‘Nereden geliyorsun diye soracaklar, işten diyeceksin!’ diye ekledi gevrek gevrek gülerek.
*
İşini iyi yapmaktan kaçınan, ilk fırsatta kaytaran, çalıştığı şirket tarafından ödenmiş zamanın sağlam bir bölümünü Facebook’ta, Instagram’da, Twitter’da harcayan, çok önemli bir maili yazarken gelen WhatsApp mesajına anında cevap veren kişiydi.
*
*
Bunun için, önce kendi içinde biraz gülümsemek, sonra biraz gülümsetebilmek var tabi. En azından benim için bu böyle.
Etrafa söverken skeç yazamıyor, endişeler içinde midem burulurken arkadaşlarla bile iki komik kelam edemiyor, ekonomik dertleri düşünürken ‘hadi şöyle bi video çeksek ya!’ diyemiyorum.
Ya çok vurdumduymaz olmak lazım, ya her bir yeri birbirine denk, ya da bu duygulara henüz sahip olamayacak kadar genç olmak gerek demek ki...
Listede basın dünyasının önemli isimleri sıralanmış olabilir ama konu ilgi çekme yarışı olunca, neden tüm medya dünyasından isimlerle liste alt üst olmasın ki?
Kim Galatasaray – Fenerbahçe derbisini izlemek varken, aynı saatte yayınlanan Manisaspor – Ümraniyespor maçını izlemeyi tercih eder?
*
Yanlış anlaşılma olmasın. Listenin ilk üç ismi; Ertuğrul Özkök de, Ahmet Hakan da, Ayşe Arman da çok başarılı ve çok popüler isimler.
Meslek icabı da mizah yazan ve yapmaya çalışan biri olarak; bu köşeden sizlere ulaşabilecek olmanın mutluluğu, gururu, kelimelerle ifade edilebilecek bir şey değildi benim için.
Sonuçta burası Hürriyet’ti, hala da öyle!
*
İlk zamanlarda, kulaklarımı her şeye tıkayarak, mizahta gaza basmaya çalıştım.
Etrafları insan dolar, ortam canlı bir sokak şovuna dönüşürdü. Herkes kıkırdar, herkes gülüşürdü. Televizyon kanallarının her birinde ayrı bir komedi programı, sitcom, hiç olmadı bir komik Türk filmi yayınlanırdı. Hem de “miş’li bir geçmiş”ten söz etmiyorum. Bunların tamamı “di’li geçmiş” zamandaydı.
*
‘Bir toplaşın bakayım, neler oluyor sizin hayatta, arkadaş ortamlarınızda?’ diye sordum her biri yirmili yaşlarındaki gencecik arkadaşlarıma. Kızlı, erkekli hep bir ağızdan dert anlatmaya başladılar, iyi mi?
*
*
Vakitsiz öten horozun başı bizim memlekette büyük tehlikede, biliyorsunuz.
Uzaktan, ince gülümseyerek, bıyık altından kıkırdayarak izliyoruz kraldan çok kralcı herkesi.
*
Atatürk içeren konuların azaltılması, cihat konusunun doğrusunun(!) bebişlere öğretilmesi, evlilikte kadın ve erkeğin birbirine karşı sorumluluklarının didiklenmesi, ateistle evlenememe mevzusu; son olarak da kendisinden izin almadan kitaplara yerleştirilen, sevgili Selçuk Erdem’in el hareketi yapan kutup ayısı karikatürü, özellikle okul yaşında çocuğu olan herkesin gündemini son derece meşgul etti.
Talim ve Terbiye Kurulu diye bir kurum var biliyorsunuz. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı. Geçen hafta Kurul Başkanı Alpaslan Durmuş’a gazeteciler bir sürü soru yöneltmişler. Adından da anlaşılacağı gibi ‘talim ve terbiye’ yani ‘eğitim ve öğretim’ kurulu yetkilisi Sayın Durmuş, bu toplantıda güncel hayata uyumlu(!) bir müfredat yaptıklarını söylemekteler.
Bu soru – cevap ortamında; kurul başkanı, basının müfredattan cımbızla cümle ayıklayarak yanlış yönlendirmelerde bulunduğundan yakınmış. Meğer yanlış değerlendiriyormuş millet duyduklarını – dedikoduları.
Ama bilgi niteliğinde olsun diye belirtiyorum; bu yüce şahsiyet, Ak Parti Fatih Gençlik Kolları'ndan bir ilim irfan insanı: Tolgay Demir!
akgencfatih.com sitesinde uzun uzun anlattığı ve yadsınamaz(!) gerçeklerin altını çizdiği son makalesinde diyor ki; 'Dünya yuvarlak değil, düzdür! Her şey bir kandırmaca, hatta Vatikan ve masonların bir oyunudur!'
*
Kesin katılıyorum(!)