13 Nisan 2011
Sezon sonunda, kendi camiasında hem futbolcu hem de teknik adam olarak şampiyonluk yaşayan bir Türk teknik adamı alkışlayacağız.. Şimdiden hem Şenol Güneş’e hem Aykut Kocaman’a yürek dolusu teşekkürler..
9 puan gerideydi Fenerbahçe.. İlk yarı bitmiş, ikinci yarının başlamasına az bir süre kala kupadaki Yeni Malatyaspor yenilgisi sarı lacivertli camiayı daha da karıştırmıştı.. Ama ne olduysa o günden sonra oldu. Antalya kampı ve Antalyaspor maçıyla Fenerbahçe adeta geri döndü. Üst üste kazandıkları 9 maçla liderliğe yükseldiler ve şampiyonluğun favorisi haline geldiler.
Fenerbahçe’nin müthiş yükselişi karşısında Trabzonspor sakat ve cezalı oyuncuların da çokluğuyla üst üste puan kaybetti. İkinci sıraya düştü.. Futbol dünyası tam, “Bu iş bitti” derken inanılmaz bir direnç gösterdi Trabzonspor.. Manisaspor, Beşiktaş ve Gençlerbirliği maçlarını yenik durumdayken kazandı. Kasımpaşa, Konyaspor ve Galatasaray maçlarında birer golle 9 puan aldı. Fenerbahçe’nin ikinci yarıdaki yükselişinde Aykut Kocaman’ın takım ruhunu sahaya yansıtması, kaptan Alex’in müthiş performansı, taraftarın desteği, Emre, Gökhan, Volkan, Mehmet, Niang, Lugano gibi yıldızların sahne alması başlıca faktör oldu..
Trabzonda takım olma özelliğini kaybetmemeye çalıştı. Ama geçmişe oranla başka bir yönünü sergiledi Karadeniz Fırtınası.. Kendi yıldızlarını yarattı.. Burak Yılmaz inanılmaz formuyla ligin altını üstüne getirdi. Jaja ya attı ya attırdı.. Alanzinho kısacık boyuyla gitti denilen maçları çevirdi.. Savunmada Giray yanında kim oynarsa oynasın kale oldu.. Selçuk hiç düşmeyen bir kale gibiydi.. Artık ligin bitimine 6 hafta ve sadece 6’şar maç var.. İki takımdan biri şampiyon olacak..
Rakiplerin zorluk derecesine bakıldığında Fenerbahçe, puan cetveline bakıldığında Trabzonspor daha şanslı gözüküyor.. Ama artık rakibin zoru kolayı yok.. Şampiyon kim olursa olsun bize yürekten alkışlamak kalacak.. Kendi camiasında hem futbolcu hem de teknik adam olarak şampiyonluk yaşayan bir Türk teknik adamı alkışlayacağız.. Şimdiden hem Güneş’e hem Koca-man’a yürek dolusu teşekkürler..
Yazının Devamını Oku 10 Nisan 2011
İLK kez Faroe Adaları’nda karşılaşmıştım Yüksel Bey ve Nursel Hanım’la.. Fenerbahçe’nin peşinden binlerce kilometreyi aşıp gelmelerine şaşırmıştım.. Daha sonra birçok deplasmanda gördüm onları.. Dün de Eskişehir’deydiler.. Barış Manço’nun unutulmaz şarkısının iki kahramanı “Sakız Hanım ve Mahur Bey” gibiydiler.. Sevgiyle, aşkla bağlanmışlar ve takımlarının peşinde bir başka hayata yelken açmışlardı.. Sadece Fenerbahçe demek değildi futbol onlar için.. Geçen yıl Madrid’de El Classico’yu seyretmişler mesela..
Yüksel Bey, Zico’yu 1982 Dünya Kupası’nda statta izlemiş.. Sevgi büyük anlayacağınız.. “Bazen şaşırıyorlar bize” diyor Yüksel Bey.. Soranlara, “Monte Carlo’ya gidip kumar oynayacağıma, Monte Carlo’ya gidip futbol seyrediyoruz. Bizim en büyük zevkimiz bu” diyormuş.. Futbol turizmi diyoruz ya.. İsterseniz, severseniz, doğru planlama yaparsanız hem tatil hem futbol.. İşin ucunda meşin yuvarlak, işin içinde sevgi olduktan sonra bazen Thornshavn’da karşılaşıyoruz bazen de Eskişehir yolunda..
