Lütfü Türkkan grup başkanvekili olmasaydı ne olacaktı Yavuz Bey?

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu, benim sevdiğim, saydığım ve takdir ettiğim bir siyasetçidir.

Haberin Devamı

Kendisini destekleyen sayısız yazı yazdım.

Siyasette kişisel olarak her zaman iç tutarlılığını korumaya özen gösteren bir yapısı vardır Ağıralioğlu’nun.

*

Fakat dün Lütfü Türkkan olayıyla ilgili olarak yaptığı açıklamayı okuyunca...

Lütfü Türkkan grup başkanvekili olmasaydı ne olacaktı Yavuz Bey

Derin bir düş kırıklığına uğradım.

*

Ne dedi Yavuz Ağıralioğlu, Lütfü Türkkan olayıyla ilgili olarak?

Şunları söyledi:

*

“Biz hatasının bedelini ödeyen bir partiyiz. Yanlışı yapanı görevden çekmeyi biliriz. Bugün de Türkkan’ı görevden çekiyoruz. Bizim kitabımızda böyle bir küfrün, hakaretin yeri yoktur. Biz hata yapanları makamdan çekiyoruz.”

*

Bunları söyleyen Yavuz Ağıralioğlu’na sormak isterim:

*

Peki ya Lütfü Türkkan, o küfrü ederken “başkanvekilliği” makamında bulunmasaydı da, sadece İYİ Parti Milletvekili sıfatını taşıyor olsaydı, o zaman ne yapacaktınız Yavuz Bey?

Haberin Devamı

“Lütfü Bey’in bir makamı yok. Dolayısıyla milletvekili olarak yoldaşımız olmaya devam edecek” mi diyecektiniz?

Milletvekilliği sizin açınızdan bir makam değil mi Lütfü Bey?

*

Kitabınızda böyle bir küfrün yeri olmadığını savunuyorsunuz.

İyi ama...

Sizin kitabınızda...

Böyle bir küfrü eden kişinin milletvekili olarak sizlerle aynı safta yer almaya devam etmesinin yeri var mı?

Grup başkanvekilliği görevinden alınmayı gerektiren o küfür, milletvekili olarak yola devam etmeye engel teşkil etmiyor mu yani sizin kitapta?

*

Söyler misiniz Yavuz Bey...

Yarın öbür gün İYİ Parti Meclis Grubu’nda Lütfü Türkkan’la karşılaştığınızda ne yapacaksınız?

Şefkatli bir gülümsemeyle kendisini şöyle bir kucaklayıp...

“Yahu hiç takma kafana Lütfü abi... Kısa sürede unutulur... Şehitmiş, bacıymış... Hiç uzamaz o işler... Bizim milletin hafızası güçlü değildir... Bozma be moralini Lütfü abi” falan diyerek moral mi vereceksiniz?

*

Kitabınızda yazmayan aşağılık bir işi yapan kişiyle aynı parti çatısı altında yoldaşlık yapmayı nasıl içinize sindireceksiniz Yavuz Bey?

Ve hepsinden önemlisi...

Bu yaklaşımınızı her zaman takdir ettiğim o iç tutarlılığınızla nasıl bağdaştırabildiniz?

ÖLÜMÜNE EVEREST

“GİTMEYİN” dendiği halde. “Tehlikeli” dendiği halde.

Everest’e gidiyorlar.

*

Haberin Devamı

Hem de bin türlü meşakkate katlanmayı göze alarak.

Lütfü Türkkan grup başkanvekili olmasaydı ne olacaktı Yavuz Bey

Uzun, upuzun kuyruklara giriyorlar mesela.

Oksijen tüpleri falan takıyorlar mesela.

*

Ayrıca...

Sırf dağa çıkmak için 10 bin dolar, 15 bin dolar veriyorlar. Hatta torpil için çok daha fazlasını verenler bile var.

*

Ve sonuçta...

Aralarından bazıları her yıl bu uğurda can veriyor.

*

Peki bu ölümüne Everest şımarıklığının nedeni nedir Allah aşkına?

