Mimar bir kadın. Gencecik. Nişanlı.
Ankara’da yaşıyor. Bir inşaat firmasında çalışıyor.
Çalıştığı firma, genç kadını geçici görevle İstanbul’a gönderiyor ve İstanbul’da yaşamaya başlıyor Başak.
Ataşehir’de bir otelde kalıyor. İşine servisle gidiyor.
Derken bir gün...
Otele servisle gitmek yerine yürüyerek gitmeyi tercih ediyor.
Ataşehir caddelerinde yürüyor
Atatürk’ü artık, bir hayat tarzının dayatması olmaktan çıkararak anıyoruz.
*
Atatürk’ü artık, sadece bir kesimin bayrağı haline getirmeden anıyoruz.
*
Atatürk’ü artık, resmi ve zorlama etkilerden arınarak anıyoruz.
*
Atatürk’ü artık, alabildiğine sivil, alabildiğine katılımcı biçimde anıyoruz.
Kendisini destekleyen sayısız yazı yazdım.
Siyasette kişisel olarak her zaman iç tutarlılığını korumaya özen gösteren bir yapısı vardır Ağıralioğlu’nun.
*
Fakat dün Lütfü Türkkan olayıyla ilgili olarak yaptığı açıklamayı okuyunca...
Nedir iptal kültürü?
Şöyle bir şey:
*
Herhangi bir ünlü...
Önce çakarlı arabasını çocuğunun kullanması yüzünden epey konuşuldu. Sonra çiftliğini görüntüleyen gazeteciyi darp ettirmesi yüzünden gündem oldu. Arada yaptığı tartışmalı sosyal medya paylaşımlarının yol açtığı bir sürü tatsızlıkları saymıyorum. Kısacası Lütfü Türkkan, İYİ Parti’nin vukuatlı ismi olup çıktı.
SIRADAN BİRİ DEĞİL
İYİ Parti açısından sıradan bir isim değil Lütfü Türkkan. Ta en başından beri Akşener’in yanında yer aldı. Finansal destek sundu partiye. Milletvekili seçildi. Partinin en önemli koltuğu olan Grup Başkanvekilliği’ne getirildi. Yani İYİ Parti’yi kıyısından köşesinden temsil etmiyor. Tam göbeğinden temsil ediyor.
KÜFÜR, KÜFÜR, KÜFÜR
- İyiye iyi, kötüye kötü demesini bilecek.
*
- Bir muhalefet partisi mensubu gibi iktidarı devirmeye kendini adamayacak.
*
- Bir iktidar mensubu gibi her şeyi savunmaya kendini adamayacak.
*
- İktidara sonsuz vururken muhalefeti kollamayacak.
*
Yıllarca kendisine sistematik bir şekilde şiddet uygulayan ve başkalarıyla para karşılığı ilişkiye girmeye zorlayan bir erkeği öldürmek zorunda kalan bir kadın.
*
Ya boyun eğmeye devam ederek ölmeden mezara girmiş olacaktı Çilem Doğan.
Ya da...
Kendini savunacaktı.
İkincisini seçti.
Yani kendini savunmayı.
Şu cevabı veririm:
*
Bir siyasetçi, bir gazeteci, bir akademisyen...
Yanlışlıkla, farkında olmaksızın, bir hata olarak...
“Sayın Öcalan” dediğinde...
Hemen “Aaaa! Bak! Bebek katiline Sayın Öcalan dedi” diye üzerinde tepinmek.
Aslında, Türkiye’de her kesimin bayıldığı bir tepinme biçimidir bu.