4 Mayıs 1996 akşamı.. Kader maçına bir gün kala Fenerbahçe Teknik Direktörü Parreira takımın önemli ismi Bülent’le konuşuyor.. “Bu maçta seni yedek bırakağım. Aykut forvet oynayacak” diyor.. F.Bahçe maçı 2-1 kazanıp şampiyonluğu Trabzonspor’un elinden alıyor.. Galibiyet golünü Aykut atıyor.. Şenol Güneş yönetimindeki Trabzonspor tarihi fırsatı kaçırıyor..
Ve dün.. Aykut’la Bülent karşı karşıya.. Tıpkı bir gün önce Ertuğrul’la Mehmet’in karşılaşması gibi.. Tıpkı geçen hafta Tayfur’la Rıza’nın kapışması gibi.. Harika bir 15 dakika seyrettik.. Fenerbahçe golü yer yemez kısa süreli bir panik yaşadı. Emre bu bölümde soğukkanlı iki top çaldı.. Alex sahne aldı ve Caner gençliğinin verdiği enerji ve istekle kaybedilmiş bir pozisyonu takip etti.. İlk golün ardından yine Alex’in pası ve yine rakip savunmanın göbeğinden gelen bir gol.. Uzun süre yedek kalan Caner’in pasları, şutları ve golü kuşkusuz Kocaman’ın en büyük sevinciydi..
Maç berabere bitebilirdi. Eskişehir her yönüyle maçı istedi ama savunması öyle dağınık ve hataya açık bir ilk yarı oynadı ki 4 farkla devreye girebilirlerdi.
Bu maçla birlikte Fenerbahçe geriden maç çevirme alışkanlığını sürdürdü.. Bu arzu ve hırsı kalan haftalarda da gösterirlerse şampiyon olurlar.. Onlar da Trabzonspor’a oranla daha avantajlı olduklarının farkında.. Bakalım bu güzel yarış nasıl bitecek Fenerbahçe için? Hüzünle mi sevinçle mi?
BEĞENDİM
Caner’in sol kanat sıkıntısı çeken futbolumuz için tekrar alternatif haline gelmesini.
BEĞENMEDİM
F.Bahçe'nin üçüncü gole kadar ikinci yarıda oynadığı oyunu.
DİKKAT
Yobo ve A.Santos’un savunduğu sol bölge rakiplerin en büyük silahı oldu.
Yazının Devamını Oku 9 Nisan 2011
“Gidebiliyorsan Bayern’e git, Roma’ya git, Valencia’ya git.. Prince’in ilk onbir oynadığı Milan’a gitme hedefinden vazgeçme Tuncay..” SENİNLE ilk karşılaşmamı hatırlıyorum.. Konuşurken bile mahçup mahçup bakıyor, yüzün kızarıyordu.. İnanılmaz derecede kendine güveniyordun.. Sözlerinden, hedeflerinden belliydi.. Ama “saf” bir Adapazarlı’ydın.. Sonra İstanbul’a geldin.. Birkaç ay yedek kaldın.. Ardından F.Bahçe’nin vazgeçilmezi, tribünlerin “isyan” sembolü oldun.. Kalecinin üzerine koşarak gittiğin Alkmaar maçında takımın 3-1 geriden gelişinde en büyük faktör Tümer’le sendin.. F.Bahçe seninle bir başkaydı Tuncay..
Sonra 100. yılda gelen şampiyonluk.. Derbilerdeki müthiş futbolun, attığın goller, sol kanattan içeri kat edişin.. Manchester maçındaki hat-trick’in.. İsviçre maçındaki hat-trick’in.. Seni bir anda hem F.Bahçe’nin hem ülkenin futbol sembolü haline getirdi.. Ama sen şımarmadın, Tuncay.. Şanlı kalmaya kararlıydın.. Samandıra’da kalıyordun.. Soranlara, “Hedefim Milan.. Burada gençlerle kalırsam kendime daha iyi bakarım” diyordun.. Erdinç Şehit’le abi-kardeş ilişkin vardı.. Menajerler kafanı karıştırmamış, büyük liglerin küçük takımlarına gitme fikrini beynine ekmemişlerdi daha..
Inception’ı seyrettin mi Tuncay? Di Caprio’nun harika oynadığı Oscar’ı aslında hak eden o müthiş filmi.. O filmin konusunu iyi anla Tuncay.. Beynine ekilen fikirlerin esiri olmaktan kurtul.. Parayı, pulu düşünme.. Sen onbir oynamak için teknik direktörün ağzının içine bakacak oyuncu değilsin.. Sen Tuncay’sın..