“Everest’e çıktım, selfie çektirdim” havası basmak için bütün bunlara değer mi?

*

Çok merak ediyorum. Everest yolunda ölümle burun buruna geldiklerinde ne diyorlar acaba?

Şu türküyü mırıldanıyor olabilirler mi?

*

“Neden geldim Everest’e / Tutuldum kaldım avare / Şimdi bin kere pişmanım / Vakit geçti ah ne çare”

Haberin Devamı

ORHAN PAMUK’UN ADLİYE KORİDORLARINDA NE İŞİ VAR

ORHAN Pamuk’un Veba Geceleri adlı kitabındaki “Kolağası Kâmil” karakterinin Atatürk’e benzediğini vurgulayan bir yazı yazmıştım.

*

Sonra başkaları da bu konuya eğildi.

Lütfü Türkkan grup başkanvekili olmasaydı ne olacaktı Yavuz Bey

Kimi “Alakası yok” dedi.

Kimi “Alakası var” dedi.

*

Bu bir edebiyat magaziniydi. Bu bir edebiyat eğlencesiydi. Bu bir edebiyat mavrasıydı.

Okunmalı, eğlenilmeli, gülünmeli ve de geçilmeliydi.

*

Fakat bizim ülkemizde işler böyle yürümez ki.

İşte bakın:

İzmirli bir avukat, şikâyet etmiş, mahkeme takipsizlik kararı verince de karara itiraz etmiş. Ve sonuç: İtiraz haklı bulunmuş. Orhan Pamuk’un yargılanması sürecekmiş.

*

Sözün özü şudur:

Bu ülkede ağız tadıyla bir edebiyat geyiği bile yaptırmıyorlar insana.

Haberin Devamı

BİR KREDİNİN TÜKENİŞİ: ALİ KOÇ ÖRNEK OLAYI

ALİ Koç için bu zamana kadar söylenenler hep şunlar oldu:

*

Düzeltecek / Hemen olmaz / Ali Koç’a destek olmayı sürdürmeliyiz / Bir planı var adamın / Bir vizyon koyacak / Seneye çok daha iyi olacak / Önünü kesiyorlar / Vizyonunu koyamadı daha / Desteklemeliyiz / Seneye daha iyi olacak / Düzelecek / Hemen olmaz / Kredisi tükenmedi / Umudumuz var / Seneye kesin düzelecek...

Lütfü Türkkan grup başkanvekili olmasaydı ne olacaktı Yavuz Bey

*

Son birkaç haftadır gördüğümüz şudur:

*

Kredi bitti / Bu tür sözler feci demode oldu / Sesler yükselmeye başladı / Umutlar tükendi / Bir planı olmadığı anlaşıldı / Bu işi yapamayacak duygusu, egemen duygu oldu / Önünü kesiyorlar söylemi inandırıcılığını yitirdi / Bir vizyon beklentisi sona erdi / Kendisine verilecek zaman kalmadı.

*

Haberin Devamı

İktisat ve spor derslerinde “Bir kredinin tükenişi” başlığıyla ders olarak okutulacak çapta bir olaydır bu.

1915 GİTTİ, 1919 GELDİ

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul Maratonu’nda “1919” numaralı formayla koşmuş.

*

Bunu görünce Kaftancıoğlu’nun yıllar önce yaptığı bir sosyal medya paylaşımı aklıma geldi.

Lütfü Türkkan grup başkanvekili olmasaydı ne olacaktı Yavuz Bey

Şöyle diyordu o paylaşımda Kaftancıoğlu:

*

“23 Nisan’dan bir sonraki gün neydi? Bilmek istemeyenler için ipucu: 1915.”

*

Kaftancıoğlu, bu paylaşımında 24 Nisan 1915 Ermeni Soykırımı iddialarına omuz veriyordu.

*

Aradan geçen vakitte...

1919 şuuruna ermiş demek ki.

*

Böyle giderse...

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan da atar.

Bekleyip görelim.

Yazarın Tüm Yazıları