Ahmet Karabıyık

Çalışanların vergi ile imtihanı

31 Temmuz 2019
Birinci imtihan konusu: Maaşı brütten hesaplanan çalışanların, yıl içinde aydan aya net maaşlarının azalması. Brüt ücreti 5 bin lira olan bir ücretli mesela... Ocak ayı sonunda net 3 bin 766 lirayı banka hesabında görmüştü. Bugün-yarın temmuz maaşı da banka hesabında görülecektir ancak bu kez 3 bin 554 lirayı ancak (212 lira daha düşük) hesabında görebilecek.

İkinci imtihan konusu: Yıl içinde işyeri değiştiren çalıştıranlara, Maliye’den giden yazılar... Geçmiş yıllarda; yıl içinde iki farklı işyerinde çalışmış olanlar yıllık beyanname vermemişse (ikinci işyerinden alınan ücret tutarı belirlenen limiti de geçmişse) Maliye bu kişilere yazı gönderdi. Her iki imtihan için de konunun ayrıntıları merak ediliyor. Hürriyet okurları “neden net maaşım azalıyor?” ve “ücretlilerin beyanname vermesi de mi gerekiyor?” diyor.

NET MAAŞIN AZALMASI

Ocak ayında yılın ilk maaşının ödenmesiyle ve takip eden aylarda, ‘yıl içi toplam ücret geliri’ belirli limitleri aştığında, ücretten kesilen verginin oranları da 15’den başlayıp önce yüzde 20’ye, sonra yüzde 27’ye ve en son yüzde 35’e kadar çıkıyor. Brüt maaş değişmese de; bu maaş içinden kesilen vergi oranı-tutarı arttıkça, net maaş da kendiliğinden azalıyor.

Örneğin; brüt maaşı aylık 7 bin lira olan bir çalışan; ocak ayında net 5 bin 196 lirayı banka hesabında görmüşken, temmuz maaşını ise 4 bin 783 lira (413 lira daha düşük) olarak banka hesabında görecek. Ki bu azalma ağustos ve ilerleyen aylarda da devam edecek. Aralık ayında en son 4 bin 482 lira net maaş hesaplanacak. Bu da yılbaşına göre 714 lira daha az ücret demek.

Oran artışları; sırasıyla -yıl içi toplam vergi matrahı- 18 bin lirayı aştığında, 40 bin lirayı aştığında ve son olarak 148 bin lirayı aştığında gerçekleşiyor.

Tabloda daha farklı brüt ücrete sahip çalışanların, yıl içi net maaş değişimleri aylar itibariyle görülebilir.

‘Net ücret’ üzerinden hesaplamalarda uygulama

Yazının Devamını Oku

Aslında istifa etti ama siz kovulmuş bilin

24 Temmuz 2019
ÇALIŞAN; eğer kendi isteğiyle işten ayrıldıysa-istifa ettiyse, çıkış işlemi SGK’ya 3 numaralı kodla bildiriliyor. Çalışanın işine işverenin isteğiyle son verilmişse çıkış işlemi SGK’ya 4 numaralı kodla bildiriliyor. Kritik konu da şu; istifa edenler (3 no.lu kod) işsizlik maaşı alamazken, işten çıkartılanlar (4 no.lu kod) işsizlik maaşına hak kazanıyorlar. 

Son günlerde bu yönde çokça duyum alıyoruz... Gerçekte istifa ederek işten ayrılan çalışan için, SGK’ya yapılan bildirimde sanki ‘işverenin kendisi işten çıkartmış gibi’ beyan edildiği vakalar tespit edilmiş. 

Bu usulsüz işlemler hakkında hali hazırda incelemeler de yapılıyor. 3 no.lu kod yerine, 4 no lu kodla bildirimde bulunulurken belli ki çalışanın–hak etmediği halde- işsizlik maaşından faydalanması amaçlanmış. 

