GÖREN, duyan da sanacak ki Türkiye’ye savaş getiriyor. Oysa niyeti Türkiye’ye barış getirmek.
“Söz verdik, barışı getireceğiz” diyor. Arkasından da ‘herkesi bulunduğu yerde tedbirini almaya’ çağırıyor.
Onu hep yanlış anlıyorlar...
Bir numaralı Kandil sakini Cemil Bayık’ın son çağrısına benzetiyorlar. ‘Herkesi bulunduğu yerde silahlanmaya’ çağırmıştı.
Çağrıştırıyor olabilir ama o çağrı bu çağrıya hiç benziyor mu arkadaş?
Gören, duyan onu da Cemil Bayık’la aynı şeyi istiyor sanacak.
Bir Bayık’ın dediklerine bakın:
ORTAK vicdan Meclis’te fire verdi. MHP gibi HDP de, teröre karşı 4 partinin imzalayacağı ortak deklarasyon işinde yan çizdi, yok yazdırdı kendini.
AK Parti’nin suçlarına ortak olmak anlamına gelirmiş. HDP bu cürmü işlemeyecek, iktidarın geçmiş günahlarına ortak olmayacakmış, ondan...
IŞİD’in başını okşamış, tecavüzlerine sessiz kalarak destek vermiş Ankara’daki sorumlular. Suruç’taki katliamın suç ortağı olmuşlar böylece. HDP, Başbakan Davutoğlu’nun ortak tavır davetine icabet ederse ağır bir vebalin altına girermiş.
Onun yerine halkı ve parti teşkilatlarını ‘tecavüz ordusu’na karşı kendi güvenlik önlemlerini almaya çağırıyor Selahattin Başkan.
Adıyaman’da ‘operasyon sırasında öldüğü’nü söylediği askerin ailesine de dil ucuyla başsağlığı diliyor.
* * *
***
Tüm şüpheler, IŞİD tabelası altında toplanmış katil sürüsü üzerinde yoğunlaşıyor.
Suriye’de Rojava bölgesinin PYD kontrolüne geçişinin yıldönümü.
CHP, MHP ve HDP sıraya girmiş kapılarının çalınmasını bekliyor. Hepsi fedakârlık yapmaya hazır. 7 Haziran sonrasında, Meclis’in kilit partisi HDP olacaktı. Fakat her nasılsa MHP’ye kaptırdılar o rolü. Tüm koalisyon senaryolarının favori adayı MHP oldu birden. HDP’nin de onun kadar milletvekili var halbuki. Ancak eski fiyakasından eser yok...
AK Parti de ‘Olursa MHP’yle olur’ havasında. HDP ile CHP de az koşmadı peşinden MHP’nin. Hâlâ bir umut sürüyor bekleyişleri, belki bu yana döner diye.
* * *
HDP’nin barajı geçip yüzde 13’lere baliğ olması en çok kime yaradı diye bakın. Bilatereddüt MHP’dir... Dağdakiler şimdi MHP’li hükümet seçeneklerinin önünü açmak için silah bırakıp güvenlik güçlerine teslim olacak. Karayılan, Bayık, Kalkan ve diğer ‘elebaşlar’... Hatıra binaen mücadele geçmişlerine bir seferde kalem çekip inecekler Kandil’den.
O an geldi; kimi cezaevi nüfusuna, kimi affa uğramış itirafçı kadrosuna, kimi de çoluk çocuğa, torun torbaya karışacak. Sessizce bir köşeye çekilecekler...
Seçim gecesi ne dediyse o. Katı tutumunu o günden bugüne aynı kararlılıkta sürdürüyor. Aradan geçen bir ayda ne esnedi ne yumuşadı ne de tavrında en küçük bir elastikiyet meydana geldi.
Ancak aynı tutarlılığın diğer katı tutumları için de geçerli olduğunu söylemek zor.
Mesela MÜSİAD’a randevu vermemesi...
Söyleşide az önce kutuplaşmadan, sosyal yarılmadan yakınıyor. Çare olarak AK Parti ile CHP’ye birlikte koalisyon kurmalarını öneriyor.
