Paylaş
Mimar bir kadın. Gencecik. Nişanlı.
Ankara’da yaşıyor. Bir inşaat firmasında çalışıyor.
Çalıştığı firma, genç kadını geçici görevle İstanbul’a gönderiyor ve İstanbul’da yaşamaya başlıyor Başak.
Ataşehir’de bir otelde kalıyor. İşine servisle gidiyor.
Derken bir gün...
Otele servisle gitmek yerine yürüyerek gitmeyi tercih ediyor.
Ataşehir caddelerinde yürüyor Başak...
Güler yüzüyle, umutlarıyla, beklentileriyle, yaşama sevinciyle.
*
Ve işte tam bu sırada...
Hayatta hiç tanımadığı, hayatta hiç tanımayacağı bir adam çıkıyor karşısına. Elinde samuray kılıcıyla.
Adam, deli gibi üzerine yürüyor genç kadının.
Kılıçla vuruyor.
Feryatlar, haykırışlar...
Bir daha vuruyor, bir daha.
Kanlar içinde yere yığılıyor genç kadın.
Gözü dönmüş adam, yere yığılan kadına kılıcı saplamaya devam ediyor.
*
Ve işini bitirince kanlı kılıcıyla kaçıyor adam.
Ataşehir’de kaldığı lüks siteye doğru kaçıyor. Evine gidiyor. Kanlı kılıcını yıkıyor.
Bir süre sonra da yakalanıyor.
*
Adamın yakalanınca söylediği ilk sözleri, kadın olmanın hedef olmak haline geldiğinin bir göstergesi gibi:
*
“Evden çıkarken birini öldürmeyi planlamıştım. Bir erkeğe saldırsaydım bana karşı koyabilirdi. Bu nedenle bir kadını öldürmeye karar verdim.”
*
Peki kimdir bu adam?
*
“Akli dengesi bozuk” falan deniyor.
Ancak şu ana kadar bir doktor raporu ortaya konmuş değil.
İşlediği bu vahşi cinayetten yırtmasını sağlamak için “akli dengesi bozuk” şayiası mı çıkarılıyor acaba?
*
“Akli dengesi bozuk” olduğu söylenen biri, cinayeti işledikten sonra evinde kanlı kılıcı temizlemeyi akıl eder mi?
Dengesiz biri, “Bir erkeğe saldırsaydım karşı koyabilir, ben en iyisi bir kadına saldırayım” diye plan yapabilir mi?
*
İnternetten samuray kılıcı siparişi verip kılıç koleksiyonu yapan bir adamın, “bilinç” açısından bir sorun yaşadığına benim ikna olmam mümkün değil.
*
Bütün bunlar bir tarafa...
Bu vahşetten asıl çıkarmamız gereken acı sonuç şudur:
*
Kadınları öldürmenin daha kolay olacağını düşünüyor bu cani. Bunun için de en ağır şekilde cezalandırılmalı.
Rahatsız olanlara hiç kulak asmayın...
TÜRKİYE NORMALLEŞİYOR
AK Parti ve muhafazakâr kesim...
Atatürk ve Atatürk’e ait değerler dünyasına hızla adapte olmaya, o dünyayla olan soğukluğunu gidermeye, Atatürk’ün yüz yıl önce yaptıklarının kıymetini idrak etmeye ve anlamaya başladı.
*
CHP ve seküler kesim...
Din ve dine dair işaretlere karşı alerjisini yenmeye, başörtüsüne yönelik ödünsüz tutumunu terk etmeye, dindar ve muhafazakâr dünyanın değerlerine karşı anlayış geliştirmeye başladı.
*
İki kesimin de...
Samimiyet sorgulamasına girişenleri...
Niyet okuyucuları...
“Daha önce nerelerdeydiniz?” diyerek bu olumlu gelişmeye gölge düşürmeye çalışanları...
Bol miktarda mevcut.
*
Bense bunların hiçbirine kulak asmayıp doğru yolda devam edilmeli diye düşünüyorum.
*
Çünkü bu durum...
Türkiye’nin normalleşmesinden başka bir şey değildir.
ASALIM MI LÜTFÜ’YÜ
İYİ Partili Müsavat Dervişoğlu şöyle demiş Meclis’teki Lütfü Türkkan tartışmasında:
*
“Özür diledi. Grup başkanvekilliğinden istifa etti. Daha ne yapalım? Asalım mı adamı?”
Tabii ki asmayın.
Ama Müsavat Bey, şunları da bir zahmet görün:
*
Ettiği küfrü önce inkâr etti, bir.
Özrü küfrettiği şahıstan ve ailesinden dilemedi, iki.
Başkan vekilliğinden istifasını gerektiren olay, partiden istifasını gerektirmiyor mu sorusu ortada kaldı, üç.
Genel Başkan Akşener, “Lütfü Bey bir hata yaptı” dışında bir eleştiri getirmedi, dört.
Bunları görün, bunları idrak edin.
Bu konularda kendinizi gözden geçirin.
“Keşke daha hızlı ve daha etkili bir tutum geliştirseydik” diye özeleştiri yapın.
*
Ondan sonra...
Ne yaparsanız yapın.
TEMEL BEY’İN OTURDUĞU KOLTUK
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile görüştü.
Millet İttifakı mensupları, bu görüşmeden kaynaklanan moral bozukluğunu, görüşmeyle ilgili şu fotoğrafla gidermeye çalıştılar.
*
Fotoğrafı paylaşıp...
“Temel Bey’in reva görüldüğü muameleye bakın. Yanındaki koltuğa oturmamış. Uzaktaki koltuğa buyur edilmiş” falan dediler.
*
İyi ama bu fotoğraf da bir başka kabulden.
Konuk:
Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Halid El-Meşri.
O da Temel Bey’in oturduğu yerde oturuyor.
Yani Temel Karamollaoğlu’na yönelik özel bir uygulama söz konusu değil.
*
Ah! Ah! Boşa gitti koltuk üzerinden yapılan onca analiz.
Paylaş