İşten ayrılan çalışanlarını, gerekçeleri ile SGK’ya bildirmekle yükümlü olan işverenler için çok önemli bir risk bu... Gerçekte olmayan durumu varmış gibi beyan etmenin hem para cezası riski var, hem de savcılığa çağrılma riski var...

İşsizlik sigortasından yararlanabilmek için en temel şart; çalışanın kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalması, işveren tarafından iş akdinin sonlanmış olması... Çalışanın haklı nedeni (sağlık, ücretin eksik ödenmesi vb...)  olarak istifa etmesi durumunda işsizlik maaşı almasının önünde bir engel olmadığını da ayrıca belirtelim.

İKİ TARAF İÇİN SÜREÇ

Çalışanın işten çıkarıldığı tarihi takip eden 10 gün içinde, SGK’ya sigortalı işten ayrılış bildirgesinin işveren tarafından iletilmesi gerekiyor. Ay içinde işten ayrılan çalışan için, işten çıkış tarihi sisteme girildikten sonra işten ayrılma nedeninin de aylık prim ve hizmet belgesine kaydedilmesi gerekiyor. Hak edilmediği halde işsizlik ödeneği ödenmesine neden olan işveren, bu usulsüz işlemden sorumlu tutuluyor.

Kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalan çalışanın, iş akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde, en yakın İŞKUR birimine şahsen ya da elektronik ortamda başvurması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Binaların dış cephe reklamına vergi var mı?

17 Temmuz 2019
Geçenlerde okumuştum bu haberi... Zincirlikuyu’daki yüksek bir binanın-gökdelenin dış cephesi kiralanmış... Kiracı ünlü bir GSM firması...

Sonradan kiralama bedelinin ne kadar olduğu konusunda, mülk sahipleri arasında ihtilaf çıkıyor. (Mal sahipleri; binayı miras yoluyla edinmişler) Mirasçılar arasında ödenen kiralama bedelinin;  3 milyon lira mı, 10 milyon lira mı olduğu konusunda ihtilaf yaşanıyor. Ve bazı mülk sahipleri konuyu mahkemeye de taşıyor...

Kira bedelinin ne kadar olduğu mahkemede netleşecektir... Ancak olayın bir de vergisel yönü var. Elde edilen gelir, 3 milyon lira da olsa, 5 milyon lira da olsa mülk sahiplerinin gelir vergisi beyannamesi vermesi gerekiyor. Vergisel işlemler; yalnız bu gökdelenin sahipleri için değil, binasının dış cephesine reklam alan, gelir elde eden tüm mülk sahipleri için kritik bir konu. Sahibi olduğu binanın dış cephesini firmalara reklam amacıyla kiraya veren mülk sahipleri için de, apartman yönetimleri için de, vergisel yönü ihmal edilmemeli. Vergisel yükümlülükler aksatıldığında, hiç hesapta olmayan, ağır maliyetlerle, cezai yaptırımlarla karşılaşılması muhtemeldir.  

Binaların dış cephelerinin şirketlere kiralanması sonucu elde edilen gelirler için vergi beyannamesi vermek gerekiyor. Çok tereddüt yaşanan bir konuyu da öncelikle vurgulayalım: Beyannameyi; apartman yönetiminin değil, mülk sahiplerinin vermesi gerekiyor. Çünkü elde edilen kira geliri apartman yönetiminin değil, mülk sahiplerinin (hisseleri oranında) gelirleri. Her bir kat malikinin; 2019’da elde edeceği kira geliri, brüt 40 bin lirayı (net 32 bin lirayı) aştığında beyanname vermesi (1-25 Mart 2020) gerekiyor.

Ve bu kira gelirleri, reklam veren firmalardan elde edildiğinden, stopaja da tabi. Yani kira bedelini ödeyen şirketler; net kira bedelini mülk sahibine öderken, aynı zamanda Maliye’ ye de (yüzde 20 oranında) vergi ödemek zorundalar. 

