Ahmet Karabıyık

Sanayici işyerini kiralarsa vergi avantajı kayboluyor mu?

12 Mayıs 2021
Dün; konutlarda emlak vergisi avantajından kimlerin yararlanabileceğini ele almıştık...

Konutlar dışında bazı işyerleri için de emlak vergisi muafiyeti tanınmış durumda... Organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve sanayi sitelerinde yer alan binalar daimi bina vergisi muafiyetine tabi. (Emlak Vergisi Kanunu Md.4/m.) Ancak sanayiciler söz konusu gayrimenkullerini eğer kiraya vermişlerse vergi avantajı ortadan kalkıyor, emlak vergisinin ödenmesi gerekiyor. Mülk sahibi olan işletmenin; herhangi bir kiracı yerine, taşınmazı aynı ortaklık yapısına sahip grup/aile şirketlerine kiraya vermiş olması da durumu değiştirmiyor yine emlak vergisinin ödenmesi gerekiyor.

KONUT OLARAK KAYITLIYSA

İşyerleri için, mülkün rayiç değeri üzerinden büyükşehir olan iller için binde 4, diğer illerde binde 2 oranında ilçe belediyelerine ödeme yapılıyor.

Sahibi olduğu ve ikamet ettiği konutun bir kısmını işyeri olarak kullanmaya başlayanların da yüksek orandan emlak vergisini ödemesi gerekiyor. Emlak Vergisi; önceden konut olarak binde 1 (büyükşehirlerde binde 2) oranında ödenirken, artık işyeri olarak binde 2 (büyükşehirlerde binde 4) oranından verginin ödemesi gerekiyor.

Konutun yalnızca bir kısmı iş yeri olarak kullanılmaya başlansa da, belediyeye bildirimde de bulunularak artık işyerinin tabi olduğu orandan (izleyen yıldan itibaren) vergi ödenmesi gerekiyor.

ÖDEME ORANI NE OLACAK?

Tapuda işyeri olarak kayıtlı olan bir taşınmaz fiilen konut olarak da kullanılıyor olabilir. Bu durumda da iki kat fazla emlak vergisi ödenmiş oluyor. Yüksek oranlı emlak vergisi ödemek yerine ilgili belediyeye başvurarak, fiilen konut olarak kullanılan mülkler için düşük oranlı (konut) emlak vergisi ödenebilir ( İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı,  14 Kasım 2017 tarih ve 455314 sayılı özelge)

ZİRAİ ÜRETİME MUAFİYET

Yazının Devamını Oku

Emlak vergisinden kimler muaf?

11 Mayıs 2021
Geçen hafta emlak vergisi ödeyecek mülk sahipleri için, hangi değer ve hangi oran üzerinden verginin ödeneceğini ele almıştık.

Diğer yandan emlak vergisinden muaf olanlar, vergi ödemeyecek olanlar da var.

Bugünden itibaren üç gün boyunca sıfır oranlı vergi avantajından kimlerin yararlanabileceğini, vergi muafiyetinin püf noktalarını okurlarımızdan gelen sorular çerçevesinde açıklıyoruz.

Mülk sahipleri normalde emlak vergisini gayrimenkulün kayıtlı olduğu belediyeye iki taksitte ödüyorlar.

İlk taksit mart ayından mayıs sonuna kadar, ikinci taksit kasım sonuna kadar ödenebiliyor.

Süresinde ödenmeyen emlak vergisi için yüzde 1.6 oranında gecikme zammı hesaplanıyor.

SIFIR ORANLI

Şimdi vergi muafiyetinin püf noktalarını, hangi koşullarda muafiyetten yararlanılabileceğini sırasıyla açıklayalım.

