Ne mutlu hesapsız gururlananlara

- Ne mutlu voleybolcu kızlarımızın en büyük zaferinden kendilerine siyasi kazanım çıkarmak için çırpınmayanlara.

*

- Ne mutlu “Erik Dalı”nı işittikleri anda kızlarımızın destansı zaferlerini anımsayıp dans edenlere.

*

- Ne mutlu bu zaferi kutuplaşmayı coşturmak, cepheleşmeyi azdırmak için kullanmayı akıllarından geçirmeyenlere.

*

- Ne mutlu bu zaferi içi boş tartışmalarla, gereksiz polemiklerle, lüzumsuz boşboğazlıklarla gölgelemeyenlere.

*

- Ne mutlu dar bakışlarıyla bu büyük destanı küçümsemeyenlere, ideolojik takıntılarının esiri olmadan bu büyük destanın hakkını teslim edenlere.

*

- Ne mutlu bu muazzam şampiyonluğu Türk kadınlarının tümünün büyük zaferi olarak algılayıp kutlayanlara.

*

- Ne mutlu bu büyük galibiyetten ayrışma değil birleşme, farklılaşma değil bütünleşme, bölünme değil ortaklaşma çıkaranlara.

TÜRK KADINININ MÜCADELECİ RUHU

EMİNE Erdoğan’ın voleybolcu kızlarımızın zaferiyle ilgili yaptığı paylaşım tam olarak şöyle:

*

“Kadın Voleybol Takımı’mızı yürekten tebrik ediyorum. Türk kadınının mücadeleci ruhunu tüm dünyaya gösterdiniz. Şampiyonluk size çok yakışıyor. Zaferleriniz daim olsun.”

*

İşte böyle mesajlarla yıkılacak fitne fücur algılar.

İşte böyle mesajlarla yıkılacak şeytani cepheleşme emelleri.

İşte böyle mesajlarla yıkılacak ortak zafer duygusuna vurulan darbeler.

B SINIFI FİLMLERİ SEVME NEDENLERİM

- Yormuyorlar, zorlamıyorlar. Su gibi akıp gidiyorlar.

- Mutfağa gidip çay kahve alıp geliyorsun ama kaçırdığın pek bir şey olmuyor.

- Karakterlerinin hepsi alabildiğine yüzeysel ve derinliksiz. Yadırgamıyorsun yani.

- Çok saygılılar. Senden kafanı milim çalıştırmanı beklemiyorlar.

- Gizemleri yok. Sonda ne olacağını en başta tahmin ediyorsun.

- Belli klişeleri var ve bunlardan zerre sapmıyorlar. İstikrar abidesi gibiler.

- Ağır akayım, metafor yapayım, göndermem olsun. Hiç dertleri değil.

- Korkulacak yerde basıyorlar müziği korkuyorsun. Çok yardımcı oluyorlar yani.

HER ŞEY HER YERDE AYNI ANDA

- Kemal Kılıçdaroğlu: Koltuğu sağlam.

- Ekrem İmamoğlu: İstanbul’a fit.

- Mansur Yavaş: En büyük Kılıçdaroğlu yanlısı.

- Tunç Soyer: Yeri garanti.

- Meral Akşener: Yine masanın en itibarlısı.

- Masa: Yine konacak ortaya. Geliyor gelmekte olan.

PERİNAZ SKANDALI: GÖRKEMLİ PERİŞANLIK

PERİNAZ skandalı nedir? Şudur:

*

Perinaz isimli bir kadın. AK Partili. CHP’ye geçme temayülü gösteriyor. Kılıçdaroğlu anında “Hemen gelsin” diyor. Ve tak diye danışman yapılıyor.

Çok geçmeden bu kadının...

CHP’ye söven, Atatürk’e demediğini bırakmayan, hatta Kılıçdaroğlu’na “kanı bozuk” diye hakaret eden çok sayıda paylaşımı ortaya çıkıyor.

*

Kılıçdaroğlu, “Perinaz skandalı” için Fikret Bila’ya bir savunma yapmış.