Aynı durum binaların çatılarına, bahçelerine, ortak alanlarına yerleştirilen baz istasyonları için de geçerli... Her bir kat malikinin; kendi hissesine düşen kira gelirini, -belirtilen sınırları da aşıyorsa- gelir vergisi beyannamesi ile beyan etmesi gerekiyor.

KDV DE ÖDEMESİ GEREKİYOR

Dış cephe reklamı için bina sahiplerine para ödeyen şirketin, ayrıca ödediği bedel üzerinden yüzde 18 oranında KDV hesaplayıp Maliye’ye beyanda bulunması da gerekiyor.

Apartman dış cephesini reklam nedeniyle kiraya veren apartman sakinlerinin ‘KDV mükellefiyetinin bulunmamasından’ ve dış cephe reklam kirası için ödemeyi yapan şirketin ‘KDV mükellefi olmasından’ dolayı sorumlu sıfatıyla KDV beyannamesi verilmesi gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Varlığın % 1’i ödenerek barışılabilecek

10 Temmuz 2019
YENİ bir varlık barışı süreci başlıyor... Meclis’e geçen pazartesi sunulan yasa teklifiyle, Gelir Vergisi Kanunu’na geçici bir madde ekleniyor. Varlıklarını beyan eden-bildiren kişilerden yüzde 1 oranında da vergi isteniyor.

Önceki varlık barışı yasası (7143 sayılı kanun, Md.10/13) geçen yıl mayıs ayında çıkmış ve son müracaat tarihi de normalde 30 Kasım 2018’di. 405 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararıyla süre 6 ay (31 Mayıs 2019’a kadar) uzatılmıştı. Başvuranların; varlıkların değeri üzerinden yüzde 2 oranında ödeyecekleri vergi için süreleri de, 1 Temmuz 2019’da dolmuştu.

2018’de yürürlüğe giren varlık barışı yasası ile meclise yeni sunulan teklifteki barış yasası arasındaki en önemli fark, vergi oranında. Önceki yasada “yüzde 2” olan barışın bedeli, bu kez “yüzde 1’e” düşürülmüş. (Önceki yasada; 31 Temmuz 2018’e kadar başvurup yükümlülüklerini yerine getirenler için, vergisiz barış seçeneği de vardı.)

Yeni varlık barışı teklifiyle; yurtdışında bulunan varlıkların Türkiye’ye getirilerek milli ekonomiye kazandırılması amaçlanıyor. Yurtdışı varlıklar da, yurt içi varlıklar da barıştan yararlanabiliyor.

Varlık barışı ile bir yandan ‘kayıt dışı varlıkların ekonomiye kazandırılması amaçlanırken’ diğer yandan ‘varlıklarını beyan edenlere-getirenlere herhangi bir vergi incelemesi yapılmayacağı güvencesi de’ sağlanıyor.

Yeni varlık barışının diğer ayrıntıları da şöyle:

Varlık Türleri: Varlık Barışı kapsamında; yurtdışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ülkeye getirilebiliyor. Türkiye’deki banka veya aracı kuruma 31 Aralık 2019’a kadar bildirilen söz konusu varlıklar, gerçek ve tüzel kişilerce serbestçe tasarruf edilebilecek.

Bildirimden sonraki ayın 15’ne kadar da banka veya aracı kurum tarafından (yüzde 1 oranındaki vergiye ilişkin) beyannamenin verilip, yüzde 1’lik ödemenin de yapılması gerekiyor. 

Bildirilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi de gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Limited şirket ortaklığı neden cazip değil?

3 Temmuz 2019
Zaten dezavantajları vardı limited şirket patronu olmanın... En önemli dezavantaj da vergi konusunda. Limited şirket ortağı, paylarını satıp kazanç elde ettiğinde vergi ödemek zorunda. Anonim şirket (AŞ) patronu ise hisse senetini iki yıl elinde tutup sattığında, kazancı ne kadar milyon, ne kadar milyar olsa da vergi ödemiyor.

