İSVEÇ Dışişleri Bakanı Margot Wallström, Alyan’ın kıyıya vurmuş cansız bedenini görünce ne hissettiğini şu sözcüklerle tarif etmiş: “Üzgün ve öfkeliyim.”
Üzüntü hissi, canlı yayında gözlerinden akan yaş olarak taşıyor içinden. Öfkesinin muhatabı ise Esad. Onun cani suratına patlayarak kendini dışavuruyor kabaran öfkesi.
* * *
İngiliz Başbakanı Cameron da bu trajik manzara karşısında aynı üzüntü ve öfkeyi duyuyor.
Üzüntüsü, mültecilere karşı katı ve kalpsiz politikalarını yumuşatma vaadi olarak tezahür ediyor. Merhamete geliyor yani...
17-25 Aralık’taki ‘büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu’nun büyüklüğü rakamdan geliyordu. Etikete o ‘büyük’ lafını yazmak için rakamlar şişirilmemiş, bildiğiniz uçurulmuştu.
Yolsuzluk ayağı için 100 milyar avroluk deniyordu. Rakamın nasıl bulunduğuna baktığınızda karşınıza çıkan şuydu: Üçüncü havaalanı ve köprü inşaatı gibi büyük bütçeli işlerin ihale bedelleri alt alta toplanınca 100 milyar avroya ulaşılıyordu. Hepsi iç edilmiş, onun bunun cebine indirilmiş gibi bütün bir yatırım maliyeti yolsuzluk iddiasına dahil ediliyordu.
Rüşvet ayağı için de 100 milyar dolar deniyordu. Onun bulunma şekli de şöyleydi: Türkiye ile İran devletleri arasında dönen enerji alışverişinin bütün meblağı, rüşvet suçlamasının yekün hanesine ekleniyordu. İran’a yönelik ambargoyu arkadan dolanan her ticari işlem, sakal parası olarak devletlulara dağıtılan rüşvet trafiğiymiş gibi gösteriliyordu.
Bu hesapla sonuçta sarsıcı mı sarsıcı, şok edici mi şok edici, sansasyonel mi sansasyonel bir ‘büyük rüşvet ve yolsuzluk skandalı’ algısı elde ediliyordu. Başka türlü de ‘yolsuzluk ve rüşvet soruşturması’ konulu ‘algı operasyonu’ bu derece büyük ve yağlı olamıyordu...
* * *
BİRİNCİ kupür, Bugün gazetesinin salı günkü manşeti. İpek-Koza Grubu’na ‘Paralel Yapı’ operasyonunu, o manşetin intikamıymış gibi sunmaya yarıyor.
Bir gazetesi IŞİD’e silah sevkiyatını ortaya çıkardığı için, hem de aynı sabah bir hışımla basılmadı herhalde Akın İpek’in şirketleri. Olsa olsa, baskını içerideki paralel köstebek ağı marifetiyle önceden haber aldığı için, her tarafı dökülen o zorlama manşetle çıkmıştır gazetesi. ‘Özgür basın susturuluyor’ dedirtmeye, taraftar toplamaya dönük planlı bir manipülasyondur...
İkincisi ise operasyonu savunanların yaydığı bir kupür. Yine Bugün gazetesinin manşeti. Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi gazeteciler hapsedildiğinde atılmış. Gazetenin basın hürriyeti konusundaki ikiyüzlülüğünü ifşa, çifte standardını teşhir etmeye yarıyor. Fakat gruba yöneltilen terör örgütünün finansmanı ve kara para trafiği gibi suçlamaları kanıtlamıyor.
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, pazar günü Twitter hesabından şöyle serzenişlerde bulunduğunu gördüm:
“Dursun Çiçek ‘Paralel yapı yok’ dediğim iddiasıyla hakkımda suç duyurusunda bulunmuş. Sabah gazetesi de bu bilgiyi ilave dedikodu ve iftiralarla bezeyerek birinci sayfasından haber yapmış. Bu iddiaların tamamına geçmişte cevap vermiştim. 12 ve 13 Temmuz günü Twitter hesabımdan bu iddialar tekzip edilmişti. CNN Türk’ün internet sitesinde programın bandı halen yayınlanıyor. Halep oradaysa arşın burada. Benim böyle bir
sözüm yok. ‘Paralel yapı yok’ dediğimi ispat edemeyen müfteridir. Bu iddiaya ilave iftiralar katarak haber yapanlar da iftiraya ortaktır.”
Seyirci kalamazdım. Doğrudan bana da bir rol düşüyor bu kapışmada. Ucu bana da dokunuyor. Ha, dokunmasa el atmaz mıydım? Gene atardım, o ayrı. Ama
bu durumda müdahil olmayı ahlaki bir vecibe sayıyorum, kaçamazdım.
* * *
7 Haziran’dan bu yana, liderleri performanslarına göre sıralıyorum. Listemin güncellenmiş son şekli şöyle:
Davutoğlu, üçüncü sıradan birinciliğe yükseldi.
Kılıçdaroğlu, liste başından üçüncülüğe düştü.
Demirtaş, en sondan ikinciliğe atladı.
Bahçeli ise ikinci sıradan listenin en sonuna geriledi.
* * *
HDP’cilikte nam yapmış bazı yorumcuların, bazı emanet oy sahiplerinin homurdanmaları duyuluyor. Hiddetlenmekte MHP’lilerden geri kalmayıp ‘Bunu unutmayacağız, tarih seni affetmeyecek ey Tuğrul Türkeş’ korosuna katılanlar bile var.
Bilmeseniz, HDP de seçim hükümetini boykot eden partilerden biri sanırsınız. Geçici bakanlar kuruluna girmeyi, parti politikası olarak kabul etti halbuki.
Aynı şeyi yaptı diye MHP’li Tuğrul Türkeş’e bu şiddet, bu celallenmeleri niye?
* * *
HDP’ciler farkında değil galiba. Boykotçuların kızgınlığı bir nedene bağlı, kendi içinde tutarlı bir mantığa. ‘AK Parti tam duvara toslayacaktı ki Tuğrul Türkeş, havayastığı gibi imdadına yetişti’ diyorlar.
Şimdi geçici bakanlar kuruluna 3 üye veriyorlar...
Peki HDP’li Levent Tüzel, Ali Haydar Konca ve Müslüm Doğan hükümete girdi diye operasyonlar duracak mı?
Durmazsa Demirtaş, ‘savaş hükümeti’ suçlamalarına devam edecek mi?
Ederse bu kabinenin bir parçası olan HDP’ye de ‘savaş hükümeti’ suçlamalarından bir hisse düşecek mi?
Düşerse bunun seçim sonuçlarına bir tesiri, seçmen davranışına bir etkisi olacak mı?
Olursa bu hükümetin iki cüzü olan AK Parti ile HDP’ye sandıkta yansıması nasıl olacak?