Başta ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalif kesimler, “Ormanlar yanarken Meclis’ten ormanlık alanların yapılaşmasını sağlamak için kanun çıkardılar” diye yoğun bir propaganda yaptılar.
*
Bu propaganda bayağı etkili olmuş durumda.
*
- Aklı başında, gayet eğitimli arkadaşlarım arasında bile, “Kasten yakıyorlar buraları... Yapacakları binalara yer açıyorlar” falan diyenler var.
Bir yanda da nifak yangınları...
*
Nedir nifak yangını?
Mesela şudur:
*
“Yunanistan uçak teklif etti, bizimkiler reddetti” diye palavra sıkmaktır. Sonra bu palavradan yola çıkarak... “Türkiye’ye yardım edilsin” diye sosyal medya kampanyası yapmaktır.
*
Nedir nifak yangını?
İzlediğim video aynen şöyleydi:
*
Trafik polisinin durdurduğu araçtaki şahıs...
“Sen benim milletvekili olduğumu nasıl bilmezsin” diye azarlıyor ve çıkışıyordu.
Trafik polisi de gayet kibar bir dille...
“650 milletvekili var. Ben nasıl hepsini bilebilirim” diye milletvekilinden anlayış bekliyordu.
*
Yani gördüğüm her yemek yeme, tatilin tadını çıkarma fotoğrafının altına...
“Memleket yanarken bu yaptığınız da nedir? Çabuk yasa bürünün bakayım” diye yazan sevimsiz tiplerden değilim.
Hatta ve hatta...
Yangın sırasında Marmaris ya da Manavgat’ta tatilde olanların zorunlu olarak yangın manzarası karşısında yemek yeme durumunda kalmalarını da anlayışla karşılarım.
Ne yapsın bu insanlar?
Aniden ortaya çıkmış bir durum.
*
Bir taraf “Uçak da uçak” diye tutturuyor. Öbür taraf “Helikopter var, mis gibi” diye tutturuyor.
*
Bir taraf yangından politik muhalefet çıkarmaya çalışıyor. Öbür taraf yangının iktidara dokunmaması için çırpınıyor.
Tarafsız yorum yok. Soğukkanlı analiz yok. Bilgiye dayalı yaklaşım yok. Uzman görüşü yok. Olumlu ile olumsuzu aynı anda ortaya koyma yok. Meseleyi anlama çabası yok.
*
Bu ortam var ya bu ortam...
En az yangın kadar tehlikeli.
Bu türden kişisel tercihlerle uğraşılmaz, bu türden kişisel tercihler mesele edilmez, bu türden kişisel tercihler üzerinden hüküm bina edilmez.
Peki ya ne yapılır?
Hiçbir şey yapılmaz.
*
Ha sen ille de bir şey mi yapmak istiyorsun?
O zaman saygı duymayı denemelisin.
*
Ümit Aktaş.
*
Aşıdan hazzetmiyor. Hakkıdır.
*
Aşı olmayı reddediyor. Kendi tercihidir.
*
Aşıda zorlama olmayacağını savunuyor. Normaldir.
*
Gel gelelim 23 milyona yakın vatandaşımız, inatla ve ısrarla aşı olmaktan kaçınıyor. Yani arz var, talep yok. Peki ama neden? Elimde bir veri yok nedenlere dair. Sadece tahminlerim var. Onları yazıyorum:
*
- ÇİP: Özellikle komplo teorisyenlerinin ortaya attığı tezlerin etkisinde kalanlar, ilk zamanlar “Çip takacaklar” diyorlardı. Ama gitgide daha çok alay konusu haline geldiklerini fark ettiler. Bu nedenle sayılarında müthiş azalma var gibi. En azından bana öyle geliyor.
*
- KISIRLIK: Özellikle bazı bölgelerimizde görece eğitimsiz vatandaşlarımızın içine sürüklendikleri girdap... 8 çocuklu, 28 torunlu 80 yaşındaki dedelerin, “Aşı kısırlık yapıyor yeğen” diye aşı olmaktan kaçındıklarına dair espriler gırla gidiyor. Sesleri pek çıkmasa da en kalabalık grup bu gibi geliyor bana.
*
- TURKOVAK: “Yerli ve milli” propagandasının aşırı etkisi altında kalan bazı yurttaşlarımız, yerli aşının piyasaya çıkmasını bekliyor galiba. Sayıları da az değil. “Elin aşısını olacağıma kendi aşımı olurum” diye bekleme içindeler galiba. Fakat koronavirüs denilen illetin beklemeye hiç niyeti olmadığını bilseler iyi olacak.
*