Paylaş
“Cumhurbaşkanımızla son nefesime kadar vefa ilişkisini sürdüreceğim. Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak.”
*
Bu cümleleriyle ilgili olarak ilk kez bir özeleştiri yapmış Davutoğlu.
*
Merak edip baktım, nasıl yapmış diye.
*
Dediği şu:
*
“Özeleştiri yapmaya hazırım: Başbakanlıktan ayrılırken yaptığım o konuşmayı her yerde karşıma çıkarıyorlar. Ben o konuşmayı, ‘Aman devlet zarar görmesin’ diye yapmıştım. Konuşmanın böyle kullanılacağını bilemedim.”
*
Şimdi bu özeleştiri mi Allah aşkına?
*
“Zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine hiçbir şey geçmeyecek” diye bir cümleyle devletin zarar görmemesinin nasıl bir ilintisi olabilir?
Bu ne acayip bir argüman?
Bu ne tuhaf bir izah tarzı?
*
Şöyle bir düşündüm, “Acaba bu işin özeleştirisi nasıl olur?” diye...
*
Yeminini öyle kuvvetli etmiş, sözlerini öyle güçlü söylemiş ki...
Ne yapsak, ne etsek kurtarmıyor.
Keşke birazcık gevşek tutsaydı yeminini, belki bir çıkış bulmak daha kolay olabilirdi.
*
Ama neyse...
Ben yine de şöyle bir çıkış yolu buldum:
*
Davutoğlu, çıksın desin ki:
*
“Çok büyük konuştum. Tutamayacağım bir söz verdim. Bırakın ağzımı, dilimi falan, zihnime bile ambargo koydum. Dostlar, Romalılar! Maalesef geldiğimiz bu noktada sözümden cayıyorum. Yeminimi bozuyorum. Allah affetsin.”
*
İşte bu, bir parça kurtarır.
Ama kurtaran parçanın Davutoğlu’na bir faydası olur mu?
İşte ondan emin değilim.
SULTANGAZİ’NİN EMEKÇİ KADINLARINA BİN SELAM
DÜN benim doğum günümdü.
Övünmek gibi olacak ama ben tipik bir aslan burcuyum.
*
11 Ağustos, doğum günü açısından çok ters bir gün.
*
Dostlarını ara ki bulasın. Hepsi dört bir yana dağılmıştır. Dağılmaya fırsat bulamayanlar bile tam da 11 Ağustos’ta Şile’ye falan kaçmıştır. Ofislerde işler güçler gevşemiştir.
Yani şöyle dört başı mamur bir kutlama için koşullar hiç de elverişli değildir.
Ben biraz da bu yüzden mesela şubatın ortasında ya da ekimin sonunda falan doğanlara hep imrenmişimdir.
*
Neyse... Asıl konuya geleyim.
*
Geçen aylarda Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun’un konuğu olmuştum. Sultangazi’nin emekçi kadınlarına atölyelerinde yemek, dikiş, resim, çini kursları verilen “Su-Mekân” isimli bir merkezi gezmiştik Başkan Dursun’la birlikte.
Yemek atölyesinde şahane pastalar yapan emekçi kadınlar, dün bana çok hoş bir sürpriz yaptılar ve elleriyle yaptıkları bir doğum günü pastası gönderdiler.
*
Daktilo, gözlük, kalem gibi unsurlarla süslenmiş bir pasta.
Ama nasıl güzel.
Sanki sanat eseri.
Bozmaya kıyamazsın.
O derece yani.
*
Buradan Sultangazi’nin tüm emekçi kadınlarına yürek dolusu selamlar.
Gerçekten hem mesut hem de bahtiyar oldum.
Gerçekten ama.
ACABA ŞU ESPRİYİ YAPMAYAN KALDI MI
“Geldi geliyor. Yağdı yağacak. İstanbul’u sular seller alacak. Hortumlar çıkacak” diyerek hepimizi alarm vaziyetine geçirdiler.
Hepimiz alınacak önlemin ne olduğunu bilemeden oturmuş, gelecek yağmuru bekliyorduk.
*
Yağmuru bekleyenlerden biri de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu idi.
*
“Teknoloji çağındayız, uzaktan da idare ederiz, ekiplerimizi yönlendiririz” demeden giymiş yeleğini, çekmiş çizmesini ve AKOM’a gitmiş İmamoğlu.
Yani ilk kez yaklaşan bir afet için hazır ve nazır idi.
Ve fakat!
Şu talihsizliğe bakın ki yağmur İstanbul’u pas geçti.
*
“İmamoğlu tatile gitse kesin yağardı” esprisi, dün herkesin dilindeydi.
O kadar ki...
“Bir daha bu espriyi yapan olursa kötü konuşurum” demek zorunda bile kaldım.
EKREM İMAMOĞLU İÇİN MURPHY YASASI ÇALIŞTI
AMERİKALI bir mühendis olan Edward Murphy, hayatla ilgili yaptığı gözlemler sonucunda çeşitli yasalar belirlemiş.
Adına “Murphy Yasaları” deniyor bunların.
*
Hepsi çok matrak.
Ama aynı zamanda hepsi acayip doğru.
*
Ekrem İmamoğlu tatildeyken yağmur yağıyor, İstanbul’dayken beklenen yağmur bile gelmiyor ya...
Bu durum, aklıma getirdi Edward Bey’in yasalarını.
*
O yasalardan bazılarını aktarıyorum:
*
- Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir.
*
- Bozuk bir aleti tamire götürdüğünüzde çalışır.
*
- Dükkânda ayağa uyan ayakkabı, en çirkin olan ayakkabıdır.
*
- Banyo yapmaya başladığın anda telefon çalar.
*
- Yanlış numara, asla meşgul çalmaz.
*
- Yeni alet almadan kaybettiğiniz eski aleti bulmanız mümkün değildir.
*
- Eğer hücumun iyi gidiyorsa pusuya düşmüşsündür.
*
- Aradığınız şeyi, en son baktığınız yerde bulursunuz.
*
- Gırgır geçmeye başladığın anda patron kapıda belirir.
*
- Eğer bir şeyi, hiç kimsenin yanlış anlayamayacağı kadar açık anlatıyorsan, birileri mutlaka yanlış anlayacaktır.
*
- Telefon, sen daima dış kapının önünde anahtarlarla boğuşurken çalar.
*
- Birileriyle karşılaşma ihtimalin, görünmek istemediğin zaman en üst düzeydedir.
Paylaş