R.Carlos’a kaptanlık yapabilirdin.. Devler Ligi’nde F.Bahçe seninle Chelsea’yi geçip yarı finale çıkabilirdi.. Ama sen büyük liglerin küçük takımlarına gittin.. Şimdi ayağa kalkma vakti Tuncay.. Geri dönme vakti.. Türkiye’ye dön.. F.Bahçe’ye, G.Saray’a, Beşiktaş’a, Trabzon’a ya da Bursa’ya.. Beşi de oynadığın üç takımdan daha büyük.. Daha fazla futbol var bizde.. Onların medyası seninle daha az uğraşır.. Dışarıda daha rahat gezer, eğlenirsin.. Ama her geçen gün geri gidersin Tuncay.. Hiddink seni görmemeye devam eder.. Taraftar seni anmaz olur.. Maçlarını seyreden azalır.. Gidebiliyorsan Bayern’e git, Roma’ya git, Valencia’ya git.. Ama asıl hedefini hiç unutma.. Prince’in ilk onbir oynadığı Milan’a gitme hedefinden vazgeçme Tuncay.. Seni “Şanlı” yapan, 90 dakika koşturan özelliklerini düşün.. O gücünü, kuvvetini azaltan her şeyi terk et.. Karar senin.. Ya “kurtlarla eğlenmeye” devam et.. Ya da “kurtlarla dans etmek” için ayağa kalk!
Yazının Devamını Oku 7 Nisan 2011
CENK vuruyor, Rüştü kurtarıyor.. Hürriyet vuruyor, Rüştü kurtarıyor.. Murat vuruyor, Sosa vuruyor, Wagner vuruyor yine Rüştü kurtarıyor.. Simao vuruyor, ama nefis vuruyor.. Gol oluyor.. Kendi sahanda, olmazsa olmaz bir maça çıkıyorsun ve kalende 5 yüzde yüz pozisyon yaşıyorsun.. İşte o an bir şeyler yapmalı.. İyi oynamayan, koşmayan, rakibe alan bırakmaya neden olan ve hücumda da katkı yapamayan Guti çıkmalı.. Tayfur bu riski göze alır mı, alır.. Guti’yi çıkartıp kupayı kaybetse büyük eleştiri alacak.. Ama Tayfur futbolun doğrusunu yapıyor, rakibin elinde olan orta sahaya ortak oluyor Fernandes’in girişiyle.. Sonrası malum.. İki duran top, iki nefis gol..
Özel ilgiyi hak etti
Rüştü’nün kusursuz oyunu yanında bir de direnen vardı Beşiktaş’ta.. Yorulana kadar harika oynadı, rakibin en zorlandığı isim oldu.. Onun kazandırdığı faullerle gol pozisyonları yakaladı Beşiktaş.. Guti de büyük yıldız, Quaresma da.. Ama büyük bir amatör ruhla, varını yoğunu ortaya koyan Portekizli.. Belli ki Beşiktaş camiasının ona gösterdiği özel ilgiyi hak etmeyi, en azından kupayı kazandırmayı kafasına koymuş.. Tekmeden yılmıyor, yorulana kadar koşuyor.. Üstelik geçmişe oranla daha kollektif oynuyor.. O böyle olunca da maç seyircisiz olsun, hava soğuk olsun fark etmiyor.. İnönü’ye koşup Quaresma’yı çıplak gözleme izlemek de bize kalıyor..
Rijkaard sağolsun!
Rüştü dünyanın en iyilerindendi.. Rijkaard sağolsun, Barça macerası kısa sürdü.. Quaresma dünyanın en önemli kulüplerinde oynadı.. Ve dün gecenin üçüncü yıldızı, oyun içinde çok gözükmeden iki müthiş gol atan Simao’ydu.. O da kalitesini gösterdi, turu getirdi. Tolunay Kafkas 60 dakika istediği her şeyi yaptırdı oyuncularına.. Ama Tayfur’un akıl dolu hamleleri karşısında daha dikkatli olmalıydı.. Özellikle 1-0’dan sonra orta sahanın rakibin eline geçmesi, turu imkansız hale getirdi Gaziantepspor için..
BEĞENDİM
Quaresma’nın çok istekli ve kollektif oyun anlayışını.
