Abdulkadir Selvi

Seda gelinin hesabı soruldu

27 Kasım 2020
Oturduğumuz siteye gelin geldi. Komşular balkonlara çıktık, yeni gelin ve damada ömür boyu mutluluklar diledik. Mutluluktan uçacak bir halleri vardı. “Birbirlerine de ne kadar yakışmışlar” dedik. Sessiz, sakin bir hayatları oldu.

Oturduğumuz Gölbaşı TOKİ Konutları Polis Akademisi ve Özel Harekât’ın tam karşısındaydı. Zaten komşularımız arasında Özel Harekâtçılar çoğunluktaydı. PKK ile mücadelede şehit düşen Özel Harekâtçıların cenazelerini kaldırdık. Çocuklarımın sınıf arkadaşlarından babası şehit düşenler oldu. Ne zaman büyük bir bayrak asıldıysa bir evin penceresine, anladık ki yine şehidimiz var.

15 Temmuz gecesi FETÖ’cü hainlerin hedef aldığı yerlerden biri de Polis Özel Harekât’tı. Sınır ötesi operasyonlarda PKK’ya karşı kullanılan sığınak delici bombalarla Özel Harekât’ı vurdular. Çok ağır bir bombardıman yaşandı. Eşim hâlâ, “İkinci bombardımanı unutamıyorum” diyor. Bizim siteden 8 şehidimiz vardı. Komşumuz Mustafa Tecimen, zor zamanda meslektaşlarının yardımına koştuğu sırada şehit oldu.

15 Temmuz’dan sonraydı. Önce bir söylenti olarak dolaşmaya başladı. Sonra çığlıklar yükseldi. Gelinin eşi şehit olmuştu. Muhsin Kiremitçi, babası tarafından ancak üç gün sonra teşhis edilebilmişti. O evden kopan çığlık sesini hâlâ unutamıyorum. Evden önce ağlama sesleri ve çığlıklar yükseldi, sonra zamanla yerini okunan Kuran-ı Kerim’lere, dualara, tekbirlere bıraktı.

Aradan birkaç gün geçmemişti ki, 8-9 ay önce gelin arabasının durduğu binanın önüne bu kez bir kamyon yanaştı. Sonra içeriden eşyalar taşınmaya başladı. En son perdeler söküldükten sonra evin ışığı söndürüldü. Onun ışığı zaten 15 Temmuz gecesi sönmüştü. Son olarak evden gelin çıktı. Hamileydi. Güçlükle adım atıyordu. Belli ki son günleriydi. Seda Gelin son kez döndü evine baktı. Bir süre gözyaşları içinde evini izledikten sonra aracın üstüne kapandı, başladı ağlamaya. Sonra boynu bükük bir şekilde bindi bir araca, uzaklaştı gitti. Birkaç ay önce mutluluğa tanık olduğumuz gelini gözyaşları içinde yolcu etmiştik. Konya’daki baba evine dönmüştü.

Sonra haberlerden takip ettik. Hamileydi. Gökçe ismini verdiği bir kızı olmuş.

15 Temmuz gecesi darbecilere karşı mücadele sadece sokaklarda sürmüyordu. Ekranlarda da mücadele ediyorduk. Darbecilerin kullandığı uçaklar Ankara’yı bombalarken çocuklarımızı evde bırakmış, biz de ekranlarda, “Kaybedeceksiniz. Başaramayacaksınız. Yargılanacaksınız. Hesabını vereceksiniz” diye meydan okuyorduk. Dün o gece verdiğimiz sözlerden biri gerçek oldu.

Dün, Akıncı Üssü davasında Polis Özel Harekât’ı bombalayan FETÖ’cü pilotlar da hak ettikleri cezalara çarptırıldı. O sizin için bir haber değeri taşıyordu belki ama bizim için çiçeği burnundaki gelin Seda’nın, babasını görmeden doğan Gökçe bebeğin, çocuğunu göremeden şehit olan Muhsin Kiremitçi’nin hesabının sorulmasıydı.

15 Temmuz’a kontrollü darbe diyenlerin, 15 Temmuz’a inanmamakta direnenlerin, hâlâ FETÖ alçağını savunmaya çalışanların

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ı öfkelendiren neydi?

