Paylaş
- DOĞRUSU: Bu seferki konuşması iyiydi. Girişi, gelişmesi, sonucu olan bir konuşmaydı. Herkes anladı. Mesajlar netti. Hedefler açıktı. Vurgular belliydi. İyi hazırlanmış bir metinle çıktı kamuoyunun karşısına. Konuları dağıtmadı. Göndermelerden, metaforlardan kaçındı. Bu açılardan doğru bir konuşmaydı.
*
- YANLIŞI: Şöyle bir sorunu var Akşener’in: Önümüzdeki yerel seçimde İstanbul ve Ankara’da ne yapacak? Henüz tam olarak karar verememiş. Kapıyı ne tam açık tutuyor ne de tam kapatıyor. Hafif aralık bırakıyor. Bu belirsizlik iddialı çıkışlara, meydan okumalara pek yakışmıyor.
*
- DOĞRUSU: Ama şurası net: CHP’den kurtulmak istiyor Akşener. Kaderini CHP ile birleştirmek istemiyor. İttifak istemiyor. CHP’den kurtulmadan partisini büyütemeyeceğini düşünüyor. Geldiği bu noktanın kendisi açısından doğru nokta olduğunu düşünüyorum.
*
- YANLIŞI: Konuşma yaptıktan sonra gazetecilerin sorularına etraflıca cevaplar vermiş Akşener. Okudum hepsini. Bir sürü gereksiz detay. İddialı bir konuşmanın ardından o gereksiz detaylara girmenin anlamı var mıydı? Konuşmayla yetinse daha iyi olmaz mıydı? Siyasi iletişim açısından yanlış buldum yaptığını.
TEOMAN’IN SİYASİ GÜNDEMİ PEK DEMODE
- Teoman’ın siyasi gündemi tamamen 90’lı yılların siyasi gündemi.
- Sanki 90’larda kalmış gibi Teoman. Sanki oradan çıkamamış gibi.
- Yepyeni tartışma konuları var günümüzde. Teoman galiba farkında değil.
- Söyledikleri fena halde eskinin Siyaset Meydanı programlarını anımsatıyor.
- Bir zamanlar İskele Sancak vardı, Teoman’ın gündeme getirdiği konular biraz da onu akla getiriyor.
- 90’larda yapılan laik / antilaik tartışmalarını buzdolabından çıkarıyor Teoman.
- Kısacası Teoman’ın siyasi gündemi çokça naftalin kokuyor.
NE ETMELİ
Lenin’in meşhur kitabının adı şöyledir:
“NE YAPMALI”.
*
Dün Azerbaycanlı bir eczacıyla tanıştım.
Sağlıktan takviye ilaçlara, Bakü’den Karabağ’a, Rus siyasetinden Türk siyasetine birçok konuda konuştuk.
Çok güzel bir sohbet çıktı ortaya.
Bu arada sohbet sırasında öğrendim ki Lenin’in bu meşhur kitabının Azerbaycan’daki karşılığı “NE ETMELİ” imiş.
*
Hemen karar verdim:
Kitabın adının böyle olması çok daha şeker, çok daha tatlı, çok daha sempatik.
ARAS BULUT İYNEMLİ’DEN GELEN MEKTUP
GEÇEN gün biraz eleştirmiştim Aras Bulut’u. Çok kibar, çok nazik bir mektupla cevap vermiş bana. Aynen aktarıyorum:
*
“Sevgili Ahmet Hakan Abi.
Köşenizi okudum. Bana yönelttiğiniz ‘iki çift söz’ karşısında üzülmedim desem yalan olur. Çok üzüldüm. Özellikle sizin gibi söylentilere değil hakikate inanan bir gazetecinin böyle haksız bir yakıştırmayı dile getirmesine üzüldüm.
Ben filmimize, taşıdığı mesaja ve seyircimize hissettireceklerine kefilim.
Atatürk’ü ve ülkemizi asılsız iddialarla karalamak isteyenlere en büyük ve en güzel cevabımız emeği geçen herkesin ilmek ilmek işlediği Atatürk filmidir.
Beni derinden üzen, kendimi yalnız ve hedef tahtasına konulmuş gibi hissettiren kısım ise ‘Aras neden konuşmadı, Atatürk’ü neden savunmadı’ gibi ifadeler karşısında oyunculuğumun ötesinde bir Türk genci olarak sorgulanmaya çalışılmam.