BEĞENMEDİM
Emre’nin Quaresma’nın tendonuna yaptığı harekete kırmızı kart çıkmayışını.
DİKKAT
Schuster ile Tayfur arasındaki fark geceyle gündüz kadar belirgindi
Yazının Devamını Oku 6 Nisan 2011
Yedek kulübesinden daha çok katkı alan takım, şampiyonluk yarışında avantaj sağlar.
F.Bahçe’nin elinde, yedek kalsalar da katkı yapabilecek bir oyuncu topluluğu var. Trabzonspor’da bu kadar zengin bir yedek kulübesi yok. Ama maçları çevirme ihtimali daha yüksek oyuncular olduğu kesin.
Ligde artık kimin şampiyon olacağını belirleyecek haftalara giriliyor.
LİGİN bitimine, şampiyonlk düğümünün çözülmesine 7 hafta kaldı.. Fenerbahçe, 10 maçlık serinin ardından Bursaspor’la berabere kalarak liderliği Trabzonspor’a devretti. Bundan sonra yarış daha da kızışacak.. Trabzonspor’un, Galatasaray ve Bursaspor gibi iki güçlü takımla oynayacağı önümüzdeki iki
hafta, Fenerbahçe de Eskişehirspor ve Gaziantepspor’la karşılaşacak.
Şampiyonluk yarışında öne çıkan en önemli unsurlardan biri, kulübelerin maça etkisi olacak. Hem Şenol Güneş, hem de Aykut Kocaman camilarının ve yönetimlerinin tam desteğini arkalarına almış durumdalar. Aslında Bursaspor, Beşiktaş, Galatasaray gibi sezona şampiyonluk iddiasıyla başlamış takımları geride bırakıp ilk ikiyi hemen hemen garantilediler. Bu haftadan itibaren kimin şampiyon olacağını belirleyecek haftalara giriliyor.
Yazının Devamını Oku 4 Nisan 2011
16 Mayıs 2010’da Türk futbol tarihi değişti.. Kimsenin ihtimal vermediği gerçekleşti ve 5.şampiyon ortaya çıktı.. Fenerbahçe’nin kendi sahasında öne geçtiği maçta Trabzonspor’la berabere kalmasıyla..
Dün sahaya çıkan onbire baktım.. Niang ve Yobo dışında pek farklılık yoktu geçen yıldan.. Oyun olarak da geçen yıldan daha iyi bir performans sergilenmedi.. Peki neden? Bu sezonla geçen sezon arasında Fenerbahçe’deki en büyük değişim neydi? Daha hızlı oynuyordu Fenerbahçe.. Bunun en büyük nedeni de Niang, Dia ve Stoch üçlüsünün Türkiye standartlarının üzerindeki hızları, adam geçme becerileri ve kontrataklarla rakibi vurma özellikleriydi.. Bu oyuncuların ikisi sahadayken rakip savunma ileri çıkamıyor ve ikili yardımlarla kanatları tıkamaya çalşıyordu.. Öyle olunca kim sahne alıyordu? Alex..
Dia ve Stoch fazla gelirDünkü Fenerbahçe; göbeği güçlü, orta sahası dirençli bir takımı en güçlü olduğu yerden delmeyi amaçlamıştı sanki.. Kurgu tersti.. Ben olsam sahaya Caner, Dia ve Stoch’la çıkar, A.Santos, Baroni ve Özer-Semih ikilisinin birinden vazgeçerdim.. Önde Niang, iki kenarda Dia ve Stoch’lu bir kadro özellikle iç sahada ve seyirci baskısı varken Türkiye liglerine fazla gelir.. Alex daha az koşup, pasör yanını öne çıkarır.. Skor avantajından sonra Baroni içeri girip kanatlardan birini değitirebilirsiniz..
Küsenlere küsmediAykut Kocaman göreve geldiği günden beri inandığı bu kadroyu neden oynatmıyor? Galatasaray’la 0-0 biten derbi yüzünden.. Genç teknik adam bu sezon çok önemli maçları çok önemli taktik hamlelerle kazandı.. Küsenlere küsmedi.. Konuşanlara forma vermemezlik etmedi.. Adil oldu, samim oldu.. Ama bir şeyi hiç unutmamalı.. İstenen sonuçların alınmadığı bazı maçlardaki diziliş ya da düşünce yanlış olmaz her zaman.. Sporting Gijon’un 600 milyon Euro’luk Real’i Bernabeu’da yenebildiği bir spor futbol.. Esas olan Fenerbahçe’nin hızlı, atak, dikine oynaması.. Dia ve Stoch büyük oyuncular, büyük kozlar.. Ve onbir oynarlarsa Baroni’ye gerek kalmayacak skorları elde eder Fenerbahçe..