Yazının Devamını Oku

Emlak vergisi hangi değer üzerinden ödenecek

4 Mayıs 2021
En son 2017’de mülklerin emlak vergi değerleri belirlenmişti 2018 için. 2019, 2020 ve 2021 içinse; bir önceki yılın değerinin üzerine yeniden değerleme oranı (yarısı) dikkate alınarak mülklerin emlak vergi değeri otomatik olarak belirlenmişti. Takdir komisyonları vasıtasıyla; mülklerin arsa metrekare değeri belirleniyor. Arsa değerinin üzerine inşaat maliyeti de eklenerek emlak vergi değeri oluşuyor. Komisyonlarda; belediyeden, Maliye’den, tapu müdürlüğünden, ticaret odasından, muhtarlıklardan üyeler bulunuyor.

Şimdi bu yıl haziran sonuna kadar, 2022 için arsa değerleme işlemi yapılıp ilan edilecek. 2023, 2024 ve 2025 için bu (2022 için) belirlenen değerin üzerine yeniden değerleme oranı dikkate alınarak artırım uygulanacak ve sonraki üç yılın emlak vergi değeri otomatik olarak belirlenmiş olacak. Belirlenecek bu rayiç değerler (vergi matrahları) üzerinden emlak vergisi oranları uygulanarak mülk sahipleri emlak vergisini ödüyorlar. Konutlarda rayiç değerin binde 1’i, işyerlerinde rayiç değerin binde 2’si oranında emlak vergisi hesaplanıyor. Büyükşehirlerde vergi oranları iki kat artırımlı uygulanıyor.

SON TARİH 31 MAYIS

2021 yılına ait emlak vergisinin ödeme dönemi de başladı. Mart ayında başlayan ilk taksit ödeme süresi için son tarih 31 Mayıs. Mülklerin geçen yılki değerlerinin, üzerine yüzde 4,55’lik oranda artırım uygulandığında 2021 yılının rayiç değeri bulunuyor. (2020 yılı yeniden değerleme oranı olan % 9,11’in yarısı %4,555) Emlak vergi değerine (matraha) mülkün türüne göre geçerli oran (konutlarda binde 1, işyerlerinde binde 2) uygulanarak bu yılki ödenecek emlak vergisi hesaplanabilir. Emlak vergisinin ikinci taksiti ise kasım ayının sonuna kadar ödenebiliyor.

İNTERNETTEN ÖDEME İMKÂNI

Belediyelerin internet sitesinden kredi kartı ile ödeme imkânı da mevcut. 17 Mayıs’a kadar geçerli sokağa çıkma yasağının olduğu ‘tam kapanma’ sırasında da, bayram sonrasında da belediye veznelerine gitmeye gerek kalmadan emlak vergileri internetten ödenebilir.

KİMLER MUAF

Bazı konut sahipleri için emlak vergisinde sıfır oran dikkate alınıyor, vergi ödenmiyor. Muafiyet için en önemli kriter; mülk sahibinin tek bir konutunun olması ve bu konutunun brüt 200 metrekareyi aşmaması. Ayrıca mülk sahibinin gelir elde etmiyor olması da diğer bir kriter. (İşsizler, ev hanımları...) Emekli maaşı dışında gelir yoksa yine muafiyetten yararlanılabiliyor. Engelliler, şehit yakınları ve gaziler de tek konut muafiyetinden yararlanabiliyor. Bazı işyerleri için de emlak vergisi muafiyeti var. Organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve sanayi sitelerinde yer alan binalar daimi bina vergisi muafiyetine tabi. Muafiyetin uygulanması sırasında bazı özellikli durumlarda mülk sahipleri tereddütler yaşayabiliyor. Emlak vergisi muafiyetine ilişkin merak edilen konuları sonraki yazılarımızda ayrıntılı olarak ayrıca ele alacağız.

