Meral Akşener’in Fatih Altaylı’ya yaptığı açıklamaları okudum. İlk kez net konuşmuş. Çok net hem de. Fakat bu çok netliğe rağmen okurken iç sesimin bambaşka bir havada olmasına engel olamadım. Akşener net konuştukça iç sesim bambaşka konuşuyordu.
*
- AKŞENER: Biz bu partiyi üçüncü yol olsun diye kurduk. İki yumruk arasına sıkışmış Türkiye’yi tahterevalli sisteminin dışına çıkarmak için kurduk. Kuruluş ayarlarımıza dönüyoruz.
- İÇ SESİM: Valla mı? Gerçekten mi? “İttifak sistemi bitti” anlamına geliyor bu sözler. Ne yapalım? İnanalım mı? Yarın öbür gün başka bir şey söylemeyeceğinizin garantisi var mı? Tekrar soruyorum: Ne yapalım? İnanalım mı?
*
- AKŞENER: (İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmesini göze alıyor musunuz?) Hepsini alıyoruz. Belki bizim aday seçilir. Öyle adaylar çıkaracağız ki!
- İÇ SESİM: İmamoğlu gelip de “Abla kurbanın olayım ne yapıyorsun sen” falan derse yumuşama olmaz mı? Mansur Yavaş, eski ülkücü abileri devreye sokarsa hatır gönül dinlenmez mi? Hepsini geçtim: Kemal Bey, “İstanbul bizim, Ankara sizin olsun” derse bunu yeni bir durum olarak kabul etme ihtimali hiç mi yok? Tekrar soruyorum: Ne yapalım Meral Hanım? İnanalım mı gerçekten?
*
- Ne mutlu voleybolcu kızlarımızın en büyük zaferinden kendilerine siyasi kazanım çıkarmak için çırpınmayanlara.
*
- Ne mutlu “Erik Dalı”nı işittikleri anda kızlarımızın destansı zaferlerini anımsayıp dans edenlere.
*
- Ne mutlu bu zaferi kutuplaşmayı coşturmak, cepheleşmeyi azdırmak için kullanmayı akıllarından geçirmeyenlere.
*
- Ne mutlu bu zaferi içi boş tartışmalarla, gereksiz polemiklerle, lüzumsuz boşboğazlıklarla gölgelemeyenlere.
*
Adı: Perinaz Yaman.
Kısa bir süre önce “hızlı AK Partili” olarak takılan bu hanım, aniden taraf değiştirmiş ve Kemal Kılıçdaroğlu’na “danışman” olarak atanmış.
*
Bu hanım, AK Partili takılırken sosyal medyada ortalığı kasıp kavuruyormuş resmen:
*
“Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok.”
*
Arkaik, demode, ilkel bir muhalefet anlayışıdır bu.
Dünyanın en doğru işi yapılırsa tabii ki alkışlanır.
Bunu yapmazsan dünyanın en yanlış işi karşısında sergilediğin performansın herhangi bir kıymeti kalır mı?
*
Sağduyulu her vatandaşın dikkatini çekecek
*
- İKİNCİ ŞEY: Laik, seküler kesimlere sesleniyorum: Laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri içki odaklı tanımlamaktan vazgeçin. Her medeni ülkede olduğu gibi Türkiye’de de içkiyle ilgili sınırlamaların yapılabileceğini kabul edin. Atılan her adımı kuşkuyla karşılamaktan vazgeçin. Atılan her adım karşısında “Bunlar içkiyi yasaklamak için bu adımı atıyorlar” diye ortaya çıkmayın.
*
- ÜÇÜNCÜ ŞEY: Tüm Türkiye’ye sesleniyorum: Gelin içki konusunu dindarlık/sekülerlik bağlamından çıkaralım. İçki içenin de içki içmeyenin de üzerinde uzlaşacağı makul sınırlamalarda anlaşalım. Medeni ülkelerdeki sınırlamaları örnek olarak alalım. Bu konuyu ideolojik mevzi kapma savaşı haline getirmeyelim. Bir arada yaşama kültürünü hep birlikte yeşertelim.
YETENEKLİ BAY KEMAL TEREYAĞINDAN KIL ÇEKER GİBİ HALLETTİ HER ŞEYİ
Tamam... Oy alamıyor.