Savunmasına baktım:

Açıklamalarından iki görkemli perişanlık beliriyordu:

*

- PERİŞANLIK BİR: “Sayın Genel Başkan’ım. Batman’da bir Perinaz var. AK Partilidir. CHP’ye geçmek istiyor” demişler. Kılıçdaroğlu da, “Süper! Tam aradığım gibi. Onu hemen danışman yapayım ben” demiş ve yapmış. Şu perişanlığa bakın hele! Azıcık AK Partililik yapmış birine ver bir danışmanlık, AK Parti’den üç beş oy tırtıklasın. Anlayış perişan, yaklaşım perişan. Ve sonuç malum.

*

- PERİŞANLIK İKİ: Peki Perinaz’ı araştırmak hiç mi akla gelmemiş? Kılıçdaroğlu, bunun da savunmasını yapmış. O günlerde çok yoğunmuş, çok koşturuyormuş. Perinaz’ı incelemeye fırsat bulamamış. Hemen danışman yapıvermiş. Sanki bütün işleri kendisi yapmak zorunda. Sanki ekipleri yok, örgütleri yok, milletvekilleri yok, danışmanları yok. Versene inceleme görevini onlara.

*

Perinaz vakası, Kılıçdaroğlu’nun niye başaramadığını ve niye başaramayacağını anlatmak için örnek bir vaka olarak ele alınabilir.

İSKANDİNAV MİTOLOJİSİ

MİTOLOJİDEN hoşlanmam. Hele İskandinav mitolojisinden hiç. Tanrılarla devlerin kapışması. Odin’ler, Thor’lar falan. Aklımın hiç kesmediği karmakarışık bir öykü bu. Bu mitolojiden çok film yapıldı, çok dizi yapıldı. Hiçbirini izlemedim. Biri hariç. Norveç yapımı “Ragnarok” adlı dizi.

*

Günümüz Norveç’inde geçiyor dizi. Sıkıcı bir Norveç kasabasında. Bir gençlik dizisi izlerken mitolojik öğelerin belirmesi şeklinde ilerliyor. Bana ilginç geldi. Akıp gitti. Mitolojik saçmalıkları katlanılır kıldı en azından.

*

Dizi yokluğundan neleri izliyoruz görüyor musun ey Odin!

BİLAL ERDOĞAN’IN TURHAN ÇÖMEZ’İN ELİNİ SIKMAMA HAKKI YOK MU

KURTDERELİ Mehmet Pehlivan, hem Balıkesir’in hem de Türkiye’nin medarı iftiharıdır. Kurtdereli için Balıkesir’de tam 63 yıldır güreş şampiyonası düzenlenir. Etnosporlara yönelik destekleyici ilgisi bilinen Bilal Erdoğan da bu şampiyonaya katılmış.

*

Orada CHP’li Ahmet Akın’la el sıkışmış Bilal Erdoğan. Sohbet etmiş. İYİ Partili isimlerle de gayet güzel diyalog kurmuş. Yani muhalefet partilerinin temsilcileriyle diyaloğunu hiç eksik etmemiş. Sadece bir kişi müstesna! Turhan Çömez. Ona tavır koymuş. Elini sıkmamış.

*

Turhan Çömez’in ilginç bir macerası var: Bir zamanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’a özel doktorluk ve özel kalem müdürlüğü yapacak kadar yakındı. Sonra koptu. Kopuşun ardındansa Erdoğan’a yüklendi de yüklendi.

*

Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a değil, oğlu Bilal Erdoğan’a da çeşitli imalı iddialarla yüklendi Çömez.

Sanırım Bilal Erdoğan, Çömez’in kendisine yönelik bu imalı iddialarını “iftira” olarak gördü, “Bana iftiralar atmış bu şahsın elini sıkmak istemiyorum” dedi ve tutumunu böyle belirledi.

*

Baktım, bazı muhalif kanallar Bilal Erdoğan’ın Turhan Çömez’in elini sıkmamasını, “Bilal Erdoğan muhalefete tavır koydu, uzatılmış eli sıkmadı” falan diye yorumluyorlar.

Ancak ben bu el sıkmama tavrında muhalefete yönelik bir tutum görmedim, Turhan Çömez’in kendisiyle ilgili iddialarına yönelik bir tepkiyi gördüm.

Yani tekil bir tepki. Yani bireysel bir tutum. Yani genellenemez bir şey.