26 Kasım 2020
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Neden öfkeli konuşuyorsun” diye sorulduğunda, “Öfke bir hitabet sanatıdır” demişti. Dün AK Parti grubunda konuşurken öfke vardı, tavır vardı, duruş vardı, güçlü liderlik vardı.

Bülent Arınç’ın konuşması, İhsan Arslan’ın değerlendirmeleri üzerine son dönemlerin en “öfkeli” konuşmalarından birini yaptı. Mesajların çoğu AK Parti’nin içineydi ama hem içeriye, hem dışarıya önemli mesajlar verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti grubunda yaptığı konuşmayı kompartıman kompartıman değerlendirmek gerekiyor. Ama kompartımanları bir araya getirdiğinizde bir ray üzerinde ve belli bir menzile doğru giden bir treni görüyorsunuz.

REFORMLAR İÇİN TAKVİM VERDİ

Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının önemli bir bölümünü reformlar oluşturdu. Erdoğan geçen hafta “reform süreci”nden söz ettiğinde milletvekilleri heyecanlanmışlardı. Milletvekillerinin alkışlarından aradan geçen 1 hafta zarfında reform beklentisinin azalmadığını, arttığını gördük.

Erdoğan, dün bu konuda bir takvim verdi. “Bütçe görüşmelerinin ardından bu doğrultuda kapsamlı reformları birer birer hayata geçireceğiz. Yatırım ikliminin ayrılmaz bir parçası olan hukuk reformlarını da hızlandırıyoruz” dedi.

EKONOMİDE GÜVEN İKLİMİNİN SAĞLANMASI

Daha önceki reform süreçleri, askeri vesayetin geriletilmesi, insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması, Kürt sorunundaki yasakların ortadan kaldırılması, demokratik siyasetin alanını daraltan kurumların ve kısıtlamaların ortadan kaldırılması gibi hedefler taşıyordu. Özellikle askeri vesayetin geriletilmesi ve Kürt sorununa sivil çözüm reformların iki önemli koçbaşını oluşturuyordu.

Ama bu kez farklı. Bu kez ekonomi, hukuk ve demokrasi başta olmak üzere üçlü sacayağı üzerine oturuyor.

Yazının Devamını Oku

Arınç’la Erdoğan’ın istifa konuşması

25 Kasım 2020
Bülent Arınç’ın bir zamanlama sorunu var.

Yanlış zamanda yanlış mesaj veriyor.

FETÖ’nün Erdoğan’ı tasfiye süreci başlattığı dönemde, “Üstüme cübbeyi tekrar geçirmeyi arzu ediyorum” diye çıkış yaptı.

12 Eylül’de darbe karşıtı davaların avukatı ve 28 Şubat’ta yürekli bir mücadele vermiş biri olarak 15 Temmuz gecesi gümbür gümbür konuşması gerekiyordu. Sustu. “Silahlı terör örgütünün Fetullahçı olduğunu o gece öğrendim, bana ahmak diyebilirsiniz” itirafında bulundu.

Damadı FETÖ’den tutuklanmışken o çıktı, “KHK bir faciadır. Evime temizlik yapmaya gelen Daire Başkanlığı’ndan ihraç edilmiş bir kadın gördükçe, eşi polis ihraç edilmiş bir başka kadını gördükçe ben yerin dibine geçiyorum” diye konuştu.

CUMHUR İTTİFAKINI SARSIYORDU

Son çıkışı ise neredeyse cumhur ittifakını çatırdatıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok kızdığı söyleniyor. Zaten bu açıklamasına yansımıştı. “Fitne” dedi, “Geçmişte birlikte çalıştığımız kişilerin şahsi ifadeleri Cumhurbaşkanlığı’yla ilişkilendiremez” dedi, “Yasin Börü’nün katilleri hiçbir zaman Tayyip Erdoğan tarafından savunulamaz” dedi, “Kavalalarla birlikte olamayız” dedi. Daha ne desin?

Bülent Arınç, FETÖ’yle mücadele sürecinin başından itibaren yaptığı açıklamalarla zaman zaman Erdoğan’la karşı karşıya geldi.

Bu onun özgül ağırlığını zayıflattı.

