*
Vatan Şaşmaz’ın talihsiz ve son derece üzüntü verici ölüm haberinden sonra; olumsuz, acımasız bir medya bombardımanına tutulduk. Sabah programlarında herkes dedektif, savcı, olay yeri inceleme uzmanı kesilmiş; bu elim konuyu akbabalar gibi didiklemekteydi.
‘Otelde ne işi varmış? Demek ki!’ cümleleri, ‘İlişki hala devam etmese, oraya gidilir miymiş?’ varsayımları, ‘Evli adamın oraya gitmesi zaten...’ çıkarımları çok zavallıcaydı.
Mekanı cennet, rahmetli Şaşmaz’ın kendince bir sebepten bir otel odasına gitmesinin karşılığı, sırtına dört kurşun yemeyi hak etmesiymiş anlamına gelen bir nefret, hırslı bir ahlak polisliği televizyonları sarmış durumdaydı!
*
Tatile giderken trafik olacak. Çok büyük trafik olacak hem de. O yüzden tatilci evlerinde beyin yakıcı diyaloglar yaşanacak.
- Cuma günü iş çıkışı hemen mi yola çıksak? Sakin olur.
- Herkes aynı şeyi düşünüyordur, biz yine de bekleyip cumartesi çıkalım.
- Ya herkes bunu düşündüğümüzü düşünüp, cuma çıkıyorsa?
-
Şok, şok, şok! Sibel Can balkonda bikiniyle yakalandı! Adriana Lima – Metin Hara aşkı New York’ta tam gaz devam ediyor! Demet Akalın’a haciz şoku gerçek mi? Yoksa boşanıyorlar mı? Bodrum bir Suudi Prens ağırlıyor! 300 bavulla tatile gelen Prens El Velid Bin Tallal Bin Abdülaziz El Suud, kaldığı otelin 300 metre uzunluğundaki koyunu ve 20 locasını kapatarak denize girdi! Az sonra!
*
Bir defa, Sibel Can bikiniyle balkonda yakalandı. Kulislerde Sibel’in poz vermek ve bilerek yakalanmak üzere balkona çıktığı konuşuluyor! Abovv!
*
Altı yüz tanesi yolda ama mevcutta beş yüz elli milletvekilimiz var.
*
Genel Kurmay Başkanı, Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri Komutanları, Jandarma Genel Komutanı, Sahil Güvenlik Komutanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri var. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkanları var. Her birinde ikişer başkan vekili olduğunu düşünelim.
Hazine Müsteşarı’mız da dahil, 22 Müsteşar, 62 Müsteşar Yardımcısı bulunmakta.
Bu fenomen dizilerin yapımcısı ben olsaydım aynı şeyi yapmazdım diyemiyorum, o kadar açık söyleyeyim!
Konsept belli, el alışmış, maliyetler çalışılmış, ekip hazır, izleyici alışkın, neden yeniden denemeyelim ki, değil mi?
*
Değil işte!
Gönül istemez mi, İsviçre’de bir online gazetede de yazayım? Dört, beş hafta önceden standart yazılarımı stoklayayım?
*
‘İsviçre başkanı Doris Leuthard, bugün bir anaokulunu ziyaret etti’ haberlerini okuyayım sabah erken, gerçekten sınırsız interneti olan telefonumdan?
‘Zürih Anadolu Lisesi son sınıf öğrencileri, okullarını ziyaret eden İsviçre Milli Eğitim Bakanı’na taleplerini takır takır iletti!’ haberini okuyunca bir keyifleneyim!
Bir eski şarkıcı daha göçüp gitmiş işte, değil mi? Yalan yok, ben de babam dönemi sanatçılar göçüp gittiklerinde pek yoğun hisler içinde olmazdım. İnsan, magazinden ve maalesef son günlerinde tanıdığı, sadece hasta yatağında gördüğü bir insana ne kadar içten veda edebilir?
*
Ama şimdi durum bizler için öyle değil...
*
Fakat gün geçmiyor ki bir Metin Hara - Adriana Lima vakası gelişmesin; bir imparator, Alaçatı'da kebapçı basmasın! El mecbur, değinmek zorunda kalıyoruz. Ne yapıyorsam sizler için!
*
Metin Hara demişken; aşkı, sevdayı, neşeyi, laleyi, bülbülü ve hatta Metin Hara’yı savunduğum geçen haftaki yazımı yolladıktan bir gün sonra, Ayşe Arman’ın Metin kardeşimizle yaptığı röportajı okudum.
*