘Çember yaradılışı ve bütünü temsil eder, yaratım aşamasında çembere katıldığımızda varlığımızın köşeleri törpülenmeye başlar’ diyor.

 

‘Hı hı, anlıyorum’ şeklinde susuyorum...

 

*

 

Cuma akşamı açılışları vardı.

 

Yalan yok, misafir gibi gittim vallahi. En eleştirisel ruhumu giyindim, tanımadığım insanların arasında dolaşmak için kullandığım en yalan maskemi taktım, güvensizlik yaşadığım her ortamda üstüme geçirdiğim kalın kabuğu da sırtlandım, The Circle’a daldım!

 

Bir dakika yahu?

 

Haberin Devamı

Heykeltıraşlar, ressamlar, mimarlar, müzisyenler, iş insanları... Ne güzel bir kalabalık bu?

 

Herkeste dikkat çeken egosuz bir dinginlik, sanırım sadece benim içim karmakarışık!

 

Birbiriyle gülümseyerek sakince konuşan güzel insanlar, alkolsüz bir kokteyl, iftar sırasında çok keyifli bir yemek servisi, ardından da canlı Sufi müzikleri eşliğinde müthiş bir sema gösterisi!

 

*

 

Bu nasıl iş ortamı arkadaş? Hem kafam almadı hem de kıskandım açıkçası!

 

Kurucu ekibin tamamı Y Kuşağı falan da değil, yanlış anlamayın. Demek Doğan görünümlü Şahin hesabı, X kuşağı görünümlü Y bunların bazıları da!

 

*

 

Canlı Sufi müzikleri, gecenin ilerleyen saatlerinde misafirlerin de yer aldığı doğaçlama dünya müziklerine dönüştü. İsteyen herkesin katılabildiği müthiş bir deneyim ve herkesin kendi gibi olduğu çok özel bir gece yaşadık. Tertemiz insanlarla, art niyetsiz gülümsemelerle, sevgi dolu, sıkı sıkı sarılmalarla; bu son derece keyifli mekandan, istemeyerek ayrıldık.

 

Demek böyle çalışma ortamı da oluyormuş!

 

*

 

Ha, gelecekte işlerimi The Circle’da yapar mıyım?

 

Burası her yaratıcı akla, her kreatif düşünceye açık diyorlar ama beni almazlar sanırım!

 

Çok da iyi yaparlar.

 

Benim X Kuşağının en üst seviyesindeki karamsarlığım, içine kapanıklığım, köşe yastıklığım, çevremdeki insanlara duyduğum güvensizlik; bu güzel insanları bozar, dingin ruhlarını çalkalar vallahi!

 

*

 

Keyifli ve dingin bir pazar günü dilerim.

 

*

 

Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam

 

anlatanadam@gmail.com

Yazarın Tüm Yazıları