Yazının Devamını Oku

Yeni sürecin kodları

24 Kasım 2020
Pamuklara sarılıp korunması ve doğru inşa edilmesi gereken bir sürece giriyoruz.

Reform sürecinin, bir yol kazasına kurban verilmemesi için azami derecede özen gösterilmesi gerekiyor. Çünkü yaşadıklarımız bize gösterdi ki reformlar olmadan işler yürümüyor. Türkiye’nin tek çıkış yolu reformlardan geçiyor. Şu da bir gerçek ki Erdoğan’dan başka bu değişimi yapabilecek bir lider görünmüyor.

SÜRECİN DİNAMİKLERİ

Yeni sürecin dinamiklerinin doğru anlaşılması gerekiyor. İki sûtün üzerine yükseleceği anlaşılıyor.

1- Hukukun üstünlüğünü tahkim edecek düzenlemeler.

2- Sermaye ve mülkiyet hakkını güvenceye alacak, yerli ve yabancı yatırımcıyı teşvik edecek yasal değişiklikler.

Bu konuda Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün başkanlığında bir çalışma yürütülüyor. Çalışmalar olgunlaştırıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunulacak. Ayrıca Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün iş dünyası ile bir araya gelmesi için hazırlıklar son aşamaya geldi. Lütfi Elvan, sosyal medya hesabından iş dünyasıyla görüşme öncesinde Adalet Bakanı Gül’le bir araya gelip ön hazırlık yaptıklarını duyurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, iş dünyasının temsilcilerine iki bakanın kendileriyle toplantı yapacağını belirterek, “Hukukun üstünlüğü konusunda hazırlık yapın” dediği söyleniyor. Toplantıya TOBB, TÜSİAD, DEİK, MÜSİAD, YASED, TİM gibi kuruluşların davet edilmesi bekleniyor.

BAHÇELİ’YE ÖZEN

Öncelikle iki noktanın çok iyi anlaşılması gerekiyor: Yeni bir reform sürecine giriliyor ama bu geçmişte yaşanan çözüm sürecinin benzeri değil. İkincisi ise Cumhurbaşkanı

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ın çıkışı ne anlama geliyor?

23 Kasım 2020
Yeni reform ve ekonomik restorasyon sürecinin parametrelerini çözmeye çalışıyorum. Öyle gizli saklı bir süreç yönetilmiyor. Kapalı kapılar ardında birtakım pazarlıklar yürütülmüyor. Şeffaf bir süreç yönetimi söz konusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmaları yeni sürecin yol haritasını veriyor. Yani kimsenin şifreleri vermesine ihtiyaç yoktur.

Erdoğan, yeni reform sürecinin işaretlerini verdiği AK Parti grup toplantısından bu yana hep aynı soruyla karşılaşıyorum: Yeni bir çözüm süreci mi başlıyor? Hayır, yeni bir çözüm süreci başlamıyor. Yeni bir reform sürecine giriliyor ama bu geçmişte yaşanan sürecin bir benzeri değil. Yeni süreci Selahattin Demirtaş, Kürt sorunu ya da Osman Kavala üzerinden okumak yanlış olur. Çünkü bu süreç farklı.

Benim gördüğüm kadarıyla yeni sürecin iki ayağı var: Hukuk reformu ve ekonomik restorasyon.

Bu sürecin en hassas noktası ise cumhur ittifakı ortağı MHP. Erdoğan yeni süreci MHP’nin desteğiyle ve cumhur ittifakı olarak birlikte yürütmeyi hedefliyor. Dün partisinin il kongrelerine videokonferans yöntemiyle bağlanarak yaptığı konuşmada, ‘cumhur ittifakı’na güçlü referans verdi. Bir anlamda ‘cumhur ittifakı’ açısından güven tazeledi. Burada MHP’ye ayrı bir başlık açmak istiyorum.

MHP’SİZ OLMAZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni reform sürecini başlatmasından sonra bütün dikkatimi MHP’ye çevirdim. Çünkü bu işin en kritik halkası MHP’ydi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin MHP grubunda yaptığı konuşma yeni reform sürecine verilmiş güçlü bir destekti. Bahçeli, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’nin aradığı ve ihtiyaç duyduğu tarihi bir yönetim reformu olarak devrededir. Gereken ve planlanan diğer reformların birbirine eklemlenerek ifa ve icrası Türkiye’nin hızına hız katacaktır. Biz gelecekten umutluyuz. Yarının bugünden daha iyi olacağına inanıyoruz” dedi.

