Sadullah Ergin’e şahadetim

AMACIM haklıyla haksızın ortaya çıkması için şahitlik etmektir; işgüzarca araya girmek ya da kavgada taraf tutmak değil.

Haberin Devamı

Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, pazar günü Twitter hesabından şöyle serzenişlerde bulunduğunu gördüm:
“Dursun Çiçek ‘Paralel yapı yok’ dediğim iddiasıyla hakkımda suç duyurusunda bulunmuş. Sabah gazetesi de bu bilgiyi ilave dedikodu ve iftiralarla bezeyerek birinci sayfasından haber yapmış. Bu iddiaların tamamına geçmişte cevap vermiştim. 12 ve 13 Temmuz günü Twitter hesabımdan bu iddialar tekzip edilmişti. CNN Türk’ün internet sitesinde programın bandı halen yayınlanıyor. Halep oradaysa arşın burada. Benim böyle bir
sözüm yok. ‘Paralel yapı yok’ dediğimi ispat edemeyen müfteridir. Bu iddiaya ilave iftiralar katarak haber yapanlar da iftiraya ortaktır.”
Seyirci kalamazdım. Doğrudan bana da bir rol düşüyor bu kapışmada. Ucu bana da dokunuyor. Ha, dokunmasa el atmaz mıydım? Gene atardım, o ayrı. Ama
bu durumda müdahil olmayı ahlaki bir vecibe sayıyorum, kaçamazdım.


* * *

Haberin Devamı


Sadullah Bey, kaçtır gözümüzün önünde psikolojik şiddet ve işkenceye uğruyor, “Paralel yapı yoktur” dediğini itirafa zorlanıyor.
Demediğini ispat ediyor her seferinde ama bitmiyor çilesi. İşkencecilerini kesmiyor, durdurmuyor bu. Eziyet
görmeye devam ediyor.
‘Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır değildir’ gibi Şekspiryen aforizmaları da yardıma çağırıyor Twitter’dan, fakat nafile...
Çığlığını, sağır kulaklara bir de buradan ben duyurmayı denemek istedim.
Çünkü bahse konu lafı ağzından kaçırdığı iddia edilen TV programı,
benim programımdı.
Ramazanda bir cuma akşamı CNN Türk’te ‘Baştan Sona’ya konuk gelmişti. Kendimi bu nedenle sorumlu ve konuşmaya mecbur hissediyorum.


* * *


Tabii ki öyle bir laf dökülmedi ağzından. Bikakis paralel yapının yol açtığı tahribatı, verdiği zararları anlattı...
Ancak şahitliğime ihtiyaç duyulacak yer burası değil. İşin aslını öğrenmek isteyen zaten açar sesiyle, görüntüsüyle izler, gerçeğin ne olduğunu öğrenirdi.
Programın tamamına o gün bugündür internetten erişmek mümkün.
Mesele o değil. Mesele, ‘paralel yapı’yla mücadelenin birilerince araçsallaştırılması, kendi özel ajanda ve emellerine alet edilmesi, bunun için de hoyratça ‘paralel yapı’ yöntemlerine başvurulmasıdır...
Bu fırsatçıların gerçekle ilgilenmemeleri, kendi gerçeklik düzlemlerini yani paralel evrenlerini inşaya odaklanmaları, başka bir âlemde gezinmeleri, olgular dünyasına ait doğruları kendi ilginç kurgusal dünyalarına uydurmak için tahrif etmekten çekinmemeleridir mesele...
Hedef seçtikleri şahısları toplum nazarında imha için şahsiyetlerine saldırmaları, bu uğurda izan ve insaf tanımamaları, Allah yarattı dememeleri, kullanmadık tezvirat ve çarpıtma bırakmamaları, pervasızlıkları, teklifsizlikleri, fütursuzlukları... Toplumdan katıksız en süzme hezeyanlarını bile yutacak gözü kapalı bir bağlılık beklemeleri, korkuta korkuta bir gün herkesi mum gibi yapacaklarına inanmaları, paraya çevrilebilen bir ödül ve ceza mekanizması kurmaları, bütün bir ahalinin fikir ve vicdan mülkiyetini bu yolla satın alabileceklerini düşünmeleri, ya havuç ya sopa yedirmek suretiyle karşılarındaki her bir ferdin karakter tapusunu üstlerine geçirebilecekleri şeklinde fantastik bir projeye baş koymaları vesairdir mesele...


* * *

Haberin Devamı


Geçmişteki gözlem ve tecrübelerime dayanarak şahadet ederim ki bu kafa, paralel yapının boşluğunu doldurmaya, eksikliğini hissettirmemeye, yokluğunu aratmamaya, hiçbir alengirli kategoride ondan aşağı kalmamaya doğru ilerliyor.
Güya paralel yapıyla mücadele ederken bir bakmışsınız paralel yapının ne kadar hastalıklı, karanlık, habis metodu varsa hepsini kopyalamış, birebir taklit ediyorlar...
Tıpkı geçmişte devlet içindeki çetelerle mücadele ettiğini söyleyen paralel yapının, düşmanın silahıyla silahlanmak bahanesiyle o çetelere benzemeye, giderek onların yerini almaya başladığını acı sonuçlarıyla bittecrübe yaşadığımız gibi...
İşte ben buna şahadet ederim, zabıtlara da geçsin.

Yazarın Tüm Yazıları