Yazının Devamını Oku

Bağışlarda vergi avantajı

27 Nisan 2021
Ramazan ayı; yardımlaşma, paylaşma düşüncesinde olanlar için fırsat olarak görülür.

Karşılık beklenmeksizin yapılan bu erdemli davranışı devlet de teşvik ediyor. Vergi avantajı sağlıyor... Şirketlerin yaptığı bağışlar da, şahısların yaptığı bağışlar da, her ikisi de vergi hesabında indirim olarak dikkate alınabiliyor. Şahsen beyanname verenlerin gelir türleri farklı olabilir: Kira geliri, ücret geliri, gayrimenkul satış kazancı, kâr payı kazancı... Hangi kazanç türünün elde edildiğinin de önemi yok. Eğer beyanname veriliyorsa, vergiye tabi gelir de varsa, bağışlar da indirim konusu yapılabiliyor. Ancak bağış yapılan kuruma göre değişen veya bağış yapanın kazanç durumuna göre değişen yasal kriterler de var.

TAMAMI DÜŞÜLEBİLİR

Şirketler kurumlar vergisi beyannamesindeki, şahıslar gelir vergisi beyannamesindeki vergiye tabi gelirlerinden Kızılay’a ve Yeşilay’a yaptıkları nakdi bağışların tamamını herhangi bir oran veya tutar sınırı olmaksızın indirebiliyorlar. (Gelir Vergisi Kanunu Md. 89 ve Kurumlar Vergisi Kanunu Md.10) Kızılay ve Yeşilay’a makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı beyan edilen kazançtan (matrahtan) indirilebiliyor.

YÜZDE 5 SINIRI

Kamu kuruluşlarına ve vergi muafiyeti tanınmış vakıflara yapılan bağışlar, vergiye tabi kazancın yüzde 5’ine kadar yapıldığında vergi matrahından düşülebiliyor. Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler ile kamu yararına çalışan dernekler ve Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflara, yıllık toplamı beyan edilecek gelirin yüzde 5’ini aşmamak üzere, makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımlar kazançtan indirilebiliyor.

RAMAZAN ERZAKLARI

Ramazan’a özel diyebileceğimiz bir uygulama da çalışanlara erzak teslimi... İşletmeler, kendi çalışanlarına da Ramazan ayında özellikle gıda yardımı, erzak kolisi yardımında bulunabiliyor. Bu kez yardım yapan işletmelerin vergi ödemesi gerekiyor yalnız. Erzak bedellerinin ücret gibi görülüp bordroya dahil edilmesi dolayısıyla üzerinden gelir vergisi ve damga vergisinin hesaplanıp ödenmesi gerekiyor. Söz konusu vergilerin hesaplanmasından sonra ücret gideri olarak işletmenin kazancından erzak tutarı düşülebiliyor.

MATBAACILARIN HATTATLARLA ORTAK KADERİ

Yazının Devamını Oku

Hangi vergi suçlarında hapis cezası var?

20 Nisan 2021
Vergi Usul Kanunu’nda (VUK) kaçakçılık suçlarını işleyenler için ‘hapis cezası’ öngörülüyor. (Md.359)

Hapis cezasına muhatap olan suçlular aynı zamanda (varsa) vergi kaybının üç katı tutarında parasal vergi ziyaı (kaybı) cezasına da muhatap olurlar. (VUK Md.344) Geçen cuma meclise sunulan yasa teklifiyle ‘kaçakçılık suçları’ kapsamına ilaveler (VUK 359/ç) yapılıyor. Yeni tanımlanan kaçakçılar: Yetkisiz olarak yazarkasa (Ödeme kaydedici cihaz) mührünü kaldıranlar, donanım ve yazılımını değiştiren kişiler... Elektronik mali bilgileri sabote eden kişiler... Teklifle; kamu kurumlarına iletilmesi gereken verilerin iletilmesini önleyen veya gerçeğe aykırı olarak iletilmesine neden olanlar, elektronik kontrol ve denetim sistemlerine zarar verenler tarif ediliyor ve sayılan kural ihlalleri için üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.

