Tuhaf şeyler

- YOBO’YA KADERİN BİR OYUNU MU?

Haberin Devamı

Emre Belözoğlu olayında en az ünlü futbolcunun “ırkçı küfretmedim, başka türlü küfrettim” şeklindeki U dönüşü açıklamaları kadar beni şaşırtan şeylerden biri de takım arkadaşı Yobo’nun onunla beraber basın toplantısında yer alması oldu.
Çünkü Belözoğlu’yla Yobo 2006 yılında İngiltere’de karşı takımlarda oynarken benzer bir olay yaşadı.
Hatta Emre’nin sarf ettiği ırkçı küfürler sebebiyle Yobo şikayetçi bile oldu.
Yobo bu olaydan yıllar sonra Fenerbahçe’ye geldiğinde ise her şeyi unuttuğunu söylemekle yetinmişti.
Şimdi de takım arkadaşını düzlüğe çıkarmak/aklamak için yapılan basın toplantısında onunla yan yana oturdu ya da şöyle diyelim: Oturmak zorunda kaldı!
Bu Yobo’ya kaderin bir oyunu mu? Yoksa paranın kanunu mu?
Çekmekle biter mi bu hayat (futbol) yolu?
Çözemedim gitti Orhan Baba...

Haberin Devamı

- IRKÇILIK ACABA YOK MU?

Türkiye’de siyahilere karşı ırkçılık yapılmıyor deniliyor ama biri yakın geçmişten diğeri günümüzden iki örnek “Acaba?” sorusunu akla getiriyor.
Yakın geçmiş örneği malum, Beyoğlu Emniyeti’nde gözaltına alındıktan 19 dakika sonra öldürülen Nijeryalı Festus Okey.
Günümüz örneği ise Hande Ataizi’nin sunduğu izdivaç programından.
70’lik emekli kaptan Arif Dede, kendisine talip olduğunu açıklayan 70’lik siyahi kadına şöyle söylüyor: “Bu zenciye mi kaldım ben?”
Neyse ki hem stüdyodaki izdivaç delisi teyzeler/amcalar hem de izdivaç prensesi Hande Ataizi amcaya bol “cık cık” çekerek ayıplıyor.

- EN OLMADIK YERDE LALE

İstanbul’daki lale festivali, çılgınlığı, hoşluğu, istilası -artık nereden bakıyorsanız hayata o şekilde adlandırmanız mümkün- başladı ve her yer lalelerle dolup taştı.
Çok güzel görünüyorlar, insanın içini açıyor bu lale ordusu, tamam.
Ama öyle yerlere ekilmiş ki bazı laleler.
Sıfır peyzaj çalışmasının olduğu, taşları fırlamış bir kaldırımın ağaç dikilmemiş iki karışlık toprağına mesela...
“Önce şurayı düzenleyin, sonra laleyi ekmeyi düşünün” diyor insan içinden/dışından...

- ONLAR VE BİZ?

Pazartesi günkü Aylin Aslım yazısıyla ilgili Alem FM’de program yapan Yunus Günçe aradı.
Canlı yayında konu üzerine konuşmak için...
Konuşmanın sonunda sürekli “onlar ve biz” demeye başlayınca Yunus açıkçası rahatsız oldum.
“Onlar ve biz demeyelim, böyle bir şeye gerek yok” demeye filan çalıştım, ama nafile... Tamam, Aylin Aslım’a yapılan sanal zorbalığı/tacizi kınayalım, bunun üzerine konuşalım, protesto edelim; ama “onlar ve biz” deyip olayı kutuplaştırmak hiç akıllıca değil.
Ya da kutuplaşma dilinden tellafuz edeyim en iyisi: Bize yakışmıyor!

Haberin Devamı

İnternet alışverişi sardı dört bir yanı

İnternetten yapılan alışverişin nasıl hızla ivme kazandığını hiç de alışveriş delisi olmayan bir arkadaşımın şu sözleri üzerine daha net çaktım:
“Bir yıl içinde alışveriş sitelerinden 10 bin TL’lik alışveriş yapmışım, inanamıyorum!”
Oysa düne kadar internetten alışveriş yapmayı güvenli bulmayan biz
değil miydik?
Ne oldu böyle bize? Hangi ara ve dere bu kadar hoyratça yol katettik yarabbi diye diye öylesine düşünürken, Nişantaşı Delicatessen’in rengahenk sosyal ortamında Tolga Tatari’yle tanıştım.
Kendisi Markafoni’nin yönetim kurulu üyesi ve kurucu ortağıymış.
Anında internetteki alışveriş olayıyla ilgili çarpıcı bilgiler aktardı bana.
Dört kişiyle yola çıkan Markafoni’de şu an 500’ün üstünde çalışan varmış. Ve ayda 600 bin ürün satılıyormuş.
Dahası en büyük talep Anadolu’dan geliyormuş.
Mesela Van’daki bir siteden her seferinde 50’şer çiftten aşağı olmamak üzere sürekli ayakkabı sipariş almışlar.
Sonunda bu müşterinin kim olduğunu merak edip kendisine ulaşmışlar.
Bir aşiret reisinin eşi çıkmış!
“Neden bu kadar çok ayakkabıyı alıyorsunuz?” diye de sormuş Markafoni’ciler. “Aşiretimizde çalışanlar için alıyoruz” diye yanıt vermiş ayakkabı kraliçesi müşteri.

Yazarın Tüm Yazıları