Diyor ki “Bugün çok kişi birbiriyle alışveriş yapmıyor. Aynı yolda karşılaşanlar, kaldırım değiştiriyor. Herhangi bir gerginlik, herhangi bir çatışma olmasın diye insanlar karşı karşıya gelmek istemiyor...”
O denli çığırından çıkmış bir cepheleşmeyle karşı karşıya olduğumuzu belirtiyor. Bunun için kaygı izhar ediyor...
Arkasından da MÜSİAD’a karşı takındığı ayrımcı tavrı ballandıra ballandıra savunuyor.
MHP’nin ağır abilerinden Yusuf Halaçoğlu, Deniz Baykal’a hem ayıp hem de haksızlık etti.
Halaçoğlu’nun talihsiz beyanı şöyleydi: “Biz eğer Sayın Baykal’ı desteklemiş olsaydık, AKP’nin tabiriyle ‘dinsiz bir partinin, inançsız bir partinin adamını seçtiniz’ diye bize yükleneceklerdi...”
Namaz-oruç bilen ve bunun gösterişinden de uzak duran bir siyasetçidir; ibadet konusunda babayani takılan bir sosyal demokrattır Baykal. Aksini iddia, hem gerçeğe aykırıdır hem de fena halde yakışıksızdır.
Ayrıca CHP’yi gözden düşürmek için dinsizlikle, imansızlıkla itham etmek, Allah’ı ve kitabı siyasete alet etmektir. Dinen de siyaseten de vebali ağır bir karalamadır.
Halaçoğlu, mübarek gün sadece Baykal’ın günahına girmemiş, AK Parti’yi de zan altında bırakmıştı. Neyse ki Bülent Arınç çıktı ve bu bühtanı şiddetle reddetti. “Allah aklımıza zarar vermesin. Halaçoğlu öyle cümleyi nasıl ağzından kaçırabilir. Hiçbir AK Partili’nin ne CHP ne de CHP’nin adayı için ağzından böyle bir şey çıkmaz” dedi de temizledi sürülmek istenen lekeyi.
GEÇEN ramazanı mumla arıyorum bu defa.
Şartlar ve rüzgârların sertliği çok değişmedi halbuki. Hangisi daha kötüydü, içerideki ve dışarıdaki iktidar mücadelesi ne zaman daha da laçkalaştı? Karar veremiyorum.
Bildiğim; Allah yarattı dememeler, gözyaşına bakmamalar, merhamet filan etmemeler, kimin gücü kime yeterseler, acımasızlıklar, gaddarlıklar, hunharlıklar vesair... Savaş, korku, heyecan ve adrenalin dolu, çalkantılı mı çalkantılı, yüksek tansiyonlu gerilim fasıllarıydı ikisi de.
Fakat ben öncekinde belgeselsiz geçirdiğim sahur hatırlamıyorum. ‘Gerçeği her gün gözünün önünde yaşanırken filmini ne yapacaksın’ demezlerdi. Kanalların birinde değilse bile öbüründe mutlaka sürükleyici bir vahşi hayat belgeseline takılırdım.
Bu ramazan, kış akışından yaz akışına geçemedi bir türlü televizyonlar.
* * *
ERCAN Karakaş, Almanya’da Hıristiyan demokratlarla ‘büyük koalisyon’a giren sosyal demokratların, 2009’da oy kaybettiğini hatırlatıyor (dünkü Cumhuriyet). Partisini korkutuyor yani. AK Parti’yle koalisyon kurarlarsa kendilerini de aynı kaçınılmaz sonun bekleyeceğini, CHP’nin güneş gören kardan adam gibi şıpır şıpır eriyeceğini söylüyor.
Koalisyonda erime korkusu, AK Parti cenahında da var. CHP’yle koalisyonu seçmenin affetmeyeceğine, ilk seçimde AK Parti’yi cezalandıracağına inanıyor bazıları.
Aşılması zor bir fobi bu.
* * *
Bakmayın, ben de iflah olmaz bir koalisyonfobiğim aslen. Koalisyonzede bir halka ve koalisyonu beceremeyen bir siyaset geleneğine koalisyon sevdirmeye kalkışacak son kişiyim.