SAVCILIĞA BİLDİRİM

Yeni tanımlanan kaçakçılık suçu (VUK 359/ç) için sayılan işlemlerin inceleme sırasında tespiti halinde incelemenin tamamlanması beklenmeksizin, Vergi Müfettişleri (ve Yardımcıları) tarafından bu tespitlere ilişkin rapor düzenlenmesi ve rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla birlikte keyfiyetin Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi öngörülüyor. İnceleme dışında suçun işlendiğinin öğrenilmesi halinde de incelemeye başlanmadan savcılığa bildirilmesi gerektiği belirtiliyor. Kamu davasının açılması için incelemenin tamamlanması şartını da aramayan yeni düzenleme ise VUK 367.nci maddeye ilave ediliyor. 

3 FARKLI CEZA VAR

Kaçakçılık suçlarını işleyenler için yasada işlemin türüne göre üç farklı hapis cezası öngörülüyor. işte o cezelar:

1- 18 aydan 3 yıla kadar hapis cezası

* Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,

* Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (VUK Md. 359/a)

Yazının Devamını Oku

Dolandırıcılar için pandemi fırsat mı?

13 Nisan 2021
Sanki çok sık ‘dolandırıcılık’ haberi okuyoruz son zamanlarda...

Çalıştıkları işyerlerini milyonlarca liralık tutarda dolandıran kişiler... Otomotiv şirketinde, meşhur dönercide ve son olarak Türkiye Binicilik Federasyonu’nda (TBF) yaşanan yolsuzluklar...İşletmelerde; görevi gereği kendine duyulan güveni kötüye kullananlar, suiistimal edenler... Suistimalle; dolandırıcılar kendilerine haksız kazanç sağlarken, çalıştıkları işyerleri ise yüklü zararlara maruz kalıyorlar. Genellikle de çok sonradan fark edilebiliyor aylar-yıllar sürmüş zimmete geçirme işlemleri. Peş peşe bu haberlerle karşılaşınca otomatik olarak, dolandırıcılar için “pandemi de bir ‘fırsat’ olarak mı görülüyor acaba?” sorusu akla geliyor.

KONTROL ZAFİYETLERİ

Suiistimalcinin harekete geçmesi için ‘suistimal üçgeni’ olarak tanımlanan koşulların olgunlaşması da gerekiyor. Üçgenin bir kenarında ‘fırsat’ var, diğer iki kenarında ise rasyonalizasyon (kendince haklı neden bulma) ve motivasyon (haksız da olsa ek kazanç ihtiyacı) var. İşletmelerin iç kontrol sistemlerindeki zafiyetler, uzun süre fark edilmeyen dolandırıcılıklara neden oluyor. Diğer yandan iç kontrol sistemleri etkinse bile pandemi kaynaklı değişimlere göre sistemin gözden geçirilmesi de gerekiyor. Salgınla birlikte; hemen her işletmede iş yapış şekilleri değişti, birçok işletme uzaktan çalışma modelini devreye aldı. Dolayısıyla işletmelerde daha önce devrede olan kontrol yöntemleri (iç ve dış mutabakatlar, onay süreçleri, ödeme ve tahsilat prosedürleri…) zayıflamış veya devre dışı kalmış olabilir...Diğer yandan tersten de bakılabilir... Belki de pandemi öncesi eski iş yapış şekline göre suiistimalcinin gizleyebildiği işlemler, artık gizlenemez hale gelmiş de olabilir. Suiistimal riskleri; işletmelere, sektörlere, iş yapış şekillerine göre farklılık gösterdiğinden her işletme iç kontrol sistemlerini kendi içinde ayrıca değerlendirmelidir.