Ben bir fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Bu konuda kimse yanlış hesap yapmasın. Erdoğan yeni reform sürecini MHP ile birlikte yönetmek istiyor. Peki MHP reform sürecine engel mi? ANAP ve DSP’yle koalisyon ortağı olduğu dönemde Türkiye’nin en önemli reformları MHP’nin desteğiyle gerçekleşti. Bahçeli’nin, Kürt sorununun çözüm yöntemine ilişkin kırmızı çizgileri var. Çözüm sürecinde yaşanan deneyimlerden sonra Erdoğan’ın da benzer kırmızı çizgilere sahip olduğu biliniyor. Bu kırmızı çizgilere özen gösterildiği sürece, MHP bu sürece çok olumlu katkı yapabilir. MHP’nin varlığı hem yeni reform sürecinin siyasi desteğini güçlendirir, hem de sürecin bazı sapmalara uğramasına karşı sigorta görevi görebilir.

BAHÇELİ RAHATSIZ OLURSA

MHP Lideri

Yazının Devamını Oku

Anlaşıldı merkez sıra reformlarda

20 Kasım 2020
Polis telsizlerinin değişmez anonsuydu:

“Anlaşıldı merkez.”

Merkez Bankası’nın faiz arttırım kararı, piyasalar tarafından anlaşıldı.

Sabah saatlerinde, acaba faiz arttırımı beklentinin altında mı kalacak diye bir endişe vardı. Ama Merkez Bankası 4.75’lik faiz arttırımı yaparak, piyasaların beklentilerini karşıladı.

Böylece Naci Ağbal’ın başkanı olduğu yeni Merkez Bankası yönetimi, güven testini başarıyla geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TOBB Ekonomi Şurâsı’nda yüksek faiz konusundaki yaptığı eleştiriye rağmen bu kararın alınması, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda olumlu bir not oldu.

MERKEZ’İN ADIMI

Merkez Bankası aldığı kararla iki adımı birden attı:

1- Faiz arttırımını yaptı. Piyasaların beklentisini gerçekleştirdi.

2- Sadeleştirmeye gitti. Fonlamasını politika faizi üzerinden yapacağını gösterdi. Böylece karışıklığı ortadan kaldırdı.

Yazının Devamını Oku

Merkez Bankası kararı ve ekonomide yeni dönem

19 Kasım 2020
Bugün gözler Merkez Bankası’nın faiz kararında. Bu karar, yeni ekonomi yönetiminin bir anlamda test edilmesi olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TOBB’un düzenlediği Türkiye Ekonomi Şurâsı’nda faiz artışına karşı çıkan mesajına rağmen piyasa beklentilerine uygun bir artışın sağlanacağını düşünüyorum. Ama asıl önemli olan Türkiye’nin yerli ve yabancı yatırımcıya uygun iklime kavuşması olacak.

Bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni ekonomi yönetimi ve girilen döneme ilişkin mesajlarını paylaşmaya çalışıyorum. Alanım ekonomi değil. Bu konuda kalem oynatan meslektaşlarımın birikimine saygı duyuyorum. Ancak karşı karşıya olduğumuz durum sadece ekonomiyle ilgili bir durum değil. Ekonomiyi, hukuk sistemini, özgürlükleri, ülkenin iç ve dış görünümünü doğrudan ilgilendiren bir tablo ile karşı karşıyayız. Bir zincirin halkası gibi birbirini tamamlayan önlemlerin devreye girmesi gerekiyor. AB hedefine koşan, demokratikleşme paketlerini birbiri ardına devreye sokan, askeri vesayetle mücadele eden, AB’ye tam üyelik hedefine doğru yürüyen Türkiye, Akdeniz havzasında en çok doğrudan yatırımı çeken ülke olmuştu. O dönem Ulaştırma Bakanı olan Binali Yıldırım, “Kulaklarımızdan dolar fışkırıyordu” demişti. Gerçekçi olmak lazım. Pandemi nedeniyle öyle bir dünya yok. Ama içinde bulunduğumuz yeri de hak etmiyoruz.

