Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Apo'yu isterken...

Adalet Bakanlığı, Abdullah Öcalan adındaki bebek katilini İtalya'dan istemek için gerekli dosyayı hazırlıyor. Bu dosyanın nasıl hazırlandığını bilmiyorum. Ama nasıl hazırlanması gerektiğini biliyorum.

Bu dosya hazırlanırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, Apo'yu ayrılıkçı bir örgüt lideri olarak değil, kitlesel imha hareketlerine girişen bir grubun cani lideri olarak tanımlamak...

Yani dosyayı kendi iç hukukumuzun öngördüğü suçlara dayanarak değil, evrensel kabul görmüş suçlar üzerine kurmak gerekiyor.

Dosyaya yazılacak tek bir ‘‘Bu adam Türkiye'yi bölmek istiyor’’ cümlesi, Apo'nun iadesini imkânsız hale getirir. Çünkü İtalyanlar'a bu suçu anlatamazsınız. Çünkü İtalya'da da benzer bir bölücü hareket var. Bossi'nin liderliğindeki hareket, İtalya'yı Kuzey ve Güney olarak ikiye bölmek istiyor. İtalyanlar bunu suç olarak görmüyor. Aksine gülüyorlar. Ancak Bossi burada ne Kuzeyli ne de Güneyli bebeklerin ölüm emrini veriyor.

Binlerce genci Alp Dağları'na çıkarıp ölüme yollamıyor. Bossi, partisinin gelirlerini dünyaya eroin satarak sağlamıyor.

Apo'nun suçunu ‘‘ülkeyi bölmeye çalışmak’’ olarak gösterirsek, bu eli kanlı bebek katilini, İtalyanlar'ın pek de ciddiye almadığı Umberto Bossi ile aynı düzeye getirmiş oluruz.

Türkiye, Apo'yu isterken bu adamın katliam emirlerini, telsiz konuşmalarındaki kanlı sözlerini, gazetesinde yayınlattığı savaş çağrılarını, militanların üzerinde bulunan ölüm emirlerini, Sakık'ın ifadelerindeki Apo tariflerini belgelendirmek zorunda...

Apo'nun uyuşturucu kaçakçılığından geçinen bir kan emici olduğunun belgelerini dosyaya koymak zorunda.

Bunun dışındaki her yaklaşım Apo'yu, İtalyanlar'ın görmek istediği şekilde siyasi bir kişilik haline sokar ki, bu da iadeyi imkânsız hale getirir.

30 bine yakın insanın ölümüne neden olan, binlercesinin ölüm emrini bizzat veren, 1000 kadar bebenin, yüzlerce öğretmenin, doktorun ölümüne yol açan bir uyuşturucu tacirini ‘‘siyasi kişilik’’ haline getirmek, ciddi bir insanlık suçudur.

İtalya'ya bu suçtan başka çıkış yolu bırakmamak gerek.

İtalya'yı dava ediyoruz!

SİZ Türkiye'de İtalyan büyükelçilik ve konsoloslukları önünde toplanırken, biz de burada boş durmuyoruz. PKK yandaşlarının saldırısıyla yaralanan gazeteciler olarak İtalyan hükümetini dava ediyoruz.

Bir İtalyan avukat aracılığıyla bugün dava dilekçemizi veriyoruz. İtalyan iç hukuk yollarını tükettikten sonra, olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar götüreceğiz.

Türkiye'ye insan hakları dersi verenler, önce kendi derslerini alsınlar.

Ancak, Türkiye'de bir yabancı gazeteciye en küçük bir kötü muamele yapılınca, o ülkenin parlamenterleri ayaklanıyor, biz burada öldürülüyorduk, bizimkilerden çıt çıkmıyor.

Yazık...

Gazeteci farkı

DÜNYADA İtalyan basınından daha aşağılık bir basın olduğunu sanmıyorum.

PKK yandaşları, meslektaşım demeye dilimin varmadığı bu alçakların yanında üzerimize saldırdılar. Türk gazetecilerin ağızlarının burunlarının kırıldığı anların görüntülerini İtalyan televizyoncular çektiler. Biz o sırada dayak yemekle meşgul olduğumuz için görüntüleri onlardan aldık. Ve bu alçaklar hiçbir yerde bu görüntülere yer vermediler. PKK'lıların gazetecilere saldırısını haber yapmadılar.

Hatta, tam aksine Türk gazetecileri ajan provokatör ilan ettiler.

Her şeyi tek yanlı verdiler. PKK'nın sözcülüğüne soyundular.

Bununla ilgili tek bir tesellim var. PKK alçaklarının İtalyan gazetecileri döveceği günler uzak değil. Çok değil, 1-2 hafta içinde, katil sürüsü onları da hedef alacak. Besledikleri karga gözlerini oyacak.

O günü, keyifle seyretmek için, iple çekiyorum!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Eden bulduğu zaman.



Yazarın Tüm Yazıları