HER İŞLETME İÇİN GEÇERLİ RİSKLER

Tabi ki her işletmenin iş yapış şekli, sektörü, iç kontrol sisteminin etkinliği birbiriyle farklılık gösterdiğinden suiistimal risklerinin ele alınması da farklılık gösterecektir. Ancak her işletme için şunu söyleyebiliriz: Tüm işletmeler müşterilerinden tahsilat yapar, tüm işletmeler tedarikçilerine ödeme yapar. Dolayısıyla her işletme için; müşterilerden gelen tahsilatların, fiziken satışı yapılan mal/hizmetin bedeline uygunluğunun kontrolünün sağlanmış olması gerekir. Her işletme için tedarikçiye yapılan ödemelerin, fiziken temin edilen mal/hizmete göre uyumunun kontrolü sağlanmış olmalıdır. Her işletmenin müşteri cephesinin de, tedarikçi cephesinin de (önceden belirlenmiş) kriterlere uygun işleyip işlemediğinin belirli aralıklarla teste tabi tutulması gerekir. (Test işlemleri sırasında da teknolojik yeniliklerden de yararlanarak; cari hesaplar, birim fiyat, vade, iskonto, miktar, tahsilat yöntemi, ilgili satış/satınalma sözleşmeleri, onay süreçleri gözden geçirilecektir.)

BELLİ ARALIKLARLA İZLEME

Her işletme için müşteri (tahsilat) ve tedarikçi (ödeme) cephesi dışında ortak olan daha düşük hacimli sayılabilecek süreçler de var...Her işletmede; çalışanlara maaş ödenir, sözleşme kaynaklı (kira, bakım onarım vb.) ödemeler gerçekleşir, varsa varlık alımında ödeme, varlık satışında tahsilat gerçekleşir. Sayılan olağan ve olağandışı tahsilat-ödeme süreç ve işlemlerinin belirlenmiş onay ve prosedürler sonrası, kontrole tabi olduktan sonra ancak gerçekleştirilebileceğinin belirli aralıklarla izlenmesi durumunda riskler minimize edilebilir.

KURUMLAR VERGİSİ ORANI YÜZDE 25 OLUYOR

Yazının Devamını Oku

İşyerleri çalışanlara aşıyı zorunlu tutabilir mi?

6 Nisan 2021
Google ve Amazon aşı olan çalışanlarını işyerine geri çağırıyor.

Salgının başlarında evden çalışma modeline geçen ofis çalışanlarını tekrar işyerlerine çağırıyor. Google ve Amazon’da COVID-19 aşılama çalışmalarının hız kazanması üzerine bu kararı almışlar... Ülkemizde de çok sayıda ofis çalışanı son bir yılda evden çalışma modeline geçiş yaptı. Diğer yandan Çin’de üretilen aşıdan sonra Almanya’da üretilen aşı da risk gruplarına göre öncelik belirlenerek uygulanmaya başladı. Haliyle birçok işletmede artık şu sorunun cevabı merak ediliyor: Şirketler ofise çağırdıkları çalışanlar için aşıyı zorunlu tutabilir mi? Veya işyerleri çalışanlarının aşı olmasını zorunlu tutabilir mi?’

YASAL DÜZENLEME

İş Başmüfettişi Şahin Türk bu soruyu ilgili mevzuat açısından değerlendirdi ve sonucunda “Yeni koronavirüs (COVID-19) hastalığı nedeniyle bu aşamada aşının zorunlu olarak yapılamayacağını bunun için yasal düzenlemenin gerekli olduğunu” belirtti. (Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Ocak 2021, Sayı:205) Başmüfettiş Şahin Türk, değerlendirmesinde Anayasa’ya ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na atıfta bulunuyor:

* Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı başlıklı 17 nci maddesinde “...Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı...”

* 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda (57 nci madde) sayılan hastalıklardan birinin ortaya çıkması veya ortaya çıkmasından şüphelenilmesi halinde hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tedbirinin uygulanacağını belirtiyor.

Şahin Türk; Hıfzıssıhha Kanunu’nun 57.nci maddesinde belirtilen hastalıkları da; Kolera, Veba, Dizanteri, Difteri vb. sayıyor ve bunların arasında koronavirüs sayılmadığından, yeni yasal düzenleme yapılmadan ‘çalışanlara zorunlu aşı yaptırılamayacağını’ belirtiyor.