ERDOĞAN REFORMLARLA BÜYÜDÜ

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ruh dünyasının mimarlarından biri olan Sezai Karakoç’un, “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” dizelerinde olduğu gibi, reform reform büyüyen bir AK Parti vardı. Reformlarla hem Türkiye’nin önünü açan ve hem de kendini büyüten bir parti. 3 Kasım 2002 seçimlerinde yüzde 34’le başlayan siyasi serüvenini yüzde 50 seviyesine bu sayede çıkardı. AK Parti’nin en büyük şansı, değişimin mimari olan liderinin Türkiye’yi yönetmeye devam etmesi.

Erdoğan, 2023’e giderken siyasi hayatının kritik hamlelerinden birini daha yapıyor. Türkiye’yi yeniden reformcu bir iklime taşıyor. Bakanlar Kurulu toplantısından sonra “Demokrasinin işlerliğini artırarak hukukun üstünlüğünü güçlendirerek, ekonomi alanında da yeni fırsatların güvencesini teşkil edecek adımları atmakta kararlıyız” sözleri önemli.

“Kamu gücünü özgürlükleri daraltan değil, özgürlükleri koruyan ve yaşatan temel zemin olarak görmeye devam edeceğiz” vurgusu çok yararlı.

TOBB’da işadamlarına “Yerli ve uluslararası yatırımcılar için en uygun şartları karşılamaya devam edeceğiz” şeklinde seslenmesi yararlı.

VİZYONER BAKIŞ AÇIŞI

Erdoğan

Yazının Devamını Oku

Yeni reform süreci ve ekonomi

18 Kasım 2020
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni “Yargı reformu belgesi, içerdiği birçok amaç ve hedefle hem vatandaşlarımızın sisteme duydukları güveni artıracak hem de daha öngörülebilir bir yatırım ortamının oluşmasına yardımcı olacaktır” sözleriyle açıklamıştı.

Erdoğan’ın bir vurgusu daha olmuştu. Erdoğan, “Amacımız tüm kurumlarımızın mülkiyet hakkına, salahiyet hürriyetine, hukuki güvenliğe, ifade özgürlüğüne ve özgürlükleri kısıtlayan diğer tüm uygulamalara karşı duyarlı olmalarını sağlamaktır” demişti.

Aradan 1 yıl geçti. Yargı reformuna uygun düzenlemeler yapıldı. Ama aynı zamanda yargı reformu aksine kararlara tanıklık ettik. Bu iş düşe kalka ilerledi.

Geçen hafta ise Erdoğan, reformlar konusunda üst üste güçlü mesajlar verdi. “Ekonomi ve hukukta reform seferberliğini başlatıyoruz” dedi. “Ekonomi, hukuk ve demokraside yepyeni bir seferberlik başlatıyoruz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı’nın reform sözü piyasalar tarafından da güçlü bir şekilde desteklendi. Bir anda iklim değişmeye başladı.

BAKANLAR İŞ DÜNYASI İLE BULUŞUYOR

Söylem tamam. Sıra eylemde. İnsanların değişimi hissetmesi gerekiyor. Şimdi o sürece giriliyor. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’la Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, hafta sonu iş dünyası ile bir araya gelecek. Toplantı öncesinde iki bakanın bir değerlendirme toplantısı yaptığı söyleniyor. İş dünyası ile toplantıya hazırlıklı giriyorlar. Bu süre zarfında bir kez daha anlaşıldı ki ekonomi sadece ekonomi değil. Hukuk, en az ekonomi kadar önemli. Ama daha da önemlisi, ülkenin görünümü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, reform sözünü verdiği AK Parti grubundaki konuşmasından sonra Ayşem Sargın başkanlığındaki Uluslararası Yatırımcılar Derneği üyelerini kabul etmişti. YASED heyeti görüşmeye başlamadan önce, “Siz bizim gündeme getirmeyi planladığımız bütün konuların üzerinden geçtiniz” diyor. Sadece yabancı yatırımcılar değil, yerli yatırımcı açısından da istikrar, hukukun üstünlüğü, öngörülebilirlik ve güvenin öneminin altı çiziliyor.

ERDOĞAN’DAN EKONOMİ YÖNETİMİNE TAM DESTEK

Yazının Devamını Oku