Kaba, basit, hoyrat, bayağı ve nezaketsiz

Bir hanım var gündemde.

Haberin Devamı

Adı: Perinaz Yaman.

Kısa bir süre önce “hızlı AK Partili” olarak takılan bu hanım, aniden taraf değiştirmiş ve Kemal Kılıçdaroğlu’na “danışman” olarak atanmış.

Kaba, basit, hoyrat, bayağı ve nezaketsiz

*

Bu hanım, AK Partili takılırken sosyal medyada ortalığı kasıp kavuruyormuş resmen:

Atatürk’e hakaretler, Kılıçdaroğlu’na laf çakmalar, CHP’ye yönelik aşağılamalar falan.

*

Şöyle bir baktım diline, üslubuna, yaklaşımına.

Yaptığı her paylaşımdan kabalık, hoyratlık, basitlik, bayağılık ve nezaket yoksunluğu yükseliyordu buram buram.

*

AK Partili iken...

Dili kirliymiş, üslubu çirkinmiş, görüşlerini ifade tarzı bayağıymış, siyasi yaklaşımları basitmiş.

*

Böyle biri CHP’ye geçip Kılıçdaroğlu’na danışman olunca ne yapar?

Tabii ki şunu yapar:

Haberin Devamı

Kabalığını, hoyratlığını, basitliğini, bayağılığını ve nezaket yoksunluğunu bu kez Tayyip Erdoğan’a ve onun siyasi çizgisine yöneltir.

*

Bu tiplerin ortak özellikleri vardır.

- Bir davaları olmadığı halde abartılı bir dava savunucu rolü oynarlar.

- Karşı tarafa saldırırken terbiyesizleşmekte asla sınır tanımazlar.

- Bilgi ve birikim eksikliklerini bayağılaşarak örtmeye çalışırlar.

*

Bu tiplerden kurtuluşun tek bir yolu vardır:

Her parti, “Bizim çizgimizde böylesi bir bayağılığa, çirkinliğe, kabalığa, terbiyesizliğe yer yok” diyerek...

Bunlara kapıyı gösterecek.

*

Yoksa bunlar başa çok bela olur.

BİR NAZİMİZ EKSİKTİ

FAŞİZM yükselirken... “Irkçı değilim ama Arapları hiç sevmiyorum şekerim” diyenlerin sayısı hızla artarken... Doğu’dan gelen yabancı görünce yüzler buruşturulurken... Düzensiz göç meselesinin dert edilmesi, hızla ırkçılığa savrulurken...

Naziler nerede kaldı? Hani nerede bizim Naziler” demeye başlamıştım ki...

Çıktılar ortaya.

*

Benim eve iki adım mesafede olan Maçka Parkı’nda yüzlerine tuhaf maskeler takmış dört kişi Nazi bayrağı açmışlar.

Sosyal medyada bunun fotoğrafını yayınlayıp altına da “Gel, durdurabilirsen durdur” yazmışlar.

*

Bir şeyden de eksik kalalım değil mi?

Hayır.

Mutlaka birkaç çıkıntı tip eksikliğimizi giderecektir.

ÜNLÜLERE YAKIŞTIRDIĞIM MARKALAR


- Emre Kongar: Vakko

Haberin Devamı

- Bülent Ersoy: Swarovski

- Mustafa Ceceli: Burj El Arab

- Burcu Esmersoy: Eatly

- Defne Samyeli: Arko krem

Kaba, basit, hoyrat, bayağı ve nezaketsiz

- İcardi: Dragon Tattoo

- Serdar Ortaç: Damat Tween

- Kadir İnanır: Old Spice

- Cübbeli Ahmet: Karen Cübbe

- Tuba Büyüküstün: Yaşam Koçluk Merkezi

- Mustafa Sarıgül: Bisse

- Kedim Sekter: Saray Sütlaç

MEZGİT

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın en sevdiği balığın mezgit olduğuna dair güçlü rivayetler var.

Buna rağmen av sezonu açılışında en sevdiği balığın kalkan balığı olduğunu söylemişti.

*

Çoğu kimse hor görse, küçümse de mezgit benim de favori balığımdır.

Erdoğan, mazlum ve mağdur mezgitten vazgeçmemelidir.

Ama ille de vazgeçecekse lüfere geçiş yapsa çok daha iyi olur.

Haberin Devamı

Çünkü “Boğaz’ın prensi lüferdir” diyor bu işten çakanlar.

BOŞ MEVZU

BİR Ebrar tartışması dönüyor ortalıkta.

Kaba, basit, hoyrat, bayağı ve nezaketsiz

İçinde Abdülhamid de olan.

Ülkedeki bütün ideolojik kesimler öyle büyük bir şevkle, heyecanla, enerjiyle, dinamizmle yürütüyorlar ki bu Ebrar tartışmasını, sanki galip gelen hayatın sırrını çözmüş olacak.

*

Benim açımdansa durum şu:

Boş beleş tartışma mevzuları listesi çıkarsam ilk 50’ye girer.

HAFTA SONU ORDU’DAYDIK

ORDU Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler, benim yıllar öncesinden tanıdığım bir isim.

Zerafetiyle, tevazusuyla aklımda kalmış. Yıllar sonra Hürriyet ekibi olarak gittiğimiz Ordu’da buluştuk kendisiyle.

Kaba, basit, hoyrat, bayağı ve nezaketsiz

Hiçbir değişiklik yok: Yine aynı zerafet, yine aynı tevazu.

*

Haberin Devamı

Ordu’nun korunmuşluğuna, huzur dolu atmosferine, muhteşem doğasına, şahane sahiline, cana yakın insanlarına hayran kaldım.

*

Normalde bir yere gittiğimde şu üç aşamadan geçerim:

*

- BİRİNCİ AŞAMA: Felaket derecede yadırgama aşaması.

- İKİNCİ AŞAMA: Arazi bakıp yerleşme planı yapacak kadar aşırı benimseme aşaması.

- ÜÇÜNCÜ AŞAMA: Bir an önce terk etme isteğiyle dopdolu olma aşaması.

*

Ordu, benim bu klasik aşamalarımı darmadağın eden şehir oldu.

Yerleşmek için arazi bakmasam da Ordu’da bulunduğum her an hep aşırı benimseme aşamasındaydım.

Bir an önce terk etme aşaması ise Ordu’da “Bir an önce buraya tekrar gelmeliyim” aşamasına dönüştü.

*

Neyse... Ordu’yla ilgili anlatacak çok şey var. En kısa zamanda hepsini yazacağım.

Yazarın Tüm Yazıları