Soğukkanlı oynadı Dünya Messi’ye, Rooney’e, C.Ronaldo’ya, Pato’ya, Drogba’ya, Eto’o’ya, Robben’e, Villa’ya, Robinho’ya neden hayran? Sadece bunu düşünmek bile “şampiyonluğu hızlandırır..” Bursaspor iyi hazırlandığı bir maçı iyi oynadı.. Net fırsatlar da yakaladı.. Telaşlı oynayan rakibi karşısında soğukkanlı davrandı.. “Şampiyon” unvanını boşuna kazanmadığını gösterdi..
BEĞENDiM
Kazanmak için yürekleri ve bütün güçleriyle harika bir mücadele sergileyen iki takım oyuncularını..
BEĞENMEDiM
Bursaspor taraftarlarının tribünlere attıkları meşaleleri ve patlayıcı maddeleri..
Yazının Devamını Oku 2 Nisan 2011
CENK Tosun, Emenike, Semih Şentürk, Sercan, Selçuk İnan, Mevlüt Erdinç, Ersan Gülüm, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Ekici, Serdar Kesimal, Olcan Adın.. Bunlar ilk aklıma gelenler.. Sezon biter bitmez onların sezonu başlayacak.. Transfer borsasını onlar belirleyecek.. Şimdiden uyarımı yapayım.. Lig bitene kadar havaya girmeyin.. Asla transferinizi ilk plana almayın.. Takım oyunundan, bulunduğunuz camiadan uzaklaşmayın.. Basına menajerleriniz aracılığıyla açıklamalar yapmayın.. Sorulursa az ama öz konuşun.. Konuşmayı sahaya bırakın.. Fiziki direncinizin düşmemesi için bireysel antrenman yapın.. Ve en önemlisi kariyerinizi daha çok para veren kulübe göre değil, en iyi performans sergileyeceğiniz ve en mutlu olacağınız yere göre belirleyin.. Çünkü bu sezon gösterdiğiniz performansla zaten kendinizi kanıtladınız.. Önemli olan en kritik adımı yanlış atmamak..
Binlerce örnekte olduğu gibi yanlış bir transferle “gelebileceğiniz yerin” çok daha gerisinde kalmamak.. Önce futbol, sonra futbol.. Aklınız parada olmasın.. Merak etmeyin o zaman paradan çok daha önemli şeyler kazanacaksınız..
Yasaya alkış ama...
SPORDA Şiddet Yasası Meclis’ten geçti.. Sıra uygulamada.. Özellikle caydırıcı konularda, emsal teşkil edecek cezaların verilip verilmeyeceğini göreceğiz.. Şike ve teşvik primi konularının bir yasayla cezaya bağlanması şarttı.. Artık bu tip pisliklerin içine girmeye çalışanlar karşısında Devlet’i bulacaklar..
Yasanın güzel yanları çok.. Medyanın şiddeti artırıcı yayın yapmaması da bunlardan biri.. Ama sadece medya mı şiddeti artırıyor bu düşünülmeli.. Yasa tartışılırken bile bazı milletvekillerinin “Falanca takım şampiyon olacakmış, hakemler kaderleri belirliyor” demeleri halkı şiddete yöneltmiyor mu? Sahaya atılan yabancı maddelerin altında bu tip “oy toplama amaçlı” manevraların rolü yok mu?
Siz sporda şiddeti mi yok etmeye çalışıyorsunuz, var olan şiddeti körüklemeyi mi istiyorsunuz? Bırakın sahadaki mücadeleye karışmayı.. Asıl işiniz olan milletvekilliğiyle uğraşın.. Halkın gerçek dertleriyle uğraşın.. Son lig ve kupa şampiyonu Anadolu’dan çıkmış..
Ligdeki bütün maçlar naklen yayınlanıyor.. Her takım lehine ve aleyhine hatalar oluyor.. Her takım ofsayttan gol atabiliyor veya penaltısı verilmeyebiliyor.. Şiddet yasası çıkarttık derken, şiddete davetiye çıkartmayın..