Limited şirkette; ortaklıktan ayrılmak da ilave kırtasiye gerektiriyor. Şirket paylarının devri ancak noter huzurunda yapılabiliyor. AŞ’de ise notere gitmeden, hisseleri devreden ve devralan kendi aralarında hisse devri yapabiliyor. Limited şirket ortaklığından çıkabilmek için (şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse) ortaklar genel kurulunun onayı da aranıyor. Şirket sözleşmesinde ortaklıktan çıkma konusu düzenlenmemişse, bu kez ortağın mahkemeye başvurması ve çıkmanın haklı bir sebebe dayanması gerekir.

Ve kritik diğer bir konu uygulamada; limited şirket vergi borçları ödenmediğinde ilk olarak kanuni temsilciye gidilirdi. Şirketten parayı alamayan devlet öncelikle şirketin ortaklarına değil, şirketi yönetenlere (müdürlere) giderdi. Şirket yetkililerinin şahsi banka hesaplarına, gayrimenkullerine, haciz konularak alacağın tahsili yoluna gidilirdi. Ortakları bu işlemde ilk sıraya koymazdı.

Şimdi yargı yeni bir karar verdi. “Limited şirket ortağına gidilmeden, limited şirketin kanuni temsilcisine gidilmesini” hukuken uygun görmedi. (Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu, Esas No: 2013/1, Karar No: 2018/1, 20 Haziran 2019 Tarihli Resmi Gazete.) Bu yeni yargı kararına göre artık, eğer limited şirket vergi borçlarını ödememişse, şirketten bu vergiler tahsil edilememişse, şirketi fiilen yönetenlere (kanuni temsilcilere; müdürlere) gidilmeden, direkt ortaklara gidilip tahsilat yapılabilecek. Yani ortakların bankadaki şahsi paralarına, tapudaki gayrimenkullerine haciz konulabilecek.

Yargı kararında gerekçeler şu şekilde açıklanıyor:

* Ortağa gidilmeden önce kanuni temsilciye gidilmesi gerektiğinin hukuken kabulünün mümkün bulunmadığı,

* Kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından, limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı, belirtiliyor.

Anonim şirkette sorumluluk kimde?

Anonim şirketlerde; şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarından, normalde şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamı sorumlu. Yönetim kurulu üyeleri kanuni temsilci sıfatıyla ve müteselsilen sorumlu. Ancak ana sözleşmeye hüküm konularak şirketin kanuni temsil yetkisi, yönetim kurulu üyelerinden birine veya birkaçına verilip, diğer yönetim kurulu üyeleri sorumluluktan kurtulabilmekte. Yönetim kurulunda yer almayan AŞ hissedarlarınınsa vergi borçlarına karşı bir sorumluluğu bulunmuyor.

Yazının Devamını Oku

İhracatçının ‘belgesiz gider’ avantajı

26 Haziran 2019
Öncelikle; ihracatçılar için Banka Sigorta Muamele Vergisi’ni (BSMV) sıfırlayan yeni düzenlemeden bahsedelim... 18 Haziran 2019 tarihinden itibaren döviz alımlarında BSMV ödenmeyecek.

Binde 1 BSMV uygulaması 15 Mayıs 2019’da başlamıştı. Sanayi sicil belgesi sahibi işletmelerin ve ihracatçı birliklerine üye olan ihracatçıların, yeni düzenleme ile döviz alımlarında binde 1 kambiyo vergisi yükü kaldırılmış oldu. (17.06.2019 tarihli Resmi Gazete)

Şimdi; belgeye ihtiyaç duyulmaksızın gider yazılabilen ‘binde 5’lik götürü gider’ avantajına bakalım... İhracatçılar; döviz olarak elde ettikleri hasılatının binde 5’ni, belgeye ihtiyaç duymadan vergi hesabında direkt gider yazabiliyorlar. (Gelir Vergisi Kanunu-GVK- Md.40) Yasada; yararlanacak işletmeler, “İhracat, yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükellefler” olarak tanımlanıyor.