Tamam... Seçim kazanamıyor.
Tamam...
*
- 74 gün sonra ortaya çıkan Tina’ya bakıyoruz: Üstü başı perişan değil. Bir sefalet yaşamamış. Öyle günlerdir aç susuz dere tepe düz gitmiş bir hali yok. Tüyleri gayet parlak. Güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Tamam, azıcık kilo vermiş ama sanki beslenmesine dikkat ettiği için forma girmiş gibi bir hali var.
*
- Köpeğin genel durumuna bakınca aklıma gelen tek teori şu: Sanki birileri “Hadi Tina! Git de Türkiye’nin kafasını karıştır aslanım” diyerek salıvermiş gibi. Sanki birileri Türkiye’ye kocaman bir şaka yapıyor. İyi ama bu şakaya ne kadar gülebiliriz ki?
*
- Tina gibi cins bir köpekten koca Gönen bölgesinde bir tane bile yoktur. Madem “eve dönecek” kadar ortalıktaydı Tina, neden Gönen ahalisinden hiç kimse kendisine rastlamadı? Ne oluyor abi? Ecinniler mi karıştı bu işe?
*
- KILIÇDAROĞLU: Kendisine yönelen büyük tepkiyi dindirmek için yeni bir yerel seçim zaferine muhtaç. Zafer için de 2019’dakine benzer bir ittifakı kotarması şart. Yani İYİ Parti’ye mecbur. Yani HDP’ye mecbur.
*
- AKŞENER: Tek başına girerse kutuplaşmış ortamda başarı hayal. İstanbul ve Ankara’yı muhalefete kaybettirirse linç edilir. Her ne kadar “Tek başımıza girelim” diye teklif getirse de ittifaka resmen ve alenen mecbur.
*
- HDP: “Yerel seçime kendi adaylarımızla gireceğiz, her yerde aday çıkaracağız” diyorlar ya... Zerre kadar inandırıcı değiller. Çünkü onlar da en azından çeşitli pazarlıklara mahkûm ve mecbur.
*
- DİĞERLERİ: Babacan, Davutoğlu, Saadet... Yerel seçimde işlevsiz kalacaklar. Kılıçdaroğlu bu sefer onlara fazla mecbur değil. Ama bu sefer de onlar Kılıçdaroğlu’na mecbur. Birkaç belediye kapmak için.
ÇOK ACAYİP DEĞİL Mİ
- DOĞRUSU: Bu seferki konuşması iyiydi. Girişi, gelişmesi, sonucu olan bir konuşmaydı. Herkes anladı. Mesajlar netti. Hedefler açıktı. Vurgular belliydi. İyi hazırlanmış bir metinle çıktı kamuoyunun karşısına. Konuları dağıtmadı. Göndermelerden, metaforlardan kaçındı. Bu açılardan doğru bir konuşmaydı.
*
- YANLIŞI: Şöyle bir sorunu var Akşener’in: Önümüzdeki yerel seçimde İstanbul ve Ankara’da ne yapacak? Henüz tam olarak karar verememiş. Kapıyı ne tam açık tutuyor ne de tam kapatıyor. Hafif aralık bırakıyor. Bu belirsizlik iddialı çıkışlara, meydan okumalara pek yakışmıyor.
*
- DOĞRUSU: Ama şurası net: CHP’den kurtulmak istiyor Akşener. Kaderini CHP ile birleştirmek istemiyor. İttifak istemiyor. CHP’den kurtulmadan partisini büyütemeyeceğini düşünüyor. Geldiği bu noktanın kendisi açısından doğru nokta olduğunu düşünüyorum.
*
- YANLIŞI: Konuşma yaptıktan sonra gazetecilerin sorularına etraflıca cevaplar vermiş Akşener. Okudum hepsini. Bir sürü gereksiz detay. İddialı bir konuşmanın ardından o gereksiz detaylara girmenin anlamı var mıydı? Konuşmayla yetinse daha iyi olmaz mıydı? Siyasi iletişim açısından yanlış buldum yaptığını.
TEOMAN’IN SİYASİ GÜNDEMİ PEK DEMODE