Elektronik bilet
MAÇ biletleriyle 15 yıldır çok haşır neşir olan biriyim.. Dünyanın birçok ülkesinde maç izledim.. ABD’de, Japonya’da, Avrupa’nın hemen her ülkesinde statlara gittim. Sadece Şampiyonlar Ligi finalinde chip’li bilet uygulamasına şahit oldum.. Diğer bütün organizasyonlarda bizim bildiğimiz biletlerle maçlara gidiliyor..
Şimdi karar alınmış, maçlara elektronik biletlerle girilicekmiş.. İsim, soyad, adres, kimlik bilgileri, fotoğraf yüklenecekmiş.. Başkasının kartıyla maça girilmeyecekmiş.. Ben sezon başında eşime 2 kombine aldım.. Bazılarına abisiyle, bazılarına arkadaşlarıyla gitti.. Yeni sezonda ne olacak merak ediyorum? Her maça gitmek isteyenin chip’li kartı mı olacak? Yurt dışından konuklarımıza kart mı çıkartacağız?
Federasyon tam dolmayan bir milli maç için chip’li kart mı dağıtacak? Kulüplerin bazı taraftar gruplarıyla bilet bağlantısı var.. Ama bu dünyanın her yerinde var.. İtalya’da da, İspanya’da da var.. Hatta bazı taraftar grupları küfürün azalmasında, olayların çıkmamasında sorumluluk alıyorlar..
Çünkü kendi kulüplerinin zarar görmesini istemiyorlar. Ayrıca Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi maçlarında ne olacak? UEFA bu uygulamaya ne diyecek? Futbola büyük yatırım yapan sponsorlar toplu bilet alıyor ve dağıtıyor.. Orada nasıl uygulama olacak?
Olaya olumsuz açıdan bakmıyorum, bunlar gerçekler.. Oluşabilecek sıkıntıların belki onda biri.. Chip’li kart belki Süper Kupa ya da Türkiye Kupası finalinde 1 yıl denensin.. Problemler görülsün, ondan sonra yavaş yavaş liglere adapte edilsin.. Doğrusu bu..
Yazının Devamını Oku 30 Mart 2011
CUMA günü futbol kamuoyunun çoğu onbirimizi biliyordu..
Doğal olarak Avusturya da öğrenmişti sahaya nasıl çıkacağımızı.. Onların hangi onbirle ve nasıl bir düzenle oynayacağının çok önemi yoktu aslında.. Kapanacaklar ve kontradan gol bulmaya çabalayacaklardı.. Burak’ın tek forvet, arkasında 5 kişiden oluşan bir orta saha bloku kurmuştu Hiddink.. Burak, Trabzonspor’da harika bir sezon geçiriyor.. Ama nerede? Forvetin sağ kanadında.. Santrfor oynama bilinci çok gelişmediği için kaleye arkası dönük oynamaktan çok koşu yoluna atılacak topları bekledi Burak.. Arda’nın golünden sonra rahatlayıp rakibin üstümüze gelmesini bekledik ama o anlarda bir türlü etkili kontratak gelitiremedik..
İkinci yarı hem yapılan oyuncu değişiklikleri, hem de maçın kırılma anlarındaki bireysel performansımız etkileyiciydi.. Dün özellikle Arda çok istekliydi.. Golün dışında oyunu soğutmak ve rakibi sinirlendirme işlevini gördü..
Kupayı istiyorum!
Dün üç Mehmet vardı sahada.. Mehmet Ekici müthiş oyuncu.. Futbol zekası ve çabukluğunu liderlik vasıflarıyla birleştirirse 10 yıl oyun kurucu sıkıntısı çekmeyiz.. Mehmet Topuz oyuna girdikten sonra orta saha direncimiz arttı, top daha çok bizde kaldı, Gökhan rahatlayıp ileri çıktı
ve ikinci gol geldi..
Mehmet Topal aylar sonra milli formaya döndü ve hepimizi sevindirdi.. Eskiden başka Mehmet’ler vardı takımda.. Dün geceden sonra bazı şeyler değişti.. 5 yıl sonra bir Mehmet Brezilya Milli Takımı’nda oynarsa hiç şaşırmam..
Dünkü maçı kazanmamızda Volkan’ın, harika oynayan Servet’in, Nuri’nin de katkıları var elbette.. Hiddink’in takım yavaş yavaş farkını ortaya koymaya başlıyor.. Ama benim son sözüm yine değişmedi.. “Ne Avusturya’sı, kupayı istiyorum!”
DİKKAT
Yazının Devamını Oku