Ancak götürü gider avantajından yararlanıp da, sonradan cezalı işleme maruz kalan işletmeler de olabiliyor. Yasal hakkını kullanarak ihracat hasılatının binde 5’ni gider yazan mükelleflerin, hiç karşılaşmak istemeyeceği ‘vergi cezası riski’ bu kritik konunun merak edilen ayrıntılarını da ele alalım...

- Neden ceza kesiliyor? Cezalı işlemin nedeni: Maliye, gider yazabilmek için yasadaki genel kriterlere ilaveten “harcamanın yapılmış” ve “işletme varlığında bir azalma meydana gelmiş” olmasını da gözetiyor. 194 Seri no.lu GV Tebliği’nden de yola çıkılarak tebliğe uygun görmediği gider yazma işlemleri için cezalı işlem uygulanabiliyor.

- Yargı ne diyor? Cezalı işleme maruz kaldıktan sonra yargıya gidildiğinde ise Maliye’nin kriterleri kabul görmüyor. Yargı kararlarında; ‘götürü giderin ispat şartına bağlı olmadığı’, ‘muhasebe kayıtlarına intikal ettirildiğinin ispatına gerek olmadığı’ vurgulanıyor.

Danıştay 4.ncü Dairesi’nin kararında (8 Şubat 2016 tarih, E. 2012/8339, K. 2016/337) bu gerekçeler şu şekilde açıklanıyor:

- Götürü giderin kazançtan indirilebileceğinin herhangi bir ispat şartına bağlı olmadığı,

- Götürü gider indirimi için belgesi temin edilemeyen bir harcamanın olduğunun ve bu harcamanın muhasebe kayıtlarına intikal ettirildiğinin ispatına gerek bulunmadığı,

Yazının Devamını Oku

Kefile ikinci darbeye yargı ‘Dur’ dedi

19 Haziran 2019
Kefil olanların düşüncesi oldukça iyi niyetli... Amaç, “zora düşene el uzatmak”. Diğer yandan; asıl borçlu borcunu ödemediğinde, kefil için istenilmeyen durumlar da yaşanabilir. Alacaklılar direkt kefile gelir, kefil ‘başkasının borcunu ödemek’ zorunda kalır.  

Yaşanmış bir olay... Asıl borçlu borcunu ödemiyor. Bankalar borcun kefili olan şirkete geliyor. Kefilin gayrimenkulü icradan satılıyor. Kefil ilk darbeyi, gayrimenkulünü kaybederek yiyor. Üstüne bir de taşınmazın satış değeri üzerinden vergi ödüyor. Gayrimenkulünü kaybettiği yetmezmiş gibi, bir de satıştan sonra vergi ödeyerek ikinci darbeyi yiyor. 

Verginin ödenme nedeni; “Alacaklı bankaya taşınmaz satışı yapılmadığı için, icra kanalıyla başka bir firmaya satış gerçekleştiği için Kurumlar Vergisi (KV) Yasası’nın istisna maddesi (5-1/f) işlemez” şeklindeki yaklaşım...

Konu yargıya taşındığında Danıştay, “kefile vergiye hayır” ve “Taşınmaz satış kazancının tamamı vergiden istisnadır” diyor. (Danıştay 9. Daire, 31 Ekim 2017 tarih, E. 2016/2423, K. 2017/7326)

 Mahkeme kararında şu gerekçeler vurgulanıyor:

- Satıştan sağlanan hasılatın tamamının banka borçlarının ödenmesinde kullanılmış olmasından, (Satışın bankalara değil de, başka bir şirkete yapılması halinde dahi bu satıştan sağlanan hasılatın tamamının banka borçlarının ödenmesinde kullanılmasından)