Bunu hiç hak etmediğimi düşünüyorum.
‘Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır’ sözü, Atatürk’ün beni en çok etkileyen sözlerinden biri.
Ben buna inanıyor ve bunun için çaba sarf ediyorum.
Atatürk rolü teklif edildiğinde ise bu söz benim için daha doğrudan bir anlam kazandı ve elimden gelenin üzerine çıkarak Atatürk’ü canlandırmak için çok çalıştım.
Çünkü Atatürk’ü ve karakterini tanımak, benim gibi Türk gençleri için O’nun fikirlerine giden yolu açabilirdi.
Yazınızda da kullanmışsınız, filmimizin fragmanını paylaşırken yazdığım ‘Onun fikirlerini, duygularını hissetmeye ve anlatmaya çalıştık’ derken de bunu kastediyorum.
Bun bu filmde bu hislerle çalıştım.
Oyuncuların film dışındaki tartışmalara çekilmesinin de eserin taşıdığı anlamın, vermek istediği mesajların perdelenmesi anlamına geleceğini düşünüyorum”.
*
Bu da benim mektuba cevabım:
*
Sevgili Aras Bulut.
Nezaket dolu üslubun için çok teşekkürler.
Atatürk rolünü canlandırırken duyduğun heyecandan ve samimiyetten zerre kadar kuşkum yok. Üzerine aldığın sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirdiğinden de eminim.
Buradaki mesele şu:
Atatürk’e “soykırımcı” diye iftira atıldı ve bu dizi Disney adlı platformdan kaldırıldı.
Senden beklediğimiz çok basit bir şey:
Bu büyük haksızlığa karşı bir çift kelam etmen. “Hayır, Atatürk soykırımcı değildi. İftira atmayın” demen.
Böyle bir şey söylemek, filmin mesajının perdelenmesi anlamına gelmezdi. Tam tersi: Filmin mesajının perçinlenmesi anlamına gelirdi.
Söylemek istediğim bundan ibarettir.
Nazik üslup için tekrar bin teşekkür.
TARİH BARIŞMASI
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Malazgirt anmasındaki vurgularında öne çıkanlar şunlardı:
*
Alparslan... Selahaddin Eyyubi... Fatih Sultan Mehmet... Atatürk... Selçuklu... Osmanlı... Cumhuriyet...
*
Tarih barışmasıdır bu.
Tarihin bir bölümüyle kavga etmeyi bırakıp tüm tarihe sarılmanın deklarasyonudur.
Ve hepimiz için en iyisidir.
BİZDE DERT DİNLEME BEDAVA
ZEYNEP Bilgehan’ın “Hey Gidi Yıllar” köşesinin dünkü konuğu ünlü tiyatro sanatçımız Göksel Kortay idi.
*
Hayatının bir bölümünü ABD’de geçiren Göksel Kortay, o günlerle ilgili şunları söylemiş Zeynep’e:
*
“Amerika’da tek başına ayakta durmak zordu. Burada başınız ağrır arkadaşına dert yanarsınız, o da size yardım eder. Orada sizi dinleyen yok. Bir gün birisine ‘Siz neden hiç dinlemiyorsunuz’ diye sormuştum. Yanıtı ‘Biz psikiyatriste gidiyoruz, para verip dinletiyoruz’ deyince çok şaşırmıştım. ‘Bizde bedava. Teyzemi, amcamı ararım, 40 tane nasihat verir’ diye anlatmıştım”.
*
Hahaha! Gerçekten de bizdeki durum bu.
*
Bazen sosyalleştiğimde dert dinlemek zorunda kalıyorum.
Bütün dertlerini üzerime boca eden arkadaş, rahatlamış biçimde uzar gider.
Bense beş kuruş kazanamadan bir sürü zehirli derdi üstüme almış biçimde kala kalırım.
İLAHİ ÖZGE BORAK
BAŞINDAN iki evlilik geçen Özge Borak, bir özeleştiri yapmış.
“Tam emin değildim ama evlendim” demeye getirmiş.
*
İyi ama bir insan, tam emin olmadan niye evlenir ki?
Özge Borak’ın cevabı şu:
“Ayıp olmasın diye.”
*
Ben de öyle kolay hayır diyemem. Ayıp olmasın diye ben de emin olmadığım birçok şeyi yapmışımdır.
Ama olayı evliliğe kadar vardırmak... Benim için bile çok fazla.
Paylaş