HAMMADEDE KDV YÜKÜ

Normalde aşıların ve ilaçların teslimi sırasında yüzde 8 oranında da KDV hesaplanıyor. COVID-19 aşısı içinse KDV oranı yıl sonuna kadar yüzde 1 olarak belirlendi. (23.12.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 3318 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı) Diğer yandan ülkemizde aşı üretimine yönelik yoğun faaliyetlerin yürütüldüğü de biliniyor. Dolayısıyla ülkemizde aşı üretecek, hammaddesini farklı tedarikçilerden temin edecek işletmeler, aşıyı teslim ederken yüzde 1 oranında KDV hesaplarken, hammadde-etken madde alışlarında yüzde 8 oranında KDV ödeyecekler. Bu 7 puanlık KDV-finansman yükü de üreticilerin üzerlerinde kalacak. COVID-19 aşısının ithali için yüzde 1 KDV ödenirken, aşının hammaddesi için yüzde 8 oranında KDV ödenmesi yurtiçindeki üretici için ilave yük demektir.

Yazının Devamını Oku

2020 gelirlerinin beyanı için son günler

30 Mart 2021
Yarın son gün. Geçen yıl beyana tabi gelir elde eden kişiler, halen beyanlarını vergi dairesine vermemişlerse artık süre azaldı.

Kira gelirlerini, gayrimenkul satış gelirlerini, kâr payı gelirlerini ve ücret gelirlerini mart ayının ilk günlerinden itibaren ayrıntılı olarak ele almıştık. Faiz gelirleri ve hisse satış gelirlerinin beyanına ilişkin kritik noktaları da bugün açıklıyoruz.

BORSA DIŞI SATIŞLAR

Geçen yıl hissesini satıp beyana tabi değer artış kazancı elde edenlerin, mart ayı içinde beyanname verip iki taksitte (mart ve temmuz aylarında) hesaplanan vergilerini ödemeleri gerekiyor. Şirketteki hissesini satan ortak; eğer anonim şirket ortağıysa ve ortaklık süresi iki yılı da geçmişse, kazancın büyüklüğü ne kadar olursa olsun, bu kişilerin vergi ödemesi gerekmiyor. Bu vergi avantajından yararlanabilmek için kritik bir nokta var; ‘en az iki yıllık ortaklık süresi boyunca pay sahiplerinin ellerinde hisse senetlerinin de basılı olarak bulunmuş olması’ gerekiyor.

LİMİTEDDE AVANTAJ YOK

Şirketin ortaklar pay defterinde; ortak olarak kayıtlı kalınmış olunsa da, vergi avantajından yararlanmak için hisse senetinin bastırılıp ortağa verilmiş olması gerekiyor. Şirket yönetimi eğer ortaklara hisse senetlerini basarak teslim etmemişse, fiilen iki yıldan fazla ortak olarak kalınmış olsa da vergi avantajından yararlanılamıyor. Limited şirket ortakları için; iki yıl ortak olarak kalmanın herhangi bir avantajı yok. Limited şirket haklarını devreden ortaklar iki yıldan fazla süre ortak olarak kalsalar da her durumda elde ettikleri kazanç üzerinden beyanname vermeleri gerekiyor.

BİST’DE İŞLEM GÖRENLER

Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar için beyanname verme zorunluluğu yok. Dolayısıyla, vergi ödenmesi de gerekmiyor. Normalde stopaja tabi olmasına rağmen stopaj oranı sıfır olarak belirlendiğinden kesinti yoluyla da vergi ödenmesi gerekmiyor. (Menkul Kıymet Yatırım Ortaklığı -MKYO- hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar yüzde 10 oranında stopaja tabi. 1 yıldan daha fazla elde tutulduktan sonra satılmasından elde edilen kazançlar stopaja tabi değil.)

YURTİÇİ FAİZ GELİRLERİ

Yazının Devamını Oku