- Gayrimenkulü satılan şirketin mali bünyesinin güçlendirilmesi için yapılan rızai bir işlemden bahsedilemeyeceğinden, banka borcu nedeniyle takibe alınmış kurumun kefili sıfatıyla, sahip olunan taşınmazın tamamının bu borçlara karşılık devredilmesi işleminin istisna kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

 Şirketlerin taşınmaz satışında vergi istisnası: Gayrimenkulünü banka borçları nedeniyle kaybeden şirketler için istisna (KVK Md. 5-1/f) olduğu gibi, normal yollarla satış yapanlar için de (iki yıl elde tutmak şartıyla) istisna var. (KVK Md. 5-1/e)  Ancak bu kez kazancın tamamı değil yarısı vergiden istisna, kalan yarısı için kurumlar vergisinin ödenmesi gerekiyor.

Kurumlar vergisi istisnasından yararlanabilmek için; satış kazancının istisnadan yararlanan kısmının, satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar, pasifte

Yazının Devamını Oku

‘Olur’ demenin de vergisi var

12 Haziran 2019
Başlığı okuyan hemen herkes “Bu da nereden çıktı, ‘olur’ diyen vergi mi ödeyecek?” diyecektir muhtemelen...

Evet; aynen öyle... ‘Olur’ dediği için vergi ödeyenler de var. Hatta emin olmak için konuyu Maliye’ye soran da olmuş. ‘Evet ödeyeceksin’ diye de vatandaşa cevap verilmiş. 

Kiraladığı dükkan için mülk sahibi ile kira sözleşmesi imzalayan bir işletmeci... Sözleşmede “kira bedelinin her yıl enflasyon oranında otomatik yenileneceğine dair” şartın da olduğunu belirterek, her yıl otomatik arttırılan yeni kira bedeli üzerinden tekrardan damga vergisi ödeyip ödemeyeceğini Maliye’ye sormuş. “Eğer ‘olur’ demişseniz vergi de ödenecek” demiş Maliye’de. (İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı, 19 Eylül 2016 tarih ve 431 Sayılı özelge)

Daha da açalım: Kira sözleşmesinin yılı dolduğu zaman yenilenen kira bedeline ilişkin ‘Olur’ ya da ‘Onay’ gibi ifadeler içeren bir kağıt düzenlenmesi durumunda veya sözleşmeye şerh konulması durumunda, yine damga vergisi hesaplanıyor. Ancak söz konusu kira sözleşmesinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın sözleşme süresinin kendiliğinden uzaması durumunda, sözleşme süresinin bitimini izleyen yıllar için damga vergisi istenilmiyor.

İşyeri kira sözleşmelerinin otomatik yenilenmesinde ‘olur’ demek yeni vergi ödeneceği anlamına geliyor. Peki diğer durumlar? Kira sözleşmeleri ve damga vergisi konusu milyonlarca kişiyi ilgilendiriyor. Bu konu hakkında en çok merak edilen diğer kritik konuları da sırasıyla açıklayalım...

- Damga vergisinin oranı: İşyeri olarak kiralanan gayrimenkulün sözleşmesi için binde 1,89 oranında damga vergisi hesaplanması gerekiyor.

- Brüt kira üzerinden mi hesaplanıyor? İşyeri kiralamalarında; kiracı tarafından Maliye’ye ödenmesi zorunlu olan işyeri gelir (stopaj) vergisi ve mülk sahibine ödenecek net kira bedelinin toplamı (stopaj + net kira) üzerinden damga vergisinin hesaplanması gerekiyor.

- Konutlarda damga vergisi yok mu? Konut kiralayan vatandaşlar için damga vergisi ödenmesi söz konusu değil. Gerçek kişilerce mesken (konut), kiralanmasına yönelik olarak düzenlenen kira sözleşmeleri damga vergisinden istisna.

Damga vergisinden istisna olan söz konusu kira sözleşmelerinden, bu sözleşmelerdeki kefalet şerhleri ve teminat taahhütleri nedeniyle de damga vergisi hesaplanmıyor.

Yazının Devamını Oku